Faizsiz sistemde ekonomi çalışana iş bulmak için vardır. Eğer işsiz yoksa sorun yok demektir. Ekonomi düzeni devam edip gider.
Faizli sistemde ise bütün gelirler faizden ibarettir. Sermaye faiz almak zorundadır. Dolayısıyla kredi vermek zorundadır. Tam istihdamda kredi verilecek yer kalmaz. O zaman faizli sistem tıkanır. Çare yeni pazar yerleri bulmaktır.
Faiz Avrupa’da başlamıştır. Avrupa geliştikçe yeni ülkeler fethedildi ve oralarda yatırım yapıldı. İşsiz insan kalmayınca Sovyetleri (SSCB) yıktılar ve o ülkeleri pazar yeri olarak kullandılar, kısa zamanda düzenlerini sürdürdüler. Artık sıra Çin’dedir diye yazmıştım. Ne var ki Çin’i yıkamadılar, rejimini değiştiremediler.
Sömürü sermayesini yönetenler başka bir çıkar yol buldular.
Dünyaya Morgıç yapı kredisini (Mortgage) verdiler. Her ülke inşaata başladı, inşaat sektörünü harekete geçirdi. Çin’de de ucuz üretim yapıldı ve o ülkelere satmaya başladı. Böylece bir ihracatçı ülke olarak Çin devreye girdi. İnsanlar da işlerini güçlerini bıraktılar, inşaata başladılar, yıllık ihtiyaçlarını ise Çin’in ucuz mallarını satın alarak sağladılar.
Biraz sonra inşaat işleri bitecek, halkın evlere ihtiyacı olmayacak, YENİ VE KORKUNÇ BİR KRİZ başlayacak...
Çin’de üretilen mallar satılmayınca Çin’deki dolarlar bir işe yaramayacak...
İşte, sermaye bunu hesaplayamadı!
Batı dünyasındaki ekonomistler (elbette, bizdeki uzantılarıyla birlikte), firmalarına faizli sistemde nasıl kazandıracaklarını hesaplamanın dışında bir bilgiye sahip değildirler.
Demek ki bugünkü dünya ekonomisi krize gidiyor, korkunç bir kriz geliyor.
Yakında meskenler bitecek, inşaat işleri duracak. Halka verilen krediler geri dönmeyecek. Çünkü şimdi inşaatta çalışan halk para kazanıyor, ihtiyaçlarını ucuz bir şekilde Çin’den gideriyor, artanla da borçlar ödeniyor. Ama bir gün gelecek, yeni evlere gerek kalmayacak, inşaatlar duracak, TOKİ de inşaat yapmayacaktır. İşte o zaman krediler ödenemeyecektir. Dolar piyasası tıkanacaktır. O günler yaklaşmıştır. Korkunç kriz geliyor...
Faizli sistemin çalışması ancak sanayileşmenin tamamlanmadığı, işsiz insanların bulunduğu, yeni yapılaşmanın gerektiği dönemlerde mümkündür.
Bugün ise tam istihdam sağlanmış ve yeteri kadar dolar piyasaya çıkmıştır. Artık yeni faizli krediye ihtiyaç olmayacaktır. Bu da faizli sistemin tıkanması demektir. Artık “üçüncü dünya savaşı” bile bu soruna çare olamayacaktır.
Benim bu analizimi kabul etmeyen kimselerle tartışmak bana zevk verir. Bu korkunç krizden çıkar yolları ve çözümleri varsa öğrenmiş olurum. Bende hata varsa öğrenirim.
Hatam yoksa…
O zaman kurbanlık koyun gibi oturamayız, çare arayıp çözüm bulmamız gerekir.
Biz bu analizi yaptıktan sonra elbette çözümü de üretebilecek durumdayız.
BU KRİZE KARŞI ÇARE VE ÇÖZÜM OLARAK NE YAPMALIYIZ?
Önce dünyanın tüm devletleri ile alışverişi kendi paraları ile yapmalıyız. Çin’e biz TL vereceğiz, o da bize Çin Yuanı kredi olarak verecek. Halkımız Çin’den bir mal alacaksa bankalarımızdan Yuanı alacak, Çinliler bizden bir şey alacaklarsa Türk Lirasını Çin bankalarından alacaklardır. Böylece dolar devre dışı olacaktır. İki para arasındaki kur dolara göre değil, her iki ülke banklarındaki stoklara göre hesaplanacak. Öyle kur uygulanacak ki sene sonunda verdiğimiz para da Çin bankasında aldığımız para da Türkiye bankasında hazır bulunacaktır. Böylece doların değeri düşsün veya yükselsin, bize etki etmeyecektir. Çin, İran, Rusya, AB ve diğer ülkeler ile ilişkilerimiz iki ulus parasıyla yapılacaktır.
Doların durumu ne olacak?
Dolar varlığını ulus para olarak koruyacaktır. ABD ile ticaret yapanlar doları yine kullanacaklardır. Dünyanın en büyük ticaretine sahip olduğu için paraları geçerli olacaktır. Sermaye ise karşılıksız parayı çıkaramayacak, faiz kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Her devlet diğer devletle eşit ihracat ve ithalat yapacak, böylece bütçe açıkları kapanmış olacaktır. Paralar gerçek değerlerini bulacaktır. İsteyen devlet kendi parasını başka devlete faizsiz borç verebilir. İşte, gelmekte olan korkunç kriz böylece önlenmiş olacaktır.
Süleyman KARAGÜLLE