Kur’an’dan önce Allah insanlara peygamberler gönderir, onlar vasıtasıyla emreder, ne yapacaklarını bildirirdi. İnsanlık rüşt yaşına erişince bu vahyi sona erdirdi, onun yerine içtihadı ikame etti, vahyin yerini dört delil aldı;Kur’an, Sünnet, icma ve kıyas. Bunlar naklî delillerdir. Bunların yanındaaklî dört delil daha vardır; maslahat, istishab, örf ve istihsan. Maslahat; işe yaramış olmak, faydalı olmak. İstishab; aksi sabit oluncaya kadar eski bilgileri doğru kabul etmek. Örf; yerli icmalardır, her topluluğun kendi işlerindeki icmalarıdır. İstihsan ise; illeti bilinen bir hükme asıl bulmaktır.
Allah herkesin dört aklî ve dört naklî delile dayanarak içtihat yapmasını ve buna göre hareket etmesini emrettiği gibi; iman edip uygun işleri yapmalarını, birbirlerine hakkı tavsiye etmelerini ve sabrı tavsiye etmelerini de emretmiştir.
Biz bu yazıları yazıp bir şeyler yaparken, Allah’ın bu emrini yerine getiriyoruz. Kur’an’ın anlattıklarını anladığımız kadarıyla kendimiz uygularken, diğer müminleri de hakka davet ediyoruz; onların davetlerini de büyük bir sabırla dinliyoruz...
İnsan nasıl doğar, yaşar, yaşlanır ve ölürse; uygarlıklar da doğar, yaşar, yaşlanır ve ölürler. İnsanın müsemma ömrü ortalama yüz yıldır, uygarlığın müsemma ortalama ömrü bin yıldır. Yeryüzünde iki uygarlık vardır; peygamberlerin getirdiği hak uygarlığı ve filozofların getirdiği kuvvet uygarlığı. Hak uygarlığı fıkhı, kuvvet uygarlığı ise tekniği geliştirir. Kuvvet uygarlığının ömrü de bin yıldır. Ne var ki Hakka dayalı uygarlıklar miladi tarihlerin başında başlar, kuvvet uygarlıkları 500 sene sonrasından onları takip eder.
Hak uygarlıkları ile kuvvet uygarlıkları sentez yoluyla yeni uygarlıkoluştururlar. Bugün Miladi bin yılların başıdır. Hak uygarlığı yeniden kuruluyor. Kuvvet uygarlığı ise zirvededir. Üçüncü binyıl uygarlığı İslam uygarlığı ile Batı uygarlığının sentezi ile kurulacaktır. Bu sentezi yapacak olan da Türkiye’dir. Bu husus önce Akevler tarafından ortaya konmuş, Arif Ersoy ve Süleyman Akdemir bunun üzerinde tezler yazmışlardır. Adil Düzen çalışmalarında geliştirilmiş ve Necmettin Erbakan tarafından dünyaya anlatılmıştır.
Aklî ve naklî delillerle bu husus belirlendikten sonra insanlığın nereye gittiği çok açık şekilde anlaşılır. “Meyve toplayıcılık, avcılık, çobanlık ve tarımcılıktan” sonra “mübadele dönemi” başlamıştır. Önce “Pazar mübadelesi”, sonra “tüccar mübadelesi”, sonra “emek mübadelesi” başlamış ve hâlen “işçilik dönemi” yaşanmaktadır. İşçilik dönemi Batı uygarlığını teknikte zirveye çıkarmıştır. Ne var ki artık tarım dönemi hukuku yeterli olmamaktadır, sanayi dönemi hukukuna ihtiyaç vardır. Nitekim yetmediğini hâlen yaşanmakta olan seçim krizinden de anlıyoruz.
Üçüncü binyıl uygarlığı, “sanayi dönemi hukuku”nu ortaya koyacak uygarlıktır.
Buraya kadar söyleyip yazdıklarımız ilmin ve müşahedenin ortaya koyduğu şeylerdir. Bundan sonra söyleyeceklerimiz Kur’an’dan anladıklarımızdır. Üçüncü binyıl uygarlığının hukuku da müsbet ilme dayalı bir hukuk olacaktır. Kur’an söyleyecek, müsbet ilim onu doğrulayacak. Akevler’in yarım asrı aşan çalışması bu yöndedir.
ÇALIŞMALARIMIZDA KUR’AN’DAN ÖĞRENDİKLERİMİZ:
1- Önce içtihat yapılacak, üçüncü binyılın sanayi fıkhı ortaya konacak, ondan sonra insanlar bu yeni çözümlere davet edilecek. Erbakan ve Gülen ilme gerek olmadan sadece tarihî bilgilerle uygulanacağını sandılar; bugünkü çıkmaz bu hatalarından dolayıdır.
2- İçtihat yapabilmek için küçük çapta uygulama gerekir. Bu sebeple biz Akevler’i kurduk ve yarım asırdır orada uygulama denemeleri yaparak, içtihatlar yaparak, Kur’an’ı anlamaya çalışıyoruz. Pilot uygulamalar yapılmadan yenilik yapılamaz, makrodan Kur’an düzenine ve sanayi fıkhına gidilemez. Erbakan ve Gülen ile olan görüş ayrılığımız bu idi.
3- Batı’yı anlamak için yüksek matematiğe ihtiyaç vardır. Batı’yı anlamadan bugünkü sorunların ne olduğunu bilemeyiz, teşhisleri koyamayız. Kur’an’ı anlayıp içtihat yapabilmemiz için de Kur’an Arapçasını Usûlü Fıkhı ile bilmek gerekir. Bunu bilmeden de sorunlara çareler bulamayız, tedaviyi ortaya koyamayız.
4- Yüz lojmanlı işyeri apartmanlarını kurmadan ne Matematiği ne de Fıkıh Usûlünü öğrenebilirsiniz. İçtihat da yapamazsınız. Bunun için Akevler’e nufur edecek ve orada tefakkuh ettikten sonra memleketinize dönecek ve orada kavminizi inzar edeceksiniz. Âyet numarasını vereyim mi; Tevbe; 9/122.