Darbe son derece ustaca ve hesaplı hazırlanmıştır. Bu darbe hazırlığı 1960’larda başlamıştır. Akevler’in yeni uygarlığın kooperatiflerle geleceği varsayımına tüm Müslümanlar katılmış ve yeraltı faaliyetine son vermişlerdi. Akevler ile birlikte olan medrese sahibi Mustafa Birlik de açık çalışmayı benimsedi.
Fethullah Gülen İzmir’e geldi ve bu çalışmalara katıldı. Sermaye önce yıllar içinde Nur şakirtlerini ikiye ayırmaya başladı. Akevler’e karşı olan MİT, dolayısıyla CIA, dolayısıyla Sermaye’nin emrinde olan grup Gülenci grup olmuştur. Gülen’in bundan haberi yoktu, sadece ondan yararlanılıyordu. Mustafa Birlik’in kaynı Mehmet Us'u yanlarına aldılar. Aralarını açtılar. Ortaklıklarını dağıttılar. Birbirleriyle konuşamaz hâle getirdiler.
Fethullah Gülen hiçbir zaman Akevler’e karşı olmadı ama Millî Görüş hakkında beyanlarda bulundu. Ordu’ya Gülenci adı altında Sermaye’nin adamlarını soktular. Ordu büyük hata yaptı, Risale-i Nur şakirtlerini hasım ilan etti, onları orduya sokmadı. Bu arada Gülen’den fetva aldıklarını söylediler: Takiyye yapılacak; içki içilecek, baloya gidilecek. Böylece Risaleci olmayan dinsizleri de Risaleci diye Ordu’ya soktular.
Yüksek Askeri Şura toplanıyor, paralelcileri orduda bırakıyor, asıl samimi Risalecileri ihraç ediyordu. Ordu şeriatçıyı bir numaralı düşman kabul ediyordu. İşte, bugün paralelci subaylar bu hareketi gerçekleştirdiler. Oysa gerçek Nurcu subaylar Ordu’dan atılmasaydı, şimdi Ordu’ya onlar hâkim olur ve paralelciler ses çıkaramazdı.
Sermaye, yarım asırdır hazırladığı paralelci kandırılmış kadro ile Ordu’yu tam ikiye böldü. Birinin galip gelip sonunda iç savaşın çıkmasını önlemesinler diye iki taraf da eşit güç hâline getirildi. Devlet Başkanı, Hükümet ve Birinci Ordu Komutanı bir tarafta; Kuvvet Komutanları ise ya esir alınmış, ya baskı ile ikna edilmiş ya da etkisiz hâle getirilmiştir.
Harekât başladı. Harekâtın başarı şansı yoktu. Zaten akşam saat onda harekât başlamaz. Askeri harekât sabah başlar. Ama istenen askeri harekâtın başarısı değildi. İstenen, askerlerle sivillerin ve askerlerle askerlerin savaşması idi...
Darbeyi planlayanlar son derece ustaca işe başlamışlardır. Askerler hâkim olacak. Sivillere de Erdoğan emir verecek ve siviller harekete geçecek. Sivillerden askerlere saldıracak ekip ayarlanmıştır. Askerlere saldırınca askerler de savunmaya geçecek ve sonunda iç savaş başlayacaktı. Erdoğan ve Birinci Ordu Komutanı bir tarafta, diğer komutanlar öbür tarafta olmak üzere iç savaş devam edecekti...
İşte, buraya kadar Sermaye’nin yarım asırlık hazırlığı tamamlanmıştı ve Türkiye iç savaşa sürükleniyordu...
Sermaye İstiklâl Savaşı’nda Türkiye’yi destekledi ama Türkiye dinsizleşecekti.
Türkiye dinsizleşmeyerek Sermaye’ye ihanet etmişti. Sermaye intikamını alacaktı. Halkı birbirine kırdıracaktı. PKK ile yapamadığını, askerler arasındaki savaşla başaracaktı...
Kenan Evren’e; Mesut Yılmaz başbakan olduğu zaman “Ordu bölünecek.” dedim.
O da; “Ordu bölünmez, bizim çektiğimiz okumuşlardan, bizim askerlerimiz var, onlar orduyu bölmezler.” dedi. Yani subayların içinde kandırılmış kimselerin olacağını kurmaylar biliyordu. Ona göre tedbir almışlardı. Askerlerle komuta heyeti bir olacak ve böylece subay harekâtını durduracaklardı.
Türk halkının özelliği vardır. Yöneticiler ikiye ayrılırsa halk birbirinin yanında yer alır ve bölünmeyi önler. Tarihte bunlar görüldü. Seçimler de her zaman bunu gösterdi.
15 Temmuz harekâtı da böyle oldu. Çok tehlikeli bir oyun oynandı ama Türk halkının doğru karar verme yeteneği ve komutanların Türk halkının psikolojisini çok iyi bilmesi sonucu, 15 Temmuz harekâtı, bir gecede, hem de askerlerin komutanları dinlememesi ile son bulmuştur. Bu sivil halkın harekâtı ile sağlanmıştır.
Bu iki makalemle 15 Temmuz harekâtının nasıl oluştuğunu ve sonuçlandığını anlattım. Bundan sonraki haftada Sermaye’nin bundan sonra ne oyunlar oynayacağını ve Türkiye’yi hangi tehlikelerin beklediğini anlatmaya çalışacağım, Allah izin verirse...