(Abese-21,22)ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ
“Sonra onu öldürdü ve kabre koydu, sonra istediği zaman da onu neşreder.“
Burada kabre koymayı ‘fe’ ile onun neşredilmesini ‘sümme’ ile ifade etmiştir. Bedenin durumunu anlatmaktadır. Kabre konan insanın bir daha ahirete kadar herhangi bir canlanması yoktur. Kabirde olmak demek çürümek, dağınık olma demektir. Yani ölü insanla çürümüş insan arasında bir fark yoktur.
خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ (Mülk-2)
“Mevti ve hayatı halk etti.”
Burada mevt hayatın yokluğu şeklinde onun da hayat gibi ruhun bir vasfı olduğu anlatılmaktadır. O da mahlûktur. Ruh ve bedenin ayrılığı demektir. Ruh vardır. Ruhun farklı bedeni vardır. O bedende varlığı devam etmektedir. Bu sebeple o durum mahlûk durumdadır. Bunun anlamı şudur: Ölümden tekrar haşre kadar o bedende azap veya saadet görebilir.
وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (Bakara-28)
“Siz ölü idiniz sizi diriltti, sonra öldürüyor, sonra diriltecek, sonra O’na rücu edeceksiniz.” Yaratılmadan önce ne idiysek öldüğümüz zaman da o olacağız. Yani biz yaratılmadan önce de vardık. Bu uzayın dışında başka bir uzayda varlığımız olabilir. O dönemin hafızası bizde olmadığı için hatırlayamıyoruz.
ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا (Nisa-100)
“Sonra o mümine ölüm idrak etti ücreti hemen Allaha vaki oldu.”
Burada ölen insan zaman kaybetmeden, ahirette hesap bile vermeden Allah’ın ecrine ulaşacaktır, maddidir. Yasin’de de aynı olay anlatılır. Şehit edilen kişinin “Kavmim bilse ki ona ne ikram edildi” diyerek hemen cennete gittiği ifade edilmiştir.
Bu ayetlerde tearuz vardır. Biri ölünce hemen Allah’ın ecrine kavuşur diğer insan öldükten sonra kabir hayatı yaşar sonra ahirette diriltilir sonra uzun zaman Arafat’ta yaşar, hesabını verdikten sonra cennete veya cehenneme gider. Bu tearuzu gidermek için ayrı haller düşünürüz. Şehit olanlar, mümin olanlar, ceketi garanti edenler hemen cennete götürülür. Günahkar olanlar veya halleri mütereddit olanlar ise bekletilir hesap görüldükten sonra cennete veya cehenneme sevk edilir veya arada bırakılır.
النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ (Mümin-46)
Onlar (Firavun ali) ateşe arz olurlar ve kıyamet günü daha şiddetli azaba uğrarlar. Bu azabı kabri gösteren ayettir. Ne var ki zikredilen Firavun değil, alidir. Gece gündüz denmiş olması ile bu dünya hayatında olanlar kastedilmiştir. Yani firavunun arkasından yürüyenlere öyle ateşe arz olun denmiştir. Buradaki ateş silahlı savaştır. Kastedilen kuvvet uygarlığıdır. Dolaysıyla bu ayette kabir azabını ispatlamak zordur. Firavun ve ali denseydi mezardan bahsedilmiş olurdu. Oysa sadece Firavunun ali denmektedir. Sonra gece gündüzden bahsetmektedir. Bu da bu olayın bu dünya hayatı olduğuna delildir.
Önemli olan başka delil de Kur’an’ın ölümü uykuya benzetmesidir. Uykuda iken rüya görmüyorsak acı duymayız azap göremeyiz. Eğer ölü iken rüya gördüğümüzü söylersek bu beden çürüdüğü için rüya göremez.
Bu ayetlerin delaleti ile kabir azabı yoktur ama varsa bunun nasıl olduğunu şöyle izah edebiliriz.
Kainat bir film gibidir. Nasıl filmde kare kare resimler varsa kainatta da küp heykeller vardır. Biz heykelden heykele geçerek değiştiğimizi zannederiz. Değişen beden değil, ruhunuzun gezinmesidir. Yani bizim çocukluğumuz vardır orada duruyor. Bizim geleceğimiz de vardır orada duruyor. Biz birinci heykelden ikinci heykele atlaya atlaya yaşıyoruz ve yaşlanıyoruz.
Yolcuğumuza birlikte devam ediyoruz. Hayatımız bu yolculukta devam ediyor. İçimizden biri öldüğü zaman bizimle seyahati bırakmış oluyor. Aynı trende ilerlerken bazılarının trenden inmesi, bazılarının da binmesi gibi. Trenden inenleri biz yok oldular zannediyoruz. Oysa ki trenden indiler. Şimdi ne yapıyorlar bilemeyiz, belki de daha iyi bedenlere girip orada seyahatte devam ediyorlar. Başta trene bindiler, arabalara bindiler, uçağa bindiler veya köşke gittiler.
İyi insanların öldükten sonra maymun bir bedene grip onun hayatını sürdürmeleri mümkün olduğu gibi dev olup uçan varlık olmasında da herhangi bir zorluk yoktur.
Bu takdirde ahirete kadar da pekala hayat olabilir.
Bu çok basit bir olaydır. Filmi seyrederken bir yerde o filmi durdurup başka filmi sahneye koymaktan ibaret olur. Ne var ki bütün bu ihtimallerin olduğunu biz ancak Kur’an’dan öğrenebiliriz, biz Kur’an’da aksini bulduğumuz için kabir azabı yoktur diyoruz.
Neden kabir azabı yoktur. Çünkü suçlunun cezası suçu sabit olduktan sonra verir. Şimdi olduğu gibi hapishanelerde senelerce tutulup sonra suçsuz denip bırakılamaz. O halde kıyamet beklenecek, orada muhakeme yapılacak, verilen ceza kadar cezalandırılacaktır.
Buna şu cevap verilebilir. Neye bekleniyor. “Allah sevabını günahını bilmiyor mu? Versin cezasını, bitsin” diyebiliriz. Birbirimizin ahlakının hesabını verebilmemiz için tüm insanların birlikte diriltilmeleri gerekir. O halde bekleyeceğiz sonra da hepimiz birlikte bir araya geleceğiz. Buna şu itiraz yapılabilir: “Kimi çok bekleyecek, kimi az bekleyecek.” Cevabımız: zaman izafidir. Kimine göre kısa, kimine göre uzun görülebilir. Şehitlerin cennete gitmesini böyle yorumlayabiliriz.