Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014
28242 Okunma, 8 Yorum

 (Abese-21,22)ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ  ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ

“Sonra onu öldürdü ve kabre koydu, sonra istediği zaman da onu neşreder.“

Burada kabre koymayı ‘fe’ ile onun neşredilmesini ‘sümme’ ile ifade etmiştir. Bedenin durumunu anlatmaktadır. Kabre konan insanın bir daha ahirete kadar herhangi bir canlanması yoktur. Kabirde olmak demek çürümek, dağınık olma demektir. Yani ölü insanla çürümüş insan arasında bir fark yoktur.  

خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ (Mülk-2)

“Mevti ve hayatı halk etti.”

Burada mevt hayatın yokluğu şeklinde onun da hayat gibi ruhun bir vasfı olduğu anlatılmaktadır. O da mahlûktur. Ruh ve bedenin ayrılığı demektir. Ruh vardır. Ruhun farklı bedeni vardır. O bedende varlığı devam etmektedir. Bu sebeple o durum mahlûk durumdadır. Bunun anlamı şudur: Ölümden tekrar haşre kadar o bedende azap veya saadet görebilir.

وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ (Bakara-28)

“Siz ölü idiniz sizi diriltti, sonra öldürüyor, sonra diriltecek, sonra O’na rücu edeceksiniz.” Yaratılmadan önce ne idiysek öldüğümüz zaman da o olacağız. Yani biz yaratılmadan önce de vardık. Bu uzayın dışında başka bir uzayda varlığımız olabilir. O dönemin hafızası bizde olmadığı için hatırlayamıyoruz.

ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا  (Nisa-100)

“Sonra o mümine ölüm idrak etti ücreti hemen Allaha vaki oldu.”

Burada ölen insan zaman kaybetmeden, ahirette hesap bile vermeden Allah’ın ecrine ulaşacaktır, maddidir. Yasin’de de aynı olay anlatılır. Şehit edilen kişinin “Kavmim bilse ki ona ne ikram edildi” diyerek hemen cennete gittiği ifade edilmiştir.

Bu ayetlerde tearuz vardır. Biri ölünce hemen Allah’ın ecrine kavuşur diğer insan öldükten sonra kabir hayatı yaşar sonra ahirette diriltilir sonra uzun zaman Arafat’ta yaşar, hesabını verdikten sonra cennete veya cehenneme gider. Bu tearuzu gidermek için ayrı haller düşünürüz. Şehit olanlar, mümin olanlar, ceketi garanti edenler hemen cennete götürülür. Günahkar olanlar veya halleri mütereddit olanlar ise bekletilir hesap görüldükten sonra cennete veya cehenneme sevk edilir veya arada bırakılır.

النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ (Mümin-46)

Onlar (Firavun ali) ateşe arz olurlar ve kıyamet günü daha şiddetli azaba uğrarlar. Bu azabı kabri gösteren ayettir. Ne var ki zikredilen Firavun değil, alidir.  Gece gündüz denmiş olması ile bu dünya hayatında olanlar kastedilmiştir. Yani firavunun arkasından yürüyenlere öyle ateşe arz olun denmiştir. Buradaki ateş silahlı savaştır. Kastedilen kuvvet uygarlığıdır. Dolaysıyla bu ayette kabir azabını ispatlamak zordur. Firavun ve ali denseydi mezardan bahsedilmiş olurdu. Oysa sadece Firavunun ali denmektedir. Sonra gece gündüzden bahsetmektedir. Bu da bu olayın bu dünya hayatı olduğuna delildir.

Önemli olan başka delil de Kur’an’ın ölümü uykuya benzetmesidir. Uykuda iken rüya görmüyorsak acı duymayız azap göremeyiz. Eğer ölü iken rüya gördüğümüzü söylersek bu beden çürüdüğü için rüya göremez.

Bu ayetlerin delaleti ile kabir azabı yoktur ama varsa bunun nasıl olduğunu şöyle izah edebiliriz.

Kainat bir film gibidir. Nasıl filmde kare kare resimler varsa kainatta da küp heykeller vardır. Biz heykelden heykele geçerek değiştiğimizi zannederiz. Değişen beden değil, ruhunuzun gezinmesidir. Yani bizim çocukluğumuz vardır orada duruyor. Bizim geleceğimiz de vardır orada duruyor. Biz birinci heykelden ikinci heykele atlaya atlaya yaşıyoruz ve yaşlanıyoruz.

Yolcuğumuza birlikte devam ediyoruz. Hayatımız bu yolculukta devam ediyor. İçimizden biri öldüğü zaman bizimle seyahati bırakmış oluyor. Aynı trende ilerlerken bazılarının trenden inmesi, bazılarının da binmesi gibi. Trenden inenleri biz yok oldular zannediyoruz. Oysa ki trenden indiler. Şimdi ne yapıyorlar bilemeyiz, belki de daha iyi bedenlere girip orada seyahatte devam ediyorlar. Başta trene bindiler, arabalara bindiler, uçağa bindiler veya köşke gittiler.

İyi insanların öldükten sonra maymun bir bedene grip onun hayatını sürdürmeleri mümkün olduğu gibi dev olup uçan varlık olmasında da herhangi bir zorluk yoktur.

Bu takdirde ahirete kadar da pekala hayat olabilir.

Bu çok basit bir olaydır. Filmi seyrederken bir yerde o filmi durdurup başka filmi sahneye koymaktan ibaret olur. Ne var ki bütün bu ihtimallerin olduğunu biz ancak Kur’an’dan öğrenebiliriz, biz Kur’an’da aksini bulduğumuz için kabir azabı yoktur diyoruz.

Neden kabir azabı yoktur. Çünkü suçlunun cezası suçu sabit olduktan sonra verir. Şimdi olduğu gibi hapishanelerde senelerce tutulup sonra suçsuz denip bırakılamaz.  O halde kıyamet beklenecek, orada muhakeme yapılacak, verilen ceza kadar cezalandırılacaktır.

Buna şu cevap verilebilir. Neye bekleniyor. “Allah sevabını günahını bilmiyor mu? Versin cezasını, bitsin” diyebiliriz. Birbirimizin ahlakının hesabını verebilmemiz için tüm insanların birlikte diriltilmeleri gerekir. O halde bekleyeceğiz sonra da hepimiz birlikte bir araya geleceğiz. Buna şu itiraz yapılabilir: “Kimi çok bekleyecek, kimi az bekleyecek.” Cevabımız: zaman izafidir. Kimine göre kısa, kimine göre uzun görülebilir. Şehitlerin cennete gitmesini böyle yorumlayabiliriz.

 

 


YorumcuYorum
Hüseyin Kayahan
27.02.2014
18:49

İnsan dışındaki canlıların bir bedeni (HARDWARE) bir de o bedeni sevk ve idare eden programları (SOFTWARE) vardır. İnsanın ise bir bedeni (HARDWARE) olmasına karşılık, 2 tane programı (SOFTWARE) vardır. Daha önce yakın çevreme anlattığım için o arkadaşlar bu görüşümü biliyorlar.

Bu iki SOFTWARE'den biri bedenimizi sevk ve idare eden, bana göre Kuran'daki adı "NEFS" olan programdır ve hayvanlardakinin aynısıdır ve aynı mantıkla çalışır.

Diğeri ise; bizi diğer canlılardan özel kılan ve bizi Allah'ın benzeri yapan (bunun ne manaya geldiğini "Allah'ı tanımak makalelerinde açmaya çalışmıştım) ve başlanğıcımızla bedenimize yüklenen ve bizim (ve çevremiz) tarafından da geliştirilen "AÇIK KAYNAK KODLU", Kuran'da "RUH" OLARAK ADLANDIRILAN, bir programdır ve sadece Cüz'i olanı BİZE ve killi olanı Allah'a ait olan bir programdır (SOFTWARE).

Bütün programların çalışabilmesi için bir bedene, bütün bedenlerin de çalışabilmesi için bir programa ihtiyaç vardır. Beden ve program "aktif" olduğu zaman "BİLİNÇ/ŞUUR" oluşur. Bu ikisi beraber ve aynı anda aktif olmazsa ŞUUR oluşmaz. Mesela uykuda beden aktif ama program "ASKIDADIR"; bilgisayar tabiri ile, "OTURUM KAPATILMIŞ ama BİLGİSAYAR ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYORDUR. Programlanmiş her hangi bir uyarı ile oturum açılır, Şuur/bilinç oluşur, yani ekranda olaylar görünür hale gelir.

Ölüm halinde ise "BİLGİSAYAR KAPATILMIŞTIR", bedenin enerjisi kapanmış, Ruh dediğimiz program da bedenden ayrılmış, "uninstall" edilmiştir.

Bedenin veya ruhun tek başına haz veya azap görmesi düşünülemez. Ne tek başına beden acı duyar, ne de tek başına Ruh acı veya zevk duyar.

Kabirlerde beden onu oluşturan en küçük bileşenlerine parçalanmış, ruh ise başka bir yerdeki "HARD DİSK"te "BAAS GÜNÜNE" kadar bekletilmektedir. İlkahtan ölünceye kadar o ruhu taşıyan beden (KİŞİ) tarafından o program "HAS KILINMIŞ/ÖZELLEŞTİRİLMİŞ" olduğu için, (FARKLILAŞTIĞI İÇİN" artık o ruh başka bedenle çalışamaz. Kodları uyuşmaz. O ruh ancak "ahirette" kendi bedeninde tekrar çalışır, o beden de ancak o ruhla işlerlik kazanır.

Bundan dolayı, velevki kabirdeki beden çürümemiş dahi olsa ruh kendisinden ayrıldığı için bir azap hissetmez, Ruh da bekletildiği yerde yanında bedeni olmadan bir azap hissedemez.

Ahirette, o güne kadar yaşamış olan tüm insanlar "YAPAY RAHİMLERDE (YASİN SURESİNDE BU "ECDAS OLARAK İSİMLENDİRİLMEKTEDİR)", "AYNI ANDA" DÖLLENECEKLER, aynı anda büyüyecekler ve yaşdaş olacaklardır ki, hesaplaşma için kimse kimseyi beklemesin. Bu dünyadaki gibi bir birimizden doğacak olsak hesaplar tamamlanamaz. Dünyadaki yıllar kadar beklememiz gerekir, bu da mantıksız olur.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Mete Firidin
28.02.2014
06:57

"Allah benzeri olmadığını bilir"

Nihayet her kişi beden ve ruh olarak bir yazılım bir formüldür. Şuur formülü beden olmasada başka bir serverde çalıştırılabilir. Bu çalışma esnasında bedeninden ayrı olduğunu öldüğü için bilir. Ama şuurunda bir bedeni vardır. Algılaması bedenidir. bedeni olmamasına rağmen. Kabir azabı vardır. fakat rüyada hissedilen acılar gibidir. Aslında bedene bir şey olmammaktadır. Ama acılar bedene oluyormuş gibi program düzeyinde hissedilir.

Ahirette ise tekrar bedenlenilir.

Hüseyin Kayahan
28.02.2014
23:14

Cengiz beye de, Mete beye de teşekkür ediyorum. Siteyi dinamik olarak takip ettiklerine gerçekten seviniyorum. Diğer arkadaşların da takip ettiklerini zannediyorum, her ne kadar yorum yazmasalar da.

Kesin olarak deneylerle ispatlayamacağımız konularda elbette çok fazla yorum ve farklı algılamalar olacaktır.

Felsefeciler "deney yapmayı zül görürler. Bu akla hakarettir. Akıl, başka hiç bir dayanağa ihtiyaç duymadan doğruyu bulmalıdır". Fakat bizler müsbet ilimle/denenebilir ilimle uğraşırız... Bu elbette deneyemediğimiz konularda düşünmemize engel değildir.

Hanefiler, "mefhum-u mahalefeti" kabul etmezler. Bakara/154 daki ibareyi ben de biliyorum:

"Allah'ın sebilinde ("men" ie gelmiş) katlonunanlara/katlonulacaklara(muzari) emvat (emvâtün gelmiş) demeyiniz, bilakis haydırlar, lakin siz şuur etmiyorsunuz/etmeyeceksiniz" deniyor.

Ali İmran/169 da ise "Allah'ın sebilinde katlolunmuş(mazi) kimseleri("ellezine" ile gelmiş) emvat (emvâten gelmiş) hesap etmeyiniz, bilakis onlar haydırlar, rablerinin indinde rızıklanırlar/rızıklanacaktırlar.

Mefhum muhalefetle; "öyleyse, Allah'ın sebilinin dışındakiler hay değillerdir" sonucuna varılamaz. Bu ibareler diğer emvatın hay olmadıklarına delil olmaz, başka delalet gerekir. Mevt olmak "adem/yokluk", "yok sayılmak/tanınmamak" değildir. Zorlama, ısmarlama mana kullanmak istemem ama, madem ki insanlık gelişiyor, ilim gelişiyor ve yeni bilgilere ulaşıyoruz; öyleyse yeni manalar ve yeni sonuçlara da ulaşıyoruz demektir. Mevt ve Hay olma yeniden anlaşılmalıdır. Zira ayette "halakal mevte vel hayate" derken önce mevti, sonra hayatı saymaktadır. Mevt halk edilmiş (kurgulanmış) bir haldir. Yokluk, ademiyet değildir.

Ben bunu "şuurun/bilinçin" oluşmadığı durum olarak aldım ve bugünkü, daha doğrusu 15 sene önceki bilgi seviyemle; "erginlik teorisinin giriş kısmında biraz irdeleyerek; bilgisayarlar teknolojisi örneklemesiyle, software ve hardware'in aynı anda aktif olmaması olarak yorumladım.

O bölümde, programın da bir varlık olduğunu izah etmeğe çalıştım, burada uzun uzun anlatmak gereksizdir. Bu varlık/program, bir bilgisayara yüklenmese de vardır. Bir program bir kere oluşturuldu mu, artık o hep vardır. O ne sayfalarca kağıtların üzerindeki bir takım sembollerdir, ne bir kasetteki ses dalgasıdır, ne bir CD deki oyulmuş çiziklerdir. O artık "adı" olan bir varlıktır. Zira varlıkları; "adı olan şey, varlıktır", diye tanımladım. Bir adı olmayan şey varlık değildir.

Mesela, İnsan için şöyle benzetmeler yapılabilir: Benim kolum, benim kafam dersiniz, değil mi? Bir insanın önce kollarını kessek hala insandır, sonra ayaklarını kessek hala insandır, sonra kulaklarını, sonra başka yerlerini böyle ayırsak ve (gelişen teknolojinin de yardımıyla) hâlâ şuuru kaybolmasa gittikce küçülen bu canlı ne zaman artık insan/kişi değildir? Beyni (bilgisayar) ve ondaki programı (ruh) çalıştığı sürece, kalan bedeni olmasa da kişi/insan sayabilir miyiz? Uykuda veya komada, nefsin aktif ama ruhun aktif olmadığı durumlarda bunu "araz" kabul ediyoruzama kişiliği tam sayıyoruz. Burada ruhun hiç bir aktivitesi yoktur, ama yok olmamıştır. ölüm halinde ise beden yok olmaktadır, bunu gözlemle müşahede etmekteyiz. Komadaki insan acı ve zevk duymaz ama rüyadaki insan uyandığı zaman acı ve zevk duyduğunu söylemektedir, bu herhalde sanal bir zevk ve sanal bir acı olsa gerek. Gercek acı ve gerçek zevk beden aracılığı ile ruhta oluşan hallerdir. Olayı anlatırken acı veya zevk duyuyor olabilir mi? Henüz tam anlayamasam da, ruh ve bedenin beraber olmaması halinde, gerçek acı ve zevk olmaz diye düşünüyorum. Bir bedene ihtiyaç olmaksızın bunlar olacaksa, ahirette sanal olarak cehennem hayatı pek ala mümkün olabilir ki, ama hiç de öyle anlatılmıyor. Cennet hayatı da öyle. Sanal dünya (sanal sektör gibi) her ne kadar artık bir realite ise de, ben reel bir ortam olacağı kanatindeyim.

Hay kelimesinin ilk akla gelen manasının "canlı" olduğunu ben de biliyorum. Bu canlı veya cansız olmayı bugünün insanının idrakine yeniden tanımlamalıyız.

Saygılarımla.

H.kayahan

Mete Firidin
01.03.2014
06:39

Hayatta olmak su içeren bir bedende şuurlu olmaktır. mevt ise bu bedenin dışında olmaktır. Önce mevt kullanılıyor. Çünkü her insan ölüdür. yani teorik olarak planı vardır fakat hayat verilmemiştir. Şuuruda vardır ama bu şuur potansiyel bir şuurdur. fakat hayata gelince bir şuuru oluşur. Ölüncede artık bir şuur vardır ve yok olmaz. fakat hayatta değildir.

Mevt ve hayat: Varlık ve yokluk gibidir. Bizim yaşadığımız evrende varlık ve yokluk vardır. Evrenin dışında yoklukda yoktur.

Hüseyin Kayahan
01.03.2014
22:59

mefhum muhalefetle sadece Allah yolunda öldürülenler haydır, başka hay olan yoktur sonucu çıkarılamaz. Hay olma sadece bunlara tahsis edilemez. Başka haylar da olabilir.

Bitkilerde sedece DNA var ve ondaki program onları sevk ve idare etmektedir. Hayvanlarda hem DNA var, vücut onunla oluşmakta, sevk ve idare edilmekte ama merkezi sinir sistemi olan türlerde kismi sosyal davranışlar da olduğuna göre onlarda da "ruh" olmalıdır. Merkezi sinir sistemi olan türlerde bedenin oto kontrolünü yapan program "NEFS" olmalıdır, diyorum. Zira ayette belirtildiği gibi; "inne en nefse le emmaratün bis suî" dir. Burada nefsin emrettiği "sui" bedenin doğal ve periyodik istekleridir, tabii kötülükler değil, sosyal olarak kötü kabul ettiklerimizdir. Açıkan hayvan bulduğunu yemek ister, onun kendi malı oloup ıolmadığını düşünmez. Her yere dışkısını bırakır, vs. Bedenin normal devamı için nefs bunları emreder.

İnsanda ise DNA var, vücudumuz onunla oluşmakta, beynimizdeki alt korteksteki "nefs" programı bedeni sevk ve idare etmekte ama üst korteksteki "GRİ" hücrelerde ise hayvanlardakinde farklı olarak "izafetle gelen" "min ruh'i" şeklinde ifade edilen, Allah'ın kendine mahsus olan Ruhtan bize "download/install" edilen özel ruhumuz vardır. Entellektüel beyin budur. Bu sadece insanda vardır. Bundan dolayı insan ceza veya mükafata müstehaktır.

Uyku yarı ölümdür, denmiştir. Şuur ekranımız kapalı ama programlarımız art alanda çalışmaktadır. Bundan dolayı "SANAL ACI VE SANAL ZEVKLER" duyabilmekteyiz. Bunlar sadece sanaldır, reel değildir. Reel acı mesela elinizin ateşte yanması, reel zevk ise birinin sizin teninizi okşamasıdır.

Ahiret hayatında derilerin değişeceğinden, insanda tiksinti uyandıracak içeceklerin içirileceğinden vb bahsedilmekte, diğer taraftan da gölge, meyve, ipek vs gibi keyf verici ortamların olacağı anlatılmaktadır. Bütün bunlar bedenle yaşanabilecek gerçeklerdir. Ahirette sanal ceza yoktur. Çünkü bedenizle nefsimizle ve ruhumuzla biz aynı kişi olacağız.

Kabirde ise beden yoktur. Beden olmayınca programların art alanda çalışabileceği enerji de yok demektir. Bu programlar, bir arşivde gününe kadar beklemektedir ve yüklenebilecekleri bedenleri olmadığı için çalışmamaktadırlar. Benim aklım bedeni olmayan ruhun zevk ve acı duymayacağını kabul ediyor. Eğer ruhlarımız başka bedenlerde (bu illa insan olması da gerekmez) işletiliyorsa belki o zaman acı ve zevk duyabilir.

"Bir suça iki ceza olmaz" ibaresi gereğince ve nihai hesaplaşma yapılmadan hüküm verilmeyeceğine göre niçin ve nasıl kabirde azap başlasın? Cehennem hayatı yeterince uzun değil mi? Bu acele niye...

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
03.03.2014
13:47

Cengiz bey ayni şeyi söylemiş olduk. Her "hay" olabilir, eğer bir grıp olabilirse...

O zaman "hay" ibaresini yeniden düşünmek lazım gelir, demiştim.

Eğer "Hay" bizim anladığımız gibi bir beden ve bir ruhun birlikte, iradeli tasarruflar yapması ise ölüm ile beden yok olmaktadır, beraberlik sona ermektedir. Uykuda, komada, bitkisel hayatta olanların tasarruf yoktur; hatta sarhoş, ikrah altında, ateh vb (arazlar) halinde olanların tasarruflarıda iradi tasarruflar değildir.

Ben; her insanın ruhunun onunla beraber geliştiği ve değiştiğini ve ona özel hale geldiğini; bundan dolayı başka nedenlerle uyum sağlayamayacağını düşünüyorum. Örnek olarak "kök hücre" böyledir. İlk kök hücre her hücre olabilirken, biraz ilerki safhalara ulaşan hücre gittikçe özelleşir ve her hücreye dönüşemez. Örneğin, sinir hücresinden artık kemik hücresi oluşturulamaz. İnsan ruhu da böyledir ve o bedene, o kişiye özeel hale gelir, ne artık başka ,nsanda ne de başka hayvanda çalışmaz diye düşünüyorum. ayetleri bu gözle incelemiş değilim.

Sonra niye aynı ruhu başka bedenlerde kullansın ki, Allah'ın yeteri kadar ruhu mu yoktur?

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
04.03.2014
11:13

Allah; biz anlayabilelim diye sistemleri "ANALOG/BİRBİRİNE BENZER" "HALK ETMİŞ/KURGULAMIŞTIR". Arada belirttim, ben ayetleri bu gözle incelemedim diye.

Ayrıca "Allah'ın sünnetinde bir değişiklik ve iptal bulamazsın" deniyor. Bu elbette mikro alemlarde kuralların farklı, makro alemlerde kuralların farklı oluşu gibi hallerle çelişmez.

Allah Kuran'da bir meseli; bazen jeolojik bir örnekle anlatır, bazen biyolojik bir örnekle anlatır, bazen de sosyolojik bir örnekle anlatır. Hangisinden diğerine kıyas kolay olacaksa kolay olan örneği anlatır ki kolayca anlayalım ve diğer yerlere kıyas yapabilelim.

Kök hücrenin mekanizmasını bugün anlamış durumdayız. Ruh da böyle olmalıdır, diyorum. Onu yaratan ikisinde de aynı sanatını, aynı kuralları koymuş olmalıdır, diye düşünüyorum. Omadığına delil getirmek gerekirken, tersini yapıyorsunuz. Benim ki bir varsayım, bir istihsandır elbette. Kuranı bu gözle inceler ve destekler ayetler bulunursa Nas haline gelir.

SAygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
05.03.2014
21:24

Cengiz bey, siz olayı çözmüş ve kendi açınızdan tatmim olmuş görünüyorsunuz. Darısı benim gibi bocalayanların başına. Başka duam yok.

Saygılarımla.

H.Kayahan





Çok Yorumlanan Makaleler
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 40847 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Süleyman Karagülle
D E R G I !
29.04.2017 8967 Okunma
18 Yorum 16.05.2017 08:11
Süleyman Karagülle
Kesin Sonuç
7.06.2018 5876 Okunma
12 Yorum 12.06.2018 03:32
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 26914 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Süleyman Karagülle
İnsanlık anayasası - Sam Adian'a cevap
24.02.2016 12432 Okunma
10 Yorum 26.02.2016 00:34
Süleyman Karagülle
Ne değil, Nasıl
26.05.2018 4424 Okunma
10 Yorum 28.05.2018 13:30
Süleyman Karagülle
İstihare; “EVET/HAYIR” manası nedir?
26.02.2017 9962 Okunma
9 Yorum 04.08.2017 21:52
Süleyman Karagülle
Adil Düzen Partisi'nin kuruluş tartışması
6.08.2011 19093 Okunma
9 Yorum 06.02.2016 17:34
Süleyman Karagülle
Çözüm 100 lojmanlı işyerleri
30.03.2013 9390 Okunma
9 Yorum 13.04.2013 08:44
Süleyman Karagülle
Önemli değil
11.05.2019 5186 Okunma
9 Yorum 13.05.2019 08:00
Süleyman Karagülle
Merkezi Yönetim
28.03.2019 3818 Okunma
8 Yorum 29.03.2019 15:10
Süleyman Karagülle
İstişare
2.11.2013 9187 Okunma
8 Yorum 13.11.2013 11:10
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 28242 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Süleyman Karagülle
Dershaneler
7.12.2013 9681 Okunma
8 Yorum 08.04.2014 09:25
Süleyman Karagülle
Milli Güvenlik Kurulu
5.06.2018 3880 Okunma
8 Yorum 05.06.2018 19:35
Süleyman Karagülle
İlkeler
12.03.2018 4829 Okunma
8 Yorum 18.03.2018 14:30
Süleyman Karagülle
Hatalarımız
10.03.2018 4193 Okunma
7 Yorum 11.03.2018 21:45
Süleyman Karagülle
Denge
23.04.2018 4388 Okunma
7 Yorum 25.04.2018 13:00
Süleyman Karagülle
Dolar ve Faiz Oyunu
3.06.2018 4154 Okunma
7 Yorum 04.06.2018 03:17
Süleyman Karagülle
Sermaye’nin sözcüsü
8.03.2019 4936 Okunma
7 Yorum 09.03.2019 00:46
Süleyman Karagülle
Başarının sırrı
16.05.2019 4822 Okunma
7 Yorum 17.05.2019 22:22
Süleyman Karagülle
İleriyi Görmek
4.04.2019 4401 Okunma
6 Yorum 05.04.2019 21:43
Süleyman Karagülle
Çin Virüsü Dünyayı Kurtarabilir!
17.02.2020 4919 Okunma
6 Yorum 23.03.2020 09:49
Süleyman Karagülle
Seçim sonuçları
3.06.2018 4085 Okunma
6 Yorum 04.06.2018 12:33
Süleyman Karagülle
Huy
6.05.2018 4534 Okunma
6 Yorum 07.05.2018 15:06
Süleyman Karagülle
Hesaplar yanlış
3.04.2018 4656 Okunma
6 Yorum 03.04.2018 22:20
Süleyman Karagülle
Yapacaklarımız
10.03.2018 4088 Okunma
6 Yorum 12.03.2018 16:33
Süleyman Karagülle
Oyuna Oyun
31.07.2018 4570 Okunma
6 Yorum 01.08.2018 23:59
Süleyman Karagülle
Kaşıkçı hikayesi
1.11.2018 4152 Okunma
6 Yorum 01.11.2018 21:26
Süleyman Karagülle
Ekrem Şama’ya; Seninki Hiç Olmaz!
3.06.2017 5565 Okunma
6 Yorum 30.07.2017 00:29
Süleyman Karagülle
Darbeyi Kim Yaptı?
8.10.2016 11004 Okunma
6 Yorum 11.10.2016 13:15
Süleyman Karagülle
Vergisiz Ekonomi
27.05.2017 5822 Okunma
6 Yorum 31.05.2017 01:20
Süleyman Karagülle
Davet
25.04.2015 10654 Okunma
6 Yorum 27.04.2015 10:03
Süleyman Karagülle
İdam ve Öcalan
25.06.2016 11254 Okunma
6 Yorum 02.07.2016 12:02
Süleyman Karagülle
Akevler
14.07.2013 17362 Okunma
6 Yorum 22.07.2017 20:36
Süleyman Karagülle
Fıkha Göre Yeni Hükümet
14.06.2015 13501 Okunma
5 Yorum 28.06.2015 16:16
Süleyman Karagülle
Putin Müslüman Oldu
21.03.2015 12507 Okunma
5 Yorum 24.03.2015 11:50
Süleyman Karagülle
Çanlar kimin için çalıyor?
19.07.2014 8780 Okunma
5 Yorum 22.07.2014 09:12
Süleyman Karagülle
Niçin?
4.07.2018 4999 Okunma
5 Yorum 04.07.2018 22:58
Süleyman Karagülle
Kim yönetiyor?
30.06.2018 4490 Okunma
5 Yorum 01.07.2018 21:57
Süleyman Karagülle
Siyaset ve kurallar
5.04.2018 4854 Okunma
5 Yorum 06.04.2018 08:13
Süleyman Karagülle
Gül Adil Düzen’e sahip çıkmalı
6.04.2018 4628 Okunma
5 Yorum 06.04.2018 23:39
Süleyman Karagülle
İstishab gerek
20.04.2018 4325 Okunma
5 Yorum 21.04.2018 11:30
Süleyman Karagülle
Kimse Anlamak mı İstemiyor, ya da Biz mi Anlatamıyoruz!
31.05.2020 4008 Okunma
5 Yorum 01.06.2020 12:20
Süleyman Karagülle
Avrupa Birliği
14.03.2019 4907 Okunma
5 Yorum 16.03.2019 22:33
Süleyman Karagülle
Ekseriyetin marifeti
7.05.2019 5122 Okunma
5 Yorum 08.05.2019 22:07
Süleyman Karagülle
Allah’tan başka melce yoktur
24.04.2019 5158 Okunma
4 Yorum 25.04.2019 19:00
Süleyman Karagülle
Anormal Türkiye
7.02.2019 4500 Okunma
4 Yorum 10.02.2019 10:37
Süleyman Karagülle
Sermaye’nin oyunu
7.11.2018 5267 Okunma
4 Yorum 08.11.2018 00:13
Süleyman Karagülle
Ne yapmamız gerekiyor?
6.08.2020 3559 Okunma
4 Yorum 08.08.2020 20:00
Süleyman Karagülle
Koronavirüs bahanesiyle intihara gidiliyor!
13.04.2020 3782 Okunma
4 Yorum 29.04.2020 02:01
Süleyman Karagülle
Kur’an Seminerleri ve SON DURUM… (16)
18.04.2021 2782 Okunma
4 Yorum 26.05.2021 00:43
Süleyman Karagülle
Hesap Sorma
5.03.2018 3897 Okunma
4 Yorum 07.03.2018 11:58
Süleyman Karagülle
Yenilik
6.03.2018 3631 Okunma
4 Yorum 07.03.2018 23:36
Süleyman Karagülle
VARSAYIM-2
2.05.2018 3886 Okunma
4 Yorum 02.05.2018 23:12
Süleyman Karagülle
Anketler
16.05.2018 3232 Okunma
4 Yorum 16.05.2018 23:37
Süleyman Karagülle
KİM KAZANACAK?
8.06.2018 3429 Okunma
4 Yorum 11.06.2018 00:24
Süleyman Karagülle
Seçim sonrası
21.06.2018 3296 Okunma
4 Yorum 21.06.2018 14:09
Süleyman Karagülle
Mümin Olmak; Mümin Kimdir?
3.06.2017 5133 Okunma
4 Yorum 05.06.2017 10:41
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sistemi
26.11.2016 9732 Okunma
4 Yorum 29.11.2016 07:17
Süleyman Karagülle
AK Parti'nin Medine Dönemi!
13.09.2014 7203 Okunma
4 Yorum 16.09.2014 08:43
Süleyman Karagülle
Başkanlık Sisteminin Delilleri
21.05.2016 11195 Okunma
4 Yorum 22.05.2016 18:44
Süleyman Karagülle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
20.09.2015 10956 Okunma
4 Yorum 23.09.2015 18:43
Süleyman Karagülle
Düşen Uçak ve Suriye Meselesi
29.11.2015 11441 Okunma
4 Yorum 08.12.2015 06:11
Süleyman Karagülle
Kur’an ve İki Lider; Putin ve Erdoğan
2.01.2016 9387 Okunma
4 Yorum 08.01.2016 15:13
Süleyman Karagülle
İran'da zelzele ve teklif
20.04.2013 9847 Okunma
4 Yorum 25.04.2013 18:26
Süleyman Karagülle
Aşiret / Ocak
14.04.2012 6992 Okunma
4 Yorum 20.04.2012 17:06
Süleyman Karagülle
Mümin-Müslim Hakkında Sorular
25.05.2010 9909 Okunma
4 Yorum 07.06.2010 22:20
Süleyman Karagülle
Bundan sonra ne yapmalıyız?
17.03.2012 5488 Okunma
4 Yorum 19.03.2012 21:18
Süleyman Karagülle
REJİMLER
21.03.2012 2986 Okunma
4 Yorum 22.03.2012 20:21
Süleyman Karagülle
SÜRME YETKİSİ
1.04.2012 7219 Okunma
4 Yorum 05.04.2012 21:36
Süleyman Karagülle
AKİD VE AHD
2.04.2012 7407 Okunma
4 Yorum 06.04.2012 18:38
Süleyman Karagülle
100 Daire-2
7.04.2012 5251 Okunma
3 Yorum 08.04.2012 16:45
Süleyman Karagülle
DAYANIŞMA ORTAKLIĞI
11.03.2012 5681 Okunma
3 Yorum 11.03.2012 17:31
Süleyman Karagülle
AB Krizi
19.11.2011 4895 Okunma
3 Yorum 04.12.2011 22:57
Süleyman Karagülle
GİRİŞİM/Cİ (Bir Tartışma Konusu)
31.12.2011 8842 Okunma
3 Yorum 05.01.2012 13:32
Süleyman Karagülle
KÜRT SORUNUNU KİMLER ÇÖZER?
28.03.2012 6273 Okunma
3 Yorum 30.03.2012 13:30
Süleyman Karagülle
TARTIŞMA
25.04.2012 4711 Okunma
3 Yorum 02.05.2012 18:22
Süleyman Karagülle
İşsizlik sorunu
1.09.2012 4464 Okunma
3 Yorum 03.09.2012 13:18
Süleyman Karagülle
Suriye Sorunu ve Başkanlık
12.12.2015 6401 Okunma
3 Yorum 20.12.2015 07:10
Süleyman Karagülle
Devlet Başkanı ve Yönetimde Uyum
28.11.2015 7093 Okunma
3 Yorum 01.12.2015 08:36
Süleyman Karagülle
Üçüncü Binyıl Uygarlığı
31.10.2015 10490 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:54
Süleyman Karagülle
PKK, Kürtler ve Yapılması Gereken
7.11.2015 9080 Okunma
3 Yorum 11.11.2015 11:52
Süleyman Karagülle
TAVSİYE: Allah’ın Emrine Uyuyoruz
12.09.2015 6661 Okunma
3 Yorum 22.09.2015 23:48
Süleyman Karagülle
Koalisyon ve Çözüm
4.07.2015 10184 Okunma
3 Yorum 24.07.2015 23:29
Süleyman Karagülle
Çağımızda Cihad
7.07.2015 10124 Okunma
3 Yorum 20.07.2015 09:31
Süleyman Karagülle
Yeniden Seçim
25.07.2015 11438 Okunma
3 Yorum 29.07.2015 03:01
Süleyman Karagülle
Ahmet Davutoğlu’nun Hatası
14.05.2016 12903 Okunma
3 Yorum 17.05.2016 07:37
Süleyman Karagülle
15 Temmuz 2016 Neden Yapıldı?
17.07.2016 12893 Okunma
3 Yorum 19.07.2016 19:47
Süleyman Karagülle
Tesviye mi Tasfiye mi?
1.09.2016 12959 Okunma
3 Yorum 22.09.2016 19:58
Süleyman Karagülle
AK Parti’ye Tuzak!
11.04.2015 10200 Okunma
3 Yorum 13.04.2015 12:32
Süleyman Karagülle
Cumhuriyet’in DNA’ları
14.03.2015 6605 Okunma
3 Yorum 18.03.2015 10:45
Süleyman Karagülle
Kuran'ı Doğru Anlamak
30.05.2015 12565 Okunma
3 Yorum 27.11.2016 18:52
Süleyman Karagülle
Korkunç Kriz ve Çaresi
16.05.2015 9952 Okunma
3 Yorum 22.05.2015 11:29
Süleyman Karagülle
Avrasya Ekonomik Birliği
3.01.2015 9786 Okunma
3 Yorum 14.01.2015 08:18
Süleyman Karagülle
Kur’an Ekonomisi
3.12.2016 10734 Okunma
3 Yorum 05.12.2016 13:19
Süleyman Karagülle
Kuran'a İman ve Uymamız Gereken Dört İlke
5.11.2016 9336 Okunma
3 Yorum 13.11.2016 13:12
Süleyman Karagülle
Kürtler
10.06.2017 3697 Okunma
3 Yorum 11.06.2017 21:26
Süleyman Karagülle
Savaşa Doğru
25.03.2017 4660 Okunma
3 Yorum 25.03.2017 17:59
Süleyman Karagülle
Vikipedi Sorunu: Önce Yapmak… Sonra…
22.07.2017 4430 Okunma
3 Yorum 28.07.2017 11:03


© 2024 - Akevler