İnsanlar ilk yaratıldığı zaman kendilerine çardaklar yaptılar. Kamışları, ağaç kabuklarından soydukları liflerle kamışları yan yana dizdiler. Üstünü örttüler ve oralarda yaşmağa başladılar. Sonra avcılık zamanında mağaralara sığındılar. Taştan kulübeler yapmaya başladılar. Çobanlık döneminde ise ağaçtan ağıllar ve kulübeler oluşturdular. Tarım döneminde toprakla tanıştılar, kerpiçten ve tuğladan evler ve saraylar yapmağa başladılar.
On bin yıldır taş, tuğla, tahta insanların yapı aracı oldu.
Yirminci yüzyılda yeni yapı malzemesini keşfettiler, bu yapı malzemesi de betonarmedir; demir ile çimentonun birleşmesinden oluşmuş yapı teknolojisidir.
15 kattan büyük binalarda artık demir yapılar oluşmaktadır. Demir yapılar daha güvenli değildir. Beş yüz derecenin üstüne çıktığı zaman artık mukavemetini tamamen kaybetmektedir. Amerika’daki ikiz kuleler bunun için birden çöktü.
Kur’an’da binaların yükseltileceği bildirilmekte, demirin de en çok kullanılan bir maden olduğu belirtilmektedir Ayrıca binalardan bahsederken kireçlenmiş betonlaşmış binalar olarak zikredilmektedir.
Buradan şu sonuca varılır; betonarme yapılaşma için en son ve gelişmiş bir araçtır. Bundan sonra da artık başka inşaat malzemesi bulunma ihtimali azdır. O halde yirminci yüz yılda keşfedilmiş olan betonarme III. bin yıl uygarlığının temel yapısını teşkil edecektir.
Bu teknolojiden yararlanarak sosyal yapımızı düzenlememiz gerekmektedir. En küçük sosyal yapı olan ocak yani aşireti birbirine yaklaştırmamız gerekmektedir. Yani en küçük topluluk olan aşirette on aileyi yan yana getirmemiz gerekir. Aile 3 kişi ile 10 kişi arasındadır. 10 aile 30 ile 100 kişi arasında olacaktır. Evler kişilere ait olacaktır ama su, elektrik, gaz ve benzeri giderler birlikte tüketilecektir. Atık sular birlikte elde edilecek veya def edilecektir.
Aşiret, birbirlerinin her türlü eksikliklerini ve kusurlarını bilen ve birbirleri ile ikili ilişkide bulunan topluluktur. Aşiret içinde her kişinin ayrı kişiliği vardır. Bu kişiliği bütün fertler ayrı ayrı bilirler. Aşiret sosyal bir oluştan ziyade psikolojik bir birliktir.
İnsanlar birbirlerine bu kadar yaklaşınca özgürlükleri de o nispette daralır. Bazen kişi o ocaktaki bir kişiden o kadar nefret eder ki orasını terk edip gitmek ister. III. bin yıl uygarlığının özelliği yeniden aşiret sisteminin oluşmasıdır. Çünkü aşiret sistemi sevgi sistemi demektir. Her gün görmeye alıştığın insanı görmediğin zaman sıkıntı duyarsın, hattâ tartıştığın ve kavga ettiğin kişiyi bile özlersin.
Aşiretsiz aile müessesesi yaşanmaz ve çekilmez olur. Çünkü ailede eş yaşta olan kimseler hemen hemen bulunmaz. Hâlbuki insan yaşdaş olanla hayatını yaşar. Hayat yolculuğu aynı yaşta olanlar arasında devam eder. Aşiret aynı yaşta olanların bir arada olduğu kimselerdir. Her yaşta üç dört beş kişi vardır. Onlarla arkadaş olunmakta ve ömür boyu arkadaşlık devam etmektedir.
Bundan dolayıdır ki aşiret hayatında ölüm çok acı olmaktadır. İnsanın adeta kendi bedeninden bir şey kopmuş olmaktadır. Aşiret hayatı demek sevgi hayatı demektir. Aşiret içinde insan ölmeyi istememektedir. Çünkü insan öldüğü zaman sevenlerini ve sevdiklerini bırakmaktadır. Oysa aşiret hayatı yaşamayan insanlar ölmekten de korkmamaktadırlar, çünkü onların ağlayanı bulunmamaktadır.
Biz hayatımızı aşiret içinde yaşama zevkine erişmeden geçirdik. Ama çocukluğumuzu aşiret içinde geçirdiğimizden hâlâ o insanları, o kimseleri hatırlıyor, o günlerden kalan insanlar kalmayınca büsbütün kendimizi yalnız hissediyoruz.
Kur’an da olmasa hayat çekilmez hâl alır.
Aşirette doğacak sıkıntıları da aşiretten hicretle gidereceğiz. Aşiret başkanı olacaktır. Bu 50 ile 65 yaşları arasında olan bir büyük olacaktır. Herkes onu sevecek ve sayacaktır. O da büyüklere saygılı küçükleri seven biridir. Herkesin sıkıntısını o çekmektedir. Yaşlanan dedeler ev nineler artık sorunları olmayan kimselerdir. Onlar daha çok sevilen kimseler hâline gelirler.
Bu sevginin var olması için kişiler arasında didişme olmamalıdır. Eğer o aşirette uyum gösteremiyorsa kişi o aşireti terk edebilmeli, kendisine yeni aşiret bulabilmelidir. İşte bunun için hicret kolay olsun diye evler aynı tip yapılmaktadır. Kişi nereye giderse gitsin benzer yapı ile karşılaşmaktadır. Monotonluğunu bölmeleri değiştirme, mefruşatı değiştirme gibi sistemlerle yapmaktadır ama akslar arası hep aynı olmaktadır. Göç edebilmesi için de kişi evini topluluğa satmakta ve başka aşirette ev satın almaktadır. Aşiret bulma problemi olmamakta, ondan sonra taşınma onun için sorun olmamaktadır.
Yüz dairelik apartmanın bir katında bir aşiret oturacaktır. Aşiret tarihi ile belki bin sene o binada oturacaktır. Her aşiretin kendi sosyal birikimi olacaktır…
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92