Mümin, Kur’an’ın Allah sözü olduğuna inanan ve davranışlarını ondan alacağı talimatlarla yapan kimsedir. Başkaları bunu yapıyor veya yapmıyor diye başlamayacak, ben bunu böyle yapıyor muyum diyecek ve her sorununu Kur’an’a soracaktır. Kur’an’ı mealleri ile okusa bile, sorununa cevap arayan herkes Kur’an’da cevabını bulur. Yeter ki siz Kur’an ile ilgilenin, o her sorununuzu halleder.
İçtihat için şunu bilmek bunu bilmek gerekir diyenler ve şartlar koyanlar kendi kendilerini bağlarlar. Onların söylediklerini yapmak farz da olabilir ve gücü yeten herkes onları öğrenme durumunda kalabilir. Ama içtihat yapmak için onların tamamının öğrenilmesini beklemek gerekmez. İnsan bildikleri kadarı ile içtihat yapmak ve içtihadına göre amel etmek durumundadır.
Bunun dışında bilmemiz gereken başka bir şey daha vardır. Bir mümin ya bu diyarı terk eder gider ya da bu diyarın kanunlarına uyar, yöneticilerine itaat eder. Kanunlar Kur’an’a aykırı olsa bile o kanunlara uymak zorundayız. Yöneticiler zalim olsa bile biz o yöneticileri dinlemek zorundayız. Kur’an bu hususta şu hükmü koymaktadır.
Bir ülkede bulunuyor ve oradaki insanlara Kur’an’ı tebliğ edebiliyorsan, oranın kanunlarına uy ve orada kal. Yok, eğer senin Kur’an’ı tebliğ etmene de mani oluyorlarsa, o zaman oradan hicret et. Hem o ülkede kalacaksın hem de o ülkenin kanunlarına uymayacaksın; bu bir mümine caiz değildir. Mümin hem o ülkenin kanunlarına uyacak hem de yöneticilere itaat edecektir. Seçilerek değil, zalimane bile iktidar olsa, eğer orada barışı tesis etmiş ve korkutarak da olsa güveni sağlamışsa, sen ona itaat edeceksin. Güven sağlanamıyorsa, o zaman o ülkeyi terk edersin.
Hâsılı, kanunlara ve yöneticilere uy veya hicret et.
Bu Kur’an’ın talimatıdır.
Bu ülkenin kanunları vatandaşlara seçme görevi vermiş ve yönetimi ekseriyet sistemi ile oluşturmayı yasalaştırmıştır. Kur’an’a aykırı da olsa, mademki bu ülkede yaşıyoruz, o görevi yerine getirmek farzdır. Bunun anlamı şudur. Her mümine oy kullanmak farzdır. Ben oy kullanmayacağım diyemez. Sen Kur’an’ın emrettiği gibi oyunu kullan, kanunlara uy, geri kalanı sana ait değildir, hesabı O sorar.
Bundan sonra oyu nasıl kullanmamız gerektiğine gelir sıra. Bu hususta benim dediğimi yapın demiyorum. Kendiniz, sırf oyumu nasıl kullanacağım sorusuna cevap aramak için Kur’an’ı baştan tercümesi ile okumaya başla, tercümeyi sen seç veya değişik tercümelerden sayfalar oku. Okurken hep ben oyumu kime kullanayım diye sorarak oku. Her ayeti okurken kafanda o soru olsun.
Ben bu memlekette yaşıyorum. Yaşayabilmem için benim çıkarım şu partiye oy vermedir dersen, bu da içtihattır. Ancak bu Allah’ın emirlerine tam uyma anlamında değildir. Kur’an oy vereceğin partiyi seçerken bazı kurallar koymuştur. Sen onları Kur’an’da bulacaksın. Ben yardımcı olmak amacıyla size bu kuralları aktarmaya çalışacağım.
Seçilecek kimse önce âlim olmalıdır. Şoför olmayana arabayı teslim ederseniz, sizi de helak eder kendisini de. Dolayısıyla başkanlık yapacak veya milletvekilliği yapacak kimse âlim olmalıdır. Hangi parti buna dikkat eder adayını ona göre seçerse sen ona oy vereceksin.
İkincisi, aday güçlü olmalı yani bildiklerini uygulayacak durumda olmalıdır. Biliyormuş ama bildiklerini kimseye dinletemiyormuş, onu iktidar etmişsin, ne faydası vardır. Kur’an ulu’l-ilmi ve’l-cismi diyor. İktidarın başında ordu gelir. Ordunun desteklemediği bir kimseye oyunu vermeyeceksin. Ordu zalimse o ülkeyi terk edip gideceksin.
Bunlar olmadan biri başkan seçilemez. Sen ona oy vermezsin. Halk seçilmişlere itaat ediyorsa, oyumu kullanırım güçlü olur diyebilirsin. Ama halk birine itaat etmeyecekse, ordu onu dinlemeyecekse, ona oyunu vermeyeceksin. Bunun dışında, bu şartları taşıdıktan sonra seçeceğin kimse adil olmalıdır. Yani görevini yerine getirmelidir. Tarafsız olmalıdır. Haksızlık yapmamalıdır. Bu şart değil tercih sebebidir.
Dördüncü bir tercih sebebini arayabilirsin. O da sizin gibi Kur’an’a inanmış olması ve Kur’an’ın emirlerine göre hareket etmeye çalışan birisinin olması özelliğidir.
İşte, adayları bu kriterlere göre tartacaksın ve oyunu ona göre kullanacaksın.
Mustafa Kemal adil veya tam mümin olmayabilir ama âlimdi ve cisim (güç) sahibiydi. Onun için diğer komutanlarla mebuslar kendisine itaat ettiler. Ülke o sebeple kurtuldu.