İnsanlık daima kutuplaşır ve yarışır. Tarihin ilk iki kutbu Mısır ve Mezopotamya olmuştur. Sonra Grekler ile İranlılar kutuplaşmıştı. Roma ve Kisra’dan sonra kutuplaşma İslam ve Hıristiyanlar arasında sağlandı.
Sermaye Hıristiyanlarla Müslümanları savaştırıyor, kendisi gelişmeyi sürdürüyordu. Yirminci yüzyılın başına gelindiğinde Sermaye artık Hıristiyanlara karşı denge kuramaz oldu. Dinler miadını doldurdu. Dinler arası dengenin yerini rejimler alsın dedi. Bir asır rejimler arası çatışma ile denge oluştu. Hıristiyanlık ve Müslümanlık kenara itildi.
21’inci asra gelindiğinde rejimler arası çatışma sona erdi. Sosyalizm teslim bayrağını çekti ve teslim oldu. Şimdi Sermaye yeni dünya dengesini arıyor. Rejimler iflas edince ortada iki dayanak kaldı, dinler ve ırklar.
Dinler arası denge kurulamıyor.
Bunun iki sebebi vardır. Geçen asırda dinlere yapılan baskılar dinleri birleşmeye ve anlaşmaya zorladı, artık değişik din mensupları birbirleri ile dost olmuşlardır.
Irklar arsı denge de kurulamıyor.
Çünkü ırkların ayrı vatanları yoktur, hep iç içedirler, bir de sayıları çoktur, iki kutupta birleştirilemiyor.
Sermaye bu çıkmaz içindedir. Sermaye dinler arası kutuplaşmayı Şii-Sünni çatışması olarak denemiş ama başaramamıştır. Humeyni ve Erbakan bu bölünmeye son vermişlerdir. Şimdi Arap-Acem çatışması üzerinde çalışmaktadır.
Bugün Sünni mezhebi ikiye bölünmüş durumdadır, Gülenciler-Erdoğancılar olarak kavga devam etmektedir. Kişilere ait olan bu bölünmenin ömrü kısa olacaktır. Çünkü bu iki grup arasında görüş ayrılığı yoktur. Sermaye ikisinin içine paralelcilerini yerleştirmiştir ve birbirlerine saldırtmaktadır. Büyük sıkıntılara yol açmakla beraber Sermayenin zaferi ile bitecek bir durum yoktur. Kişilere ait olan bu bölünme İslâmiyet’i bölmez, belki güçlendirir.
Şimdi yirminci yüzyıla bakalım.
1910’larda Meşrutiyet ilan edildi. İslamiyet aleyhine bir hareketti. Ama bu 1000 yıldan beri kapalı olan içtihat kapısını açtı, inkılap yapacak âlimler ve şairler yetişti. 1910’larda Birinci Cihan Savaşı odu, Sevr ile karşılaştık. Bunun İslamiyet’e yararı şu olmuştur. Artık halife bizi koruyamıyor, biz kendi milli devletlerimizi kurmalıyız dediler. 50’ye yakın İslam devleti ortaya çıktı ve bunlar her gün biraz daha güçlenmektedir.
Türkiye’de Kuvayı Milliye oluştu.
1920’lerde İstiklal Savaşı yapıldı. Arasından inkılaplar geldi. İslamiyet aleyhinde görünürken, Türkiye o sayede yüzde 90 halkıyla Müslüman oldu. 1930’lara gelindiğinde Sermaye İsmet İnönü’yü uzaklaştırdı, ateist Celal Bayar’ı getirdi Bankalar kurdurdu. Sömürü düzeni oluştu. Sümerbank ve Etibank iktisadi devlet teşekküllerine (KİT) dönüştü, bu sayede yapılan hamlelerle Türkiye’yi Sermayenin sömürüsünden hala korumaktadır.
1940’larda iki partili sisteme geçti. İnkılaplara sadık demokrasi geldi.
1950’lerde Türkiye tarım döneminden sanayi dönemine geçti.
1960’larda Türkiye çok partili düzene geçti.
1970’lerde Türkiye’de İslami partiler koalisyona girdiler.
1980’lerde Kenan Evren Türkiye’yi bir İslam devleti haline getirdi.
1990’larda Müslümanlar koalisyonlu hükümetleri oluşturdular.
2000’li yıllarda Türkiye’de anayasa ekseriyeti Müslümanlara geçti.
2010’larda Türkiye bağımsız hareket eden ülkeler arasına girdi. Bugün Türkiye bunun kavgasını vermektedir.
2020’lerde Türkiye bağımsız ülke olarak yeni düzenini kuracak, bu düzen Adil Düzen olacaktır.
2030’larda Türkiye’de Adil Düzen uygulanmaya başlanacaktır sanıyorum. Bundan sonra asrın sonuna kadar Semt Kooperatifleri dünyaya yayılmış olacaktır. İnsanlık üçüncü binyıl uygarlığına girmiş olacaktır, sanıyorum.