Anayasalar devletin varlığında neler yapılması gerektiğini sıralar, bunlarda uyulması gereken kuralları koyar. Bir de tüm vatandaşların ve yöneticilerin yapamayacağı yasaklanan hükümleri koyar. Bütün partilerin ittifak ettikleri hükümleri içerir. Devlet kurumları, halk ve partiler bu kurallar içinde faaliyet gösterirler. Bir çay bardağı çay için neyse, devlet için de anayasa odur. Anayasa yapıcı değil koruyucudur.
Adil Düzen’de böyle bir ayırım yoktur. Yasakların yerini içtihat alır. Herkes kendisinin veya mezhebinin içtihatlarına göre hareket eder. Onunla hak sahibi olur, onunla borçlu olur. Anayasanın yerini ise icmalar alır. Bütün mezheplerin içtihatlarında ortak olan hususlar icma olur ve devletin kuruluşundan sonra icmalar değişmez.
Bugün mevcut anayasanın değişmesi gerektiğinde ittifak vardır, nasıl değişeceğinde ittifak yoktur. Cumhurbaşkanının görevi yeni anayasada millî mutabakatı sağlayacak bir çalışma yaptırması olmalıdır.
Bunun için Cumhurbaşkanı bütün partilerden birer anayasa hazırlayıp Cumhurbaşkanlığına göndermelerini ister. Üniversitelerden talepte bulunur. Ordudan talepte bulunur. Sonra devlet planlama teşkilatından talepte bulunur. Diyelim, bunlara 6 aylık zaman tanır. Kimler talebi kabul ederse, onların gönderdikleri anayasaları ilim adamlarından oluşmuş kurula havale eder. İlim adamlarını kendisi seçmez, partiler ilim adamları arasından seçerler. Heyetin sekretaryasını kendisi oluşturur.
Heyetler mevcut anayasaları uzlaştırırlar. İttifakla kabul edilen maddeler anayasa olur. Sonra bununla ilgili kanunları partiler hazırlar. Seçime giderler. Kanunlar sonra yapılır.
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı üzerinde icma vardır. Ne var ki bunun nasıl sağlanacağı bilinmemektedir. Anayasada bağımsız yazmakla bağımsız olunmuyor, tarafsız yazmakla tarafsız olunmuyor.
Süleyman Akdemir ile birlikte yazıp yayınladığımız “Yeni Anayasaya Geçiş Önerisi, Anayasal Sistemde Ortak Görüş Arayışı” kitabında sayfalarca bunu anlattık. Maddelerimizde “bağımsız, yansız, saygın ve etkin” maddesini açıkladık. Oradaki önerimiz şöyledir.
1- İlk yargı merkezi 1000 hanelik bucaklarda oluşur. Bir üst yargı illerde oluşur, bir üst yargı ülkede oluşur, bir üst yargı da insanlıkta oluşur.
2- Yargı hakemlerden oluşur. Bucaklarda orta öğrenimini görmüş ve ahlak kuruluşlarının teminatlı tezkiyeleri ile hakemlik yetkisi kazanılır. İllerde yükseköğrenim, ülkede ise akademisyenler yapanlar ve tezkiye edilenler hakemlik yapabilir hâle gelirler.
3- Mahkeme bucaklarda, il merkez bucaklarında ve ülke merkez bucağında kurulur. Taraflar birer hakem seçerler, hakemler de başhakem seçerler. Böylece yargının bağımsızlığı ve yansızlığı oluşur. Saygın olması için de dini kuruluşların onları tezkiye etmeleri istenir. Etkin olmaları için de yargı kararlarını uygulamak için yönetim oluşturulur.
4- Yargı kararlarına uymayanları yönetimler yola getirirler. Aslında devlet kavramı budur. Ak Parti şimdi bağımsızlığı ve tarafsızlığı nasıl temin edeceğini açıklasın, inandırıcı sözler versin, bu maddeye seve seve evet diyelim.
Bu böyle değildir. Anayasada bağımsız ve yansız yazarsınız. El altından baskıya alırsınız. Sonra da size karşı çıktıkları zaman ne yapalım, bağımsız yargı dersiniz. Hâkimleri siz atayacaksınız, terfileri siz yapacaksınız, nakilleri siz yapacaksınız. Ondan sonra bağımsız yargı diyeceksiniz.
Vakit var. Parti hemen harekete geçip oylamadan önce bize yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını nasıl sağlayacağını açıklasın, biz de ona göre oy kullanalım. Bir hâkim karar verdi. Bu kararı vicdani kanaate göre vermişse bağımsızdır. Devlet yanlısı veya devlet karşıtı yahut şu vatandaşı bu vatandaşa tercih etmişse yanlı olarak karar vermiştir. Biz ona müdahale etmezsek yanlı karar vermiş olur. Müdahale edersek bağımsız değildir.
İşte, başkanlık sistemi ile bağımsızlık ve yansızlık sistemi arasında çelişki vardır. Merkezi sistemde bağımsız ve yansız bir yargı olamaz, kandırmacadır.