Bir toplulukta organize olmuş topluluk, kendisinden on misli daha çok kimseleri rahatlıkla yönetir. Dolayısıyla “eyalet sistemi” sonunda devletin parçalanmasına gider. ABD’de devlet parçalanmıyor, çünkü orada elli eyalet vardır. Oysa Türkiye’de eyalet sistemini getirseniz, on civarında eyalet olacağından, bir eyalet güçlenip bağımsızlığını ilan edebilir, biraz sonra da diğer eyaletleri işgal etmeye başlar, devlet bölünür, başka güçler gelip orasını işgal ederler. Bu sebepledir ki Türkiye’de eyalet sistemi çok tehlikelidir. Buna bu devlet izin vermez. Bu hususta hazırlık varsa ya hüsrana uğrarlar ya da devletimizi yıkarlar.
Örnek olarak Kürtleri ele alalım. Diyelim ki doğuda beş altı vilayeti birleştirdik, onlara özerklik verdik. Orada yaşayanların hepsi Kürt değildir. Hepsi Kürt olsa bile, aşiret topluluğudur, Kürtler kolay kolay anlaşamazlar. Ancak baskıcı bir grup dikta rejimle birlik sağlayabilir. Nitekim PKK bunu denemektedir. Kaldı ki Kürtlerin çoğu bu illerin dışında yaşamaktadır, onlar oraya göç edecekler mi? O zaman milyonlarca Kürt nasıl olacak da bir araya gelip Kürt devletini veya eyaletini oluşturacak?
Bugün Türkiye gibi büyük devlet olan Avrupa devletleri varlıklarını sürdürmek için Avrupa birliğini kurmak istiyorlar. Tek devlet olma hedefleri var. Bizim Kürtlerden bazıları ise ayrı devlet olma hayali içindedirler. Bu denli nasıl düşüncesiz olunuyor, anlamak zordur. Türkiye’de eyalet sistemini benimseyenler de gaflet içindedirler, bunu iyi bilsinler.
Bununla beraber “merkezi devlet” üzerinde ısrar etmek de yine ülkeyi parçalamaktan başka bir şey değildir. Bugün Kürtlerden PKK oluştu, yarın Lazlardan, öbür gün Araplardan, öbür gün Egelilerden veya Trakyalılardan ülke PKK benzeri eşkıyalarla dolar. Nitekim İstiklâl Savaşı’ndan önce Türkiye’nin hâli böyleydi.
O HALDE NE YAPILMALIDIR?
KUR’AN’IN BİZE ÖĞRETTİKLERİ YAPILMALIDIR. Onlu sisteme göre örgütlenmeliyiz. Aynı zamanda yerinden yönetim ile merkezi yönetim arasında denge kurmalıyız. Yaklaşık on aile birleşip bir aşiret/ocak, on ocak birleşip bir semt, on semt birleşip bir bucak, on bucak birleşip bir il, on il birleşip bir bölge, on bölge birleşip bir ülke oluşturmalıdır. Tersten sayarsak; Türkiye on kadar yani on iki bölgeye ayrılmalı, her bölge on ile ayrılmalı, her il on ilçeye ayrılmalı, her ilçe on bucağa ayrılmalı, her bucak on semte ayrılmalı, her semt on ocağa ayrılmalı ve her ocak yaklaşık on aile olmalıdır.
Bunlardan ülke, il, bucak ve ocaklar tüzel kişiliği olan sosyal kuruluşlar olmalı, meclisleri bulunmalı, kendi başkanlarını kendileri seçmeli. İller büyükşehir hâline getirilmeli ve büyükşehir belediye başkanı aynı zamanda oranın seçilmiş valisi olmalıdır. Her vilayet, her bucak, her ocak bağımsız olmalı. Sadece semtlerin merkez ocakları, bucak merkez ocağına bağlı olmalı. İlçelerin merkez bucakları illerin merkez bucağına bağlı olmalı. Bölgelerin merkez illeri -mesela Diyarbakır- ülkenin merkez iline -yani Ankara’ya- bağlı bulunmalı. Devlet ordularını bu merkez illerde yerleştirmeli, devletin on iki ordusu olmalıdır. Bir bölgenin merkez iline yerleşen orduların askerleri başka illerden gelmelidir. Ordu iç güvenliğe karışmamalıdır.
Bölgelerin valilerini merkez atamalı, ilçelerin kaymakamlarını il yönetimi atamalı, semtlerin muhtarlarını bucak yönetimi atamalıdır. Böylece devlet, il, bucak ve ocak yerinden yönetimle yönetilmeli; bölge, ilçe ve semtler de merkezi yönetimle yönetilmeli; aileler de ocaklar içinde merkezi yönetimle yönetilmelidir.
Böylece Türkiye ABD’de olduğu gibi yüze yakın ile bölünür ve iller tamamen bağımsız olurlar. Kendi iç güvenliklerini kendileri temin ederler, kendi paralarını çıkarırlar, kendileri liseler oluşturup kendi dilleri ile lise eğitimini yaparlar. Kendi meclisleri ile kendi kanunlarını çıkarırlar. Kendi yönetimlerini kendileri oluştururlar. Ama bölgeler merkezi yönetimle yönetilecekleri için bölünme tehlikesi tamamen kalkar. Yüzde bir güç hiçbir ayrılığa gidemez.
Kur’an’ın bu öğrettiklerine kulak vermeyenler hüsrana uğrarlar.
“Yerinden yönetime nasıl geçilecek?” sorununun çözümünü, bu başlık altındaki diğer yazımda yazmış olacağım.
Süleyman KARAGÜLLE