-
Hukuk devletinde, yargıda hüküm giymemiş bir kimse suçlu değildir, kimse onu suçlayamaz. Cumhurbaşkanı sorumsuzdur, ne yaparsa yapsın, suçlanamaz. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, vatana ihanetine karar verdikten sonra savcı iddianame hazırlayabilir ve hâkim karşısında çıkar.
Türkiye’de bir basın organı, bir yayın organı sürekli olarak bir partiye, bir iktidara, bir devlet başkanına saldırıda bulunamaz. Bundan dolayı basın ve yayın genel müdürlerinin suçlanması, yargının karşısına çıkarılması son derece doğrudur, devletin hakkı ve görevidir. Bunu yapan Hürriyet’in genel yayın müdürleri de soruşturmaya tabi tutulmalıdır, yargının önüne çıkarılmalıdır. Hiçbir hukuk ve kanunda yer almayan sloganlara mutlaka hükmedilir ve basın özgürdür.
Basın özgürdür de diğerleri esir midir? Yani ben özgür değil miyim? Yazar özgür değil ama yazıları sansür eden genel müdür özgür!
Dünya hukukunda hukuk karşısında herkes birbirine eşittir. Cezalar kişilere değil fiillere verilir. Cezaları failleri çeker. Fail kim olursa olsun, suç işleyen suçundan dolayı cezalanır, yoksa basın mensubu olup olmamanın cezalandırma ile ilgisi yoktur.
Sömürü sermayesi, kendi hükümranlığını sürdürebilmesi için basını aracı olarak kullanmakta ve onlar vasıtası ile tüm halkı ve iktidarı emri altına almaktadır. Basın özgürmüş. Falan suçlu veya suçsuz demiyor; suçlu da olsa sen ona dokunamazsın diyor! Baskı yapan mafyalar bize gelir ve korkutmak isterler, haklı olduğunuzu gördükçe giderler. Filan suçlu olacak ama basın özgür olduğu için soruşturulamayacak, hâkimler karşısına çıkarılamayacak! Bu kadar saçma, bu kadar ahmakça bir iddia olabilir mi?
Bununla beraber operasyon şekli yanlıştır. Gazete veya televizyon binası suç işleyemez. O hayvan bile değildir. Onu rahatsız etmeye kimsenin hakkı yoktur. Suçlu olan kişilerdir. Kişilerin evlerini arayabilirsin ama çalıştığı yere baskın yapamazsın. Orası yazı işleri müdürünün değildir. Oranın binlerce ortağı vardır. Oranın binlerce okuyucusu vardır. Orası onlarındır. Ne hakkınız vardır o kadar insanı rahatsız etmeye?
Bu arada size İslâm düzenindeki soruşturma sistemini anlatayım da ülkemizin ve dünyanın nasıl bir zulüm mekanizması içinde olduğunu görün.
Bir defa şeriatta sanıkları tutuklama, gözaltına alma, yakalama diye bir müessese yoktur. Yok kaçacakmış, yok suç tasnii (tasnii; birine uydurma suç isnat etmek demektir. Arapça kökenlidir, “suni” kelimesinden tefil babında gelir) yapılacakmış; şeriat bunları kesin olarak kabul etmez. Kaçan kaçsın, sonra onun idamına karar veririz ve katlederiz. Suç tasnii yapsın, daha iyi, bize deliller hazırlamış olur. Soruşturmak için gözaltına alma değil, karakola bile çağrılamaz. Şüpheli veya sanık mahkûm oluncaya kadar suçsuzdur. Suçu olsa bile ceza ne ise o verilir, bir saat bile sen onun hürriyetini kısamazsın.
İSLÂMİYET’TE DÖRT KADEMELİ SORUŞTURMA VARDIR.
1- Şifahi soruşturmada soruşturmacı tanık veya sanığın ayağına gider, müsait zamanında görüşür, onunla sohbet eder, açık kamera ile kayda alır, sesi kaydeder.
2- Yazılı soruşturma şifahi soruşturmada elde ettiği cevapları bizzat kendisinin yazılı olarak kayda geçirmesi için yazılı sorar ve cevapları tesbit eder. Bu arada soruşturmacı bilirkişileri ve adli tıbbı da devreye sokabilir. Bir kanaat edinmişse sonuca bağlar.
3- Şayet kişiler cevap vermediği için sorular aydınlanmamışsa, o zaman duruşmalı soruşturma için mülki amirden izin ister. İzin verirse, o zaman hâkim huzurunda soruları sorar, böylece kanaatini ondan sonra oluşturur.
4- Sanık duruşmada konuşmaz veya çelişki içinde olursa ve olayın aydınlanmasında zorluk varsa, devletin varlığı tehlikeye giriyorsa, hâkim duruşmadan sonra karakol soruşturmasına karar verir. Karakolda resmen zor kullanarak söyletilir ama kendisine yapılanlar karşılığı diyet ödenir; sivil bir kimse aynı işkenceyi yaptığı zaman ne diyet ödenecekse o diyet ödenir.
İnfazda bile tutuklama yoktur. Kişi kendisi gelir ve hapse girer. Gelmezse, infaza izin vermezse, o kişi hukukun korumasından dışarı çıkarılır. İsteyen öldürebilir.
AK Parti Batı’nın uydurma hukuku ile sorunları çözemez, şeriatın hükümlerini yasalaştırmalıdır. Bu da bin sene evvelki fıkıh ile değil, “ADİL KUR’AN DÜZENİ”nde üretilen yeni hükümlerle mümkündür.
Not: Devamı ve daha fazlası; “TUFAN! SOSYAL TUFAN”A KARŞI “ADİL DÜZEN GEMİSİ” İNŞA EDİLMELİ” yazımızda…
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92