Bundan önce, AK Parti’nin on kişiye dayandığını, bunlar arasında ayrılma olmadığı takdirde AK Parti’nin varlığını sürdüreceğini yazmıştım.
Bu on zatın sekizi Akevler’in desteklediği kişilerdir, onları yakından takıp etmektedir, onlara olan güvenini sürdürmektedir. İkisi hakkında menfi veya müsbet herhangi bir görüşüm yoktur. Ancak etkin kimseler oldukları bilinmektedir.
Bunlar; Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Cemil Çiçek, Bülent Arınç, Beşir Atalay, Mehmet Ali Şahin, Vecdi Gönül, Abdülkadir Aksu’dur. Bunlar Akevler’in her yönüyle lehlerine şehadet edeceği kimselerdir. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu da AK Parti’nin mimarlarındandır.
Abdullah Gül’ün olması şartı yoktur. Bunlardan ilk sekizden birisi başbakan olursa, Abdullah Gül’ü dışlamazlar ve AK Parti olarak gelecekte ahenkli bir iktidar oluştururlar. Ahmet Davutoğlu veya Ali Babacan’dan birisinin başbakan olması hâlinde de durumun fazla değişeceğini zannetmiyorum.
Erdoğan yarın çıkar da bu on kişiden başka birisini parti başkanı yaparsa, bunun anlamı şudur; Erdoğan kendisini dinleyen etkisiz ve beceriksiz birini başbakan yapacaktır. Yolsuzluklar ayyuka çıkacak, çünkü önleyemeyecektir. Parti perişan olacak, başbakan başbakanlık yapamayacak, kendisi de cumhurbaşkanlığı yapamayacaktır.
Türkiye’de biri ihale mekanizması vardır.
a) Önce ilgili kurum ihaleye girebileceklere yetki belgesini verir. Bu belge ihale mafyasının belirlediği bir listedir. Aksi takdirde şikâyetler olur, basın/medya ayağa kalkar ve kurum kendisini bunlara karşı savunamaz. Bu listede iki grup vardır. Aynı merkezden yönetilen ve dört beş ihaleye giren müteahhit vardır. Bunlar aynı yerden finanse edilir. İhaleler bunlar arasında bölüştürülür. Bir de bu müteahhitlerin söylentilere sebep olmaması için dört beş de göstermelik firmalar vardır. Onlara yeterlilik belgesi verilir. Ne var ki onlar ihaleye sırf görünmek için yani göstermelik olarak girerler. Birkaç lira alarak ihaleye girerler ama öyle miktar belirlerler ki ihaleyi almaları söz konusu olmaz.
b) İhale mafyasının ikinci bir ayıklama ayağı daha vardır. Teknikte hiçbir ölçü tam gerçekleşmez. Siz 100*200 santimlik masayı hiçbir zaman imal edemezsiniz, yarım santime yakın ölçüler fazla veya eksik olur. Bu sebepledir ki mühendisler projenin üzerinde toleransları da yazarlar. Müteahhitlerle birlikte çalışan proje mühendisleri öyle toleranslar koyarlar ki geçekleşmesi mümkün olmaz. Kabul esnasında eğer müteahhit mafya ortağı değilse o toleransa uymayan malı kontrol eder ve mafyadan olmayan müteahhit çöküp gider. Proje hazırlayanlardan bu hile toleransı vermeyen mühendis olursa, o da yine şikâyet ve ihbarlarla oradan uzaklaştırılır.
c) Herhangi birinin bu barajı da atladığını kabul ediniz. Bir üçüncü eleme aracı da mamulü kullanan yerlerdeki ustalar satın alınır, onlar da o malların işe yaramadığını beyan ederler. Yöneticinin yapacağı bir şey yoktur, tek yapacağı şey bir daha onun malını almamadır. Çünkü kullanan her zaman hile yapıp suçu mala yükleyebilir.
d) Bütün bunların hepsini atlayıp mafyayı elemek istedikleri takdirde, ihaleyi zararla da olsa kırarlar ve ona iş aldırmazlar. Biraz sonra çekilmek zorunda kalır ve ihale mafyası bunun acısını her zaman çıkarır.
Türkiye’de ihale müessesesi böyle çalışır ve bundan istisna edilen ihale yoktur. Yani Türkiye’de fesadın karıştırılmadığı ihale olmaz. Sizin kurumu temsilen bunlarla mücadele etme gücünüz yoktur. Mafya ihaleleri ayarlar. Sorumlu kendini sorumlu yapmamak için alternatifler sürer, bakan da bunlardan birini seçer. Bakan da zanneder ki ben işi hallettim!
Bu fesat karıştırılan ihalelerden yararlanan pek az bakan veya yetkili bulunur.
Bunlarla didişen de bakan olabilir ama o da bir şekilde gider.
İşte, Binali Yıldırım, didişmeyen bir bakandır. Bu sebeple onun elinden ihaleler rahatlıkla gerçekleşmiştir. Bakan olarak fazla zararlı değildir. Ama başbakan olarak onun gelmesi demek, bakanların tamamının ihale mafyasının istediği kimselerden oluşması demektir. Yarın diploma mafyasının ortaya çıkması, paralel yapı mafyasının ortaya çıkması demektir.
Kaldı ki Binali Yıldırım seçime girmiş ve kazanması gereken seçimi kaybetmiştir.
Seçimi kaybetmenin mükâfatlandırılması, hangi mantığın eseri olabilir?
O halde AK Parti Kongresi önemlidir. Başbakan olarak sekiz veya on kişiden birini çıkartırsa krizleri atlatır ve 2023’e doğru adım atıyor demektir. Yok, Binali Yıldırım gibi sadece trafik memurluğu yapacak birini başbakan olarak atarsa, bunun sonucu olarak AK Parti bölünür.
O zaman Ekmeleddin İhsanoğlu’nun başkanlığında muhalefet seçimde birleşir ve AK Parti iktidarı sona erer. Cumhurbaşkanı olmak artık o şartlarda zordur. Ordunun artık bir kararı var; millî iradeye tâbi olmak. İktidar yarın karşı tarafa geçerse yine millî iradeye saygıyı aynen koruyacaktır.
Süleyman KARAGÜLLE