“Adil Düzen”de yargı hakemlerden oluşur, dolayısıyla en yüksek yerdedir.
ABD’de yargı jüriden oluşur. Soruşturma dedektifler tarafından yapılır. Dolayısıyla yargının üstünlüğü kesindir. Çünkü yönetim ve meclis seçimle oluştuğu gibi yargı da seçimle oluşur. Halk yasama erkini bağımsız iki kurum tarafından kullanır.
Türkiye’de ise Meclis son mercidir. Meclis aleyhine dava açılamaz. Meclisin yeterli sayısıyla aldığı kararı hiç kimse bozamaz. Meclisin şahsı maneviyesine dava açılamaz. Yargı bağımsızdır ama bu bağımsızlığı hükümete karşıdır, meclise karşı değildir.
Türkiye’de hükümet yasamaya hâkimdir, yargıya da hâkimdir, dolayısıyla yargı bağımsızlığı sözde kalan bir şeydir. Hükümet ne yaparsa yapsın Türkiye Büyük Millet Meclisi dokunulmazlığını kaldırmadığı müddetçe kimse onları yargılayamaz. Yargının kararlarını icra eden hükümettir. Hapishaneler Adalet Bakanlığı’na bağlıdır. Adalet Bakanı emir verse, bütün siyasileri serbest bıraksa, kimse onlara bir şey yapamaz. Mecliste gensoru verilir, ekseriyetin oyu ile kaybeder.
Eskiden buna asker müdahale ediyor ve meclisleri kapatıyordu. Şimdi ise asker bu oyunları anladığı için hükümetin yanında yer alıyor. Asker biliyor ki kendisine yapılan saldırı dıştan ayarlıdır, içteki işbirlikçi de basındır. Dolayısıyla AK Parti’nin burada sadece beceriksizliği söz konusu olabilir. O sebeple AK Parti ne yaparsa yapsın müdahale etmiyor. Hapiste yatan askerlere de vatan hizmetini yapıyorsunuz diyor. Ben de öyle diyorum.
Bu şartlar altında savaş basın ile ordu arasında cereyan ediyor. Ordu anayasaya göre seçimi kazanmış partiyi destekliyor, basın da kuralları destekliyor. Oysa kural koyma meclise aittir. Meclise kanun yaptırmamak hukuk dışı bir davranış değil midir? Hâkimin yetkisi millî iradeden gelmiyor mu? Millî irade de böyle yapıyor. Bugünkü sistemde çelişkiler vardır ve çözüm mümkün değildir.
Hareket Partisi (MHP) istemiyor, CHP istemiyor. AK Parti istiyor. Yeter ekseriyete sahiptir. Kural koymak onun hakkı.
Bizim yarım asırdır “ekseriyet sistemi” olmaz, “nisbi sistem” olmalıdır, “hâkimlik sistemi” değil” hakemlik sistemi” olmalıdır uyarılarımız dinlemediniz. Hep “hayır” diyordunuz. İşte şimdi iyice çıkmaz içindesiniz.
Bizim çözümümüz basittir.
1- Yüce Divan TBMM tarafından milletvekilliği yapmış profesörlerden sıralama usulü ile seçilen yirmi üst hakem tarafından oluşur. Yüce Divan’ın ittifakla aldığı kararlar Meclis’in üstündedir.
2- Milletvekilleri veya parti grupları ile meclis yöneticileri arasında çıkan her türlü nizalar Yüce Divan’dan seçilen üç hakem tarafından hükme bağlanır. Hakemlerden birini davacı, diğerini davalı seçer; başhakem iki hakem tarafından seçilir.
3- Davaların son itiraz yeri Yüce Divan’dır. Yüce Divan tarafından verilen karar kesindir. Mağdur olanlar hakemler aleyhinde başka hakemler nezdinde dava ikame edebilirler. Mağduriyetleri sabit olursa devlet bütçesinden giderilir.
4- Aşağıdaki kimselerin gözaltına alınabilmesi veya tutuklanması hakkında karar alabilmek için Yüce Divan hakemlerinden oluşan hakemler kurulundan karar alınması gerekir. a) Milletvekilliği veya bakanlık yapanlar, cumhurbaşkanlığı yapanlar. b) Harp Akademisi’nden mezun olup kurmay olanlar veya generallik yapanlar. c) Doktora yapanlar veya profesör olanlar. d) Yüksek hâkimler. e) Bakanlar kurulunca belirlenecek on kadar genel müdürlükten gelen müdür olanlar. f) Valilik yapanlar, büyükşehir belediye başkanlığı yapanlar.
5- Bunun dışında her türlü dokunulmazlık kaldırılmıştır. Kesinleşmiş mahkeme kararı olmayan her türlü hürriyeti kısıtlayıcı kararlara karşı Yüce Divan hakemlerine başvurulabilir.
Böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkilerini kısıtlamadan, millî irade dışına çıkmadan, merkezî yönetim sistemini bozmadan dengeli yargılamaya gitmiş oluruz. Hakemlik sistemini benimsemeden hiçbir sistemle yargı bağımsızlığını sağlayamazsınız.
Yargı bağımsızlığı mı, yargıç bağımsızlığı mı?
Yargıç bağımsızlığı adalet için şarttır. Ama yargı bağımsızlığı ise devlet içinde devlet olmadır. Hükümete karşı yargının bağımsızlığı makuldür. Meclise karşı yargı bağımsızlığı atanmış yargıçlar için söz konusu olamaz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92