Faizli sistemde halk artırdığı paraları bankaya yatırır ve faizinden yararlanmak ister. Banka da bunları birleştirip tüccarlara ve müteahhitlere kredi olarak açar ve onlara daha fazla faizle kredi verir. Tüccarlara işletmeler mal siparişi verirler, malları alıp satarlar, kâr ederler, faizlerini bankaya öderler. Müteahhitler de binalar yaparlar, kiraya verirler, kiralarla faizlerini kapatırlar. Böylece fazla üretim ve yeni yatırımlarla ekonomi büyümeye başar ve bütün işçiler iş bulular.
Tam istihdama ulaşıncaya kadar bu sistem çok yararlıdır ve gelişmeyi sağlar. Tam istihdama ulaşınca bankalar mevduatı kredilendirecek yer bulamazlar. Tıkanma meydana gelir. Bankalar iflas eder. İşletmeler iflas eder. Halk işsiz kalır. Krizler dönemi geliri. Krizlere çare aranır.
Bu çarelerden biri bürokrasidir. Devlet bu sefer vergileri artırır. Memurları çoğaltır. Onlara iş icat eder. Vatandaşa zorluk çıkarana iş verir. Vatandaş iş yapamaz hâle gelir, bürokratlarla didişmelerle gününü geçirir. Ayrıca bürokratlar iş arama derdinden kurtulumuş olurlar. Böylece işçi aranmaya başlanır. İşsizliğe çare bulunmuş olur.
Yani bürokrasi demek istihdamı artırmak demektir. Bunu şu şekilde sağlamaktadır. Devlet iş veremle piyasada işçi kalmamaktadır. Ayrıca bu alınan bürokratların işi halka zorluk çıkarmak olduğu için halk zamanlarının çoğunu bu işlere harcamaktadır. Dolayısıyla istihdam azaldığı için işsizlik ortaya çıkacaktır. İşsizlere iş bulmak için yeni yatırımlara gerek olacak, böylece faize yeni imkân sağlanacaktır.
Demek ki faizli sistemin çalışabilmesi için bürokratlar şarttır. İşçi açığı olduğu zaman memur alırsın, üretim düşer, işyerleri boşalır. Yeniden işçi alabilmek için tüccarlara ve müteahhitlere kredi açarsın. Yeniden sermaye yatırım yapma imkanını bulur.
Demek ki bürokrasi emek deposudur. Nasıl kullanmadığımız malları depoya koyar gerektiği zaman kullanırsak, ekonomide de fazla işçiyi devlet memuru yaparak depolar. Gerektiğinde oradaki işçiyi çıkararak eksik üretimi tamamlar.
Bunun sağlıklı çalışması için özel sektördeki yevmiye ile devlet sektöründeki yevmiye denk olmalıdır. Yoksa bürokratlar bir daha geri dönmezler. Başka bir zorluğu da güvencedir. Özel sektör devlet sektörü kadar güvence vermediği için insanlar hep bürokrat olmak istemektedirler.
Biz bu sisteme karşıyız. Bürokratlar çalışan düşmanı olmakta, işleri iş yapanların işlerini engellemek olmaktadır. Bu da bürokratları mikrop hâline getirmektedir. Bu durum hem kendileri için zararlıdır hem de halk için işkencedir. Devlet gücünü kullanarak halkı ezmektedir.
Biz bunun yerine şu usulü getiriyoruz. Bürokratların yerine işsizler sigortasını yapıyoruz. İşçilerin gelirlerinden bir yüzde kesiyoruz. Bu yüzdeyi çalışamayanlara bölüştürüp veriyoruz. Kestiğimiz yüzde kadar işsiz olmaktadır. Çalıştığı zaman aldığı ücreti çalışmadan alırsa çalışmaz. Çalışmayanlar çoğaldıkça ücretler düşer, bu sefer çalışmaya başlarlar. Böylece denge kendiliğinden oluşur.
Bu denge kestiğimiz işsizler payıdır. Bunu yükselttiğimiz zaman çalışmayanlar azalır, düşürdüğümüz zaman çalışanlar çoğalır. Böylece biz bu oranla çalışma oranlarını istediğiniz yerde tutarız.
O zaman bürokrasi üreticilerin yanında yer alır, daha fazla üretimin sağlanması için çaba gösterir. Bunun için de bürokratlara yıllık gelirden pay verilir, sabit ücret verilmez.
Adil Düzen ekonomisi çıkar paralelliği içinde dengeyi kuran ekonomidir.
İşsizler de vatandaşa zorluk çıkaracaklarına ilim yaparlar, sanat yaparlar, spor yaparlar. Böylece sağlıklı ve bilgili nesillerin yetişmesi sağlanır.
Eflatun diyor ki, kölelik olmazsa uygarlık olmaz. Köleler çalışacak, filozoflar felsefe üretecek, böylece uygarlık sağlanacaktır. İşte, Kur’an düzeni bunu kendiliğinden sağlıyor.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92