İnsanlar, toplayıcılık döneminde “ceviz” benzeri kuru yemişleri, avcılık döneminde avladıkları “hayvanların derilerini”, çobanlık döneminde “yün ve koyunu”, çiftçilik döneminde “tahılı” “semen/para” olarak kullandılar. Bunları para olarak kullandıran merkezi bir otorite yoktu. İnsanlar kendi serbest iradeleri ile bunları “para” yaptılar, “para” kabul ettiler.
Pazar mübadelesi döneminde bunlar taşınamadığı için “bakır”, “gümüş” gibi madenleri “para” olarak kullandılar.
Tüccar mübadelesi döneminde uluslararası ticarette gümüşün ve bakırın taşınması zor oldu, onların yerine “altın”ı para olarak kullandılar.
Bu madenler onlardan yararlanmak için değil de “para” olarak aranır olmuşlar, halkın rağbeti ile “para” olmuşlardır.
İşçilik dönemine gelindiğinde “altın” ve “gümüş” yeterli olmadı, onun yerine bunların karşılığı olarak çıkarlan “senetler” halk nazarında “para” olmaya başladı.
Daha önce altın ve gümüş mabetlere emanet ediliyor, halk nezdinde faizsiz olarak birbirine kredi olarak kullanılıyordu. Faiz de haramdı.
İşçilik döneminde “faizli para” kullanılmaya başlandı. Sermaye terakümü oldu ve sanayileşme sağlandı. Tam istihdama giderken altın ve gümüş karşılığı değil de, bankalar karşılıksız para çıkarmaya başladılar. Böylece sanayileşme tamamlandı.
Sanayileşme döneminde açık işçi vardı. Her yeni açılan fabrika işsizlere iş veriyordu. Faizli işçilik sistemiyle yeni işyerleri kuruluyor ve işler tıkırında gidiyordu. Sermaye bu arada kapitalizmi ve sosyalizmi icat ederek dengeyi kurmaya çalıştı. Ancak tam istihdam sağlanınca yeni işyerleri kurulamadı, çünkü artık orada çalışacak işçi yoktu. Sermaye bu sorunu da genel olarak savaşlarla, özel olarak “dünya savaşları” ile çözdü. Silah üretiyor ve satıyor, savaşlar çıkarıyor ve yapıları yıktırıyor, sonra faizli kredilerle yeniden imar için faaliyete geçirtiyordu.
Ne var ki başlangıçta yıkılan binalar halkın idi, rahatlıkla yerle bir ediliyordu.
Şimdi ise savaşla yıkılacak binalar artık Sermaye’nindir, bütün halk onun işçisi haline ge(tiri)lmiştir; yıksa, kendi binalarını yıkacak; öldürse, kendi işçilerini öldürecektir.
Dolayısıyla Sermayenin bu formülü artık çalışmıyor.
İşte, dünya şimdi bunun krizini yaşıyor. Sermaye “üçüncü cihan savaşını” çıkaramıyor, çünkü kendi fabrikaları yıkılacak, kendi işçileri ölecek. Diğer taraftan faizli sistem yeni işçi bulamadığı için çalışmıyor, şaşkına dönmüş Sermaye dolanıp duruyor...
Peki, ne olacak?
Dünyanın sonu mu geldi, çözüm yok mu?
Tarihte toplayıcılık tıkandı, avcılık geldi... Avcılık tıkandı, çobanlık geldi... Çobanlık tıkandı, çiftçilik geldi... Çiftçilik tıkandı, pazar mübadelesi geldi… Pazar mübadelesi tıkandı, tüccar mübadelesi geldi... Tüccar mübadelesi tıkandı, işçilik düzeni geldi... Şimdi de işçilik sistemi/düzeni tıkandı, yeni sistem/düzen gelecektir, “ortaklık sistemi/düzeni” gelmektedir...
Bundan şüphe etmek önce akıl kârı değildir, sonra intihar etmek demektir.
İşte…
Biz bunu 50 yıl önce görmüş ve işçilik sisteminin yerine gelecek olan ortaklık sisteminin ilk örneğini Akevler Kooperatifi ile başlatmıştık. O günkü inanmış kadro harekete geçti ve bugünkü dünya doğdu. O zaman en geri saflarda olan inanmışlar şimdi en ön saflardadırlar. Ortaklık sistemine doğru büyük adımlar atılmıştır. Akevler’in 50 yıllık çalışmaları sonucunda ortaklık sisteminin tüm teorisi oluşmuştur.
Şimdi yüz lojmanlı işyeri apartmanlarında semt kooperatifleri kurma zamanı gelmiştir. Böylece önce yüz ortaklı semt kooperatiflerini halk kuracak ve işçilik sisteminden ortaklık sistemine o kooperatifler içinde geçilecektir.
Bunu Sermaye yapmayacaktır, çünkü sömürü aracı olan faizden vazgeçmiyor.
İktidarlar da yapmayacaklardır, çünkü onlar da Sermayenin doları ile iktidardadırlar.
Peki, bu semt kooperatiflerini kimler kuracak?
Halkımız kuracak…
Evet, semt kooperatiflerini halk kuracaktır; ortaklık sisteminin bilincinde olanlar ortaya çıkacak ve Akevler örneği kooperatifler kurmaya başlayacaklardır...
Sonuç olarak, en sonunda, tıkanan faizli sistemin yerini faizsiz ortaklık sistemi, selem sistemi, kredileşme sistemi alacaktır.
Recep Tayyip Erdoğan istediği her güce ulaştı Ama faizleri düşürmeye çalışırken faizleri %12’lerden %30’lara çıkardı!
Demek ki bu işler iktidarla olmuyor.
Bu işler ancak halkla bir olup kooperatifleri kurmakla mümkündür.
AK Parti’yi değil, cumhurbaşkanını değil, Erdoğan’ı şahsen 5000 TL ile Ar-Ge ortaklığımıza ortak/üye olmaya davet ediyorum…