Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1131
Ankebut Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
28.08.2021
2336 Okunma, 1 Yorum

 

ANKEBÛT SÛRESİ - 1. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

الم (1) أَحَسِبَ النَّاسُ أَنْ يُتْرَكُوا أَنْ يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ (2)

Elif Lâm Mim (1) İnsanlar iman ettik demekle fitnelenmeden bırakılacaklarını sanıyorlar mı? (2)

الم (1)

Elif Lâm Mim

الم: Huruf-u mukattaadandır (الحروف المقطّعة). Kuran’da bazı sûreler harflerle başlar. Bu harflere huruf-u mukatta denir.

Sûre No

Sûre Adı

Huruf-u Mukattaa

Durum

2

Bakara

الم

Tek başına ayet

3

Ali İmran

الم

Tek başına ayet

7

Araf

المص

Tek başına ayet

10

Yunus

الر

Ayetin içinde

11

Hûd

الر

Ayetin içinde

12

Yusuf

الر

Ayetin içinde

13

Ra’d

المر

Ayetin içinde

14

İbrahim

الر

Ayetin içinde

15

Hicr

الر

Ayetin içinde

19

Meryem

كهيعص

Tek başına ayet

20

Taha

طه

Tek başına ayet

26

Şuara

طسم

Tek başına ayet

27

Neml

طس

Ayetin içinde

28

Kasas

طسم

Tek başına ayet

29

Ankebut

الم

Tek başına ayet

30

Rûm

الم

Tek başına ayet

31

Lokman

الم

Tek başına ayet

32

Secde

الم

Tek başına ayet

36

Yasin

يس

Tek başına ayet

38

Sâd

ص

Ayetin içinde

40

Mümin

حم

Tek başına ayet

41

Fussilet

حم

Tek başına ayet

42

Şûra

حم

Tek başına ayet

42

Şûra

عسق

Tek başına ayet (2. Ayet)

43

Zuhruf

حم

Tek başına ayet

44

Duhan

حم

Tek başına ayet

45

Casiye

حم

Tek başına ayet

46

Ahkâf

حم

Tek başına ayet

50

Kâf

ق

Ayetin içinde

68

Kalem

ن

Ayetin içinde

 

Harf

Mahreç

Sayı

ا

Kameri

13

ل

Şemsi

13

م

Kameri

15

ص

Şemsi

3

ر

Şemsi

6

ك

Kameri

1

ه

Kameri

2

ي

Kameri

2

ع

Kameri

2

ط

Şemsi

4

س

Şemsi

5

ح

Kameri

7

ن

Şemsi

1

ق

Kameri

2

 

Huruf-u mukattaa kesilmiş harfler demektir. Bunun sebebi harflerin kelime içinde okunması değil harfin isminin okunmasıdır.

Kuran’da Huruf-u mukataaya bazı surelerin başında ayet denmektedir.

Ayet

Geçiş

Yunus 1

الر تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ

Lokman 1-2

الم (1) تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْحَكِيمِ (2)

Yusuf 1

الر تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ

Şuara 1-2

طسم (1) تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ (2)

Kasas 1-2

طسم (1) تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ (2)

Rad 1

المر تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ

Hicr 1

الر تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُبِينٍ

Neml 1

طس تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُبِينٍ

Kitabın marife olduğu yerde Kuran nekre, Kuran’ın marife olduğu yerde Kitap nekre gelmiştir.

 

تِلْكَ آيَاتُ ifadesi çoğulun en az üç olması nedeniyle ayetlerin en az üç tane olduğunu gösterir. Neml suresinde ise طس şeklinde iki harf vardır. Bu durumda ayetler harfin kendisi değil, harflerin geçişleri demektir. Yani ط ve س harflerinin geçtiği yerlerdeki anlamları ayet demektir. Harflerin kendisinin ayet olması demek harfin geçtiği kelimenin içinde kendisine ait anlamı var demektir.

Protosinaitik alfabeden itibaren gelen etimolojik anlamlar ayettir. Bu surenin başındaki الم de hurufu mukattadandır. Her birinin anlamı vardır. Bu anlamların birleşimi ile kelimenin anlamı ortaya çıkmaktadır.

ا: Bu harfin orijinal piktografik yazısı öküz başı () olup, bir hayvanın yaptığı işteki güç ve kuvveti temsil eder. Girdiği kelimeye güç katar. Fiile girince fiile mef’ûl ekleyebilir, fiilin fâilinin durumunu değiştirebilir, zamanını değiştirebilir.

ل: İlk dönem İbrani piktografisinde çobanın sopasıdır. Çoban sopasını iterek veya çekerek koyunları yönetmek (gütmek) için kullanırdı. Bu harfin manası –e doğru’dur, bir şeyin farklı bir yönde hareket etmesi gibi. Harf aynı zamanda otorite, sürünün lideridir ki bu çobanın da işaretidir. Boyunduruk, hayvanın omuzuna bağlanan veya eğen ve hayvanı sınırlayan bir sopa manasına da gelir. Girdiği kelimeye nedensellik katar, bağ kurucu etki yapar.

م: Harfin ilk dönem Sami dili piktografisi su dalgası olan ‘dir. Bu piktografinin sıvı, deniz suyu, denizin boyutlarından dolayı muazzam ve iri, denizin fırtınalarından dolayı da kargaşa manaları vardır. İbranilere göre deniz korkulan ve bilinmeyen bir yerdir bu sebeple bu harf bilinmeyen bir şeyi aramak dürtüsüyle kim, ne, ne zaman, nerede, niçin ve nasıl gibi soru kelimesidir. Modern İbranicede harfin adı mem’dir, muhtemelen su manasında olan mayim kelimesinden gelmektedir. Mayim, mah kelimesinin çoğuludur. Muhtemelen kelimenin orijinal ismi ne anlamındadır. Harfin Yunanca ismi olan mu, mah ile yakından ilişkilidir.

 

أَحَسِبَ النَّاسُ أَنْ يُتْرَكُوا أَنْ يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ (2)

İnsanlar fitnelenmeden iman ettik demekle bırakılacaklarını sandılar mı?

أَ: Soru hemzesidir (همزة الاستفهام). “Mı, mi” demektir. Her zaman cümlenin başına gelir. Buna sadaratu-l kelâm hakkı denir. Hatta önceki cümleleri bu cümleye bağlayan وَ ve فَ bağlaçları bile soru hemzesinden sonra gelir. Sonrasındaki kelimeyi (وَ ya da فَ varsa bunlardan sonra gelen kelimeyi) sorunun konusu yapar. Bu nedenle soru cümlelerinde sorunun konusu olan kelime cümledeki görevi ne olursa olsun bu hemzeden hemen sonra gelerek (وَ ya da فَ varsa bunlardan sonra gelerek) cümlenin ikinci kelimesi olur. “Mı, mi” anlamına gelen ikinci bir soru harfi هَلْ dir. Soru hemzesi her zaman soruya cevap istemek için gelmez. Elifin güç etkisi nedeniyle asıl amaç soru değildir. Arkasından gelen kelimeye cümlede önem katarak soru manasını oluşturur.

حَسِبَ: “Hesap etti” demektir. Nasih fiillerdendir. İki mef’ûl alır. Bu şekilde nasih fiil olduğu zaman anlamı “sandı” şeklindedir. İki mef’ûlünden birincisinin sıfatsal özelliğinin ikinci mef’ûl olduğu sanılmaktadır ama gerçekte öyle değildir.

Ayetteki geçiş

Anlam ve ifade edilen anlam

وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً

Dağları görürsün, onları camid (donuk) sanırsın.

Onlar donuk değildir.

وَتَحْسَبُهُمْ أَيْقَاظًا

Onları tetikte bekliyorlar sanırsın.

Onlar tetikte beklemiyorlar.

وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُمْ مَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُ هَيِّنًا

İlminiz olmayanı ağızlarınızla söylüyorsunuz ve onu basit sanıyorsunuz.

O basit değildir.

أَيَحْسَبُ الْإِنْسَانُ أَلَّنْ نَجْمَعَ عِظَامَهُ

İnsan kemiklerini asla toplamayacağımızı sanıyor mu?

Toplayacağız.

أَيَحْسَبُ أَنْ لَمْ يَرَهُ أَحَدٌ

İnsan onu kimsenin görmediğini sanıyor mu?

Görüyor.

يَحْسَبُ أَنَّ مَالَهُ أَخْلَدَهُ

Malının onu kalıcı kılacağını sanıyor.

Kalıcı kılmayacak.

وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاءً

Küfredenler, onların amelleri geniş arazilerdeki serap gibidir. Susayan onu su sanır.

O su değildir.

يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاءَ مِنَ التَّعَفُّفِ

Cahil onları iffetlerinden dolayı zenginler sanır.

Onlar zenginler değildir.

قِيلَ لَهَا ادْخُلِي الصَّرْحَ فَلَمَّا رَأَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً

Ona yüksek binaya gir denildi. Onu görünce onu dalgalı su sandı.

Dalgalı su değildi.

وَحَسِبُوا أَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ

Fitne olmayacağını sandılar.

Fitne olacak.

Hesap etmek nâsih fiil olmadığı zamanlarda bir şeyi anlamak, açıklamak, tanımlamak veya miktarını belirlemek için onun bileşenlerini sayma, toplama, gruplama yapmak ve sonuçta bir kanaate varmaktır.

النَّاسُ: “İnsanlar” demektir. Tekili إِنْس dir. ءنس kökünden gelmiştir. أَنَسٌ mastarı birisini sosyal, yakın, arkadaşça hissetmek, tanıdık ve alışık olmak manasındadır. Bu mastar manasından sosyal, yakın, arkadaş olarak hissedilen, tanıdık olan manasında إِنْسٌ ıstılahi olarak “insan” anlamında camid isimdir. Erildir. Çoğulu أُنَاسٌ dur. Marife olduğu zaman sık kullanıldığı için başındaki hemze düşmüştür. النَّاسُ şeklindedir.

الْأُنَاسٌ النَّاسُ

حَسِبَ النَّاسُ: “İnsanlar sandılar” demektir.

أَحَسِبَ النَّاسُ: “İnsanlar sandılar mı?” demektir. Buradaki amaç soru değildir. İnkâr için gelir. İnsanların sanmamaları gerektiğini anlatır.

أَنْ: Harf-i mevsuldür. Mastar harfidir. Arkasından gelen cümleye sıla cümlesi denir. Sıla cümlesiyle beraber mastar olurlar. Buna mastar-ı müevvel denir. Arkasından gelen muzari fiili mensub hale getirir. Bu da fiilin zamanını şimdiki zaman ve gelecek zamana taşır.

يُتْرَكُوا: “Bırakılırlar” demektir. Muzari meçhul fiildir. Üçüncü şahıs eril çoğuldur. Öncesinde gelen harf-i mevsul nedeniyle nasb edilmiştir. Sonundaki nûn (ن) harfi düşmüştür.

أَنْ + يُتْرَكُونَ أَنْ + يُتْرَكُوا

أَنْ يُتْرَكُوا: “Bırakılacakları” demektir.

أَحَسِبَ النَّاسُ أَنْ يُتْرَكُوا: “İnsanlar bırakılacaklarını sandılar mı?” demektir.

أَنْ: Bu da harf-i mevsuldür.

يَقُولُوا: “Söylerler” demektir. Muzari malum fiildir. Üçüncü şahıs eril çoğuldur. Öncesinde gelen Harf-i mevsul nedeniyle nasb edilmiştir. Sonundaki nûn (ن) harfi düşmüştür.

أَنْ + يَقُولُونَ أَنْ + يَقُولُوا

آمَنَّا: “İman ettik” yani “güvendik” demektir. Mazi malum fiildir. Birinci şahıs eril çoğuldur.

يَقُولُوا آمَنَّا: “İman ettik derler” demektir.

أَنْ يَقُولُوا آمَنَّا: “İman ettik demeleri” demektir. Bu mastar-ı müevvel hâldir. Cümlede hâl cümlenin başka bir öğesinin bulunduğu zaman içindeki durumunu bildirir. Bu öğeye sâhibu-l hâl denir. Sıfattan farklıdır. Sıfat daha uzun süreli ve daha kalıcı bir özellik iken hâl, cümlenin ifade ettiği zaman içinde sâhibu-l hâlin durumunu ifade eder. Bu hâlin sahibu-l hâli النَّاسُ (insanlar) kelimesidir. Yani insanların sandıkları zaman içindeki hâlleridir. İman ettik demeleri sandıkları zaman içindedir.

وَ: Hâl vâvıdır. Sonrasında gelen cümle ile beraber içinde bulunduğu cümlenin bir öğesinin hâlidir.

هُمْ: “Onlar” demektir. Üçüncü şahıs eril çoğul zamirdir.

لَا: Olumsuzluk edatıdır. Arkasından gelen cümleyi olumsuz yapar.

يُفْتَنُونَ: “Fitnelenirler” demektir. Muzari meçhul fiildir. Üçüncü şahıs eril çoğuldur.

لَا يُفْتَنُونَ: “Fitnelenmeyecekler” demektir. Muzari fiilden önce gelen لَا olumsuzluğu gelecek zamana taşır. Şimdiki zamanı da içerir.

هُمْ لَا يُفْتَنُونَ: “Onlar fitnelenmeyecekler” demektir. لَا يُفْتَنُونَ zaten onlar fitnelenmeyecekler demektir. Başına gelen هُمْ ile cümle isim cümlesine dönmüştür. “Onlar, onlar fitnelenmeyecekler” demektir. Hem هُمْ hem de üçüncü çoğul şahıs zamiri olan cem vâvı (يُفْتَنُونَ) “onlar” anlamında zamirdir. Bunun sebebi öncesinde gelen hâl vâvıdır (وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ).

وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ: “Onlar fitnelenmeyecekleri halde” demektir. النَّاسُ (insanlar) kelimesinin veya ona dönen zamirlerin hâlidir. النَّاسُ sâhibu-l hâldir. Sâhibu-l hâl ile hâl arasında bağ kuran iki öğe vardır. Bunlardan biri sâhibu-l hâle dönen bir zamir olmasıdır ki buna rabıt zamiri denir. Diğeri ise hâl cümlesinin başına gelen وَ harfidir. Buna hâl vâvı (vâv-ı hâliyye) denir. Bazen bunlardan biri bazen de ikisi birden sâhibu-l hâl ile hâli bağlar. لَا يُفْتَنُونَ fiil cümlesidir. هُمْ لَا يُفْتَنُونَ ise isim cümlesidir. İsim cümlesinin bağımsızlığı çok güçlüdür. Bu nedenle onu sâhibu-l hâle bağlayan rabıtanın da güçlü olması lazımdır. Bu nedenle vâv-ı hâliyye ve rabıt zamiri veya sadece vâv-ı hâliyye ile bağlanır. Vâv-ı hâliyye gelmesi durumu hâl ile sâhibu-l hâl arasındaki bağ çok güçlü değilse geçerlidir. Eğer bağ zaten güçlü ise araya bir vâv girmez ve hâl olan isim cümlesi vâv-ı hâliyye olmadan gelir. Burada sâhibu-l hâl ile hâl arasındaki bağ güçlü olmadığı için isim cümlesi olan hâl cümlesinde hem hâl vâvı hem de rabıt zamiri vardır. İnsanlar ile fitnelenmeme arasındaki bağ zayıftır. Bütün insanlar için fitnelenme söz konusu değildir. Bu bağın zayıflığıdır. Aynı zamanda insanlar “iman ettik” demekteler ve hiçbir şekilde fitnelenmeyi beklememektedirler. Bu da zayıf bağdır. Buradaki hâl vâvı bunu çok belirgin şekilde ifade etmektedir. Burada diğer bir nokta bunun insanların hangi durumdaki hâli olduğudur. Sandıkları sırada mı yoksa bırakılacakları sırada mı yoksa iman ettik dedikleri sırada mı? En uygunu bırakılacakları sıradaki hâli olmasıdır. Çünkü fitnelenme ile bırakılma arasında ilişki vardır. Sanmak ve söylemek daha kısa bir zaman dilimidir. Bırakılma ise daha uzun bir zaman dilimini ilişkilendirir ve fitnelenmemek de olumsuz olduğu için geniş bir zaman dilimini ilgilendirmelidir.

أَحَسِبَ النَّاسُ أَنْ يُتْرَكُوا أَنْ يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ: “İnsanlar fitnelenmeden iman ettik demekle bırakılacaklarını sandılar mı?” demektir.

Burada dikkat edilmesi gereken fitnenin ne olduğudur.

فِتْنَة (Fitne): فتن kökünden gelmiştir. İkinci babdan فُتُون mastarı altın ve gümüş gibi madenleri ateşte eriterek üzerindeki kirleri, katıntıları uzaklaştırmak manasındadır. Buna ilaveten buna benzetilerek birisini şiddetli bir sıkıntı içine sokup bu zorluk içinde kişinin kötülüklerden arınmasını sağlamak, hakikatin ortaya çıkması veya birisinin hangi gruba mensub olduğunu ortaya çıkarmak için zorluk ve sıkıntı içinde bırakmak manasındadır. Fitne kişinin içine sokulduğu zorluk, sıkıntı manasındadır.

Fitnelenmenin bir sebebi insanların “iman ettik” demeleridir. Bu ayet bize “iman ettik” diyenin fitneleneceğini göstermektedir. Fitnelenmeden kaçamayacaktır.

Peygamberler de fitneye uğratılmışlardır. Kuran’da Musa ve Süleyman Peygamberin fitnelenmesinden ve Davud Peygamberin fitnelendiğini zannetmesinden bahseder. Müminler de bunun gibi fitnelere uğrayacaklardır. Hem bireysel hem de topluluk olarak fitneleneceklerdir.

Fitne çok zordur, şiddetlidir.

الْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ: “Fitne öldürmekten daha şiddetlidir.” (Bakara 191)

قَاتِلُوهُمْ حَتَّى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ لِلَّهِ: “Fitne olmayana ve din Allah’a ait olana kadar onlarla savaşın.” (Bakara 193) Buradan anlıyoruz ki fitne Allah’ın dini ile bağlantılıdır. İnsanların iman ettik demeleriyle fitnelenmeleri Allah’ın dini ile ilgilidir. Din uyulması gereken kurallar bütünüdür. Allah’ın dini Allah’ın kurallarıdır. Allah’ın helal ettikleri, haram ettikleri, yapılmasını istedikleri, yapılmasını istemedikleridir. Fitnenin konusu da bunlarla ilgili olacaktır. لِلَّهِ ifadesinin gelmesi Allah’a ait olmayan dinlerin yani düzenlerin mevcut olduğu zaman fitnenin var olduğunu göstermektedir. Çünkü fitnenin olmaması ve dinin Allah’a ait olması “ve” ile atfedilmiştir ve ikisinin bir arada olması gereklidir.

Fitne iman ettim diyen kişiyi veya iman ettik diyen insanları ciddi sıkıntılar içine sokar ve bu fitnelenmeden başarıyla geçenlerin müminlikleri tescillenmiş olur. Bu nedenle iman ettim diyenleri ciddi zorluklar beklemektedir. Zorluklar da Allah’ın dini yani Allah’ın istediği ve uyulması gereken kuralların oluşturduğu düzenle ilgilidir.

يَابَنِي آدَمَ لَا يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ كَمَا أَخْرَجَ أَبَوَيْكُمْ مِنَ الْجَنَّةِ: “Ey Adem oğulları, Sakın Şeytan anne babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi fitnelemesin.” (Araf 27) Bu ayette Şeytan’ın fitnelemesinin Allah’ın koyduğu kurala uymamaya sebep olduğu ve cennetten çıkarılmalarıyla sonuçlandığı anlaşılmaktadır.

وَاعْلَمُوا أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ: “Mallarınız ve veledlerinizin fitne olduğunu ve azim ecrin Allah’ın indinde olduğunu bilin.” (Enfal 28) Bu ayette bir çeşit fitnenin de çocuklar ve mallar olduğu anlatılmaktadır. Yani iman ettim diyenlerin malları ve çocuklarının da imanlarıyla ilgili fitne konusu olabileceği anlaşılmaktadır.

Bu ayette fitnelenenler en geniş topluluk olan النَّاسُ yani insanlardır. İnsanlardan iman ettim diyenler fitnelenecekler ve fitnelenmeden başarıyla geçenler mümin olacaklardır.

Aslında müminlerin görevi fitnenin olmamasıdır. Ancak ilginç olarak fitne en önemli imtihan olduğu için Allah’ın iradesiyle insanlar fitnelenmektedirler. Gerek Şeytan gerekse kâfirler fitne çıkarmaktadırlar ve iman ettim diyenler de bu fitneden nasiplerini almaktadırlar ve sonuçlarını görmektedirler.

 

Yalova, Teşvikiye; 28 Ağustos 2021

M. Lütfi Hocaoğlu

 

 






Çok Okunan Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1163
Ankebut Suresi Tefsiri 35. Ayet
16.04.2022 12286 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1151
Ankebut Suresi Tefsiri 22. Ayet
22.01.2022 10732 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1172
Ankebut Suresi Tefsiri 44. Ayet
25.06.2022 8178 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1156
Ankebut Suresi Tefsiri 27. Ayet
26.02.2022 4287 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1137
Ankebut Suresi Tefsiri 8. Ayet
9.10.2021 4210 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1154
Ankebut Suresi Tefsiri 25. Ayet
12.02.2022 4154 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1133
Ankebut Suresi Tefsiri 4. Ayet
11.09.2021 3808 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1135
Ankebut Suresi Tefsiri 6. Ayet
25.09.2021 3615 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1140
Ankebut Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.10.2021 3611 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1141
Ankebut Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.11.2021 3562 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1164
Ankebut Suresi Tefsiri 36. Ayet
23.04.2022 3546 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1149
Ankebut Suresi Tefsiri 20. Ayet
1.01.2022 3504 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1153
Ankebut Suresi Tefsiri 24. Ayet
5.02.2022 3489 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1136
Ankebut Suresi Tefsiri 7. Ayet
2.10.2021 3488 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1139
Ankebut Suresi Tefsiri 10. Ayet
23.10.2021 3336 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1147
Ankebut Suresi Tefsiri 18. Ayet
18.12.2021 3300 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1148
Ankebut Suresi Tefsiri 19. Ayet
25.12.2021 3279 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1144
Ankebut Suresi Tefsiri 15. Ayet
27.11.2021 3270 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1142
Ankebut Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.11.2021 3267 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1143
Ankebut Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.11.2021 3224 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1168
Ankebut Suresi Tefsiri 40. Ayet
28.05.2022 3176 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1173
Ankebut Suresi Tefsiri 45. Ayet
2.07.2022 3170 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1150
Ankebut Suresi Tefsiri 21. Ayet
15.01.2022 3136 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1162
Ankebut Suresi Tefsiri 34. Ayet
9.04.2022 3133 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1138
Ankebut Suresi Tefsiri 9. Ayet
16.10.2021 3131 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1158
Ankebut Suresi Tefsiri 29. Ayet
12.03.2022 3115 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1145
Ankebut Suresi Tefsiri 16. Ayet
4.12.2021 3041 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1159
Ankebut Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
19.03.2022 2985 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1152
Ankebut Suresi Tefsiri 23. Ayet
29.01.2022 2981 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1146
Ankebut Suresi Tefsiri 17. Ayet
11.12.2021 2973 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1165
Ankebut Suresi Tefsiri 37. Ayet
30.04.2022 2933 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1134
Ankebut Suresi Tefsiri 5. Ayet
18.09.2021 2912 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1174
Ankebut Suresi Tefsiri 46. Ayet
16.07.2022 2900 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1161
Ankebut Suresi Tefsiri 33. Ayet
2.04.2022 2897 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1155
Ankebut Suresi Tefsiri 26. Ayet
19.02.2022 2792 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1176
Ankebut Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.07.2022 2762 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1166
Ankebut Suresi Tefsiri 38. Ayet
7.05.2022 2755 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1170
Ankebut Suresi Tefsiri 42. Ayet
11.06.2022 2736 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1157
Ankebut Suresi Tefsiri 28. Ayet
5.03.2022 2710 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1132
Ankebut Suresi Tefsiri 3. Ayet
4.09.2021 2687 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1179
Ankebut Suresi Tefsiri 52. Ayet
20.08.2022 2645 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1171
Ankebut Suresi Tefsiri 43. Ayet
18.06.2022 2608 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1160
Ankebut Suresi Tefsiri 32. Ayet
26.03.2022 2571 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1169
Ankebut Suresi Tefsiri 41. Ayet
4.06.2022 2498 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1167
Ankebut Suresi Tefsiri 39. Ayet
14.05.2022 2497 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1175
Ankebut Suresi Tefsiri 47. Ayet
23.07.2022 2445 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1131
Ankebut Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
28.08.2021 2336 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1177
Ankebut Suresi Tefsiri 50. Ayet
6.08.2022 2269 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1180
Ankebut Suresi Tefsiri 53. Ayet
27.08.2022 2201 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1181
Ankebut Suresi Tefsiri 54-55. Ayetler
3.09.2022 2105 Okunma


© 2024 - Akevler