ANKEBÛT SÛRESİ - 15. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ (16)
Ve İbrahim’i (kavmine gönderdik), kavmine “Allah’a ibadet edin ve O’na sığının, o sizin için hayırlıdır, eğer biliyorsanız” demişti. (16)
Ma'tûf | Atıf harfi | Ma'tûfun aleyh |
Bedel | Mübd. minh |
Muzâfun ileyh Fiil cümlesi | Muzâf |
Mefûlun bih | Mefûlün bih GS | Fâil | Fiil |
2. cümle | 1. cümle |
Şart cümlesi Mensuh isim cümlesi | Cevap cümlesi İsim cümlesi | Fiil cümlesi |
إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ | ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ | اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ | لِقَوْمِهِ | هُوَ | قَالَ | إِذْ | إِبْرَاهِيمَ | وَ | نُوحًا |
وَإِبْرَاهِيمَ
Ve İbrahim’i
وَ: Atıf harfidir. 14. Ayetteki لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ “Nuh’u kavmine göndermiştik” cümlesindeki Nuh’a İbrahim’i atfetmektedir. Mana olarak لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ وَإِبْرَاهِيمَ Nuh’u kavmine göndermiştik ve İbrahim’i (kavmine) şeklindedir.
إِبْرَاهِيمَ: “İbrahim” demektir. Peygamberin özel ismidir. Tevrat’a göre babası adını “Abram” olarak koymuştur. Genesis (Yaratılış) 17:5’te Allah onun adını “Abraham” olarak değiştirmiş ve kendisini çok ulusun babası kıldığını söylemiştir.
Genesis 17:5 |
|
No longer will you be called Abram[fn]; your name will be Abraham,[fn] for I have made you a father of many nations. |
Bundan sonra Abram olarak adlandırılmayacaksın. Seni çok ulusun babası yapmam sebebiyle adın Abraham olacak. |
masc. proper name, name of the first of the Patriarchs in the Old Testament, from Hebrew Abraham "father of a multitude," from abh "father" + *raham (cognate with Arabic ruham "multitude"); the name he altered from Abram "high father," from second element ram "high, exalted." Related: Abrahamic; Abrahamite. Eril özel isim, Eski Ahit’te Patriarkların* ilkinin ismidir. İbranice Abraham “çokların babası”, abh “baba” + raham (Arapçayla ortak kökten ruham “çokluk”); “yüksek baba” anlamındaki Abram’dan değiştirilmiştir, ikinci eleman olan ram “yüksek, yüceltilmiş” anlamındadır. *Patriark: Mukaddes Kitabın patrikleri, dar bir şekilde tanımlandıklarında, İbrahim, oğlu İshak ve İshak'ın oğlu Yakup’tan oluşur. Bu üçüne topluca patriarklar denir. Kaynak: https://www.etymonline.com/word/abraham |
İbrahim’in harfleri | Dil |
ם | ה | ר | ב | א | İbranice |
m | e | r | b | a | Protosinaitik |
م | ه | ر | ب | أ | Arapça |
قَالُوا مَنْ فَعَلَ هَذَا بِآلِهَتِنَا إِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِمِينَ (59) قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ (60)
“Bunu ilahlarımıza kim yaptı? Kesinlikle o zalimlerdendir.” dediler. “Onları anan, ona İbrahim dedikleri bir genç işittik” dediler. (Enbiya 59-60)
Bu iki ayette “adı İbrahim olan bir genç” demiyor. “Ona İbrahim dedikleri bir genç” diyorlar. Bu ayetler de Tevrat’taki ifade ile uyumludur. Babasının koyduğu adı kullanmadığı, İbrahim adını kullandığı anlaşılmaktadır.
İbrahim ismi aslında iki kelimeden oluşmaktadır. İlk kelime أَب yani babadır. İkinci kelimenin kökü رهم dir.
الراء والهاء والميم يدلُّ على خِصْبٍ ونَدىً. فالرِّهْمَة: المَطْرة الصَّغيرةُ القَطْر
Ra, he ve mim. Çokluk ve bir araya gelmeye delalet eder. Rıhmet: küçük damlalı yağmurdur. (Makayisu-l Luga)
Etimolojik olarak رهم yi incelersek ر harfi tekrarı ifade eder. م harfi toplanmayı, özellikle toplanılan yeri ifade eder. Bu şekliyle رمّ bir şeyin küçük parçalarının kendisinden ayrılıp bir yerde toplanması olarak çürüme, bozulma anlamına gelirken zıt anlamlı olarak da küçük parçaların bir şeyde toplanması anlamına da gelir. Hayvanların yedikleri yiyeceklerle semirmeleri için bu fiilin kullanılma sebebi budur. Yer yüzeyi olan seraya الرِّمّ denmesinin sebebi de toprak parçacıklarının orada toplanması nedeniyledir. Ortaya gelen ه harfi hareketi ifade eder. Ortada olduğu için süreçle ilgilidir. Bir araya gelen küçük parçaların hareket halinde olmasını gösterir. Bu nedenle küçük damlalı yağmur bu ismi almıştır. Buradan kinaye çok sayıda insandan meydana gelen topluluk رهيم olmaktadır. إِبْرَاهِيم de أَبُو رَهِيم anlamında “çokların babası” demektir. أَب demek biyolojik baba demek değildir. Ata anlamındadır. Aynı zamanda çok sayıda insanın uyduğu bir işin, bir fikrin, bir topluluğun başı olmak demektir. Kuran’da İbrahim’in bu özelliğini vurgulamak için “İbrahim milleti” ifadesi kullanılır.
فَاتَّبِعُوا مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا
Hanif olan İbrahim’in milletine uyun. (Ali İmran 95)
Millet “büyük topluluğun bağlayıcı ilkesi” demektir. Bu da İbrahim ismi ile uyumludur. “İbrahim’in büyük topluluğunun ilkesi, inancı” demektir.
إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Kavmine “Allah’a ibadet edin ve O’na sığının, o sizin için hayırlıdır, eğer biliyorsanız” demişti.
إِذْ: Zaman zarfıdır. Geçmiş zaman zarfıdır. Kendisinden sonra gelen cümlenin gerçekleştiği zamanı gösterir.
قَالَ: “Söyledi” demektir. Fâili müstetir (gizli) هُوَ zamiridir. İbrahim’e racidir.
لِ: “-e” demektir. Harf-i cerdir. قَالَ fiiliyle beraber kullanıldığında söylenilen kimseyi gösterir. Kendisinden sonra gelen mecrur haline getirdiği kelime kendisine söylenilendir.
قَوْمِ: “Kavim” demektir. قوم kökünden gelmiştir. Birinci bâbdan mastar olarak kalkıp bir hedefe yönelerek dik durmak manasındadır. Bu mastar manasından ortak bir hedefe yönelmiş insan topluluğu manasında ism-i cemdir (topluluk ismidir). لِ ile mecrur olmuştur. Kendisine söylenilendir.
هِ: “O” demektir. Zamirdir. İbrahim’e racidir. Aslı هُ dur. قَوْمِ kelimesinin sonundaki kesre nedeniyle هِ şekline dönüşmüştür.
قَوْمِهِ: “Onun kavmi” demektir. İsim tamlamasıdır. İbrahim’in kavmidir.
لِقَوْمِهِ: “Onun kavmine” demektir.
قَالَ لِقَوْمِهِ: “Kavmine söyledi” demektir. Söylenilenler (kavlin mekulu) bundan sonra gelmektedir.
اعْبُدُوا: “İbadet edin” demektir. عِبَادَة ise kulluk demektir. Varlığını ve gücünü kabul edip onun için çalışmak manasındadır. عبد kökünden birinci bâbdan mastardır. عَبْد ise kul demektir.
اللَّهَ: “Allah” demektir. Alemlerin rabbinin özel ismidir.
اعْبُدُوا اللَّهَ: “Allah’a ibadet edin” demektir. Allah’ın dini yani düzeni için çalışın demektir. Allah’ın kurallarının geçerli kurallar olması için çalışın demektir.
مَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِهِ إِلَّا أَسْمَاءً سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ أَمَرَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
O’nun aşağısında ibadet ettikleriniz yalnızca sizin ve atalarınızın onları isimlendirdiği isimlerdir. Allah onlara hiçbir güç indirmemiştir. Hüküm yalnızca Allah’a aittir. Yalnızca kendisine ibadet edilmesini emretti. Bu doğru dindir. Ancak insanların çoğunluğu bilmezler. (Yusuf 40)
Bu ayette Yusuf Peygamber zindan arkadaşlarıyla konuşurken ibadeti tanımlanmaktadır. Önce isimlere ibadetten bahsetmektedir. Sonra hükmün yalnızca ibadet edilmesi gereken Allah’a ait olduğunu söylemektedir. Yani ibadet edilen hükümleri uygulanandır. Allah yalnızca kendisinin hükümlerinin uygulanmasını istemektedir. İşte Allah’ın hükümlerini uygulamak doğru dindir. Doğru olmayan dinler Allah’ın hükümlerinin uygulanmadığı dinlerdir. Ancak insanların çoğu bunu bilmezler. Bazı isimler uydururlar ve o isimlere ibadet ederler. O isimler adlar demek değildir. İsim ad anlamını da kapsar ama burada kurallar demektir. İsim bir varlığın veya bir kavramın o olduğunu gösteren şeylerdir. Allah’ın ismiyle (bismillah) demek Allah’ın kurallarıyla demektir. Kapitalizm bir isimdir. Kuralları vardır ve uygulanmaktadır. Komünizm de bir isimdir. Ekseriyet demokrasisi de bir isimdir, insanlar bunu isimlendirmişlerdir ve buna ibadet etmektedirler. Onun için çalışmakta, onun kurallarını uygulamakta, onun kuralları ile yönetime gelmekte ve onun kuralları ile yönetmektedirler. İsterse alınları secdeden kalkmasın ekseriyet demokrasisi ismi için ibadet etmektedirler. Oysa Allah yalnızca kendisine ibadet edilmesini istemektedir. Yani Allah’ın kuralları için çalışmalı ve Allah’ın dinini yani düzenini getirmek ve uygulamak için çaba göstermeliyiz. İşte o durumda Allah’a ibadet etmiş oluruz.
Kuran’da o kadar çok yerde geçmektedir ki “Allah’tan başkasına ibadet etmeyin” ifadesi. İnsanların en çok yaptığı şeydir Allah’tan başkasına ibadet etmek. Herkes putların karşısında tapınmayı Allah’tan başkasına ibadet etmek sanmaktadır. Putlara ibadet etmek o putlar adına uydurulmuş kurallar koymak ve bu kuralları uygulamak için çalışmak demektir.
وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ
Yalnızca Allah’a O’nun için uyumlular olarak dini saflaştırarak ibadet etmekle ve salatı ikame etmekle ve zekâtı vermekle emrolundular ve bu kayyımenin dinidir. (Beyyine 5)
İbadetin nasıl olacağı bu ayette açıklanmaktadır: Allah için dini yani düzeni saflaştırmak. Düzen içinde Allah’ın kuralları dışında hiçbir kural kalmayacak şekilde çalışmaktır. Bu ayette namaz kılmanın da zekât vermenin de ibadet olmadığı gayet açıktır. Günümüzde ibadet denilince insanlar namaz, oruç, hac, zekâttan ibaret sanmaktadırlar. İbadet Allah’ın düzeni için çalışmak demektir. Dinin kayyım olması da Allah’ın kuralları dışında kuralların kalmamasına bağlıdır.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ey iman edenler, rükû edin ve secde edin ve rabbinize ibadet edin ve hayr yapın. Umulur ki iflah olursunuz. (Hac 77)
Bu ayette de rükû, secde ve hayır yapmanın ibadetten farklı olduğu görülmektedir.
قُلْ يَاأَيُّهَا الْكَافِرُونَ (1) لَا أَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَ (2) وَلَا أَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ (3) وَلَا أَنَا عَابِدٌ مَا عَبَدْتُمْ (4) وَلَا أَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا أَعْبُدُ (5) لَكُمْ دِينُكُمْ وَلِيَ دِينِ (6)
De ki “Ey kâfirler, sizin ibadet ettiğinize ben ibadet etmem ve siz benim ibadet ettiğime ibadet edenler değilsiniz ve ben sizin ibadet ettiğinize ibadet eden değilim ve siz benim ibadet ettiğime ibadet edenler değilsiniz. Size aittir sizin düzeniniz ve bana aittir benim düzenim.” (Kâfirun 1-6)
En son ayet ibadeti özetlemektedir. Benim düzenim banadır, benim düzenim Allah’ın istediği şekildedir, O’nun kuralları geçerlidir. Sizin düzeniniz sizedir. Siz Allah’ı görmezden gelenlersiniz ve düzeniniz Allah’tan başkalarına ibadeti yani onların kurallarını uygulamayı gerektirmektedir. Allah’ın düzeni için çalışmak, O’nun kurallarını geçerli hale getirmek Allah’a ibadet etmektir. Şirk ise Allah’ın kurallarına aykırı kuralları kurallar haline getirmektir.
يَاأَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَنِ عَصِيًّا
Ey babacığım, şeytana ibadet etme. Kesinlikle şeytan Rahman’a asidir. (Meryem 44)
Burada İbrahim Peygamber babasına “şeytana ibadet etme” demektedir. Buna göre babası şeytana ibadet etmektedir. Şeytanın kurallarını geçerli kurallar haline getirmişlerdir. Şeytana ibadet etmek şeytanın istediği düzenin gelmesi ve sürdürülmesi için çalışmaktır.
أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَابَنِي آدَمَ أَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ
Size “şeytana ibadet etmeyin, kesinlikle o sizin için açık bir düşmandır” diye ahdetmedim mi ey Âdem oğulları. (Yasin 60)
Allah bu ayette Âdem oğullarına şeytana ibadet etmemelerini söylemektedir. Şeytanın istedikleri kuralların gerçekleşmesi için çalışmayın demektir. Düzenimiz içinde Allah’ın istediği değil, şeytanın istediği kuralları koyar ve uygularsak şeytana ibadet etmiş oluruz.
Allah’a ibadet etmek Allah’ın kurallarını koymak, korumak ve uygulamaktır. Allah’ın kuralları dışında kuralları getirmek, o kuralları uygulamak, o kuralları korumak, o kuralların iyi olduğunu iddia etmek Allah’tan başkasına ibadet etmektir. Bu kuralları koyan insan ise o insana ibadet etmiş olursunuz. İsterse yaşamış ve ölmüş olsun, o insana ibadet etmiş olursunuz. Haşr gününde o insan “bana ibadet ettiklerinden gafildim” diyecektir. Koyulan ve uygulanan kurallar bir insanı referans göstermiyor olabilir. İsimlendirilmiş özel bir isim olabilir. Kapitalizm, komünizm, ekseriyet demokrasisi gibi isimler olabilir. Bu durumda onlara ibadet etmiş olursunuz. Allah Kuran’da o kadar çok yerde bundan kaçınmamız gerektiğini, yalnızca O’na ibadet etmemiz gerektiğini yani yalnızca O’nun kurallarını geçerli kurallar haline getirmemiz ve o kurallar için çalışmamız gerektiğini söylemektedir.
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. اتَّقُوهُ cümlesini اعْبُدُوا اللَّهَ cümlesine atfetmektedir.
اتَّقُوا: “İttika edin” yani “sığının” demektir. وقي kökünden ifti’âl bâbındandır. Sülasi anlamı “korumak” demektir. Emir çekimi i’laller nedeniyle baştaki vâv ve sondaki yâ harfini düşürür. قِ (koru) şekline dönüşür.
قِهِمُ السَّيِّئَات
Onları kötü (amel)lerden koru. (Mümin 9)
قِنَا عَذَابَ النَّارِ
Bizi ateşin azabından koru. (Ali İmran 191)
Sülasi bâb ifti’âl bâbına gelince baştaki vâv te harfine ibdal olur ve اتَّقَى şekline dönüşür. Korumak anlamı sığınmak anlamına dönüşür.
هُ: “O” demektir. Allah’a racidir.
اتَّقُوهُ: “O’na sığının” demektir. Allah’a sığınmak demek Allah’ın koruması altına girmek demektir. Diğer şeylerden korkmamak demektir. Eğer Allah’ın korumasından tam emin olmadan diğer şeylerden korkarsanız hakkıyla sığınmış olmazsınız.
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ
Ey iman edenler, Allah’a hakkıyla sığının. (Ali İmran 102)
اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ: “Allah’a ibadet edin ve O’na sığının” demektir. Allah’ın kurallarını getirmek için, uygulamak için çalışın ve O’na sığının. Allah’a ibadet yani Allah’ın düzeni için çalışma sırasında başka şeylerden korkmayın çünkü siz Allah’a sığınanlarsınız.
ذَلِكُمْ: “Size söylüyorum, o” demektir. Uzak ism-i işarettir. Asıl ism-i işaret olan ذَا ve uzaklık lâmı olan لِ ve kâfu-l hitbe olan كُمْ den meydana gelmiştir. Muhatap كُمْ yani “siz”dir. İşaret edilen “o”dur. Burada uzak ism-i işaretle işaret edilen Allah’a ibadet etmek ve O’na sığınmaktır. Muhatap olan كُمْ (siz) İbrahim Peygamberin kavmidir.
خَيْرٌ: “Hayırlı” demektir. Tercih edilen demektir. Sonu, sonucu iyi olan demektir. Başlangıcı kötü de olsa sonuç iyiyse o hayırlıdır.
كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْ وَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Sizin için hoş olmadığı halde size kıtal yazıldı. Sizin için hayırlı olduğu halde hoşunuza gitmeyen bir şey olabilir ve sizin için şer olduğu halde hoşunuza giden bir şey olabilir. Allah bilir ve siz bilmezsiniz. (Bakara 216)
Bu ayet hayrın başlangıçta hoşa giden bir durum olamayabileceğini gösteriyor. Şerrin de başlangıçta hoşa giden bir durum olabileceğini gösteriyor. Hayr sonucu iyi olan, şer ise sonucu kötü olandır. Her ikisinden de başlangıçta hoşlanma veya hoşlanmama durumu olabilir.
لِ: “İçin” demektir. Harf-i cerdir.
كُمْ: “Siz” demektir.
لَكُمْ: “Sizin için” demektir.
خَيْرٌ لَكُمْ: “Sizin için hayırlı” demektir.
ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ: “O sizin için hayırlıdır” demektir. Allah’a ibadet etmek ve O’na sığınmak sizin için sonucu iyi olandır. Başlangıçta bu zor olabilir, yalnızca Allah’ın kurallarını uygulamak, o kuralları geçerli kılmak ve bunun için çaba göstermek ve O’na sığınarak başka şeylerden korkmamak ne kadar zor gelirse gelsin sonucu iyi olandır.
إِنْ: “Eğer” demektir. Şart edatıdır.
كُنْتُمْ: “İdiniz” demektir. Nakıs fiil olan kânedir.
تَعْلَمُونَ: “Biliyorsunuz” demektir.
إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ: “Eğer biliyorsanız” demektir.
ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ: “O sizin için hayırlıdır, eğer biliyorsanız” demektir. Burada cümle devriktir. Normalde beklenen şartın önce, cevabın sonra gelmesidir. Burada cevap önce gelmiş, şart sonra gelmiştir. Burada şartın sonra gelmesi bilinen şeyin daha önce söylenmesidir. Bu şekilde söz kısaltılmış olmaktadır. Eğer şart önce gelseydi cümlenin “eğer onun hayırlı olduğunu biliyorsanız o sizin için hayırlıdır” şeklinde gelmesi gerekecekti. Bu şekilde anlatılmak istenen kısa bir şekilde anlatılmıştır.
قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ: “Kavmine ‘Allah’a ibadet edin ve ittika edin, o sizin için hayırlıdır, eğer biliyorsanız’ dedi” demektir.
إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ: “Kavmine ‘Allah’a ibadet edin ve ittika edin, o sizin için hayırlıdır, eğer biliyorsanız’ demişti” demektir. إِبْرَاهِيمَ in bedeli olarak gelmiştir. Ayete “ve İbrahim” diyerek başlanmış, İbrahim Nuh’a atfedilmiştir. Sonra İbrahim’in durumu bu إِذْ geçmiş zaman zarfı ile anlatılmıştır. Geçmişte İbrahim’in kavmine söylediği cümleler bu ayette söylenmiştir.
İbrahim’in kavmine söyledikleri bizim de kavmimize söylememiz gerekenlerdir. Günümüz Allah’ın yerine başkalarına ve isimlere ibadet edilme dönemidir. O kadar yaygındır ki bu ibadet edilenler, belki de tarihte hiç bu kadar olmamıştır. Kavmimize söylemeden önce bizim ibadet etmemiz gerekir. Allah’ın kurallarını, Allah’ın istediği sistemi getirmemiz Allah’a ibadettir. Bunun dışında istediğimiz kadar namaz kılalım, oruçlar tutalım, gece gündüz zikirlere boğulalım yine de Allah’a ibadet etmiş olmayız.
Mevcut siyasi partiler içinde asla ve asla Allah’a ibadet edemeyiz. Çünkü partiler ekseriyet demokrasisi ismi için çalışmaktadırlar. Çoğunluğu ele geçirip merkezden hâkim olma derdindedirler. İnsanlara anlatalım, bizi seçsinler, biz çoğunluğu ele alalım, merkezden düzeni değiştiririz düşüncesi geçersizdir. Son 25 yıl bunun olmayacağını bize göstermiştir. Eğer ibadet ettiğiniz Allah değil de atalarımız ve bizim isimlendirdiğimiz ekseriyet demokrasisi gibi bir isim olursa nasıl olacak da Allah’a ibadet edeceksiniz? Bir siyasi partinin Allah’a ibadet etme fonksiyonunu yerine getirmesinin tek yolu vardır: Allah’a ibadet etmeyi ve O’na sığınmayı tebliğ etmek. Seçimi kazanmayı düşünmemelidir. Hatta seçime hiç girmemelidir. Amacı sadece Allah’a ibadeti sağlamak olmalıdır. Bunun için çalışmalı, ekipler kurmalı, bu yolda çalışanlarla yardımlaşmalıdır.
Adil Düzen Allah’a ibadet ve O’na sığınmanın sistemidir. Allah’ın kurallarını ve düzenini ifade eder. Kaynağı Kuran’dır. Adil Düzen için çalışanlar Allah’a ibadet etmektedirler. Çünkü onlar Allah’ın düzeninin gelmesi için çalışmaktadırlar.
Yalova, Teşvikiye
04 Aralık 2021
M. Lütfi Hocaoğlu