Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1167
Ankebut Suresi Tefsiri 39. Ayet
14.05.2022
2419 Okunma, 0 Yorum

ANKEBÛT SÛRESİ - 37. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مُوسَى بِالْبَيِّنَاتِ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ وَمَا كَانُوا سَابِقِينَ (39)

Ve Karun ve Firavun ve Haman. Yemin olsun Musa onlara kanıtları getirdi de yerde büyüklendiler ve öne geçenler değildiler. (39)

 

وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ

Ve Karun ve Firavun ve Haman.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir.

قَارُونَ: “Karun” demektir. Gayri munsariftir. Yabancı dilden geldiği için sonuna tenvin ve kesre almaz.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir.

فِرْعَوْنَ: “Firavun” demektir. Gayri munsariftir. Yabancı dilden geldiği için sonuna tenvin ve kesre almaz.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir.

هَامَانَ: “Haman” demektir. Gayri munsariftir. Yabancı dilden geldiği için sonuna tenvin ve kesre almaz.

قَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ: “Karun ve Firavun ve Haman” demektir.

وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ: “Ve Karun ve Firavun ve Haman” demektir. Hepsi mensûbdur (fethalıdır). Bir önceki ayetteki عَادًا وَثَمُودَ ye atfedilmiştir. Onlar için takdir edilen fiilin veya onlarla beraber daha önceki bir fiilin mef’ûlüdürler.

Durum

Geçiş

Anlam

Fiil takdiri

وَأَهْلَكْنَا عَادًا وَثَمُودَ وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ

Ve Âd ve Semûd’u ve Karun ve Firavun ve Haman’ı helak ettik.

Daha önceki bir fiilin mef’ûlüne atıf

أَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ وَعَادًا وَثَمُودَ وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ

Onları (Medyen halkı) ve Âd’ı ve Semûd’u ve Karun ve Firavun ve Haman’ı sarsıntı aldı.

Burada dikkat edilmesi gereken husus bu isimlerin özel isim mi yoksa unvan mı olduğudur.

إِنَّ قَارُونَ كَانَ مِنْ قَوْمِ مُوسَى فَبَغَى عَلَيْهِمْ وَآتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَا إِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالْعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ إِذْ قَالَ لَهُ قَوْمُهُ لَا تَفْرَحْ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْفَرِحِينَ (76) وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا وَأَحْسِنْ كَمَا أَحْسَنَ اللَّهُ إِلَيْكَ وَلَا تَبْغِ الْفَسَادَ فِي الْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ (77) قَالَ إِنَّمَا أُوتِيتُهُ عَلَى عِلْمٍ عِنْدِي أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِنْ قَبْلِهِ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَأَكْثَرُ جَمْعًا وَلَا يُسْأَلُ عَنْ ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ (78) فَخَرَجَ عَلَى قَوْمِهِ فِي زِينَتِهِ قَالَ الَّذِينَ يُرِيدُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا يَالَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَا أُوتِيَ قَارُونُ إِنَّهُ لَذُو حَظٍّ عَظِيمٍ (79) وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللَّهِ خَيْرٌ لِمَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا وَلَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الصَّابِرُونَ (80)

Kesinlikle Karun Musa’nın kavmindendi de onlara karşı azdı. Ona servetlerden kuvvet sahibi topluluğun zorlukla taşıdığı anahtarları verdik. Kavmi ona “Böbürlenme, Allah böbürlenenleri sevmez ve Allah’ın sana verdikleriyle ahiret yurdunu ara ve dünyadan nasibini unutma ve Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi iyilik yap ve yerde fesadı arama, kesinlikle Allah fesat çıkaranları sevmez” demişti. “Bana o yalnızca indimde olan bir ilim üzerine verildi” dedi. Bilmedi mi ki Allah’ın ondan öncesinde ondan kuvvetçe daha şiddetli, topluluk olarak çok olan nesillerden helak etmiş olduğunu. Mücrimlere suçları sorulmaz. Bunun üzerine kavminin önüne süsü içinde çıktı. Dünya hayatını irade edenler “Ah keşke Karun’a verilenin misli bize ait olsaydı, kesinlikle o büyük bir pay sahibidir” dediler. Kendilerine ilim verilenler “Size yazıklar olsun, Allah’ın sevabı iman eden ve salih amel edenler için daha hayırlıdır ve ona ancak sabredenler kavuşur” dediler. (Kasas 76-80)

Bu ayetlerden çıkardığımız sonuçlara göre:

  1. Servetler (Kenzler) Karun’un şahsi malı değildir. Karun bugünkü anlamda hazine bakanıdır. كَنْز “servet” demektir. كنز kökünden gelmiştir. İkinci bâbdan mastar olarak altın, gümüş ve değerli malları emin bir yerde saklamak ve harcamamak, servet biriktirmek manasındadır. Bu mastar manasından biriktirilen manasında “servet” anlamında câmid isimdir. Çoğulu كُنُوز dur. Buradaki kenzler Mısır’ın kenzleridir. Karun ise o kenzlerin anahtarlarına sahiptir. Çünkü ayette kenzleri verdik demiyor, kenzlerden anahtarları verdik diyor. Buna göre servetlerin yönetimi Karun’a aittir.
  2. Karun İsrail Oğullarındandır. Yusuf Peygamber قَالَ اجْعَلْنِي عَلَى خَزَائِنِ الْأَرْضِ إِنِّي حَفِيظٌ عَلِيمٌ “Yerin depoları üzerine beni kıl, kesinlikle ben koruyucuyum, biliciyim (Yusuf 55)” demişti. Yusuf Peygamber depolanan malların sorumluluğunu istemiş ve almıştır. Muhtemelen beraberinde servetlerin sorumluluğu da ondadır. Muhtemelen Yusuf Peygamberden sonra da hazine bakanlığı İsrail Oğulları içinde devam etmiştir. Yusuf Peygamber alîm olduğunu söylemekte, Karun ise ilmi üzerine kendisine bu yetkinin verildiğini söylemektedir.
  3. Karun kendi kavmine karşı azmıştır. İyilik yapmamakta, fesat çıkarmaktadır.
  4. Kavminin karşısında gösteriş yapmakta, süslerle önlerine çıkmaktadır.
  5. Karun ismi muhtemelen özel isim değil, unvandır. Mısır dilinde değil, İbranicede kullanılan bir unvandır. Bu kalıp Arapça bir kalıp değildir. İsrail Oğulları ile ilgili isimler bu kalıptan Kuran’da gelmektedir. İbranice ism-i fâil veya mübalağalı ism-i fâil veya sıfat-ı müşebbehe olan kelimeler Kuran Arapçasına dönerken bu kalıpla ifade edilmektedir. هَارُوتَ, مَارُوتَ, تَابُوتُ, هَارُونَ, طَالُوتَ, جَالُوتَ böyle kelimelere örnektir. Özel isim olanlar da muhtemelen ismin anlamını ism-i fâil manasından almıştır. Bu durumda bize yol gösterecek olan etimolojidir.

ق harfinin piktografı ufuktaki güneşin resmidir. Işığın toplanmasını ifade eder. ر ise adam başının resmidir. İkisinin kombinasyonu adamların toplanması ve bir yerde kalması ve bu toplanılan yeri ifade eder. قَرَار kelimesi yerleşik, kalıcı olan yere denir. Buna ilaveten ق harfi yüzey oluşturmayı ifade eder. ر harfi ise tekrarı ifade eder. İkisi bir araya gelince yüzeylerin tekrarlar şeklinde bir arada olmasını ifade eder. Sona gelen ن harfi filizlenmiş tohum demektir. Filizlenen tohumun toprağın altından yüzeye çıkması gibi قر ile bir araya toplananların dışarı çıkması gerçekleşmiş olur. Bu nedenle قرن nesil demektir. İnsanlar toplanırlar, topluluk oluşur ve içlerinden yeni insanlar doğar ve ortaya çıkarlar. Bu nedenle قرن hazineyi de ifade eder. Değerli eşyalar bir yerde toplanırlar ve kullanılacakları zaman buradan dışarıya çıkarlar.

 

Buna göre Karun (قَارُونَ) hazineye değerli eşyaları (altın, gümüş gibi) toplayan ve onları harcama yetkisine sahip olan yöneticidir.

إِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِئِينَ

Kesinlikle Firavun ve Haman ve ikisinin ordusu yanlış yapanlardı. (Kasas 8)

وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَاأَيُّهَا الْمَلَأُ مَا عَلِمْتُ لَكُمْ مِنْ إِلَهٍ غَيْرِي فَأَوْقِدْ لِي يَاهَامَانُ عَلَى الطِّينِ فَاجْعَلْ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَطَّلِعُ إِلَى إِلَهِ مُوسَى وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ مِنَ الْكَاذِبِينَ

Firavun “Ey ileri gelenler, sizin için benden başka hiçbir ilah bilmedim. Ey Haman tin üzerine benim için bir yüksek bina kıl. Belki Musa’nın ilahına muttali olurum ve kesinlikle ben onu yalancılardan zannediyorum.” dedi. (Kasas 38)

وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَاهَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا

Firavun “Ey Haman, bana bir yüksek bina bina et.” dedi. (Mümin 36)

Bu ayetlerden Haman’ın iki görevini anlıyoruz. Ordusu vardır ve yüksek bina yapmaktadır. Bu ikisiyle ilgili bir yetkiye sahiptir. Kuran’da iki yerde Firavun, Haman ve Karun beraber zikredilmektedir. Mısır’ın üç yöneticisidirler. Üçü yönetim kurulunu oluşturur, Firavun da yönetim kurulu başkanıdır.

Haman’ın bu iki görevinden ve etimolojisinden hangi yetkilere sahip olduğunu etimolojik tahlille beraber anlayabiliriz.

Haman’ın ilk harfi ه dir. İbranicede Arapçadaki ال gibi kelimelerin başında harf-i tarif olarak kullanılır. Sonrasında üç harf vardır: ا, م, ن. Emniyetin, imanın yani güvenin köküdür. Bu nedenle “güvenliği sağlayan” anlamındadır. Ordusu iç güvenlikle ilgilenen ordudur. Bugünkü polis teşkilatına ve jandarmaya karşılık olduğundan İç İşleri Bakanlığına denktir. Buna ilaveten özel binaların yapımından da sorumlu olduğuna göre şehir planlamasını yapmakta ve inşaat izinlerini de vermektedir. Bugünkü anlamda Çevre ve Şehircilik Bakanlığına karşılıktır. Buradan da iç işlerinden, iç güvenlikten, imar ve planlamadan sorumlu olduğunu anlıyoruz.

Firavun da bir unvandır. Mısır krallarının unvanıdır.

Firavun kelimesi, Eski Mısır dilinde “büyük ev” anlamındaki per’aodan (per‘aâ) gelmektedir. Akkadca’ya pir’u, İbrânîce’ye par’o (far’o) şeklinde geçen kelime Tevrat’ın Yunanca tercümesinde faraô olarak karşılanmıştır; günümüz Batı dillerinde ise pharaoh (İng.), pharaon (Fr.) ve pharo (Alm.) şeklinde kullanılmaktadır. Fir‘avn (çoğulu ferâine) kelimesinin Arapça’ya İbrânîce’den veya Süryânîce’den geçtiği ileri sürülmektedir. (Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi)

Bu ayette Musa’nın onlar için görevlendirildiği Karun, Firavun ve Haman anlatılmaktadır.

 

وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مُوسَى بِالْبَيِّنَاتِ

Ve yemin olsun Musa onlara kanıtları getirdi.

وَ: “Ve” demektir. Üç durum olabilir. Birincisinde atıf harfidir. عَادًا وَثَمُودَ un mef’ûlü olduğu cümleye لَقَدْ جَاءَهُمْ مُوسَى بِالْبَيِّنَاتِ cümlesini atfetmektedir. İkincisinde bu vâv hâl vâvıdır. Karun, Firavun ve Haman’ın helak edilmeleri veya alınmalarıyla ilgili hâlini ifade etmektedir. Üçüncüsünde bu vâv itiraziyye vâvıdır (parantez vâvı). Bu cümle de parantez cümlesidir. Öncesi ile sonrası arasına girmiş ve bir açıklama yapmaktadır.

لَقَدْ: İki harfin birleşimidir.

لَقَدْ

قَدْ

+

لَ

لَ: Yeminin cevap lâmıdır. Yemin iki cümleden oluşur. İlk cümle üzerine yemin edilendir. İkinci cümle yeminin kendisidir. İlk cümleye yemin cümlesi, ikinci cümleye yeminin cevap cümlesi denir. Bazı durumlarda yeminin cevap cümlesinin başına لَ gelir. Buna cevap lâmı denir. Kuran’da çoğunlukla yemin cümlesi hazf edilir (söylenmez). Cevap cümlesinde öncesinde yemin olduğuna dair delil varsa yemin cümlesi hazf edilebilir (söylenmez). Genellikle لَقَدْ ile başlayan mazi veya muzari fiiller, لَ ile başlayan isim cümleleri, övme ve yerme cümleleri öncesindeki yemin cümlesi hazf edilmiş olarak gelir. Te’kîd lâmı ile başlayan muzari fiil cümlelerinin öncesindeki yemin cümlesi hazf edilmiş olabilir. لَئِنْ ile başlayan şart ve cevap cümlelerinin de öncesinde yemin cümlesi hazf edilmiştir.

Bu ayette de cevap cümlesi لَقَدْ ile başladığından yemin cümlesi hazf edilmiştir.

قَدْ: Harftir. İsim cümlesinden önce gelmez. Her zaman olumlu fiillerden önce gelir, olumsuz fiillerden önce gelmez. Fiil ile arasında başka bir şey bulunmaz. Hem mazi fiilden hem de muzari fiilden önce gelir. Mazi fiilden önce gelince tahkîk (gerçekleştirme) edatı (حَرْفُ التَّحْقِيقِ) veya tevakku (beklenti) edatı (حَرْفُ التَّوَقُّعِ) veya takrîb (yaklaştırma) edatı (حَرْفُ التَّقْرِيبِ) olur. Muzari fiilden önce gelince tahkîk edatı olur. Yeminin cevap lâmından sonra gelirse tahkîk edatı olur. Bu ayette olduğu gibi لَقَدْ şeklinde geldiği durumlar yeminin cevap lâmı olduğu için her zaman قَدْ tahkîk edatıdır. Kesinlik ifade etmek için gelmiştir. Hem yemin gelmesi hem de tahkik edatı gelmesi kesinliği daha da belirgin hale getirmektedir.

جَاءَ: “Geldi” demektir. Üçüncü şahıs mazi, eril tekil fiildir.

هُمْ: “Onlar” demektir. Mensub muttasıl zamirdir. Karun ve Firavun ve Haman’a racidir.

مُوسَى: “Musa” demektir. İsrailoğullarından gelen, kendisine 39 kısımdan oluşan Tevrat’ın ilk beş kısmının gönderildiği peygamberin özel ismidir.

بِ: “ile” demektir. Harf-i cerdir. جَاءَ ile beraber gelince bu fiilin “geldi” anlamını “getirdi” şekline dönüştürür.

الْبَيِّنَاتِ: “Kanıtlar” demektir. Dişil çoğul sıfat-ı müşebbehedir. Tekili الْبَيِّنَةِ dir. Kökü بين dir. İkinci bâbdan gelmektedir. بَيْنٌ mastarı başkasının ayırması, fark etmesi için bir şeyin çevresinden ayrılacak ve çevresindekilerden farklılaşacak şekilde sınırlarının belli olması manasındadır. Açık ve anlaşılır olduğundan kanıt anlamına gelmektedir.

بِالْبَيِّنَاتِ: “Kanıtları” demektir.

جَاءَهُمْ مُوسَى بِالْبَيِّنَاتِ: “Musa onlara kanıtları getirdi” demektir.

لَقَدْ جَاءَهُمْ مُوسَى بِالْبَيِّنَاتِ: “Yemin olsun Musa onlara kanıtları getirdi” demektir. Kuran’da Musa’ya dokuz kanıt ayet (تِسْعَ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ) verildiği ifade edilmektedir. Musa’nın İsrail Oğullarına da kanıtları getirdiği söylenmektedir. الْبَيِّنَاتِ kanıtlardır. Ayetlerin sıfatı olarak gelmeyip buradaki gibi tek başına marife olarak geldiğinde ayetlerin sıfatı da olabilir, ayet olmadan da kanıtlar olabilir. Tek başına بَيِّنَة kelimesi Kuran’da 72 kere geçer. Ayet (آيَة) kelimesi ise 382 kere geçer. Mevsuf-sıfat veya sâhibu-l hâl-hâl şeklinde ikisi birlikte 17 kere geçer. Musa söylediklerini havadan söylememiş, kanıtlar getirmiştir.

 

فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ

Yerde büyüklendiler.

فَ: Atıf harfidir.

اسْتَكْبَرُوا: “Büyüklendiler” demektir. Üçüncü şahıs çoğul mazi fiildir. Fâili içindeki merfu muttasıl zamir olan cem vâvıdır (اسْتَكْبَرُوا). Karun ve Firavun ve Haman’a racidir.

فِي: “İçinde” demektir. Harf-i cerdir.

الْأَرْضِ: “Yer” demektir. ءرض kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan أَرَضٌ mastarı bir mekânın bereketli, verimli olması, hayrının çok olması ve yerleşme ve ikamet için uygun olması manasındadır. Bu mastar manasından yerleşme için uygun olan manasında أَرْضٌ “yer” anlamındadır. “Yeryüzü” manasına da gelir.

فِي الْأَرْضِ: “Yerde” demektir.

اسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ: “Yerde büyüklendiler” demektir. Buradaki yer Mısır’dır. Yeryüzünün tamamı demek değildir. Buradaki güçleri onları kibirlendirmektedir. Musa kanıtları getirmiş ve sonucunda büyüklenmişlerdir. Kanıtlar gayet açık ve nettir ama Allah’ın emirlerini yapmak istememişler, kendilerini daha akıllı sanmışlardır. Günümüzde bunun örnekleri çoktur. Firavun, Haman ve Karun yönetimi temsil etmektedir. Devlet ellerindedir. Tüm kararları rahatlıkla alabilmektedirler. Mevcut sistem içinde başarıya ulaşmış insanlardır. Zenginlikler içindedirler. İstedikleri her şey iki dudaklarının arasından çıktığında gerçekleşmektedir. Bu da kibir doğurmaktadır. İşte bunun gibilere Allah’ın ayetlerini açıklarsınız, kanıtlarsınız. Ama sizin kanıtlarınıza bakmazlar. Kendi akıllarını Allah’ın üstünde görürler. Cari sistem içinde başarılıdırlar ya, bu şekilde devam etsin isterler. Ekseriyet demokrasisinin yanlışlığını anlatın da anlatın, değişmez. O sistem içindeki oyunlara alışmışlardır. O sistem içinde siyasi mekanizmaları çok sevmektedirler. Algı oluşturmalar hoşlarına gitmektedir. Siz şimdi kanıtlar getirin durun, hiçbir şey değişmeyecektir. Sizin önerileriniz onlar için akılsızca, aptalcadır. Çağ dışıdır, uygulanamazdır.

Her güç sahibi kibirlenmez. Peygamberlerden yönetici olup güç kazananlar vardır ama kibirlenmemişlerdir. Allah’ın büyüklüğünün farkındadırlar. Kibirli olmanın psikiyatride karşılığı narsizmdir. Narsist hatalı olduğunu kabul etmez. Narsistin her yaptığı ve her düşündüğü doğrudur. Başarısızlıkları kabullenmediği gibi başarı olarak görür. Çevresinde yalnızca onu onaylayacak insanları bulundurur. Narsist liderin tipik örneğidir buradaki Firavun. Her iyiliğin kaynağının kendi olduğunu düşünür. Musa ona ne kadar kanıt getirirse getirsin onda bir etki yapmaz, büyüklenir de büyüklenir. Ülkesinin başına felaketler ardı ardına gelir. Yine de anlamaz. Çünkü narsisttir.

 

وَمَا كَانُوا سَابِقِينَ

Ve öne geçenler değildiler.

وَ: Atıf harfidir.

مَا: “Değil” demektir. Olumsuzluk edatıdır.

كَانُوا: “Oldular” demektir. Nakıs fiildir. İsmi içindeki cem vâvıdır.

سَابِقِينَ: “Öne geçenler” demektir. سبق kökünden ikinci bâbdan cem-i müzekker salim (kurallı eril çoğul) ism-i fâildir. سَبْقٌ “öne geçmek” demektir. Birisinin birisinden ya da bir işin başka bir işten zamansal olarak öncesinde olması veya mekânsal olarak onun önüne geçip irade edilen bir mekâna daha yakın olması veya işleri icra etmede onun önüne geçip irade edilen hedefe daha yakın olması manasındadır.

مَا كَانُوا سَابِقِينَ: “Öne geçenler değildiler” demektir. Burada neyin önüne geçtikleri söylenmemiştir. Fehmedilmesi gerekmektedir. Kuran’ın diğer yerlerine bakılınca Musa’yı geçemedikleri ortadadır. Musa gerek Allah’ın başlarına getirdiği ricz ile gerekse sihirbazları yenmesiyle onları geçmiştir. Narsistik özellikler burada çok açık ortadadır. Yenildikleri halde hala kendilerini galip sanmakta, büyüklenmektedirler. Narsist liderlerin tipik örneklerini günümüzde de görürüz. Yaptıkları hatalar çok açıktır ve bu hatalar nedeniyle toplulukları büyük sıkıntılara soksalar bile yaptıklarının en iyisi olduğunu rahatlıkla iddia edebilirler. Yaptıkları hatanın sebebi de kendileri değildir. İnsanların başına gelen bütün sıkıntılar başkaları tarafından gerçekleştirilmektedir. Öne geçememişler, geri kalmışlardır, başarısızdırlar ama bunu asla ve asla kabullenemezler. Kuran bize bu örnekleri boşu boşuna anlatmaz. Mutlaka hayatımızda örneklerini görmüşüz veya göreceğizdir.

 

Yalova, Teşvikiye

14 Mayıs 2022

M. Lütfi Hocaoğlu

 






Çok Okunan Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1163
Ankebut Suresi Tefsiri 35. Ayet
16.04.2022 12140 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1151
Ankebut Suresi Tefsiri 22. Ayet
22.01.2022 10609 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1172
Ankebut Suresi Tefsiri 44. Ayet
25.06.2022 8032 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1156
Ankebut Suresi Tefsiri 27. Ayet
26.02.2022 4185 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1137
Ankebut Suresi Tefsiri 8. Ayet
9.10.2021 4105 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1154
Ankebut Suresi Tefsiri 25. Ayet
12.02.2022 4020 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1133
Ankebut Suresi Tefsiri 4. Ayet
11.09.2021 3701 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1135
Ankebut Suresi Tefsiri 6. Ayet
25.09.2021 3551 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1140
Ankebut Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.10.2021 3487 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1141
Ankebut Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.11.2021 3437 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1136
Ankebut Suresi Tefsiri 7. Ayet
2.10.2021 3417 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1164
Ankebut Suresi Tefsiri 36. Ayet
23.04.2022 3411 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1153
Ankebut Suresi Tefsiri 24. Ayet
5.02.2022 3390 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1149
Ankebut Suresi Tefsiri 20. Ayet
1.01.2022 3387 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1139
Ankebut Suresi Tefsiri 10. Ayet
23.10.2021 3270 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1147
Ankebut Suresi Tefsiri 18. Ayet
18.12.2021 3235 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1148
Ankebut Suresi Tefsiri 19. Ayet
25.12.2021 3203 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1144
Ankebut Suresi Tefsiri 15. Ayet
27.11.2021 3203 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1142
Ankebut Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.11.2021 3196 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1143
Ankebut Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.11.2021 3147 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1173
Ankebut Suresi Tefsiri 45. Ayet
2.07.2022 3090 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1150
Ankebut Suresi Tefsiri 21. Ayet
15.01.2022 3068 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1138
Ankebut Suresi Tefsiri 9. Ayet
16.10.2021 3063 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1162
Ankebut Suresi Tefsiri 34. Ayet
9.04.2022 3057 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1158
Ankebut Suresi Tefsiri 29. Ayet
12.03.2022 3046 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1168
Ankebut Suresi Tefsiri 40. Ayet
28.05.2022 3035 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1145
Ankebut Suresi Tefsiri 16. Ayet
4.12.2021 2956 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1159
Ankebut Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
19.03.2022 2919 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1152
Ankebut Suresi Tefsiri 23. Ayet
29.01.2022 2913 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1146
Ankebut Suresi Tefsiri 17. Ayet
11.12.2021 2902 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1165
Ankebut Suresi Tefsiri 37. Ayet
30.04.2022 2861 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1134
Ankebut Suresi Tefsiri 5. Ayet
18.09.2021 2847 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1161
Ankebut Suresi Tefsiri 33. Ayet
2.04.2022 2827 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1174
Ankebut Suresi Tefsiri 46. Ayet
16.07.2022 2819 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1155
Ankebut Suresi Tefsiri 26. Ayet
19.02.2022 2721 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1166
Ankebut Suresi Tefsiri 38. Ayet
7.05.2022 2679 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1176
Ankebut Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.07.2022 2676 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1132
Ankebut Suresi Tefsiri 3. Ayet
4.09.2021 2652 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1157
Ankebut Suresi Tefsiri 28. Ayet
5.03.2022 2638 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1170
Ankebut Suresi Tefsiri 42. Ayet
11.06.2022 2624 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1179
Ankebut Suresi Tefsiri 52. Ayet
20.08.2022 2558 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1171
Ankebut Suresi Tefsiri 43. Ayet
18.06.2022 2515 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1160
Ankebut Suresi Tefsiri 32. Ayet
26.03.2022 2502 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1167
Ankebut Suresi Tefsiri 39. Ayet
14.05.2022 2419 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1169
Ankebut Suresi Tefsiri 41. Ayet
4.06.2022 2416 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1175
Ankebut Suresi Tefsiri 47. Ayet
23.07.2022 2363 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1131
Ankebut Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
28.08.2021 2296 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1177
Ankebut Suresi Tefsiri 50. Ayet
6.08.2022 2190 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1180
Ankebut Suresi Tefsiri 53. Ayet
27.08.2022 2118 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1181
Ankebut Suresi Tefsiri 54-55. Ayetler
3.09.2022 2027 Okunma


© 2024 - Akevler