ANKEBÛT SÛRESİ - 51. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ (54) يَوْمَ يَغْشَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ وَيَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ (55)
Senden azabı acele istiyorlar. Kesinlikle cehennem kâfirleri kuşatandır. Azabın üstlerinden ve ayaklarının altından onları saracağı gün … “Amel ediyor olduğunuzu tadın” der. (54-55)
يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ
Senden azabı acele istiyorlar.
يَسْتَعْجِلُونَ: “Acele istiyorlar” demektir. عجل kökünden istif’âl bâbından üçüncü şahıs eril muzari merfu malum fiildir. Dördüncü bâbdan عَجِلَ - يَعْجَلُ şeklinde bir işin kısa bir zaman içinde gerçekleşmesi, sonlanması için hızlı olmak yani acele etmek manasındadır. Bu bâb istif’âl bâbına gelince talep etkisi meydana gelir. “Olmasını acele istemek” manasını kazanır.
Fâili cem vâvıdır (يَسْتَعْجِلُونَ) Mensub muttasıl zamirdir. İki öncesindeki ayetteki الَّذِينَ آمَنُوا بِالْبَاطِلِ وَكَفَرُوا بِاللَّهِ e (batıla iman eden ve Allah’ı görmezden gelenlere) racidir. Acele isteyenler bunlardır.
كَ: “Sen” demektir. Mensub muttasıl zamirdir. Acele istenenin kendisinden talep edilendir. Muhammed Peygambere ve her dönemde azapla uyaranlara hitap etmektedir.
بِ: “-ı” demektir. Acele istenen iş, fiil bu harf-i cerden sonra gelir.
الْعَذَابِ: “Azap” demektir. Birisinin, birilerinin bir fiili yapmasını önlemek, o fiilden caydırmak, uzak tutmak, fiili işlemesini sonlandırmak için darbetmek, engellemek, kahretmek anlamlarındadır. Azap etmek birisinin temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamasını engelleyen her türlü fiildir. Yemesini veya içmesini veya barınmasını engellemek demek ona azap etmek demektir. Azap belirli bir fiil değildir. Azap her tür fiille gerçekleşebilir. Hatta bir fiil olmadan bir durum da azap olur. Temel ihtiyaçlara engel olan her fiil, her durum, her olay azaptır. Ekonomik kriz bir azaptır. İnsanların temel ihtiyaçlarına karşı engel oluşturur. Kıtlık bir azaptır. Sel bir azaptır, yangın bir azaptır. Cehennem bir azaptır. Hastalık bir azaptır. Hepsinin etki süresi ve etkiledikleri kimseler değişiktir.
يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ: “Senden azabı acele istiyorlar” demektir.
Öncesindeki ayetteki gibi batıla iman edip Allah’ı görmezden gelenler azabı acele istemektedirler. Burada da azabın gerçekleşmeyeceğinden emindirler. Bu nedenle rahatlıkla “azabı bize acele getir” diyebilmektedirler.
Azap marifedir. Önceki ayette iki kere azap harf-i tarifle marife olarak gelmiştir. Burada da azap harf-i tarifle marife olarak gelmiştir. Bu üçüncü azap ilk ikisinden farklıdır. Burada da azabı isteyenlerin istedikleri azap onlara göre gerçekleşmeyecek olan azaptır. Bu seferki azap dünya azabı değil ahiret azabıdır. Dünya azabının gerçekleşmesini düşünmediklerinden onu istemekte aynı zamanda ahiret azabının da gerçekleşmemesinden emin oldukları için onu istemektedirler.
وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ
Kesinlikle cehennem kâfirleri kuşatandır.
وَ: İsti’nafiyye edatıdır.
إِنَّ: Huruf-u müşebbehe bi-l fiildendir. Te’kîd için gelir.
جَهَنَّمَ: “Cehennem” demektir. جهنم kökünden gelmiştir. Rubâi babdan جَهْنَمَةٌ mastarı tutuşup alev almak, alevinin şiddetlenmesi ve mümkün olan en yüksek pişirici düzeyde olmak manasındadır. Bu mastar manasından pişirici olan manasında جَهَنَّمُ “Cehennem” anlamında ism-i fâil manasında camid isimden gelmiş olan özel isimdir. Dişildir.
Bu kelimenin İbranice kökenli olduğu, Arapçaya yabancı dilden geçmiş bir kelime olduğu söylenir. Kudüs’ün güneybatısında bir vadi olduğu ve bu vadinin adının Hinnom olduğu, bu vadinin en derin yerine ise Gehenna dendiği, burada sürekli olarak bir ateşin yandığı ve şehrin yok edilmek istenen çöplerinin buraya boşaltılarak yakılıp yok edildiği söylenir. Buradan Arapçalaşmış bir kelime olarak değerlendirilir. جَهَنَّمَ gayr-i munsariftir.
İsimler harekelenme bakımından ikiye ayrılır:
- Munsarif isimler: Sonlarına tenvin ve üç harekeyi de (fetha, zamme, kesre) alabilen isimlerdir.
- Gayr-i Munsarif İsimler: Sonlarına tenvin ve kesre almayan isimlerdir. Kesre yerine fetha ile mecrur olurlar. Ancak muzaf durumundayken veya başına harfi tarif gelince kesre alırlar. Sarftan men olan isimler de denir.
Özel isim olarak alemiyet illetine sahiptir. Arapçalaşmış bir kelime olarak ucme illetine sahiptir. Üç harften uzun bir kelime olarak manevi te’nis illetine sahiptir. Bu illetler nedeniyle gayr-i munsarif bir kelimedir.
لَ: Başlama lâmıdır. İnnenin haberinin başına gelmiştir. Te’kîd amacıyla gelir.
مُحِيطَةٌ: “Kuşatan” demektir. İf’âl bâbından dişil tekil merfu nekre ism-i fâildir. Birinci babdan حَوْطٌ mastarı bir şeyin çevresini ona karşı yapılan ve ondan dışarıya yapılan hareketi izin verilenler dışında engelleyerek hakimiyeti altına almak veya korumak maksadıyla çevrelemek manasındadır. İf’âl bâbında (أَحَاطَ – يُحِيطُ) sayruret etkisi (durum değiştirmek) ile gelir. Çevreler hale gelmek anlamındadır.
بِ: “-i” demektir. مُحِيطَةٌ in mef’ûlü yani “kuşatılan” bu harf-i cerle gelir.
الْكَافِرِينَ: “Kâfirler, görmezden gelenler” demektir. Eril çoğul mecrur marife ism-i fâildir.
مُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ: “Kâfirleri kuşatan” demektir.
إِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ: “Kesinlikle cehennem kâfirleri kuşatandır” demektir. “Onları kuşatandır” denmemiş, “kâfirleri kuşatandır” denmiştir. Eğer إِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِهِمْ şeklinde zamir dönseydi “batıla iman eden ve Allah’ı görmezden gelenleri kuşatan” olacaktı. Batıla iman eden ve Allah’ı görmezden gelenler has ism-i mevsulle geldiği için organize bir topluluktur. Bu organize topluluk içinden bu şekilde ölenler kâfirler olarak öleceklerdir. Hepsi batıla iman etmeye ve Allah’ı görmezden gelmeye devam etmeyecektir. Hakka dönecekler ve Allah’ı görmezden gelmekten vazgeçeceklerdir. Bu nedenle burada zamir gelmemiş, kafirler ifadesi kullanılmıştır. Günümüzün en büyük belası olan çoğunluk sistemi içinde başarıları arayan samimi arkadaşlarımız bu işten vazgeçecek ve hakkın gelmesi için Allah’ın istediği gibi çalışmaya başlayacaklardır.
“Cehennem kafirleri kuşatacaktır” dememiştir. İsim cümlesi ile “kuşatandır” şeklinde ifade edilmiştir. Bu da cehennemin görevinin bu olduğunu anlatmak içindir. Kuşatandır, izin verilmediği zaman asla çıkamayacaklardır demektir. Ancak izin verilince çıkacaklardır.
يَوْمَ يَغْشَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ
Azabın üstlerinden ve ayaklarının altından onları saracağı gün.
يَوْمَ: “Gün, dönem” demektir. الْيَوْمَ şeklinde gelirse “bugün” demektir. Aynı zamanda ahd için harf-i tarifle gelir. Belirli bir günü ifade eder. İsim tamlamasında muzaftır. Kendisinden sonra muzafun ileyhi olan kelime ya da cümle gelir. يَوْمَ şeklinde izafetle gelirse muzafun ileyhi olan kelime ya da cümlenin gerçekleştiği dönemi ifade eder. Burada da izafetle gelmiştir ve muzafun ileyhi cümledir.
يَغْشَى: “Sarar” demektir. Dördüncü bâbdan üçüncü şahıs eril tekil muzari merfu fiildir. Bir şeyin birisini ya da bir şeyi örterek, sararak gizlemesi manasındadır.
هُمُ: “Onlar” demektir. Mensub muttasıl zamirdir. Kafirlere (الْكَافِرِينَ) racidir.
الْعَذَابُ: “Azap” demektir.
مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.
فَوْقِ: “Üstünde” demektir. Zarftır. Muzafun ileyhinin üstünü gösterir.
هِمْ: “Onlar” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. Kafirlere (الْكَافِرِينَ) racidir.
فَوْقِهِمْ: “Onların üstünde” demektir.
مِنْ فَوْقِهِمْ: “Onların üstünden” demektir.
وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. مِنْ فَوْقِهِمْ e مِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ i atfetmektedir.
مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.
تَحْتِ: “Altında” demektir. Zarftır. Muzafun ileyhinin altını gösterir.
أَرْجُلِ: “Ayaklar” demektir. رجل kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan رَجَلٌ mastarı ayağı üzerinde, yayan olarak gitmek manasındadır. Bu mastarın kökeni olarak رِجْلٌ ayak anlamındadır. Çoğulu أَرْجُل dur.
هِمْ: “Onlar” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. Kafirlere (الْكَافِرِينَ) racidir.
أَرْجُلِهِمْ: “Onların ayakları” demektir.
تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ: “Onların ayaklarının altı” demektir.
مِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ: “Onların ayaklarının altından” demektir.
مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ: “Üstlerinden ve ayaklarının altından” demektir.
يَغْشَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ: “Azap üstlerinden ve ayaklarının altından onları sarar” demektir. يَوْمَ nin muzafun ileyh cümlesidir.
يَوْمَ يَغْشَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ: “Azabın üstlerinden ve ayaklarının altından onları saracağı gün” demektir. Burada bir cümle yoktur. Cümle şeklinde takdir edilmelidir. Kuran’da bu şekilde çok fazla kullanım vardır. Kuran’ı okuyana takdir etme hakkı tanınmıştır. Biz يَوْمَ gelip de cümle tamamlanmadığı zaman bunun gelecek zamanla ilgili olduğunu kabul ederiz ve öncesine تَفَكَّرْ (düşün) fiilini takdir ederiz. “Azabın üstlerinden ve ayaklarının altından onları saracağı günü düşün” şeklinde anlamlandırırız. Buradaki azap cehennem azabıdır. Cehennem azabı demek cehennem içinde zor yaşam koşulları altında yaşamak demektir. Temiz yiyecek bulmak imkansızdır, temiz su da bulunamamaktadır. Bu nedenle مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ (üstlerinden ve ayaklarının altından) şeklinde ifade edilmiştir. Azap saracaktır. Kaçacak nokta yoktur. Sıcaktır ve bu sıcak hem üstten hem de alttan bunaltmaktadır. Altlarından değil ayaklarının altından denmiştir. Nereye giderlerse gitsinler azap oradadır demektir. Her yönden azap onları sarıp sarmalamıştır. Kaçacak nokta yoktur. Öncesinde “cehennem kuşatandır” demiş, burada da “azap onları saracaktır” demiştir.
Burada azap tekrar edilmiştir. Zamir dönmemiştir. Buradaki azap ile acele istenilen azap farklıdır. Acele istenilen azap gerçekleşmemesinden emin oldukları azap iken bu azap gerçekleşecek olan azaptır. Bu nedenle zamir dönmemiş, tekrar edilmiştir. Son üç ayetteki dört azap kelimesine topluca bakarsak:
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَوْلَا أَجَلٌ مُسَمًّى لَجَاءَهُمُ الْعَذَابُ وَلَيَأْتِيَنَّهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ (53) يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ (54) يَوْمَ يَغْشَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ وَيَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ (55)
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ | Gerçekleşmeyeceğinden emin oldukları dünya azabı |
وَلَوْلَا أَجَلٌ مُسَمًّى لَجَاءَهُمُ الْعَذَابُ وَلَيَأْتِيَنَّهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ | Gerçekleşecek dünya azabı |
يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ | Gerçekleşmeyeceğinden emin oldukları ahiret azabı |
يَوْمَ يَغْشَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ وَيَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ | Gerçekleşecek ahiret azabı |
وَيَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
“Amel ediyor olduğunuzu tadın” der.
وَ: İsti’nafiyye edatıdır.
يَقُولُ: “Der” demektir. Üçüncü şahıs eril tekil merfu muzari malum fiildir. Fâili müstetir هُوَ dir. Allah’a racidir. Bu kelimenin bir kıraati daha vardır. نَقُولُ dur. Bu durumda anlamı “deriz” olmaktadır.
ذُوقُوا: “Tadın” demektir. Birinci bâbdan ikinci şahıs çoğul emir fiildir.
مَا: Umumi ism-i mevsuldür. Sıla cümlesi ve bu cümlenin içinde aid zamiri vardır.
كُنْتُمْ: “Oldunuz, idiniz” demektir. İkinci şahıs eril çoğul mazi fiildir. Nevasıhtandır.
تَعْمَلُونَ: “Amel edersiniz” demektir. İkinci şahıs eril çoğul merfu muzari malum fiildir. Amel hukuki sonuç doğuran fiildir. Amelle bir ürün üretebilirsiniz ve üründen pay alırsınız, bir iş yaparak ücret hak edebilirsiniz, birisine zarar vererek cezayı hak edebilirsiniz, birisine fayda ederek ödülü hak edebilirsiniz. Amel fiilin alt kümesidir. Tüm ameller fiildir ama tüm fiiller amel değildir.
كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ: “Amel ediyordunuz” demektir. Mazi kâneden sonra muzari fiil geliyorsa şimdiki zamanın hikâyesi olur. Geçmişte bir süre devam edip tamamlanmış ya da halen devam eden durumlar için kullanılır. -yordu ekiyle ifade edilir.
مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ: “Amel ediyor olduğunuz” demektir.
ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ: “Amel ediyor olduğunuzu tadın” demektir.
يَقُولُ ذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ: “Amel ediyor olduğunuzu tadın, der” demektir. Cehenneme insanlar ancak amelleri ile giderler. Düşünceleri ile kimse cehenneme gitmez ve azabı tatmaz. Kâfirler amelleri nedeniyle cehenneme gitmişlerdir. Çok yaygın bir yanlış inanış vardır. “Son nefesinde imanlı git” derler. Bunun için kelime-i şehadet getirilmesi önerilir. Hayatı boyunca kötü ameller yapar, sonra yaşlanır, salih amel etmeden ölür. Bizim topluluğumuzda bu kişi cennetlik olarak düşünülür. İnsan sadece düşünürken, konuşurken iyi olmakla cennetlik olmaz, kötü düşünce ile de cehennemlik olmaz. Amel önemlidir. Bu ayette amel ediyor olduğunuzu tadın denmesi de bu nedenledir. Yaptıkları kötü ameller nedeniyle cehennemde azabı tadıyorlardır. Kafirlerdir. Kafir demek görmezden gelen demektir. Allah’ı, Allah’ın kurallarını, kitaplarını görmezden gelendir. Kuran’ı okur ama hayatına geçirmez hatta okuduklarının tersini yapar. Bu kafirdir. Amelleri onu cehenneme götürecektir, düşünceleri değil. Çok gördüğümüz örneklerdendir, adam zina eder, şarap içer, adam döver, sorunca “elhamdülillah müslümanım” der. Bu lafıyla cennete giremez, amelleri önemlidir. Bir de hasen fiille salih amel karıştırılır. Salih amel uyumlu amel demektir. Birine su vermek, yemek vermek salih amel değildir. Su sistemi kurmak, işsizlerin iş bulması mekanizmasını kurmak salih ameldir. Aslolan salih ameldir. Cennete götürecek olan salih ameldir.
Akevler’in çabası salih amel yapmaktır. Çok yaygın bir kesim hasen fiil yapmakta ve Akevler’in çabasını küçümsemektedir. Cari sistem içinde yaşayıp cari sistem içinde kazandıklarından birilerine sadaka vermeyi salih amel sanmaktadırlar ve salih amel için çaba gösterenleri boş iş yapanlar olarak görmektedirler. Akevler ortaklık sistemini getirme çabasındadır. Cari sistem içinde başarılı olup zengin olanlar bunu küçümsemektedirler.
Çoğunluk sistemi Allah’ın istemediği bir sistemdir. Bu Kuran’da çok açıktır. Bu sistem içinde çalışmak demek seyyie amel demektir. Allah’ın istemediği sistemin çarklarından biri olmak demektir. Allah’ı görmezden gelmektir.
Yalova, Teşvikiye
03 Eylül 2022
M. Lütfi Hocaoğlu