BİR AŞK FANTEZİSİ
10.08.2012, İZMİR
KAYAHAN: “Alabaş Koca, bugün ağır konuları bıraksak olur mu? Malum, Ramazan’ın da son demleri. Hava da sıcak mı, sıcak.
ALABAŞ KOCA: “Aklında yine ne var, evlat?
- “Mesela, Sevgiden, Aşktan bahsetsek biraz. Gerçi, bu da oldukça derin mevzudur ama biz biraz yüzeyden gitmeye çalışsak…”
- “Sen hiç aşık oldun mu evlat?”
- “Evet, ben de sevmiştim bir zamanlar.”
- “Sence aşk ve sevgi denince insanın aklına ilk gelenler kimlerdir?”
- “Leyla ve Mecnun tabii ki.”
- “Peki, neden önce Leyla söylenmiş de, Mecnun söylenmemiş, ne dersin?”
- “Leyla’nın sevgisi Mecnundan daha fazla idi herhalde..?”
- “Peki, Leyla ne demek, biliyor musun? Neden Leyla ismini vermiş olabilirler?”
- “Elbette aklıma bazı şeyler geliyor ama sen bambaşka şeyler anlatacaksındır, eminim…”
- “Nehar, GÜNDÜZ, Leyl ise GECE demektir. Fizikçiler için bu iki kelime ENERJİ ve MADDE demektir. Güneş (ışık) varsa, dünya (cisim/madde) varsa hemen hem Nehar/gündüz, hem de leyl/gece oluşur. Aynı bunun gibi, Allah varsa, İnsan da vardır…
“Leyl/gece; divane bir pervane gibi, gündüz döndükçe arkasından dolanır; hiç ayrılmaz, hiç ayrılamaz ondan. Peşi sıra dolanır da, dolanır. Onun için sevgilisini hiç terk etmeyen, onun peşi sıra pervane gibi dolanan sevdalı kızlara da LEYLA demişler. O aslında gündüze değil, güneşe, onun yüzüne, onun ışığına meftundur. Onu göreceğim, onunla olacağım diye döner de döner.”
“Kuranda böyle bir işaret var, biliyor musun? Bir tane değil, hem de 10 tane Leyla var. Hepsi de aynı Mecnuna sevdalı, onun etrafında deli divane dönüp duruyorlar.”
- “Bir dakika. Sen neyi kast ediyorsun Alabaş Koca?”
- “Güneş sistemimizi evlat. Bir güneşimiz var, 10 tane de Leylası (UYDUSU). 4-5 Milyar yıldan beri de birbirinin etrafında dönüp duruyorlar. Sen Güneş olsan, aklını kaçırmaz mıydın bu sevdadan. O da, bu yüzden cinlenmiştir, bütün cinler onun başına toplanmıştır. O da MECNÛN olmuştur. Üstad Karagülle Güneş için “Cinlerin Arzıdır. İnsan için yeryüzü neyse, Cinler için Güneşyüzü aynıdır. Atom bağları olan Cinler, Güneş’te; Molekül bağları olan İnsanlar Dünya’da yaşarlar” demiştir. O bunu bilimsel olarak anlatıyor, ben de sana edebiyat olarak anlattım. “Vel Fecr ve leyalin aşr” demek, Güneş Sistemimiz demektir. Allah, üzerinde İnsan yaşayabilecek Dünyaları (eğer varsa tabii), böyle METRİK/ONLU sistem içinde oluşturmuştur. Mekan, yani maddeyi metrik/onlu sistemde, Ruh ve Nefsi yani PROGRAMI ikili sistemde oluşturmuştur. Bizim yaşadığımız hayat bu ikisinin karmasıdır.
- “ Koca, orada “Vel Fecr, ve leyalin aşr” denmiyor mu? Güneş/Şems bunun neresinde?”
- “Ah Evlat, yeni nesil işte hep böyle. Hepsi senin gibi. Sevgilinin kendisini kucaklamak, koklamak nerde; onu uzaktan görmek, işitmek, hele hele yüzünü görmek yeterdi. Bundan büyük mutluluk mu olurdu? Fecr, onun yüzünün/ışığının görülmeye başlanacağının müjdesidir. Az sonra kendisi bütün görkemiyle ortaya çıkacak, demektir. Bu müjdeden büyük ne olabilir ki… Akşama kadar doya doya ona bakacak, geceyi sabırsızlıkla geçirecek, Fecrin/Tanın ilk huzmeleri ile yeni görüşme anını bekleyecek.
- “Pek bir platonik olmadı mı, Alabaş Koca?
- “En kuvvetli aşklar belki de platonik yaşananlardır. Sen yaşlı balıkçının hikâyesini duymuş muydun, evlat?
- “Belki duymuşumdur ama sen yine anlat bakalım.”
- “Yaşlı balıkçı her sabah hazırlıklarını yapar, neşe içinde teknesine atlar ve karada kalanlara, “Göreceksiniz, bugün mutlaka Deniz Kızını göreceğim” dermiş. Akşam geri geldiğinde,, “Balıkçı, ne oldu? Gördün mü Deniz Kızını?” diye soranlara, yorgun ama kendinden emin bir şekilde, “Bugün onu göremedim, ama yarın mutlaka göreceğim” dermiş. Günler böyle geçer, gidermiş. Bir gün Yaşlı balıkçının deniz dönüşünde yorgun, bitkin ve kederli olduğunu görüp, sormuşlar. “Balıkçı, ne oldu yine göremedin değil mi, Deniz Kızını.” “Yok” demiş, “Bugün gördüm onu.” “Öyleyse sevinsene, niye üzgünsün ve çökmüş görünüyorsun?” Yaşlı Balıkçı; “Beni diri tutan onu görme ümidimdi. Artık onu gördüm, yarın ne için denize çıkacağım ki?”
Hayırlı Kandiller. Işığınız daim olsun.
H.Kayahan