ALABAŞ KOCA İLE SÖYLEŞİLER; NAMAZ-1
02.11.2012, İZMİR
- Selamün Aleyküm, ey Alabaş Koca, Allah kabul etsin. Namazı kıldın maşallah.
- Aleyküm Selam, sağ olasın.
- Namaz kelimesi Kuran’da “SLT/sly-slv/salat” kelimesi ile ifade edilmektedir. Neden bu kelime?
- Bilirsin, insan midesi çiğ eti ve çiğ sebzeleri hazmedemez. Bu nedenle meyvelerin dışındaki hemen hemen bütün yiyeceklerin, pişirmek gibi bir eylemle hazmedebileceğimiz hale getirilmesi gerekir. “SALAT/Sly” kelimesinin etimolojisinde ilk mana; etin güneşte kurutulması, yani bir nevi pişirilmesi, daha dayanıklı ve daha faydalı hale gelmesidir. Bu eylem sırasında tuz ve bazı baharatlar da kullanılmış olmalıdır. Sonra ateşin kullanılması ile etin ateşte pişirilmesi olmuştur(yine tuz ve baharatla eklenmiş olmalıdır). Daha sonra toprak ve metal (tencere biçimli) kapların icat edilmesi ile sadece et değil; etle beraber birbirlerine hiç benzemeyen soğan, sarımsak, sebzeler, tuz, baharatlar, yağlar ve benzeri yiyeceklerin hep birlikte ateş yardımıyla pişirilmesi eyleminin adı olmuştur. O yemeğin içindekiler artık ayrı ayrı değil, hepsi hep beraber tek yemek olarak anılır. Böylece daha lezzetli, daha faydalı, daha dayanıklı besinler elde ederiz.
Eğer kelimeyi SLV’den getirirsen, yine benzer manayı yakalarsın. Yükselmek, üste çıkmak, yani daha iyi bir konuma gelmek manasınadır ki, pişen yemek daha önceki halinden daha üstündür.
- İnsanı da mı pişireceğiz, Alabaş Koca?
- Evet, Kayahan; Salat/Toplantı, insanı pişirir. Yemekleri bir kerede pişirmemize karşılık, insanı defalarca ve düzenli bir şekilde pişirmek gerekir. İnsan yavaş yavaş pişer. Salat; aksine bir gerek olmadıkça, kapalı bir mekanda her cinsten ve her yaştan insanın, belirli aralıklarla, bir araya gelerek toplanması, görüşmesi, ferdi ve topluca bazı eylemleri yapması, daha önce bağımsız ayrı bir fert iken, katıldığı her salat/toplantıdan sonra, beraberce oluşturdukları o topluluğun bir ferdi/üyesi/vatandaşı olması eylemidir. Bu toplantı esnasında toplantıda (özellikle psikolojik) hararet de artar. İnsan böylece pişer ve olgunlaşır. TOPLANTISI OLMAYAN TOPLULUK OLMAZ.
- Her topluluğun bir Namazı/Salatı mı var Alabaş Koca?
- Sanırım ne demek istediğimi kavramaya başladın. Kuran’daki Salat, topluluğu oluşturan toplantıların ne zaman, nasıl, kimlerle ve nerede yapılması gerektiğini öğreten, örnekleyen bir kurumdur. Kuran’daki namaz; insanların siyasi örgütlenmesini bize öğretir. Diğer sosyal etkinliklerimizi ona kıyas ederek buluruz evlat. Her ailenin, her apartmanın, mahallenin, köyün, devletin, derneklerin, şirketlerin, vakıfların, aklına gelebilecek her türlü topluluğun kademe kademe toplantısı, yani Salat’ı vardır. Mahalle çetelerinin bile toplantıları vardır. Belli aralıklarla toplanmıyorlarsa, onlar bir topluluk değildir.
Bir şirket, bir fabrika düşün; günlük toplantıları, istişareleri vardır, haftalık müzakereleri vardır, yıllık kongreleri vardır. Her topluluk böyledir. Bazılarında bazı toplantılar ihmal edilmiştir, o kadar.
10 kadar ailenin oluşturduğu topluluğa (30-100 kişi) yaşama birimi, OCAK/Aşiret diyoruz. Bunlar birbirlerini gün boyu gören insanlardır, bunlar birbirlerini bilirler. Aynı mekanda yaşarlar. Bunlar günlük vakitlerini 6 namazla bölerler ve her fasıldan her fasıla geçerken (5 veya 3 defa) toplanırlar ve birinin başkanlığında Günlük Salatları ikame ederler/kılarlar. Bu 6 namazdan bir tanesi (vitr) yalnız başına eda edilir. Bu namazın/toplantının başlangıcında ve sonunda bireysel Namazlar yani Tesbihler olabilir ama mutlaka bir başkanın başkanlığında topluca Namaz, yani Tesbih (eskilerin FARZ dediği Namaz) yapılır. Bu Salat/Namaz siyasi değildir, zira bunda başkanın topluluğa HUTBESİ/tebliği yoktur.
100 kadar ailenin oluşturduğu topluluğa (3.000-10.000 kişi) çalışma birimi, BUCAK/Kabile diyoruz. Bunlar birbirlerini bilmez ama tanırlar. Bunlar haftada bir gün (Cuma) Salatı ikame ederler/toplanırlar ve Bucak Başkanı onlara hitap eder, HUTBE okur. Bir bucakta tek yerde ve tek cemaatle kılınır. İşte bu siyasi bir Namaz/Salattır. Bu hutbede o topluluğu ilgilendiren konuları açıklar, anlatır, talimatlarını verir. Bu toplantıya iştirak eden o başkana biat etmiş olur. Üst üste 3 defa bu toplantıya gelmeyen o topluluktan sayılmaz, kendisine yeni bir Bucak bulması gerekir.
10.000 kadar ailenin oluşturduğu topluluğa (300.000-1.000.000 kişi) İç Savunma Birimi, İL/Vilayet diyoruz. Bunlar yılda bir defa İl Meydanında (Ramazan Bayramı) Salatı ikame ederler/toplanırlar ve İl Başkanı onlara hitap eder, HUTBE okur. Bir İlde tek yerde ve tek cemaatle kılınır. Bu da siyasi bir namazdır. Bu bazı ekollerde Vacib, bazı ekoller de Sünnettir. Zira katılmak külfetli bir iştir. Terkinde bir sorumluluk yoktur.
1.000.000 kadar ailenin oluşturduğu topluluğa (30.000.000-100.000.000 kişi) Dış Savunma Birimi, Devlet diyoruz. Bunlar da yılda bir defa Başkentin İl meydanında (Kurban Bayramı) Salatı ikame ederler/toplanırlar ve Devlet Başkanı onlara hitap eder, HUTBE okur. Bir devlette tek yerde ve tek cemaatle kılınır. İşte bir devletteki en büyük siyasi namaz budur. “İç güvenliğe bedenen katılan/ellezine amenu olanlara” ömründe bir defa buna iştirak etmek farzdır (UMRE). Mekke’deki hacıların toplantısı gibidir. Özel kıyafet gerekebilir.
1.000.000.000 kadar ailenin oluşturduğu topluluğa da (3.000.000.000-10.000.000.000 kişi) İnsanlık diyoruz. Bunlarda her yıl Mekke’de bir toplantı/Salat ikame ederler (HAC). Bütün insanlığı ilgilendiren konular müzakere edilir, siyasi ve ekonomik bağlantılar teati edilir ve bağlantılar, anlaşmalar yapılır ve ilan edilir. Ömründe bir kere (bütün insanlara) her devletin “ellezine amenu/savunma görevlilerine” farzdır. Özel kıyafet gerekir, özel kuralları vardır.
-Alabaş Koca, Namaz/Salat sadece bunun için mi vardır?
- Evlat, Namazın kişilere temin ettiği bireysel faydalar zaten herkes tarafından sayılmıştır. Ben onları saymadım, zaten sen de bilirsin onları. Ben sana, başkalarından duymayacağın sosyal yönünü bir parça anlattım. Bu anlattıklarım sana fikir vermek içindir. Salat’ın toplantı olduğunun delillerini, ona başkanlık eden başkanın davranışlarını söylemedim. Namaza bu gözle bakınca sen onları kendin de yakalarsın artık.
- Yine yaptın yapacağını. Alt-üst oldum ben. Bakalım arkadaşlar neler söyleyecek. Musa sabredememiş ya, sizin gibilere sabretmek gerçekten zormuş, Musa’ya hak verdim artık. Kal sağlıcakla. Biraz kendime gelince yine gelirim.
-Beklerim evlat, Allah ömür verdikçe biz buradayız.
Saygılarımla
Hüseyin Kayahan