Sam Adian'ın 2. makalesidir. Bu diğer makaleleri "kopyala-yağıştır" usulüyle yaptığım halde, yazarın kullandığı tablolar çıkmamaktadır ve satırlar kaymaktadır. Tabloları yeniden oluşturamadım ama, elimdem geldiğince orijinale bakarak, alt alta getirmeye çalıştım. H.K.
YATIRIM FONU veya KAMU SERMAYESI
KAVRAMLAR:
SADAKA:
Sıdk (كْنزُ)
Etimolojik anlamı ‘’özünde güçlü ve sağlam olmak’’ olan ‘’sıdk’’ kökünden türetilmiştir. söylemek, gerçeklik, hakikat, gerçek, sıdık, doğruluk, dürüstlük, rast ve doğru olmak
Sadaka (الصَّدَقَات)
Sadaka, dostça bağlılık, sadakat, ders notları, dökümantasyon, bildiriler, çalışma kağıtları,
SADAKA: “vergi” anlamında karşımıza çıkan bir kavramdır. (Tevbe 60), Kavramsal olarak, vatandaşlığın bağının doğrulanmasını ifade eder.
Tanım gereği, modern anlamda verginin harcama alanları ile aynı olan bir vergi türüdür.
Gönüllülük/beyan esasına bağlı olmakla birlikte zorunludur (Tevbe 103)
Sadaka, çeşitli yöntemlerle yerine getirilebilecek bir eylem olmakla birlikte, temelde “Vatandaşlık bağı”nın doğrulanması anlamında kullanılan bir kavramdır. Harcama yerleri bellidir ve modern anlamda, sosyal devletin gerekleri içindir. Yani vergidir. İsteğe bağlı değil, zorunludur.
Tevbe 103, “onların mallarından sadaka al” der. Emir kipiyle kullanılır. Muhatap ise “Müslim” yahut “mü’min” değil, doğrudan “Resul”dur. Yani kamu otoritesidir. Bu konuda kitapta herhangi bir boşluk bulunmamaktadır. Bu nedenle “zekat” kavramı ile aynı olduğunu düşünmek, metodolojik olarak mümkün olamdığı gibi, tanım itibariyle de mümkün değildir.
Fıkhın, “Zekat” başlığı altında belirlediği oranlar, tamamen “Sadaka” çerçevesinde uygulanabilecek oranlamalar olup, temel hedefi doğrudan bu vergiye muhatap olacak olanlar değil, devletin kendisidir.
ZEKAT:
Zekat (زَّكَاةَ)
artmak, nimet, bolluk ve bereket içnde olmak, yakışmak, büyümek, gelişmek, inkişaf etmek, arık olmak, zenginleşmek,
Etimolojik olarak “ZKY” kökünden türetilmiş bir kelime olup, “bir buğdayın büyüyerek başak vermesi” demektir.
Ez-zekat (الزَّكَاةَ)
Kamu sermayesi, çoğaltmak için ödeme
(Temizlemek, ıstılahi bir anlam olup, bu çalışmanın konusu değildir, kelimenin etimolojik anlamına da uygun değildir.)
ZEKAT: infak yani, bireysel tasarrufların bir araya getirilmesi ile elde edilmiş olan Yatırım/üretim sermayesi, kamu sermayesini ifade eden bir kavramdır. (Bakara 110, Rum 39 vd.)
Bu manada “kurumsal” bir uygulama ifade eder. Kelime anlamı itibariyle Zekat yoluyla verilen kredilerden gelir beklenmelidir.
“Mü’min”, “emin” kelimesinden masdardır. Güvenilir olan, emin olan anlamlarına gelir. Kitabi anlamda, bir şeyin bilgisine sahip olup, o bilgiyi kullanabilen, rasyonel delillere ve kanıtlara sahip olan anlamına gelir. Özetle “Uzman kimse” yi ifade eder.
“Zekat” kavramının mü’min olanlara hitaben “isim” formunda kullanılıyor olması nedeniyle, uzmanlık gerektiren bir iş olduğunu anlıyoruz. Bu bir “çoğaltma” kurumudur ve uzmanlık işidir.
Bireysel tasarrufların krediye dönüştürülmesi amacıyla oluşturulan uzman bir kurumu ifade eder. Bu kurum kamu yararı gözeterek hareket eder. Kar amaçlı değildir.
KENZ:
Kenz (كْنزُ)
Hazine, istif, gömü, altın, gümüş toplamak, yığmak, yere malı gömmek, saklamak, biriktirip yığmak, hazine yapmak, çok oldurmak, yere mızrağı dikmek, saplamak
KENZ: bir değer ifade eden mal veya paranın atıl durumda tutulması, saklanması, biriktirilerek işlevsiz hale getirilmesini ifade eden bir kavramdır. (Tevbe 34-35 vd)
Değer ifade eden bir şeyin dolaşımdan çekilmesi, atıl hale getirtilmesi, o değerin faydalarının ortadan kaldırılması anlamında kullanılan bir kavram olan “KENZ”, iktisadi anlamda paranın dolaşımda tutulmasını zorunlu kılar.
Yani hangi sebeple olursa olsun, para veya değer ifade eden bir şey, dolaşımdan çekilemez, ondan elde edilecek olan fayda ortadan kaldırılamaz.
INFAK:
Nfk (نفق)
Etimolojik olarak, “ölü hayvan” anlamına gelen bir ifadedir. Yani atıl olan, işe yaramayan şeydir.
İnfak (إنفاق)
Harcama, bir beklenti nedeniyle yapılan harcamaların tümü.
El-infak (الإنفاق)
Bireysel tasarruf, atıl olan mal veya paranın dolaşıma sunulması, Fayda üretir hale getirilmesi
INFAK: Bireysel tasarrufların, yani ihtiyaç fazlası kazancın belli bir amaç doğrultusunda kamu sermayesine katılmasını ifade eden kavramdır.
Infak edilen mal veya para, ölü değildir. Kelime kökeninden yola çıkarak yani “ölü hayvan”, gözden çıkarılmış, unutulmuş bir şey olmayıp, tam aksine, ölü olan şeyin canlandırılmasını ifade eder. Yani atıl olan şeyin verimli hale getirilmesini ifade eder. (sebe 30, bakara 261, bakara 272 vd.)
Nafaka kökünden türetilmiş olan bir kelime olan “infak”, bir fayda gözetilerek verilen şeydir.
Afv (عفو)
affetmek, bağışlamak, kapatmak, düşürmek, iskat etmek, iz silinmek, yok olmak, devenin kılı çok ve uzun olmakla dübrünü örtmek
El-Afv (العفو)
Pardon, Affetmek, Issız, Suyun saf olması, Ot ve kılın çoğalması
AFV: “infak” kavramının tanımı olarak karşımıza çıkar. Atıl olan kısmın infak edilmesini ifade eden bir kavramdır (Bakara 219)
“Değer” ifade eden şeyin “ıssız” kalan kısmı, yani işe yaramayan, tasarruf edilmiş olan kısmının infak edilmesini, yani mevduat fonuna aktarılmasını ifade eder.
AFV: Bir şeyin belirti ve eserini silme, yoketme. Düşürme, geçiverme. Geriye bırakıp vazgeçme.
Bu “fazla” anlamında kullanılan bir kelime değildir.Arapçada fazla anlamına gelen başka kelimeler vardır ve kitap zaten kullanmaktadır. Örneğin “kesir, ziyade vs. “ gibi. Malın fazlası veya paranın fazlası olmaz. Biriktirilmiş bile olsa o fazla değil bir birikimdir, yine bir değeri vardır ancak dolaşımda olmadığı için bir şey ifade etmemektedir. Silik, ıssız durumdadır.
Yani INFAK edilecek olan şey, “harcamalardan arta kalan şey değildir.” Çünkü harcamalar tasarruflardan artan kısımdan yapılır. Dolayısıyla “tasarruf” temel hedef olarak karşımıza çıkar.
KARZ:
Karz (قَرْضً)
Ödünç verilen mal veya para, kredi
KARZ: kurumsal kredileşmeyi ifade eden bir kavram olarak karşımıza çıkar. Kamu sermayesinden (Zekat) kullandırılan krediye “karz” denir.
“yukridu” = Ödünç (lend)
“kardan hasenen” = Yararlı kredi / Good loan
“yakbidu ve yebsutu” = tutmak ve basitleştirmek, / Arrested and simplifies
“li yerbuve” = Fazla için / fazla (for more then, over) (Rum 39)
“fî emvâlin” = Fonlar / fonların çoğalması / para (in funds) (Rum 39)
“fe lâ yerbû indallâh” = O’nda artırmaz / Kamu fonlarını çoğaltmaz (no increase with god) (Rum 39)
“Yemhaku” = Küf,ykım, Afet, / blight, destroy (Bakara 276)
“yurbî” = Yükseltmek, Eğitimli, Eğitim görmüş, yetişmiş (Bakara 276)
“Sadakat” = Hayır kurumu / Charity (Bakara 276)
“esîm” = Yalanlar, Çirkin, göze batan / Falsehoods, Flagrant (Bakara 276)
(Bakara 276 ya dayanılarak, kredilerin tamamı “risk sigortası” adı altında güvence altına alınmalıdır. Yani kredi vermek vardır ama krediyi batırmak yoktur)
Karz, kamusal kredi niteliğinde olmakla birlikte, denetimli bir kredi sistemidir. Verilen kredi aynı zamanda fonlama yöntemi ile sigortalanmalı ve olası zararlar bu fondan karşılanmalıdır. Yani Kamu sermayesinden kullandırılan kredi, o kredinin oluşmasını sağlayan “infak” sahiplerinin hakkıdır. Dolayısıyla kamu bu hakkı ortadan kaldıramaz. Bu nedenle olası zararları oluşturacağı bir “fon” ile karşılamak, ancak zararın oluşmasına izin vermemekle yükümlüdür.
Karz, “çoğaltmak amacıyla verilen kredi” (Bakara 245 vd.) olarak tanımlanan bir kavramdır. Karşılıksız verilen bir şey olmayıp, verilen şeyin çoğaltılması, ondan fayda elde edilmesi öngörülür. Borçlar hukuku kapsamında Bakara 282’de ifade edilen temel prensiplere sahip olması nedeniyle kayıt altına alınması gereken bir işlemdir.
Bakara 276’ya göre ise, “karz” verilen kurum, “kar” amaçlı değil, kamu yararı gözeten bir kurumdur. (Zekat müessesesi)
Allah’a borç verilemez. Ancak doğal olan “kamu” ya borç vermektir. Eğer bir “borç” söz konusu ise, geri alınması kaçınılmaz olur, çünkü borçlar hukuku da yine kur’an da tanımlanmıştır. Aynı şekilde Eğer bir borç, “artırmak-çoğaltmak” amacıyla veriliyor ise, buradan gelir elde edilecek demektir.
Yani infak edilen şey karşılıksız değildir. Burada geleneksel fıkhın hatası vardır. Kitabın “Hayr” olarak nitelendirdiği harcama türü ile, Sadaka ve Zekat karıştırılmıştır. Belki tarım toplumu koşullarında bu kavramların anlamlandırılamamış olmasından kaynaklanmış olabilir ancak günümüz koşullarında bu kavramların anlamı bellidir ve uygulama alanları da bellidir.
RIBA - FAIZ:
FAIZ:
فائز : Kazanan, üstün, galip, elde eden, kurtulan
فَائض : Fazla, fazlalık, artı, dışı, artan, taşan, artık, artış, taşkın, ziyade, fazla, üretim fazlası, dopdolu
Faiz, iktisadi anlamda “bor verilen paraya eklenen fazlalık” olarak anlaşılabilecek bir tanıma sahiptir. Bu manada semitik bir kelime olan “FYZ” kelimesinden türetilen “Faiz” yaklaşık olarak bu anlamı karşılamakla birlikte kitapta kullanılan bir kavram değildir. Gerek kök itibariyle ve gerekse türemiş hali kitapta yoktur. Ancak, kitabın kullandığı ve “FVZ” kökünden türeyen “FAIZ” çok farklı bir anlam ihtiva etmekte olup, kitabın çokça kullandığı bir kelimedir.
Genel olarak FYZ kökünden türemiş olan “Faiz” kavramının yerine “RIBA” kavramının kullanıldığı iddia edilmekle birlikte, kitabın ortaya koyduğu tanım sebebiyle “yerine” kullanıldığı iddiaları asılsız kalmaktadır.
Riba’nın tanımları arasında yer alan “Ad’afen Muda’afeh” ( مصاعفةً أضعافاً) Kavramı, günümüzde bir forex uygulaması olarak kullanılan “EMA - Exponential Moving Average “ Tam olarak karşılığıdır.
EMA : A type of moving average that is similar to a simple moving average, except that more weight is given to the latest data. The exponential moving average is also known as "exponentially weighted moving average".
Genel olarak ve özetle “bir şeyin veya paranın dönem içindeki üssel değişim ortalaması”nı ifade eden bu kavram, yatırımın ortalama kazancına esas alınmaktadır.
Ad’afen Muda’afeh kavramının Sözlüksel karşılığı “üssel çoğalma, exponentially” anlamını taşır. Kelimenin gramatik yapısına bakılacak olursa “çoğul” formundadır. Bunun anlamı, üç veya daha fazla, yani bir şeyin üç katı veya daha fazlası olmasını zorunlu kılar. Çünkü Arapçada çoğul olan kelimeler asgari üç ifade eder. Çünkü ikil ifade için ayrı kelime zaten mevcuttur.
Buna göre, bir mal veya değerin, dönem içindeki ortalama değerinin üç katı veya daha fazlası “riba” sınırları içine girer. Bu oranda faiz uygulaması olmadığı gibi, böyle bir karlılık da söz konusu değildir. Riba ve alışveriş karşılaştırılırken, birinin çoğaltmaya yönelik, diğerinin ise tüketici olması nedeniyle karşılaştırılamaz olduğu ifade edilmektedir.
Eğer Faiz ile Riba aynı şey olsaydı, alışverişte uygulanan ve “fazlalık” olarak değerlendirilebilecek “kar” uygulamalarının meşru kabul edilmesi mümkün olmazdı. Çünkü, “riba” için belirlenmiş olan “dönemsel ortalama değerinin üç katı” asgari sınır olup, bu aynı zamanda “kar haddi”nin de sınırıdır. Yani alışverişin türü ne olursa olsun, “Kar” olarak değerlendirilebileek fazlalık, maliyetinin üç katını aşamaz.
Geleneğin ortaya koyduğu ve yasaklandığı varsayılan “faiz” kavramı üzerinde bir ittifak söz konusu olmadığı gibi, çeşitli mezheplerde bu uygulamanın bazı koşullarda esnetilebileceği de ifade edilmektedir. Eğer “riba” ile aynı içerikte kabul edilmiş olsaydı, herhangi bir esnekliğin söz konusu olması düşünülemezdi. Çünkü “RIBA” kesin olarak yasaklanmış, hiçbir koşulda esnetilmesi mümkün olmayan bir eylemdir.
Öyleyse riba nedir?
Riba (رِّبَا)
Yüksek yer, tepe, yerden yüksek olan yer, tepe, bayır, yokuş, yüksek yer, artan, taşan, ziyade taşkın, üremek, ziyade arttırmak, çok fazla olmak
Er-Riba (الرِّبَا)
Usury, tefecilik, murabaha
RIBA: Borç olan para veya malın, dönem içerisindeki ortalama değerinin üç katı veya yukası miktarındaki ilavesine denir. (Al-i İmran 130 vd.) Yani: Borç olarak verilen bir malın veya paranın, dönem içerisindeki ortalama değerinin misline (üç katı veya fazlası) RIBA denir.
Faiz kavramından farklıdır, Zaman tercihi, nakit tercihi, gelecekteki mal tercihi vs. gibi açıklamalar yapılmakla birlikte, genel olarak faiz, sermaye üzerindeki farklılığı ifade eden bir anlam taşımaktadır. Ekonomistler “niçin faiz alınır” sorusuna tutarlı bir cevap bulamamakla birlikte, faizin borç alınan paraya katılan miktar olduğu noktasında birleşmektedirler. Genel olarak eklenen “makul bir miktar” olarak açıklanmakta ve algılanmaktadır ancak bu “makul miktar” ın sınırları üzerinde de bir görüş birliği yoktur.
Riba kavramının sınırları kesin olarak belirlenmiş olması ve mala katılan fazla değil de, borç verilen parayı haksız bir şekilde artırmak olarak açıklanabilecek ve kavramsal olarak “tefecilik” olarak anlaşılabilecek bir kavramdır ve Faiz kavramından tümüyle farklıdır.
Kavramları şu şekilde özetlemek mümkündür:
“riba” = Kurumsal Tefecilik. (Al-I imran 130)
“ad’afen” = Exponentially, many times over. multiple / Üssel (Al-I imran 130)
“mudaafe” = Doubling, double / misli, katı, çift (Al-I imran 130)
Dönem içerisinde meydana gelen artış ve eksilmeleri değerlendiren bir yöntemdir. (Eponential Moving Average : Üssel Hareketli Ortalama – Bileşik Fiyat Endeksi veya Değer göstergesi) Bir çeşit hareketli ortalama yöntemi. Bu hareket pozitif olabileceği gibi negatif te olabilir. Yani hem yukarı doğru katlanma olabilir hem de aşağı doğru katlanma olabilir “Ad’afen” çoğul kullanılması nedeniyle, “en az üç katı” olarakdeğerlendirilmelidir.
“zerû” = Bırakmak, vazgeçmek (Bakara 278)
“mâ bakiye” = Kalan bölüm, geriye kalan (Bakara 278)
Tarihsel anlamıyla Riba, Mekkeli zenginlerin, herhangi bir sebeple borç verdikleri kimselerin borçlarını zamanında ödeyememeleri durumunda, onlara ağır şartlar getirmeleri ve borçlunun hayat boyu ödemeye mahkum edildiği bir uygulamanın adıdır. Modern anlamda “Tefecilik”tir.
Bu uygulamanın arap toplumunda, kan dökülmesine neden olduğu da bilinen bir vakıadır. Günümüzde “Temettü” uygulamalarının “riba” kavramına yaklaştığını veya aştığını söylemek mümkün olmakla birlikte “faiz” uygulamalarının bu anlamı karşılamadığı açıktır. Eğer “temettü” tekrar eden bir uygulama olsaydı, bu durumda kesinlikle “riba”dır denilebilirdi. Ancak bazı uygulamalarda, borçlunun ödeme zorluğuna düşmesi ile birlikte, gerek temettü uygulamalarının ve gerekse borcunun faizlendirilmesine yönelik “aşırı”lıkların gözlendiği de bilinmektedir.
Her halükarda, “riba” nın “faiz” ile aynı olduğunu söylemek, kur’an açısından mümkün değildir. Gerek kavramların zaten kullanılıyor oluşu, gerekse, tanımların ve sınırların kesin olarak belirleniyor olması, Faiz kavramından ayrılmasını zorunlu kılmaktadır. Elbette alışveriş veya “kar” meşru olmakla birlikte, paranın da bir “emtia” olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Bey’u (بَيْعُ)
Satış, gelir, alışveriş, peşin satış
El-bey’u (الْبَيْعُ)
Ticaret, alışveriş
Bey’u: Ticaret anlamında kullanılan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. (Bakara 275 vd)
Bu kavram ile ilgili olarak “yüksek kar haddi” sorunu tartışılması gereken bir konudur. Çünkü Riba’nın başladığı yerde “Kar” sona erer. Dolayısıyla bu manada bir sınırlama zorunludur.
(Bu konu daha önce sitenizde çeşitli vesilelerle yayınlamış olduğumuz makalelerle birlikte de değerlendirilebilir. Bazı noktalarda görüşlerimiz değişmiş olmakla birlikte genel çerçevesi itibariyle aynı noktada oldğumuzu söyleyebiliriz)
Saygılar