04.08.2013
KEVSER
إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ (1)
فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ (2)
إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْأَبْتَرُ (3)
Doğrusu sana pek çok nimet vermişizdir.[1]
Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes.[2]
Doğrusu adı sanı ortadan kalkacak olan, sana kin tutan kimsedir.[3]
Kuranın bu en kısa suresi ilginçtir. Son ayetindeki “ebter” sözcüğünden hareketle sureyi Hz Peygambere hasretmişlerdir. Surenin nerede indiği hakkında rivayetler farklıdır. Bazıları Mekkede, bazıları Medinede, bazıları surenin iki kere, bazısı surenin besleme ile beraber, bazısı da Hudeybiyede indiğini söylemiştir.
Kevser, kesret kökündendir ama bu her türlü kesret, yani çokluktan farklıdır… Başka yerlerde peygamberlere ilim, hikmet, fazilet, zenginlik, güç, vb pek çok artılar verildiği ifade edilmektedir. Kevser sadece burada geçmekte ve muhatabı da “KE”, yani SEN/SANA olarak geçmektedir. Bazıları “ke” zamirini sadece peygambere tahsis ederlerken, Akevler bu zamiri Kurana muhatap olan en başta Hz. Peygamber ve sonra herkes olarak anlar.
Hepimiz malımızı çoğaltmak, neslimizi çoğaltmak, gücümüzü çoğaltmak ile uğraşırız. Bazımız bunların birini, bazılarını birkaçını belli bir ölçüye kadar elde ederiz. Bunların hepsi “kesret” ile ifade edilebilecek büyüklüklerdir. Kevser bunlardan farklıdır ve bunların üstündedir. Bir devlet başkanı düşünün, bir mücadele ve süreçin sonunda başkan olmuştur. Başkan olduktan sonra o artık bütün topluluğun, tüm ülkenin başkanıdır. Tüm ülke onun mülkü, tüm vatandaşlarda onun evlatları haline gelir. İŞTE KEVSER BUDUR. Bundan daha büyük zenginlik yoktur.
Bu merhaleye ulaşan kişiye/başkana RABBİ İÇİN/kendi beldesi için SALYETMESİ/Namaz kılması/TOPLANTI YAPMASI; NAHRETMESİ/kurban kesmesi/ZİYAFET ÇEKMESİ gerekir, bu emredilmiştir. BANA GÖRE “ALLAH” LAFZI “GENEL/MERKEZİ YÖNETİMLERİ”, “RABB” İSE “YEREL YÖNETİMLERİ” İFADE EDER. Nahrdan kasıt, et ürünlerinin en kıymetli yiyecek olmasıdır. Bu, ikramın sıradan olmaması gerektiğine işaret eder. O topluluğun örfüne göre kıymetli sayılan yiyecekler ikram edilmelidir. Bu şölenin bedeli bütçeden/örtülü ödenekten karşılanmalı, asla herhangi bir gruptan veya kişiden alınmamalıdır.
Bu şölen yıldönümlerinde de tekrar edilebilir mi, diğer ayetlere bakmak lazımdır. Hz. İsa, şu “3 günde selam/şölen/şenlik vardır” diyor: Doğum günü, ölüm günü ve yeniden diriliş gününde/“hayy olarak baas yevminde”. Yeni çocuk doğduğunda “velime” ziyafeti sünnettir. Peygamberin yakınlarının ölümünden sonra yemek verip vermediğini doğrusu bilmiyorum. Hepimiz aynı anda dirileceğimize göre, İsanın diriliş günü bizim de diriliş günümüz olur ve biz de şölen düzenleyeceğiz demektir. Bu şölenin olayı takiben bir kere olması kesin görünüyor da, yıl dönümlerinde de tekrar edilebilir mi, bilmiyorum. Fakat önüne geçilemez bir şekilde, bizler ne kadar karşı çıkarsak çıkalım, doğum günleri inançlı, inançsız tüm dünyada kutlanmaktadır. Ölüm günleri de öyledir.
Buna kıyasla her türlü sosyal ve ekonomik başkanlıklara seçilenlerin toplantı yapması ve şölen vermesi doğru olabilir. Zaten bütün dünyada uygulama buna benzemektedir. Seçimin akşamı veya ertesi günü kutlama yemeği yenmektedir.
“ŞAANEKE”/seni şan eden/seni afişe eden/ yeren diye vasıflananlar da bu seçim yarışında muhalefette kalanlar olsa gerektir. O, “EBTER”/daha beter/senden kötü durumdadır diye ifade edilmektedir. Bu beterliği, soyu tükenme deyip geçiştirmeden, sosyolojik olarak tanımlamak gerekir. Kamu Şölenine davet edilmemek yeteri kadar beter bir durum mudur acaba? Yoksa başka bir statü mü gereklidir?
Bu bakış açısıyla, ayetin Hz Peygamber özelinde, Medinede, sözleşmeyi müteakip, Medine Şehir Devletinin başkanı olarak tanınmasından sonra indiği söylenebilir. Ve/veya (Hudeybiyeden ziyade), Mekkenin fethinden sonra tüm Hicazın devlet başkanı olmasından sonra indiği söylenebilir. Böylece, Medine döneminde ama mekan olarak Mekkede inmiş olabilir. Özeli bizi çok da ilgilendirmez ama olayın mantığı ilgilendirir.
Saygılarımla.
H.Kayahan