Hüseyin Kayahan
HARUT ve MARUT, FİRİDİN ve RASYONALİZM
25.03.2012
10125 Okunma, 11 Yorum

HARUT ve MARUT, FİRİDİN ve RASYONALİZM

 

Önce özel:

 

Sayın Dr. Mete Firidine hayranım ve seviyorum. Kendisine teşekkür ederim. Benim sularımda dolaşıyor. Yani benim çok sevdiğim konular etrafından tespitler yapıp, yorumlar yapıyor. Vakit bulamadığım için katkıda bulunamıyordum. Madem ki Sam arkadaşın vesilesi ile yazmaya başladık, artık Mete beye de biraz dokunduralım yani Bağı bağbansız görüp, destursuz girmek olmaz değil mi??? Tabi bunlar şaka ve muhabbeti arttırmak için söylüyorum. İlginç keşifleri için onu tebrik ediyor, devamını diliyor ve aklını dizginleyen bütün kabullerden kurtulmasını salık veriyorum. Sam’ın dediği gibi aklı bir kere serbest bıraktın mı, onu durdurmak artık imkânsızdır.

 

İlginç ilhamlar alıyor ama rasyonalist yorumlardan kaçınıyor. Harut ve Marut ile Babil, Melik kelimesi etrafındaki yakaladıkları muhteşem ve tam isabet ama Şeytan, Kafir, Küfür, Meri ve Zevcihi ve Fitne kelimelerini yakalamayınca yorum tamamen klasik ekoldeki gibi sihir yapma, büyü yapma, karı kocanın arasını bozma gibi; adeta, dam başında saksağan…” versiyonu olmuş. Bütün okuyucu ve yazarlardan istirhamım; benim yazılarımda da olduğu gibi, zaman zaman maksadı aşan kelimeler olabilir. Bunları edebiyattaki mübalağa/vurgulama unsurları olarak kabul ediniz. Dikkat çekmek için söylenmiş kabul ediniz. Fikirleri tartışalım, sahiplerini değil.

 

Sonra genel:

 

Mete beyin makalesinin üstünden 1,5-2 ay geçtiği için, belki kimse geçmiş makaleleri okumaz endişesi ile, yorumumu ayrı bir makale şeklinde ama kısa yazmaya çalışacağım. Ayetin Tamamını analitik olarak yorumlamak çok zaman ister. Ne yazık ki benim yazı yazma hızım saate yarım sayfa kadardır, o da konunun bütün unsurları önümde hazırsa.

 

Süleyman peygamberle beraber daha çok geçen şeytan, cin, gavvas ve benzeri kelimeleri oldum olası klasik anlayış içinde yorumlayamamışımdır. Yeterli ilmim ve araştırmam da ki bunlar için ciddi vakit gerekiyor- olmadığı için varsayımlarım olsa da sistematik bir şekillendirme yapamıyordum. Benim de buna benzer şekilde Habil ve Kabil ile ilgili hem yazılmış bir makalem, hem de Erginlik teorisi içinde yorumlarım vardır.

 

İlk yerleşik medeniyet Sümerde ortaya çıkmıştır. Göçebe toplumunda hukuk başka, yerleşik toplumda hukuk kuralları başkadır. Yaklaşık 10.000 sene önce göçer kurallarını bırakmak istemeyen topluluk, Nuh Tufanı ile cezalandırılmış ve ondan sonra yerleşik hayatın hukuku gelişmiştir. Mesela ilk anda size tuhaf gelebilir ama bana göre Suhuf-u İbrahim, Hammurabi kanunlarında vardır. Zira oradaki şekil yazısıdır ve soldan sağa okuyanlar aynı şekli “İbrahim/Abraham olarak, sağdan sola doğru okuyanlar da aynı şekli Hammurabi olarak okuyabilirler. İkisindeki harfler aynıdır. Eğer böyle ise Allah’ın Kuranda Suhuf-u İbrahim ve Musa…” demesi anlaşılabilir. Musanın sahifelerini Tevrat olarak buluyoruz. (Bozuk veya eksik olsa da.) ama İbrahimin sahifeleri nerededir? Bulunamayacaksa niçin zikredilmiş olsun? Tercümelerde eksik bilgi veya kasıttan dolayı hoşumuza gitmeyen ifadeler olabilir. Bugünkü Tevratta da böyle ifadeler vardır. Müstehcen ifadeler, ensest ilişkiler anlatılmaktadır. Bunların tahrifatlarla oluştuğunu kabul eder, geçeriz. Zira, Kuran’ı muhafaza edeceğini sahibi söylüyor ama eski kitapları için böyle bir söz vermemiştir. İbrahimin sahifeleri/Hammurabi Kanunlarını da böyle tahrif edilmiş metinlerden sayarız. Ele geçen tabletler ilk nüsha mıdır, hangi katip tarafından kaçıncı çoğaltılışıdır, resmi veya özel bir kopya mıdır,  katip hataları veya tercüme hataları var mıdır ben bilmiyorum.

 

Gelelim olayımıza

 

Bugün ehlileştirilmiş olarak istifade ettiğimiz bitki ve hayvanların çoğu ortalama olarak 5000 ile 10000 yıl öncesi dönemde elde edilmiş hâsılalardır. İlk yabani buğday ziraatı Torosların güney yamaçlarında 10000 yıl önce başlamıştır. Kendiliğinden tabiatta var olan bu bitki insanlar tarafından ekilmeye başlanmıştır. Babil dolaylarında ise (bi harfini kullanmış, fi, li, ala kullanmamış) bu türler kültüre alınmıştır. Hem de 20. yüzyılda yaptığımız gibi. Kuran’ın anlattığı budur. Buna “ÇAPRAZ DÖLLEME/SHUTTLE BREEDING VE GERİ MELEZLEME  deniyor kısaca. Bu konuda adı Dünyayı Doyuran Adama çıkmış olan ve 1970 yılı Nobel Barış Ödülüne layık görülen Norman Borlaugun hikayesini ve buğday bitkisinde yaptığı çapraz döllenmeyi, Bilim ve Teknik dergisinin Kasım/2011 sayısında okuyabilirsiniz. Belki bu konuda makalenin yazarı Bahri Karaçay’ın www.bahrikaracay/blog adresi de faydalı olabilir.

 

Çapraz dölleme kısaca şöyledir: Bir ürün erkek ve dişilerini (Kuran’ın ifadesi ile Meri ve zevcihi) birbirinden ayıracaksınız. Birbirleri ile döllenmelerine müsaade etmeyeceksiniz. Eğer dişilik ve erkeklik buğday gibi aynı ürün üzerindeyse; çaprazlamada kullanılacak ilk bitkinin çiçeklerinin üst yarısını makasla kesip, polen üretmeye başlamamış olan erkek organlar koparılıp atılır, dişi organına dokunulmaz. Rüzgârla döllenmemesi için bir torbayla kapatılır. Çaprazlama yapılacak ve vasıfları ilkinden farklı olan diğer bitkinin çiçeklerindeki olgunlaşan erkeklik sporları ilkinin üstüne konur ve tekrar kapatılır ve döllenme olması için sallanır ve birbirini tanımayan bu çift döllendirilmiş olur. Bu işlem istenen tür özellikleri alınıncaya kadar defalarca tekrar edilir. Borlaug bu işlemi 1944-1963 arasında Meksikada uygulamış, her ortama ve iklime dayanıklı ve verimi 10 kat arttırılmış tür elde etmiştir. Ülkemizde de bu buğday Konya ovasında yetiştirilmiştir. Meksikada birbirinden 1300km uzaktaki türleri çapraza almış, dayanıklı, verimi arttırılmış türü bulmuş ama boyları çok uzun olduğu için hasat yapılamamıştır. Bunun çözümünü de verimi düşük ama cüce Japon buğdayını geri melezleyerek altıncı kuşakta özelliklerinin %99dan fazlasını yeni üre aktarmayı başarmıştır. Bunu affına sığınarak- Mete beyin karı ve kocanın arasını ayırarak yapmıştı…

 

Bu iki melek; Irk ıslahını bilen ve bunun ancak ırkları eşlerinden/kendinden izole ederek ve tamamen yabancılarla eşleştirerek olacağını bulmuşlardı, ya da onlara öğretilmişti de diyebilirsiniz. Bitki için de hayvan için yöntem aynıdır. Oralarda makam ve mevki sahibi insanlar olabilir. Mesela Hayvancılık bakanı ve Tarım bakanı veya genel müdürü gibi. Ya da özel sektörden mal ve servet sahibi iki girişimci de olabilir ve çiftlikleri ve laboratuarları olabilir. Gözle görülmeyen melekler değildir bunlar. Kullandıkları yöntemler ise sihir kelimesi ile ifade edilmiş ve Mete bey de bunu seher, aydınlanma, yenilik şeklinde zaten yorumlamıştır.

 

Gelelim Süleyman’ın KÜFRÜNE Mete bey kafir kelimesini lügatte arasaydı karşılıklarının arasında ve ilk sırada “ÇİFTÇİ” kelimesini görecekti. Kuranda gökten yağmur yağar ve onunla KAFİRLER ferahlanırlar diyor. Buradaki kafirler, müttefekun aleyh çiftçilerdir. Yağmura en çok (sulu tarımın olmadığı yerlerde) çiftçiler sevinir Yağmur olmazsa çift ekilmez, ekin de büyümez. Bu kelimenin etimolojik manasıyla, çiftçinin tohumu koyup, üstünü örtmesinden dolayı, bir gerçeği kapatıp, yok saymak küfretmek olarak kabul edilmiştir. Süleyman peygamber çiftçi değildi. Belki İsrail oğullarının pek çoğu gibi hayvancılıkla uğraşıyordu. Zira onun atlarından ve kuşlarından bahsedilmektedir. Ve bu konu ayrı bir makale konusudur, inşallah Allah yazmayı nasip eder. Şeytan kelimesi de böyledir ve klasik anlamda sadece günaha vesile olan varlık anlamında değildir burada. Mesela Dünya semasını mesabih ile ziynetlendirdik ve onu . Şeytanlardan muhafaza ettik dediğinde mesabihten kasıt, iyonosfer ve şeytanlardan kasıt Mor ötesi ışınımlardır. Zira hem şeytan/yılan hem de ışık sinüsoidal dalga şeklinde ilerler. Kuran aynı manada iki kelime kullanmaz ama bir kelimeyi pek mana da kullanabilir.

 

Ayetin tamamına bu gözle tekrar bu gözle bakmanızı rica ederim. Diğer kısımları bu yorumlarla çelişiyor gibi görünüyorsa tekrar inceleyelim.

 

Selamlar.

 

Hüseyin Kayahan

(Aynı sularda yelken açmış bir yoldaşınız)

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
25.03.2012
05:38

HÜSEYİN kardeş,

Dr. Mete kardeşimiz ile ilgili güzel görüşlerine aynen katılıyorum...

"SENİ ÖZLEDİK" DERKEN ELBETTE BU YAZILARINI ÖZLEMİŞTİK...

sabah namazına kalktım, namazdan sonra makaleni keyifle okudum...

yine engin ufuklarda gezdirdin bizi...

makalelerini bekliyoruz dizi dizi...

aaa...

şiir gibi oldu!..

ALLAH razı olsun...

selam ve dua ile...

tekrar hoşgeldin...

kardeşin reşad

Mete Firidin
25.03.2012
10:34

Hüseyin abi sana bunun daha ayrıntılarını açıklarım . Ama burada olmaz . Milletin kafası iyice karışır.

Bilgisayar var. Onu çalıştıran program var. Program virusları var. Bilgisayar somut bir şey. Fakat program virusları soyut bir şey ,ama var. ve etkin birşey. Mesela bluetooth veya wireles ile görüntüler. bilgiler ve hatta değişik davranışlara sebep olabilen virus programları gönderebilirsiniz. Birinin bilgisayarını karıştırabilirsiniz. İşte bunun gibi etkiler bulunduğumuz evrende de mevcuttur. Hatta bunlar bir tür canlılardır.

Benim anladığım Süleyman peygamber hadisesinde birtakım insanlar vardır. Bu insanlar bir bilgisayarın Virus taşıması gibi virus taşıyan insanlardır. Yani bozucu etkiye sahip şeytanlardır. Taşıdıkları virus programı sayesinde sayesinde normal insanların yapabilecek oldukları işleri daha kolay yapabilirler. Mesela kızıl ötesi ışın kullanımı gibi duvarın tam düz olmasını hesaplayabilirler. Bu insanların özellikle biblos şehrinden olduklarını biliyoruz. bu şehrin özelliğini sana sonra gösteririm. Bu insanlar bir anlamda cinlenmiş yani hibrit insanlardır. yani şeytandırlar. şeytan bozan, yıkan demektir.

Gelelim hamurabi kanunlarına ve ibrahimin sifelerine . Hz. İbrahim M.Ö 3000 lerde yaşamıştır. elimizde bulunan tarihi belgeler bunu göstermektedir. İkincisi Hz. Musa M.Ö 1600-1700 yılları arasında yaşamıştır. Hamurabi kanunları Tevrattan sonradır. Tevrattan esinlenmiştir. İbrahimin saifeleri Muhtemelen tevratın genesis yani yaratılış bölümündedir.

Harut ve Marut Muhtemelen Sümerin Enlil ve Enki sidir. İkisi hem kentleşme yani medeniyet ve ileri tarım ve hayvancılığı öğrettiği gibi bilinmeyen bir çok şeyi de yani sihride öğretmiştir. Bunların bir çoğu günümüzde bilinmektedir. Mesela çiftleri ayırmak veya birleştirmek için kullanılan "feromonlar" gibi ama başka birçok bilinmeyen

"büyü" halen vardır. İnşallah bir gün hala bilinmeyen olarak kalan "büyü" kısmıda insanlar tarafından çözülecek ve sihir değilde "bilimsel "olarak bilinecek ve "büyü, sihir" özelliğini yitirecektir. Allah bilir belki İnsanlar bir gün Cinleri

kendi bilimsel amaçları için bilisel olarak kullanacaklardır.

Şu anda bildiklerimizle yorum yaparken aslında bilinmeyenin çok çok daha fazla olduğunu unutmamamız gerekir.

Kuranın bütün anlatımını bu günkü bilgilerimize sığdırmak mümkün değildir. Hatta bir kişi bugün mevcut olan bilginin de tamamına sahip olmadığı düşünülürse bunu daha iyi anlarız.

Mete Firidin
25.03.2012
10:41

Rasyonalist olmak bilmediğini de bilmektir.

Mete Firidin
25.03.2012
18:09

hamurabi kanunları:The Code of Hammurabi is a well-preserved Babylonian law code, dating back to about 1772 BC.

(a). Introducing Artapanus. A second item of Interest from Egypt concerns the pharaoh of the Exodus and related matters. From the foregoing analysis, the date for the entry into Canaan by the Children of Israel under Joshua was determined as 1545 BC ± 6 years. We have seen how this is in good accord with archaeology that records the destruction of all the key Canaanite cities at the close of the Middle Bronze II C, which is usually dated as around 1550 BC. This places the Exodus from Egypt under Moses as 1585 BC ± 6 years. Accordingly, this means that Moses was born eighty years earlier in 1665 BC and fled Egypt at the age of 40 in 1625 BC. These dates bring us into the close of the Middle Kingdom, namely the 13th Dynasty and the chaos that introduced the 2nd Intermediate Period and the rule of the Hyksos. With these dates and facts in mind, let us now look at some secular records. In doing so we recall that all the early 12th Dynasty dates are fixed precisely, but there is some error in those of the 13th Dynasty (see 'Atlas of Ancient Egypt', op. cit., p. 36). The great Library at Alexandria in Egypt that was founded by Ptolemy I would have held all the relevant historical records needed for this investigation. It is unfortunate that this entire collection of important data from around the ancient world, as well as from Egypt, was destroyed in a disastrous fire. Nevertheless, these records were available to the Jewish historian Artapanus whose works date from the 3rd century BC, and some portions of Artapanus' writings still are extant. He gives us some important information. (b). Enter Pharaoh Sobekhotep IV And Prince Mousos Artapanus wrote that Pharaoh Palmanothes was ruling when Moses was born. His daughter Merris (meaning 'Beloved') adopted a Hebrew child whom she called Mousos that became a Prince. Artapanus states that Merris married Pharaoh Khenephres, a Greek translation of the word Kha'neferre which means 'Ra's glory shines on the horizon'. The personal name for this Pharaoh was Sobekhotep IV. Sobek was a crocodile-headed god of the Egyptians, and Sobekhotep means 'Sobek is satisfied'. This Pharaoh was the 24th ruler of the 13th Dynasty in the Middle Kingdom. This is an interesting record from Artapanus. A Pharaoh in the mid to late 13th Dynasty is what the chronology presented above would suggest. But there are two things that make this a more positive identification of the Pharaoh to whom Moses (Mousos) was a prince. First, the only other record of a Kaneferra is a mention of this name on an isolated fragment from the 10th Dynasty, and there is no other evidence for this particular king. In any case this is far too early, being in the Old Kingdom. There is certainly no other Pharaoh with the throne-name Kha'neferre in the Middle Kingdom, let alone in the 13th Dynasty: it is unique. However, there is a second point of key interest. Artapanus writes that this Pharaoh appointed Prince Mousos to administer the land on his behalf. Even more importantly, Artapanus states that Prince Mousos led a military campaign against the Ethiopians to extend the frontiers of the Egyptian Empire into Upper Nubia. The records available to us reveal that, of all the Pharaohs of the 13th Dynasty, Kha'neferre was the only one to launch such an expedition. Indeed, a stela in the British Museum tells of this 13th Dynasty Campaign into Nubia in Kha'neferre's reign. The identification is therefore certain. Artapanus knew what he was writing about. The outcome of the Campaign was interesting. According to Artapanus' understanding of ancient sources, Mousos was victorious against the Nubians. He extended Kha'neferre's jurisdiction at least 200 kilometers further south than any other 12th or 13th Dynasty ruler. This fact caused Egyptologist J. H. Breasted to label Kha'neferre (Sobekhotep IV) as the greatest Pharaoh of that era. At Kerma, beyond the 3rd Cataract of the Nile, a governor's residence was established to administer the province with a statue of Kha'neferre outside. Artapanus concludes his account by saying that this victory brought Mousos such popularity that Kha'neferre became jealous and forced Mousos to flee to Arabia. Then, after Kha'neferre was dead, Mousos returned to lead the Israelites out of Egypt. (c.). A Historical Cross-check As the historical details are all correct as far as we have them, we can only conclude that Artapanus is correct about Mousos as well. This point can be partly cross-checked. Around 300 AD in a work called 'Evangelicae Preparationis' the Christian historian Eusebius quoted from this account by Artapanus, as did Clement in his 'Stromata'. Even more importantly, the Jewish historian Josephus in 'Antiquities of the Jews' confirms the story of Kha'neferre and Mousos with the Upper Nubian War from other ancient sources, thereby giving it unusual authority. This tends to confirm the conclusion we arrived at from Biblical dating that Moses (Mousos) was a 13th Dynasty figure, and the Exodus must have occurred towards the close of that Dynasty. (d). The Writings Of Ipuwer Given this identification of the period that Moses operated in, it is possible to extend the analysis somewhat to cover other aspects of the topic. One point is clear already from history. The 13th Dynasty ended in a period of turmoil that closed the Middle Kingdom and led to the 2nd Intermediate Period. It is precisely from this setting that we have an important Egyptian document that is still available for examination in Leiden in the Netherlands. It is called the 'Ipuwer Papyrus'. Incredibly, this document provides support for the Plagues at the time of the Exodus under Moses. Some of these may be of interest: The Plague of blood in Exodus 7:20 - 21 is paralleled by 'Plague is throughout the land. Blood is everywhere. ... The river is blood.' (Ipuwer 2:5 - 6, 10). The Plague of fire with hail in Exodus 9:23 - 24 has its counterpart in Ipuwer 2:10 where we find the comment 'Forsooth, gates, columns and walls are consumed by the fire.' This Plague also destroyed the flax and barley (Exodus 9:31). Ipuwer comments (5:12 and 6:3) that 'The land is given over to weariness like the cutting of flax. ... Forsooth, grain has perished on every side.' The Plague of darkness (Exodus 10:22 - 23) evoke the comment from Ipuwer that 'The land is not light ...' (9:11). The final Plague of death (Exodus 12:30) is commented on by Ipuwer in 2:13 and 3:14 (as well as 4:4 and 6:16) as follows: 'He who places his brother in the ground is everywhere ... It is groaning that is throughout all the land, mingled with lamentations ... Forsooth, those who were in the place of embalming were laid on the high ground.' As the Israelites left Exodus 12:36 states that they plundered the Egyptians. Ipuwer laments 'The storehouse of the king is the common property of everyone' (10:3). (e). Egypt Conquered Without A Single Battle! This Papyrus therefore lends support to the contention that the Plagues of Moses occurred at the close of the Middle Kingdom. But that is not all. Ipuwer noted that these plagues came about the time that the invading Hyksos entered Egypt. He states (2:5 - 6) 'The nomes are laid waste: a foreign tribe from abroad has come into Egypt.' This connection with the Plagues and the Hyksos is an important link because of an additional comment from the Egyptian historian Manetho. He called the Plagues 'A blast of heavenly displeasure.' He went on: 'We had a king called Tutimaeus. In his reign it happened. I do not know why God was displeased with us. Then unexpectedly from the regions of the East, came men of unknown race. Confident of victory they marched against our land. By force they took it, easily, without a single battle. ...' (W. Keller, 'The Bible as History', p. 101). Pause right there just for a moment. These Hyksos conquered Egypt 'easily, without a single battle.' How remarkable! Where was all the might of the Egyptian armies that had conquered Nubia a few years before. 'Without a single battle' implies that there was no Egyptian Army to fight against them. Why not? Unless Pharaoh's armies had just been destroyed in the Red Sea and there were no military personnel left. That can be the only logical conclusion one can come to. Manetho's comment is therefore an important piece of contributory evidence. (f). The Pharaoh Of The Exodus? But it goes further. It names the Pharaoh at the time of these events as Tutimaeus. The 'Tuti' in Greek corresponds to 'Dudi' in Egyptian, and the 'maeus' Greek ending is the equivalent of the Egyptian 'mose'. Given this identification, the Pharaoh of the Exodus was Dudimose I who reigned near the close of the 13th Dynasty. Now the Atlas of Ancient Egypt shows the dates of the early 12th Dynasty dates are exact, being astronomically determined. However, the Atlas admits that 13th Dynasty dates from Sobekhotep I onward are approximate at best. It suggests that Sobekhotep IV reigned around 1720 BC and the 2nd Intermediate period started about 1640 BC. However, the Biblical chronology developed above has Moses fleeing from Kha'neferre about 1625 with the Exodus in 1585 BC ± 6 years. It therefore appears that these admittedly imprecise 13th Dynasty dates may need a correction and be brought forward by a period ranging from 55 to 95 years. This is well within the bounds of possibility and contrasts sharply with the attempts of some to totally revise Egyptian Chronology. (g). The treasure Cities of Pithom And Rameses Two final comments may be appropriate. The Israelites were involved in building the treasure cities of Pithom and Rameses. Firstly, it has often been thought that this indicated that Rameses was the Pharaoh of the Oppression if not the Exodus. However, Rameses was the name of a district in the Delta area even in the days of Joseph (see Genesis 47:11). The city took its name from the region, not the Pharaoh. As for Pithom, Naville in 1883 and Kyle in 1908 noted something unusual about the construction of this city, which has been confirmed more recently by Amelia Edwards. The lower courses of brick at Pithom were filled with good chopped straw. The middle courses had less straw, but included some chopped reeds from the Nile. The upper courses of brick were pure clay, without any trace of straw or reeds. Here is a silent testimony to the accuracy of Exodus 5. --------------------------------------------------------------------------------

Mete Firidin
25.03.2012
18:13

Tekrar ediyorum Hamurabi kanunları M.Ö 1700 lere kadar tarihlenmektedir. Aşa-yukarı Musa ile aynı zamanlardır. Yukarıda Bir araştırmacının yaptığı araştırma benim Kurandan edindiğim tarih ile uyuşmaktadır.

Umuyorum bir gün Hamurabinin bu kanunları Tevrattan esinlenip yazıya döktüğü anlaşılacaktır.

Mete Firidin
25.03.2012
18:20

1700 yıllara tarihlenen birçok yazılı kanun tabletleri bulunmuştur. Bu tarihlerde "yazılı kanun patlaması" olması düşündürücüdür. Sanırım bu Musa'ya verilen Tevratın yarattığı bir akımdır.

Mete Firidin
25.03.2012
18:27

Sizin de bildiğiniz gibi On larca ayette "insanlar ve cinler" şeklinde ifadeler vardır.

Yani insan ayrı bir yaratık, Cin ayrı bir yaratıktır.

Mete Firidin
25.03.2012
18:29

Ama Cengiz kardeşim Cinleri "Ruhani "yaratıklar olarak adlandırıyor olabilir.

Hüseyin Kayahan
25.03.2012
21:34

Cengiz bey katkılar için teşekkür ederim. Sizi de takip ediyorum. Bakın dil konusunda ne kadar bilgilisiniz. Keşke beraber çalışabilsek. Dil benim hobim ama maalesef kabiliyetim yok. Ezberlediğim kuralları hep unutuyorum. Dilin evrimi "şekil yazıdan harf yazıya doğru görünse de 20. üzyıldan itibaren tekrar şekil yazıya dönüş olmuştur. Bütün trafk levhaları, uyarma levhaları, bilgisayar ve cep telefonu gibi digital iletişimi kulanan cihazların menülerinde hep şekil yazılar yer almaya başladı. Şeklin üstüne geldinizmi, yanında bitan bir baloncukta o resmin ne anlama geldiği harf diliyle anlatılmaktadır. Atik resim ve yazıları da uzmanları o zaman da böyle okuyorlardı, şimdi bizler de onlar gibi okuyoruz. Hiyeroglifler böyle okunuyor.

İkinci bir şey bana göre yazı çivi yazısından önce de vardı. o günün şartlarında deri, kemik, tahta gibi araçlara yazılıyormuştur. Onlar dayanıklı değilerdi ve bize ulaşmamışlardır. Kil tabletlerin yumuşakken yazılıp, ateşte pişirilerek seramik haline gelmesi ile bize kadar ulaşan kalıcı belgeler elde edilmiştir. Hz İbrahimin dönemi bu dönemdir.

Ücüncü olarak da "Suhuf-u İbrahime ve Musa" diyor. Buradan Arapçanıza güvenerek soruyorum: İbrahimden Musaya kadar muhafaza edilmiş bir metin mi anlamalıyız? İbare, İbrahimin suhufu ve Musanın da şeklinde anlaşılamaz mı? Hammurabi Musanın Tevratından değil, İbrahimin sayfalarından esinlenmiştir veya bana göre luşmuştur...

Hüseyin Kayahan
25.03.2012
21:49

Cengiz ve Mete beyler, ben ayetin tamamını baştan sona, analitik bir izahla yapmadım. Orada geçen şeytanları da, cinleri de, hep sosyolojik olarak aklımla çözüyorum ama bunları yazmak saatler alıyor benim için. Çok hızlı yazı üretemiyorum. Sadece işaret ediyorum ve sitedeki insanlarınhepsinde ilmi seviye yüksek oduğu için, kıyasla meskutun anh geçtiğim konuları onlar anlarlar diye düşünüyorum. Bunun bir mahzuru, zamanla bu yazıları konulara tam vakıf olmayan insanlar da okumaya başlarsaeksik yorumlar onlar için sıkıntı kaynağı olabilir. Fitneyi de sosyal fitne olarak alırsınız, ayrıca kelimenin lügat manalarından birini alıp, yaptıkları işe uygun bir mana bulup"biz ayırıcıyız, bölücüyüz, hayvanların veya bitkilerin erkeklerini dişilerinden ayıranız, sen de bize uyup, çiftci olma" manasında bir şeyler de demiş olabilirler. Şeytanları da böyle düşünün. Bizim hiç görmediğimiz ve bizi hep kötülüğ sevk eden ruhani şeytan değil, onun vasıflarından birini veya birkaçını izafe edebileceğiniz insanlar olarak düşünün. Kuramı kendi içinde tamamlayıp çıkan resme bakalım. eğer tutarlı bir tasarım olmuşsa bu ilave bir zenginliktir. Her yenilik zenginliktir ve ekilerin doğrularını yanlışlamaz ve yadsımaz.

selamlar.

Hüseyin Kayahan
27.03.2012
08:38

Cengiz bey;

Sizin vurguladığınız konularda zaten sorun yok. Fitne zaten biliniyor. Benim açmaya çalıştığım konu ise şu: Diyelim ki ben bir biyoloğum, veya fizikciyim, tarihciyim veya başka bir meslektenim. Dilim de Arapça olsun. Karar verdim ve dedim ki, ben Kurandaki kelimelerden başkasını kullanmayacağım ve ne anlatırsam anlatayım, Kurandaki kelimeler ve (dilin) kurallar bana yeter. O zaman bu biyolog "bitkinin erkeklik organı ile dişilik organını bir birinden ayırırken "onları fıtn ettim" diyebilir mi? "Ben fitneyim derken, ben sünnetciyim" gibi bir meslek mi şöylemiş olur? Bunu hangi kelime ile anlatırdı?

Karagülle eskiden bize "Kuran'da (nominal olarak) 1000 kök vardır, 1000 tane de kural vardır. Bin kökü 1000 kurala sokarsanız bir milyom mefhum çıkar, bu da her şeye yeter" derdi. İlmin değişik kolları ile uğraşanlar, kendi terminolojilerini ifade ederken, kuradaki kelimeleri ve kuralları kullansalar, inanılmaz bir değişim ve gelişim olacaktır.

Ben bunu "SOSYOLOJİ" için yapmak istiyorum, ama donanımımı ve vaktimi yetersiz hissediyorum. İzmir'deki arkadaşlara çok söyledim ve rica ettim ama olmadı. Yanıma arkadaş bulamadım.

Kırgızlar da "karamak" kelimesini bakmak, göz atmak olarak kullanırlar. Bu Türkiye Türkçesine "taramak" olarak geçti kanısındayım. Kırgız; "Cakşı karadın bı?" dediğinde "iyi baktın mı, dikkatlice taradın mı, inceledin mi? anlamında söylemiş olur. Kırgızların en uctaki sınır şehirlerinden birinin adı da Karakol'dur.

Saygılar.





Son Yorumlanan Makaleler
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ-2
9.08.2020 3241 Okunma
1 Yorum 12.08.2020 15:51
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ
27.07.2020 4000 Okunma
6 Yorum 30.07.2020 09:04
Hüseyin Kayahan
AYASOFYA CUMA MESCİDİ OLMALIDIR.
20.07.2020 3257 Okunma
1 Yorum 20.07.2020 16:51
Hüseyin Kayahan
ZÜNNÛN – bir muamma
19.05.2020 4765 Okunma
1 Yorum 21.05.2020 18:19
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİKLER ve STK (sivil toplum kuruluşları)
19.04.2020 3346 Okunma
1 Yorum 19.04.2020 13:16
Hüseyin Kayahan
KURANDA METAFORLAR
13.04.2020 5947 Okunma
3 Yorum 15.04.2020 09:19
Hüseyin Kayahan
SALGINLAR ve PROJEKSİYONLAR
14.04.2020 4530 Okunma
4 Yorum 14.04.2020 16:25
Hüseyin Kayahan
KUŞ DİLİ ve Hz. SÜLEYMAN
19.12.2019 3853 Okunma
1 Yorum 18.02.2020 16:07
Hüseyin Kayahan
ISTILAHİ DİLLER, MECAZ ve HAKİKİ MANALAR
20.10.2019 4650 Okunma
3 Yorum 29.10.2019 11:19
Hüseyin Kayahan
LİSANE SIDKIN sadık lisan ve İBRAHİM PEYGAMBER
11.02.2018 5277 Okunma
3 Yorum 28.10.2019 21:50
Hüseyin Kayahan
MUHKEM ve MÜTEŞABİH
20.10.2019 4822 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 14:39
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE BAŞLARKEN-2
31.07.2013 7404 Okunma
6 Yorum 03.03.2018 15:53
Hüseyin Kayahan
AD SEMUD İREM ve ARAFTAKİLER
11.02.2018 5822 Okunma
2 Yorum 24.02.2018 17:11
Hüseyin Kayahan
HURUF-U MUKATTAA
17.02.2018 5206 Okunma
2 Yorum 21.02.2018 13:02
Hüseyin Kayahan
ALFABELER
11.02.2018 4542 Okunma
1 Yorum 18.02.2018 01:19
Hüseyin Kayahan
SESSİZ ve SESLİ NAMAZLAR
13.11.2016 9916 Okunma
5 Yorum 01.08.2017 18:04
Hüseyin Kayahan
PARA VE BONO
5.02.2017 5142 Okunma
1 Yorum 13.02.2017 08:43
Hüseyin Kayahan
FIKIH ve KELAM
30.10.2016 9689 Okunma
7 Yorum 18.11.2016 04:58
Hüseyin Kayahan
MÜLK ve MAKAM
23.10.2016 7019 Okunma
2 Yorum 24.10.2016 15:38
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFI YOKTU.!?
24.07.2016 7599 Okunma
3 Yorum 26.07.2016 21:04
Hüseyin Kayahan
İLK (ve TEK) SOSYAL/KOLEKTİF KİTAP: KUR’AN
12.06.2016 7876 Okunma
8 Yorum 15.06.2016 23:36
Hüseyin Kayahan
DİYET TAŞI
30.01.2016 7201 Okunma
4 Yorum 16.02.2016 18:06
Hüseyin Kayahan
HACCIN ZAMANI
23.08.2015 8133 Okunma
4 Yorum 23.08.2015 22:10
Hüseyin Kayahan
FECR / ALACAKARANLIK ve GÜNEŞ TAYFI
16.07.2015 14560 Okunma
11 Yorum 28.07.2015 00:04
Hüseyin Kayahan
HİKMET ve UYGULAMA (PRATİK)
9.07.2015 7684 Okunma
1 Yorum 09.07.2015 12:13
Hüseyin Kayahan
ONA ÜFLEDİ - NEFEHA FİHA, NEFEHA FİHİ
14.06.2015 10267 Okunma
1 Yorum 18.06.2015 09:29
Hüseyin Kayahan
YENİ (TÜRK TİPİ) BAŞKANLIK
18.03.2015 6760 Okunma
1 Yorum 20.03.2015 11:03
Hüseyin Kayahan
FATİHA ve YENİ KOMÜNİZM
4.09.2014 7381 Okunma
4 Yorum 24.09.2014 08:17
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN-ZEKAT BANKASI (ÖZET)
13.09.2014 7079 Okunma
2 Yorum 17.09.2014 15:32
Hüseyin Kayahan
İSLAM EKONOMİ SİSTEM,-ZEKAT BANKASI
12.09.2014 9851 Okunma
3 Yorum 14.09.2014 22:42
Hüseyin Kayahan
BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK YA DA...
27.08.2014 6995 Okunma
5 Yorum 01.09.2014 08:02
Hüseyin Kayahan
ALLAH ve DEVLET
13.07.2014 6933 Okunma
7 Yorum 09.08.2014 20:59
Hüseyin Kayahan
ORUÇ ve RAMAZAN
29.06.2014 9758 Okunma
19 Yorum 20.07.2014 07:59
Hüseyin Kayahan
HUKUK ve TAŞKINLIK; MUSA ve HIZIR
7.05.2014 7395 Okunma
7 Yorum 12.05.2014 20:13
Hüseyin Kayahan
PARALEL OKUMALAR-MUHKEM ve MÜTEŞABİH
17.04.2014 6746 Okunma
1 Yorum 19.04.2014 09:21
Hüseyin Kayahan
PARALELE DAİR
18.03.2014 7090 Okunma
4 Yorum 19.03.2014 13:13
Hüseyin Kayahan
SÖYLEMEK ve YAPMAK
15.11.2013 9863 Okunma
5 Yorum 22.11.2013 21:08
Hüseyin Kayahan
ÜSTAD KARAGÜLLEYE AÇIK ARZIMDIR
25.06.2013 6673 Okunma
8 Yorum 02.11.2013 05:43
Hüseyin Kayahan
GECİKMİŞ YORUMLAR: SALSAL VE TUFAN HK.
13.10.2013 13077 Okunma
22 Yorum 18.10.2013 15:10
Hüseyin Kayahan
NUH TUFANI (kısa bir özet)
4.10.2013 15179 Okunma
9 Yorum 18.10.2013 14:55
Hüseyin Kayahan
DEVİ YOKETMEK
13.10.2013 4979 Okunma
1 Yorum 14.10.2013 16:22
Hüseyin Kayahan
İZLENİMLER-2
25.09.2013 6703 Okunma
8 Yorum 28.09.2013 07:31
Hüseyin Kayahan
4x4 ve HIZIR
12.09.2013 6720 Okunma
1 Yorum 17.09.2013 17:13
Hüseyin Kayahan
2013-2014 KIŞ DÖNEMİ İLK İZLENİMLER
9.09.2013 6994 Okunma
2 Yorum 09.09.2013 11:39
Hüseyin Kayahan
CEBELLEŞMEK-1
4.08.2013 5187 Okunma
1 Yorum 15.08.2013 12:39
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE GİRİŞ-1
30.07.2013 6791 Okunma
1 Yorum 10.08.2013 17:54
Hüseyin Kayahan
KEVSER
4.08.2013 6627 Okunma
1 Yorum 05.08.2013 05:12
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP-2
10.06.2013 7098 Okunma
4 Yorum 25.06.2013 14:51
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP
6.06.2013 7265 Okunma
4 Yorum 09.06.2013 18:33
Hüseyin Kayahan
MÜTEŞEBBİSE DAİR / GELECEĞİN MÜTEŞEBBİSİ
21.02.2013 15562 Okunma
13 Yorum 18.03.2013 21:10
Hüseyin Kayahan
KÖLELİK-1
10.03.2013 6919 Okunma
5 Yorum 14.03.2013 19:54
Hüseyin Kayahan
KRAL ÇIPLAK (MI?)
28.01.2013 6445 Okunma
7 Yorum 07.02.2013 17:00
Hüseyin Kayahan
NAMAZI TANIMAK-1
2.11.2012 6649 Okunma
1 Yorum 03.11.2012 09:33
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-2, MUCİZELER
29.10.2012 6613 Okunma
3 Yorum 30.10.2012 07:15
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK
27.07.2012 12166 Okunma
32 Yorum 15.08.2012 10:48
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-1, KURAN'IN MÜŞKÜLLERİ
7.08.2012 6365 Okunma
3 Yorum 09.08.2012 16:49
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-3 KURAN ARKEOLOJİSİ
6.08.2012 5710 Okunma
1 Yorum 07.08.2012 07:50
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-2, TANRININ AÇMAZI
2.08.2012 11074 Okunma
25 Yorum 06.08.2012 22:06
Hüseyin Kayahan
YARATILIŞ-DİRİLİŞ ve FELSEFE
6.07.2012 6327 Okunma
4 Yorum 07.07.2012 15:08
Hüseyin Kayahan
YORUMSUZ ve BİR SEZİ ve BİR SORU
17.04.2012 6117 Okunma
5 Yorum 19.06.2012 11:35
Hüseyin Kayahan
RUH-ÜL KUDÜS
15.05.2012 7690 Okunma
8 Yorum 17.05.2012 00:58
Hüseyin Kayahan
RUH, NEFİS ve DİĞERLERİ
4.05.2012 15600 Okunma
58 Yorum 13.05.2012 06:56
Hüseyin Kayahan
DİLLER; NELER ANLATIRLAR, NELER...
6.05.2012 5145 Okunma
1 Yorum 07.05.2012 01:01
Hüseyin Kayahan
YENİ BİR PAVLUS ARANIYOR
25.04.2012 6347 Okunma
13 Yorum 04.05.2012 18:47
Hüseyin Kayahan
KELİME, MUTASYON; TURAB VE TOPRAK
29.04.2012 7296 Okunma
10 Yorum 01.05.2012 11:38
Hüseyin Kayahan
EVREN ve NOKTA
23.04.2012 5410 Okunma
3 Yorum 29.04.2012 18:11
Hüseyin Kayahan
SÖZ KESTİK, SÜT DE KESİLDİ...
13.04.2012 5434 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 08:56
Hüseyin Kayahan
ASLAN OĞLUM ve METOD
11.04.2012 6560 Okunma
13 Yorum 13.04.2012 17:42
Hüseyin Kayahan
MUSA, FETASI ve BULUŞMA YERİ
30.03.2012 5034 Okunma
3 Yorum 08.04.2012 18:07
Hüseyin Kayahan
KARAGÜLLE'YE MUHALEFET NASIL OLMALI?
4.04.2012 5958 Okunma
2 Yorum 05.04.2012 19:58
Hüseyin Kayahan
ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK NASIL ANLAŞILIR?
27.03.2012 6358 Okunma
9 Yorum 29.03.2012 17:53
Hüseyin Kayahan
DİLİN CİLVELERİ
27.03.2012 5452 Okunma
6 Yorum 29.03.2012 17:18
Hüseyin Kayahan
HARUT ve MARUT, FİRİDİN ve RASYONALİZM
25.03.2012 10125 Okunma
11 Yorum 27.03.2012 08:38
Hüseyin Kayahan
DÜŞÜNME VE ANLAMA/FIKH ÜZERİNE
23.03.2012 3736 Okunma
2 Yorum 23.03.2012 11:30
Hüseyin Kayahan
GECİKMİŞ BİR HOŞGELDİNİZ
23.03.2012 3400 Okunma
1 Yorum 23.03.2012 04:08
Hüseyin Kayahan
Suç, Ceza ve Cehennem
21.05.2011 4982 Okunma
4 Yorum 22.05.2011 20:39
Hüseyin Kayahan
Oku kim attı?
23.05.2011 4141 Okunma
Hüseyin Kayahan
1400 yıllık bir öykünme
1.08.2009 4414 Okunma
Hüseyin Kayahan
Abdest
12.03.2011 2906 Okunma
Hüseyin Kayahan
yorumların çetelesi
26.03.2012 2957 Okunma
Hüseyin Kayahan
CANLI NEFİS ve RUH bir girizgah
24.04.2012 2465 Okunma
Hüseyin Kayahan
ALLAH; KENDİSİNİN VAR OLDUĞUNU NASIL BİLİR?
24.04.2012 2911 Okunma
Hüseyin Kayahan
ÖZGÜR ve ÖZGÜN İNSAN
24.04.2012 2802 Okunma
Hüseyin Kayahan
ERGİNLİK TEORİSİ
25.04.2012 2698 Okunma
Hüseyin Kayahan
TARİF ve BAŞLANGIÇ
12.05.2012 3088 Okunma
Hüseyin Kayahan
BİR AŞK FANTEZİSİ
14.08.2012 3321 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - RANT ve ÖZEL MÜLKİYET
7.09.2014 4178 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT ve BANKA
7.09.2014 4224 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT SADAK ve FONLAR
7.09.2014 4379 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - XEKAT ve KAVRAMLAR
7.09.2014 3898 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - DUYURU ve DAVET
7.09.2014 4045 Okunma
Hüseyin Kayahan
KUNUT ve HUŞÛ
29.08.2014 5076 Okunma
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFİYETİ YOKTU-2
4.08.2016 4503 Okunma
Hüseyin Kayahan
FİTNE ve KATL
23.10.2016 4145 Okunma
Hüseyin Kayahan
ŞURA ve Hz. ALİ'nin YAŞI
5.02.2017 7520 Okunma
Hüseyin Kayahan
AKIL SATMALAR
11.07.2019 3086 Okunma
Hüseyin Kayahan
Yeni dünya düzeni
18.07.2019 2839 Okunma
Hüseyin Kayahan
KURAN ve SENARYO
20.10.2019 4237 Okunma
Hüseyin Kayahan
Hakiki, mecazi, ıstılahi MANALAR
12.02.2018 4272 Okunma
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİK ve KAFİR
1.11.2019 3644 Okunma


© 2024 - Akevler