Hüseyin Kayahan
MÜTEŞEBBİSE DAİR / GELECEĞİN MÜTEŞEBBİSİ
21.02.2013
15619 Okunma, 13 Yorum

GELECEĞİN MÜTEŞEBBİSİ

21.02.2013, İZMİR

 

Gelecekte; bu hem adil düzende, hem de başka düzenlerde, pek çok şey farklı organize olacaktır. Mesela ve kısaca;

 

EMEK(ÜRETİCİ/FERT):

Girişimci (müteşebbis), emeği tek, tek istihdam etmeyecek, internet üzerinden (veya daha gelişmiş başka bir paylaşım ağı üzerinden) kendisine lazım olan emeği, EMEK BORSASINDA ilan edecektir. Burada; ne kadar ve hangi vasıflarda elemana ihtiyacı olduğunu, işin yeri ve mahiyetini gösterecektir. Üyeleri ehliyetli ve teminatlı olan bugünkü sendika veya geçmişi loncaları gibi kurumlar, bu müteşebbise cirodan ne kadar pay ile bu işletmeyi çalıştırabileceklerini teklif edeceklerdir. Sonunda müteşebbis ile emek ortaklığı emek payı karşılığı anlaşmış olacaklardır. Beceremeyenin, çalışmayanın değiştirilmesi, yetişmemesi halinde ilave emek temini ve benzeri tüm konuları bu emek ortaklığı çözümleyecektir. Çalışanlar da kendilerine en yüksek getiriyi temin eden loncaları tercih ederler, loncalar da istedikleri işçiyi alırlar ve denge kurulmuş olur. Emek payının paylaşımını bunlar kendileri düzenlerler. Arkadaşlar konulara yabancı olmadıkları için, bütün detayları yazmıyorum.

 

TESİS(YATIRIMCI):

Girişimci, GAYRI MENKUL/TESİS BORSASINDA, kendisine lazım olan arazi, bina ve bunların niteliklerini (makine, alet ve edevatın tesis kapsamında değil; malzeme kapsamında olması gerektiği kanaatindeyim, tartışmamız lazım. Belki makine burada ama sadece yedek parça diğer yerde olabilir) ilan edecektir. Taliplilerden biri ile cirodan pay karşılığı anlaşacaktır. Tesislerin her türlü bakımı ve yeni tesis ihtiyacı bunlar tarafından karşılanır. Bu gayrı menkulleri yönetenler, bugünkü borsalardaki portföy yöneticilerinin yaptığı gibi), kendilerine verilen gayrı menkulleri karma olarak işletirler, ortak gelirden bakımlarını yaparlar ve artan meblağı maliklere bir usul çerçevesinde dağıtırlar. Malikler taşınmazlarını, kendilerine en iyi getiriyi temin edecekleri ve en iyi bakımı yapacaklarına inandıkları kuruluşlardan birine tevdi ederler; kuruluşlar da en kolay ve en az bakım gerektiren tesisleri kabul etmeye çalışırlar ve denge kurulmuş olur. Girişimci sürekli yer aramaz ve bakımıyla uğraşmaz.

 

SANAYİCİ(ÜRETİCİ/BAKICI):

Bugün dayanaklı tüketim malları belirli bir süreye kadar garantili satılmaktadır. Özellikle otomotiv, ev eşyası ve elektronikte sadece kendi yetkili servisleri için garantiler geçerlidir. Bu gelecekte tüm dayanıklı tüketim mallarını kapsayacak, bakım, tamir ve yenileme hep birlikte olacaktır. İşletmeci kendisinin ihtiyacı olan makine parkurunu SANAYİ (malları) BORSASINDA ilan eder ve gerekli niteliklerini bildirir. Bir işletmenin ihtiyacı olan tüm makineler(bu fasıl tesis faslında da olabilir) ve onların bakım ve yedek parçaları, ilave ihtiyaçlar bu kurumlar tarafından cirodan pay olarak karşılanır. Sanayiciler, makinesine devamlı iş bulacağına ve ona en iyi bakımı yapacağına inandığı kurumlara bunları tevdi ederler, bunlar da en iyi ve en az bakım gerektiren makineleri tercih etmeye çalışırlar ve denge kurulmuş olur.

 

KUYUMCU(NAKİTCİ):

Girişimcilerin çıkaracakları işletme senetlerini (buradaki ürünlerin standart olması gerektiği kanaatindeyim) alıp-satan, yani nakde çeviren kurumlardır. Kendilerine verilen altın ve gümüşü, işletme işletme senetleri alarak değerlendirirler, kar veya zararı mudiler/mukrizlerine dağıtırlar. Bunlar da karma portföy yaparlar, herkese eşit pay verirler. Girişimci işletmesini ve işletme senedini NAKİT BORSASINDA ilan eder. Taliplilerden biri ile anlaşır. Burada da denge oluşur.

 

TÜCCAR(ALIP-SATICI):

Girişimci kendisine gerekli olan hammaddeleri, nitelik ve miktarları ile TÜKETİM (malları) BORSASINDA ilan eder. Dileyen kurumlar bunları temin eder ve karşılığında alacakları üretimi de başka yerlere satarlar. Serbest seçme ve anlaşma ile denge kurulmuş olur.

 

GENEL HİZMET (KAMU/TOPLULUK):

Az veya çok her girişimin muamele, muhasebe, müdafaa gibi, doğrudan üretimi etkilemeyen ama olması gereken hizmetlere ihtiyacı vardır. Girişimci, GENEL HİZMET BORSASINDA bunları ilan eder ve istediği genel hizmet kuruluşu ile anlaşır ve onlar aracılığı ile bu hizmetleri alır. Devlet memurluğu yoktur. Yetkili genel hizmetli vardır. Genel hizmet kuruluşlarının kar amaçlı kuruluşlar yerine hizmet amaçlı vakıflar şeklinde organize edilmesi tercih edilebilir.

İşte müteşebbis; bir mukavele hazırlayarak, bu altı borsadan projesine inandırarak bu altı girdiyi temin edebilen insandır. Kendisinin bu fikir ve projesinden başka bir şeyi olması gerekmez. Bütün girdiler ilgililerce karşılanır, girişimci koordineyi sağlar ve buna karşılık mukavelesinde yazılı olan payı alır, teşebbüs mirasçılarına kalmaz, vasiyet ettiği kişiye kalır. Kendi kazandığı ve tevarüs ettiği mal varlığını; tesis, sanayi, tüketim ve nakit borsalarında değerlendirir ve bunlar varislerine kalır.

 

Gelişmiş ekonomiyi; “ürettiğini başkasına satma, tükettiğini başkasından alma olarak tarif ediyorsak; benzer şekilde geleceğin müteşebbisi de ihtiyacını mesulü oldu yerden kazanan, ama yatırımını başka yere yapabilen kişiler olabilir. Mutlaka yönettiği yerin sahibi olması gerekmez. Bugün giderek ihtiyaç olan profesyonel idarecilik dediğimiz şey, bir parça böyledir.

 

Adil düzen için henüz vakit erken, henüz alt yapı tamamlanmamıştır diyerek kast ettiğim noktaları bir parça açmaya çalıştım. Batı dünyası bunun teknik alt yapısını oluşturmaktadır. Bana göre yıllar değil, on yıllar, hatta yüzyıl daha vardır. Bununla işi başımdan savdığım düşünülmesin. O konuda üstad haklıdır. Karıncanın varamasam da yolunda ölürüm dediği gibi, olduramasak da yolunda çabalamak, cehd etmek gerekir, bu konuda günahım pek büyüktür. Zira, peygamberlerin sadece tebliğ ile vazifeli oldukları gibi; başarmak bize ait değil, çalışmak bize aittir.

 

Üstada geçen sene gönderdiğim ve sitede yayınlandığını sandığım ama bulamadığım işletme kristalinin o günkü en son halini de ekliyorum.

 

 

Saygılarımla.

 

H. Kayahan

 

 

 


YorumcuYorum
Hüseyin Kayahan
27.02.2013
23:09

Kristal ile geçen sene uğraşmıştım ve o yazıda bir kaç türlü kristal vardır. Yukarıdaki kristalde "merkez bankası" diye bir unsur vardır ama şimdi aynı kanaat de değilim. Orada likidite uğraşan (gelecekte buraya selem/mal senetleri de girecektir) banka, banker, kuyumcu gibi kişi ve kurumlar vardır ve aralarında serbest rekabet olmalıdır, diye düşünüyorum. Lütfi beyin o yazının tamamını koyması belki de fayda verebilir.

Erginlik teorisinin başında; var olma ve varlık mefhumu ile başlayınca, varlığı en yalın hali ile "adı olan şey varlıktır" diye tarif etmiştim. Hidrojen ve oksdijen ayrı ayrı varlıklardır ama su onlardan farklı ayrı bir varlıktır ve adı sudur. Bizim için özgün bir ad konabilen herşey ayrı bir varlıktır.

Mesela "devlet; halk ve ülkenin; ilmi, dini siyasi ve mesleki müesseselerin organizasyonuyla oluşan yeni bir varlıktır". Kendisi merkezde olan ve ALTI KUTUPLU bir kristal ile resmedilmektedir. "İnsan; beden ve ruhun; fikir, his, ünsiyet ve irade melekelerinin organizasyonu ile oluşan yeni bir varlıktır". İnsanın merkezde olduğu ve ALTI KUTUPLU bir kristal ile resmedilmektedir. Diğer varlıklar da böyledir.

İşletme veya müteşebbis kristaline gelince; o da kendisi merkezde olan ve atrafında ALTI KUTUP bulunan bir kristal ile ifade edilmektedir. Böylece bir işletmenin unsurları DÖRT DEĞİL, ALTIDIR diye ifade ettim.

Kısaca şunları vurgulamaya çalışmıştım:

Gelecek 1000 yılın (etkin olarak 500 yıl sürecektir) sosyal ve ekonomik yapılanmasını sistematize etmeye çalıştığımızı unutmayalım. Eskiden de ortaklıklar vardı ama onları bir hisse senedi ile belgelendirmek son 500 yıl (batı uygarlığı döneminde belirginleşmiştir). Bu hisse senetleri önce nama yazılı, sonra hamiline yazılı hale gelmiş, bunun en son noktası ise kağıt para olmuştur. Birbirini tanımayan, tanımaları imkansız olan, başka kıta ve milletlerden insanlar, hisse senetleri alarak, birbirlerinin ortağı olmuşlardır. Dünya bir önceki BİN YILDAN bambaşka bir BİN YILA evrilmiştir.

Gelecek BİN YILLAR DA böyle olacaktır. Yepyeni ve bambaşka mekanizmalar uygulamaya girecektir.

Şimdi tesisleri malikleri olan bireyler kendileri satmakta, kendileri kiraya vermekte ve kendileri bakımını yapmaktadırlar. Halbuki daha şimdiden DEVRE MÜLKLERİ organizasyon kiraya vermekte ve bakımını da onlar takip etmektedir. Geleceğin müteşebbisi de gerekli olan tesisi kendisi satın almayacak, kendisi kiralamayacak ve bakımı da kendisi yapmayacaktır. Zira bütün yeni işler gibi bu iş de ihtisas gerektirmektedir. Tesis borsası oluşacak, tesis pörtföyüne sahip kuruluşlar olacak, tasarrufunu gayrımenkullerde değerlendirmek isteyenler bunlar aracılığı ile satın alacaklar ve onların gayrı menkulleri tercih ettikleri kuruluş tarafından yönetilecektir. Şeffaf ve "online" sistemlerin gelişmesi ile rekabet ve denge de oluşacaktır.

Buna benzeyen ama menkul olan ve kiraya verilebilen diğer şeyler ise; dayanıklı tüketim mallarıdır. Bne bunlara "SANAYİ MALLARI/ÜRÜNLERİ" dedim. İsim önemli değil. Bunlar diğer tüketim mallarından farklıdır. Bakımı gerekir, yıpranmaya tabidir. Bunlarda da bugün durum benzerdir. Herkes kendi ürettiği makineyi kendisi satmaya çalışmakta, kendisi servis vermektedir. Daha şimdiden sanal tedarikciler oluşmuştur. Gelecekte bunlar düzenlenecek ve yeni bir hukuki statü kazanacaktır. Sanayi mallarını da taliplere satan, kiralayan ve bakımını deruhte eden organizasyonların doğacağını zannediyorum. Bunlarında borsası oluşacak ve şeffaf ve onlie olan sistem de denge oluşabilecektir. imdiden lojistik ve bakım firmalrı oluşmuş durumdadır ama hukuki alt yapı yoktur. Mesela taşımacılı yapacaksanız, daha şimdiden araçlarınızın tamamını kiralayabilirsiniz. Her türlü bakım, değiştirme, ilave araç bunlarca temin edilmekte, isterseniz sürücüleri de onlara ait olabilmektedir. Her türlü makina için bunun olacağını sanıyorum.

Bizim ülkemizde tarım işçilerinde şöyle bir yöntem vardır. DAYI BAŞINA bu sezon kaç gün ve kaç tane işçiye ihtiyacınız olacağını söylersiniz, o da emeği organize eder. Siz işçilerinizi tanımazsınız bile. Taşeronluk sistemi de buna benzer çalışmaktadır. Siz aldığınız işe bakarsınız. İşçinin eğitimi, işçinin adedi vs gibi proplemler sizi ilgilendirmez. Müteşebbis; "bir sekreter, iki muhasip, iki şöför, bir müstahdem, üç torna ustası, onbeş kaynakcı, vs,vs toplam 85 kişiye" ihtiyacı olduğunu internetten "EMEK BORSASINA" duyurur. Bu işle uğraşanlar teklifer de bulunurlar ve sonunda birisiyle mukavele imzalanır.

Genel hizmet de böyle olacaktır. Muamele, muhasebe, müdafaa, tanıtım, vs gibi hizmetleri yapan genel hizmet yetkilisi kuruluşlardan birisi ile mukavele imzalanır.

Her işletme bir ürün çıkarır ve onun için hammaddeye ihityacı vardır. Evinde dantel ören bir kadının ördüğü danteli satın alacak birine ve ona iplik satacak birine ihtiyacı vardır. Bu kişinin adı "TÜCCARDIR" ve yaptığı iş ticarettir. Bunlar tüketim mallarını alır ve satarlar. Gelecekte toptancılar, tüketim mallarının senetlerini alıp satacaklar, perakendeciler ise mallların kendisini alıp satacaklardır. Son beşyüz yıldır hammadde ve tüketim malları borsası LONDRADADIR. Bütün kıymetli madenler ve tarım ürünleri borsası Londradadır ve hatta tüm banka faizleri LIBOR+x şeklinde tarif edilir. Libor, Londra borsası demektir. Siyasi etkinliklerini geciçi olarak kaybetmiş olsalar da, ekonomik kontroller hala onların elindedir. Bu borsa da "STANDART MAL SENETLERİ" oluşması ile, şeffaf ve online olarak tüm insanlığın aynı anda faydalanabileceği bir statü kazanacaktır.

Öngörüm; bu EMEK, TESİS, MAKİNE, ÜRÜN, LİKİDİTE, GENEL HİZMET'ten oluşacak ALTI UNSURUN borsalarının ayrı ayrı oluşacağı, serbest rekabet içinde, tekel oluşmadan yeni bir ekonominin ortaya çıkacağı yönündedir.

Vergilere gelince;

Tüccardan(tüketim mallarından) 1/40 olduğu bellidir ama ziraat ürünleri gibi onlarda 1/10 olabilir ve 1/40 sadece nukut/likidite ile uğraşanlardan alınabilir.

Tesisten veya sanayi mallarından (dayanıklı tüketim mallarından), humusa kıyasla 1/5 olmalıdır. Hangisinden karar veremedim.

Müteşebbişi emekten ayırınca ve ayrı bir risk ve hak ile donatınca onun vergisinin de ayrı olması gerektiğini düşündüm ve kıyasla 1/20 olabilir, dedim. Bu sadece girişimcilikten elde ettiği kazançtan ödemesi gerekendir.

SIDK, SADAKAT, SADAKA vergisini ise, (elbette nisap, her yerde olabilir...) herkesin ödemesi gerektiğini ve yine kıyasla 1/80 veya 1/100 olması gerektiğini de düşündüm. Elbette bunların Kurandaki delillerini tam olarak bilmiyorum. Bunları İSTİHSANEN söylüyorum. Sistemi kurmaya, matrisinizi doldurmaya başladığınızda uygun boşluklara o anda uygun görünenleri yazarsınız. Çıkan tablo hayata uyuyorsa, ve akla uygunsa isabet etmiş olursunuz... Üstad kadar bilmeme imkan yok elbette; ama Cengiz beyin bildiği ekonomik seviyeyi ben de bilmek isterdim. O geçmişte ciddi olarak çalışmış görünüyor. Ben ne yazık ki buna fırsat bulamıyorum. Terminolojiyi anlamakta ve takipte sıkıntı çekiyorum.

Saygılarımla.

Hüseyin Kayahan

Hüseyin Kayahan
28.02.2013
11:26

Vergi konusunda tereddütlerim vardır. Konuyu (pek çok konuda olduğu gibi) derinlemesine düşünmüş de değilim.

Mükerrer vergilendirmenin olmaması ve basitlik açısından verginin bir nokta da alınması ve zincirin diğer hgalkalarından vergi alınmaması makul görünüyor ama...

Bir inşaat, bir otomobil, bir bilgisayar yüzlerce denebilecek değişik parçadan oluşuyor. İnşaat da geri dönüşüm söz konusu değil, ama sanayi mamulleri tekrar geri dönebilmektedir. Demir tekrar demir, alüminyum tekrar alüminyum olarak kullanılır. Yani metaller yok olmaz, tekrar kullanılır. Çam kağıt, hatta tekstil ürünleri bile kalite düşer ama tekrar çevrim içinde kalır. Madenlerden; kaynak yok olduğu için 1/5 (%20) alıyoruz ama metaller yeryüzünde metal olarak kalmaya devam ederler...?

Mesela; demir filizinden vergiyi aldık diye, otomabilden bir daha vergi almazsak, arada katılan KATMA DEGER vergilenmemiş olmuyor mu? Nihai mamulden alsak, bu defa da diğer katma değerlerin hepsini %20 olarak vergilendirmiş oluruz.

Bana göre sanki sadece KATMA DEĞER VERGİSİ OLMALI gibi görünmektedir. O aşamada giren ürün ile çıkan ürün arasındaki fark yapılan KATMA DEĞERDİR ve sadece bu artış vergiye tabi olmalıdır. Bu da iş kollarına göre 1/10, 1/20, 1/40 olabilir mi?..

Başta Cengiz bey olmak üzere konuya ilgi duyanlardan görüş rica ediyorum.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
28.02.2013
21:02

sizin anlatıklarınızı (1974'ten beri) yıllardır biliyorum ama ben bu mekanizmayı anlayamıyorum. Dişlilerinin dönüşünü kafamda canlandıramıyorum. Özdemir çelik döküm işletmesinde uygulaması da yapıldı, ben de orada 2,5 yıl çalıştım ama yine de ben "tamam, işte böyle olmalı" diyemiyorum.

Toplam vergiyi en son kullanıcı öder. Diğerleri ödünç vermiş olurlar. Nihai ürünün maliyeti=ilk maliyet+katma değerlerin toplamıdır. Diyelim ki vergiyi en son halkada aldık ve %20'dir. KDV de herkes kendi kattığı değerin %20'sini öder ve bunların toplamı yine aynı olur. Katılan değerden alındıktan sonra pahalılaşma olmaz, yanılıyor muyum?

Ticaretin, dolayısıyla tüccarın yok olacağını sanmıyorum. Sovyetlerde sevilmeyen iki adam vardı: Biri polis, diğeri tüccardır. Tüccar, haksız kazanç temin eden kimse olarak kabul edilirdi. Yüksek gerilimi kullanbilmek için, önce orta gerilim sonra da alçak gerilime çeviriyoruz. Nihayi kullanıcılar ancak alçak gerilim ile çalışmaktadır. Tüccar da Yüksek gerilimden (üretim/toptan) alçak gerilime (tüketim/perakende) aktaran trafolar gibidir.

İşletme senedini hukuken tanıyan ve onu (değeri dalgalanmaya tabidir) likitiditeye çeviren bir yer olmadıkça, (bu yer de borsadır), sistem nasıl işleyecek, ben düşünemiyorum. Demek ki, tam olarak ekonomiyi bilmiyorum.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
02.03.2013
07:16

Rahmetli Erbakan, "teşhis" ve "tedavi" kitaplarını yazmadan önce; yaklaşık 4 yıl süren görüşmelerimizde, "ekmekteki faiz ve verginin miktarının tespiti" konusunu anlatmak bana düşmüştü. Formüller ve rakamlar bol olduğu için arkadaşlar benim anlatmamı uygun görmüşlerdi. İlk hafta Ankara hep beraber idik. Sonra Süleyman beyler olmadığı için, bir iki arkadaşla Edremit Altınoluk'a gitmiş ve iki hafta daha konuyu rahmetliye ben anlatmıştım. Konunun basic veya fortran dilinde yazılmış bir programı da vardı ama rahmetli onunla ilgilenmek istememişti.

O yıllar enflasyonun çok yüksek, dolayısıyla faizin de yüksek olduğu dönemlerdi. Enflasyon muhasebesi yapılmadığı için, enflasyondan doğan fiyat artışları da kar gibi göründüğünden vergi de yüksek çıkıyordu. Sonuçta ekmeğin üçte birinin vergi, üçte birinin de faiz olduğunu, gerçek maliyetin ise üçte bir olduğunu bulmuş ve kendisine anlatmıştık.

İşletmede zirai ürün üretiyoruz. Bir yıl boyunca; tohum, gübre, traktör, mazot, emek vs kullandık ve 100 birim buğday elde ettik. 10 birimini devlete verdik. Kalan giridler ise 90 birimi bölüştüler. Her bir girdi, kendisine düşen payı bu durumda %10 daha pahalıya mal etmedi mi?

Bir maden işlettiyoruz ve maden çıkarıyoruz. Bütün girdiler, saymıyorum. Elde ettiğimiz hasılanın %20'sini genel hizmet karşılığı kamuya verdik ve diğer girdilere, emek, tesis, hammaddeye kalanı bölüştürdük. herkes %20 eksik almadı mı? Şöyle yapsak aynı sonuç çıkmayacak mı: hasılayı genel hizmet payını ayırmadan bölüştürdük ve her birinden vergi olarak %20 aldık. Bu %20'lerin toplamı yine aynı sonucu vermez mi?(hatta daha az verir de ben ihmal ediyorum) Her durumda nihai tüketici ürünü %20 pahalıya alır.

Suudi Arabistan gibi yeraltı zenginliklerimiz bol olsaydı ve onu devlet işletse ve tüm ekonumik faaliyetlerden vergi almasaydı belki olurdu. Karagüllenin başka bir teklifi de vardır: Vergiyi sadece elektrik faturalarına ilave edelim ve tüm hayattan vergiyi ve vergi dairelerini kaldıralım. Bugünkü devletin 700 milyar gelire ihtiyacı olduğuna 70 milyon nüfus için ortalama adam başına 10.000 TL vergi düşer. Böyle bir düzenlemede, devletin yapısı da değişeceğine göre, diyelim ki harcamalar da 70 milyara düşecektir. Kişi başına yıllık 1000 TL vergi=kamu payı düşer. Diğer taraftan tüm mallar da ortalama üçte bir ucuzlar değil mi? Kimseden vergi almadık çünkü. Finansman maliyetleri de göreceli olarak azalır. vs.

Var olan birşey yok olmaz, yoktan da bir şey var olmaz, bu evrende. Benim gerçekten kaçırdığım bir paradoks olmalı, anlayamıyorum derken bunu kast ediyorum.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
08.03.2013
21:52

Cengiz bey,

Artık vaktiniz ve yeterli sabrınız olursa, benim anlayabileceğim şekilde (ampirik bir formül gibi), küçük bir işletme modelleyerek sunmak, irdelemek ve sorular sormak istiyorum. Gördüğüm kadarı ile, işletme (ekonomik teşekküller) üzerine yalnızca siz görüş belirttiniz. Benim sunumum ve/veya sizin katkılarınız uzun bir süreç gerektirebilir. Bunun için yeterli vaktiniz ve sabrınız var mı, diye sordum.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
08.03.2013
21:54

Şahsen yazmaya vakit ve güç bulamıyorum. 3-4 ay önce başladığım bir iki makalem var, tamamlayamıyorum. İnşallah bu konuyu yazabilirim.

Hüseyin Kayahan
09.03.2013
16:44

BİR İŞLETME DENEMESİ-1 09.03.2013 Benim bir sırık(fırça, süpürge sapı) işletmem var. 6-10 kişi çalışıyor. 1989 dan 2001 yılı başına kadar, bir köyde; bina, tesis ve işçilik cironun bir payı olarak tarif edilerek çalışmıştı. Mesela işçilik payı hasılanın %102u idi ve tek tip ürün çıkıyordu. Her vardiya imal ettiği miktarı deftere yazar ve hafta sonunda sırığın günlük peşin satış fiyatı üzerinden karşılığını benden alırdı. Aklımız sıra bunun öncül bir deneme olduğunu düşünüyorduk… Şimdi yine sırık üretiyorum. Boruların malzemesi, çapları, et kalınlıkları, boyları, uçlarına ilave edilen ilavelerle düşünüldüğünde 40 çeşit ürün olmakta; hâlihazır toptan peşin fiyatı da (KDV hariç) 0,38 TL’den 20,00 TL’ye kadar değişmektedir. Bazı ürünler daha meşakkatli, bazıları daha zor olmasına karşılık, ortalama olarak emeğe verdiğimiz ücret yine hasılanın yaklaşık %10’u civarındadır. Türkiye’de bu imalatı yapan toplam 5 firma vardır hali hazır da. 5 ila 10 arasında firma da ithal etmektedir. Böylece piyasa da özellikleri farklı birkaç yüz ürün olmaktadır. Şimdi bu işletmeyi yavaş yavaş dönüştürmeğe başlayalım: Bir mukavele hazırladık ve emekle (onlar adına ekip başı olanla) %10 üzerine anlaştık. Diğer girdiler de benzerdir. Tesis ve makinalar da kolay ama ham maddeci ve genel hizmet biraz daha zaman alır diye düşünüyorum) Bu işletmenin bir “İŞLETME SENEDİ” ihtiyacı var. İşletme içinde bu senetten başka bir şey tedavül etmeyecek değil mi? Ürün tek olsaydı bu senedin üzerine onun adını yazardık. Ama her işletmede olduğu gibi burada da çok çeşit var. Öyleyse senedin üzerinde ölçülen ve tartılan cinsinden bir ibare olamayacak, görünüyor. Mesela buna (o zamanki adı böyleydi:) “AKSIRIK SENEDİ / (AS)” diyelim. Şimdi bütün ürünleri, bu senet cinsinden tarif edeceğiz. Kolay olsun diye en ucuz olan ürün 1 AS olsun, diğerleri de 2 AS, 7,5 AS, …., 26 AS şeklinde devam edecektir. Üretilip depoya (şimdilik ortak mal ambarları yoktur, kendi depomuzda tutacağız) konan ürünlerin %10 karşılığında kendilerine ürünün kendisini değil, karşılığı olan İŞLETME SENEDİNİ (günlük, haftalık veya aylık olarak) işçilerin eline vereceğiz. Zaten bozulan veya ağır olan ürünleri de düşündüğünüz de ve sistemin genel prensiplerini göz önüne aldığınızda, ürünün kendisini vermek düşünülemez. Diyelim ki, 10 kişi var ve kendi aralarında da eşit kabiliyette olduklarından %10’u eşit paylaştılar ve her birinin elinde üretimin %1’i kadar AS vardır. İşçi, köydeki veya mahalledeki tek bakkala gitti ve AS’yi gösterdi, izah etti ama bakkal; “ben bu senedi bilmiyorum. Bu senetle kaç tane hangi sırıktan alınabileceğini bilsem bile bu benim alanım değil, bunları toptan nalburiye işi yapan bir kişiye verebilirsin” dedi. En yakın nalbur da bucaktadır, işçinin oraya gitmesi gerekti. Nalbur da, bu işletme senedinin günlük rayiç bedelini bilmeden ben bunları alamam. Hem bu senetlerin karşılığının çıkmaması halinde garanti eden bir mühür de yoktur, dedi. İşçiler (diğer girdiler de) geçici olarak şunu da yapabilirler. Mal almaya gelen alıcının yolunu gözlerler ve gelene ellerindeki AS senetlerini vermeye çalışırlar. Tabii bu kargaşadan başka bir şey oluşturmaz. Gelenin alacağı kısıtlıdır ama tüm girdilerin elinde üretimin tamamı kadar AS vardır. Zaten alıcılar da artık sadece sipariş vermekte, mal ayaklarına gitmektedir. Öyleyse bu takasın başka bir yolu olmalıdır… İşçi geri geldi ve konuyu tartıştık ve bunun üzerine AKSIRIK SENEDİ’nin (bunu merkez devlet çıkaracaktır herhalde) devletin çıkardığı “DEMİR SENEDİ” cinsinden değerini tarif ettik. Şimdi ya işletmenin bir kenarında AKSIRIK SENEDİ’ni DEMİR SENEDİ’ne çeviren bir döviz büfesi açacağız, ya da bucakta bu işi yapacak bürolar oluşacaktır. Fakat bunun SPK (sermaye piyasa kurulu benzeri bir yapı) tarafından tanınması gerekmektedir. O da diyecektir ki; “önce sen TSE standartlarını oluştur da öyle gel.” Onu da yaptık ve her ürün için TSE veya TSEK aldık ve ürünleri standart hale getirdik. Bunu da –herhalde- işletme senedinde veya onun dayanağında deklare ettik veya bu ileride internet vasıtasıyla kolayca olacaktır ve “Alibaba’nın yaptığı gold supplier/güvenilir üretici” uygulaması gibi bir bildirge de yeterli olabilir. Bizim geliştirmeye çalıştığımız bu sistemi, İnternet tüm ekonomik ve sosyal hayatı kapsar hale gelmedikçe uygulama zor olacaktır. O halde, asgariden bir bucak bu sistemi organize etmelidir. Bucaktaki işletme ve tüccarları bu sistemle çalışmaları konusunda güvendirmelidir. Buradaki açmaz; sistemin yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya doğru gelişmesi gerekirken, tersi gerekiyor gibi görünmektedir… Ya da paralel mi olmalıdır..? Bütün engelleri aşıp, AKSIRIK SENEDİ’ni, DEMİR SENEDİ cinsinden, en azından bugün için TL cinsinden (elbette bir borsası olmalıdır ve değeri mal miktarı azalınca azalmalı ve üretim çoğalmalı, mal miktarı artınca düşmeli ve üretim kısılmalıdır) kote edebilirsek sistem çalışmaya başlayabilir. Girdilerin ellerine borsada işlem gören (değeri sosyal ve ekonomik denge kanunlarına göre dalgalanan) bir belge veremezsek, sorunu çözemiyoruz, demektir. Eğer her işletmenin işletme senedi borsada işlem görüyor ve bunu her bakkal (yani en küçük ticarethane) değer olarak kabul ediyorsa, o zaman sorun yoktur. Bu olmuyorsa, bu senedi Demir senedi cinsinden tarif edip, ona çevirip girdilerin ellerine Demir senedi vermemiz gerekecektir. Böylece işletme senedinin değeri, ürünün arz ve talebine göre yarı dalgalanır, genel demir senedi dalgasına göre de ayrı dalgalanır. Böylece çok dinamik bir fiyat oluşur. Bu küçük bir çevre de ise dalgalar ölümcül olur ve sistemi çalışmaz hale getirir; bir ülke, hatta bütün dünya aynı anda arz ve talebe katılırsa dalgalar ekonomiyi optimize edecektir. Bu ilk arzdan sonra, sonraki halkaları daha sonra tartışalım. Özetle; sistemin asgari gerekleri neler olacak? Bilgi teknolojilerinde “asgari” gerekleri yazıyorlar üzerlerine. Bizim için bunlar neler olacaktır? Türkiye’de 75 milyon insan, 20 milyona yakın hane, 10 milyona yakın da fabrika, atölye, mağaza, dükkan, büfe vs vardır. Yüzbinlerce ürün vardır. Ne kadar işletme senedine müsaade edeceğiz veya bunlar çıkacaklar ve kabul görenler alınıp satılacak, görmeyenler piyasadan silinecek mi? İşletme senedi çıkarma kriterlerini nasıl belirleyeceğiz ve nasıl ne kadar olacaklar? Saygılarımla. H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
10.03.2013
14:11

Ben aksırık işletmesini; herhangi hayali bir işletme yerine, bildiğim bir sektör olduğu için örnek olarak seçmiştim. Benim özel işletmeme yardım etmeniz amacıyla yazmamıştım. Yine de bu tavsiyelere teşekkür ederim. Söylediklerinizin çoğunu zaten uyguluyorum.

Benim sorum, benim gibi milyonlarca küçüklü büyüklü girişim vardır. Bunların da -bir an için- bu sisteme geçtiklerini, geçmeye çalıştıklarını düşünelim. Karşılaşılacak zorluklar benzer olacaktır. Herkes elbette kendi çözümünü kendisi bulalıdır ama bu işin bir yasası, yönetmeliği, genelgesi, vs de olmalıdır. Olmazsa, akit serbestliği çercevesinde yine de insanlar organize olabilirler.

"İşçi isterse aldığı malı pazara götürür satar, isterse tüccara götürü satar" ibaresi çok geneldir. Milyonlarca insan çalışıyor ve bunun anlamı milyonlarca insan günlük veya haftalık veya aylık olarak mal satmaya (mal da değil mal senedi satmaya herhalde, zira her ürün taşınabilir değildir.) gidecek demektir. Bu insanlar tüccarda olan vasıflara sahip değilller ki. Bunlar emekci. Kadın, erkek, genç, yaşlı vs herkes pazarda tezgah mı açacak? Bu böyle olmasa gerek...

Ya bu sistem yalnızca belli bir büyüklüğe ulaşmış ve dolayısıyla markalaşmış (standart) ürünler çıkaran firmalar içindir ya da dileyen herkese kolaylıkla uygulayabilecek şekilde olmalıdır. (Kendi proplemlerimi çözmek için uğraşmıyorum). Siz sadece marka olanların şanşı olacağını öngörüyorsunuz. Bunun anlamı kapitalist olanlar başaracak demektir. Cocacola, mc donalds, arçelik, bolulu hasan usta, flo ayakkabı, siemens vs... Bunlar şanslı olabilirler ama hiç bir işçi pazara bir ford araba satmaya gidemez. Ancak araba senedinin bir cüzüne sahip olabilir ve araba acentalığı yapanlara gitmek zorunda kalır. Bu git geller sizce normal mi? Bu çalışır mı? İnsanlar 6 gün çalışıyorlar, hem de mesai saatlerinde. Mal veya senet satmaya tatil günü gidemezler ki... Pazar günü sadece açık pazarlar kurulmaktadır. Oralarda satsınlar demek kolaycılık olur. Sıkıntıyı çözmek gerekir.

4-5 sene önce gazetelerde G.Soros'un ağzından; 2015 senesinde banknot paranın olmayacağını, bunun yerine 8 çeşit mal senedi olacağını okumuştum. 4 çeşit mal, 4 çeşit nakit bazlı senet öngörüyordu. Buğday, demir, altın, gümüş, platin kelimelerini hatırlıyorum. Diğer 3 kelimeyi hatırlamıyorum. Adam bu iş için tarih bile veriyordu. Bu yazıyı sonra taramama rağmen bulamadım.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
10.03.2013
16:56

Tatmin edici cevapların yanında ilave sorular var ama burada bir ara verip, şunu sormak istiyorum: NASIL, NEREDE VE NE ZAMAN BUNA GEÇİLEBİLİR?

Saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
17.03.2013
21:54

Cengiz beye;

İşletme kristalini irdelerken bazı zorluklarla karşılaşmıştım ve kendimce çözmeğe çalışmıştım. Mesela üretim emeği ile bakım emeği farklı olmalıydı. Zira bakım her makina için ihtisas gerektirir ve bu ihtiyacı makinayı işletmeye koyan kişi tarafından yapılsın diye düşündüm. Bugüm otomotiv ve yüksek değerdeki makinalar servis garantili satılmaktadır. Tesis ile makina da bana göre farklı idi, maliyetleri, amortismanları ve kira statüleri farklı idi ve ayırmaya çalıştım. vs.

Son semineri okuyunca, üstadın girdileri 4 değil, dört çift yaptığını gördüm:

Dört çift girdi vardır; üst yapı ve altyapı, işçilik ve hizmet, ham madde ve yardımcı madde, genel hizmet ve kamu görevi. Bir işin olması için bu dört çeşit girdinin girmesi gerekir.

Alt yapı, yol, su, elektrik gibi düşünülse de bence tessis; üst yapı da makina ve techizatlar olabilir. İşçilik, üretim işçiliği; hizmet de bakım hizmeti olabilir. Hammadde anlaşılıyor da, yardımcı maddeden kasıt ne olabilir?

Esas soracağım bu da değil: Genel Hizmet ve kamu görevlerini biraz anlatabilir misiniz?

Lütfi beye;

Aşağıdaki yorumları seminerin yorum kutucuğuna yazdım ama "error" verdi. Daha önce bir arkadaş da "seminerlerin altına yorum yazılamıyor" diye yazmıştı ve siz "yorum kutusu var, yazılabilir" demiştiniz. Fakat yazılamıyor. Bunun sebebi bizlerin SEMİNER YORUMU YAZMA YETKİMİZİN OLMAYIŞI olabilir mi? Yoksa teknik başka bir hata mı var?

Yorumu buraya yazıyorum:

Şunu kabul etmek gerekir ki, dört halifeden sonra İslâm uygarlığı kuvvet uygarlığı metotları içinde gelişmiştir, saltanata dönüşmüştür. İkinci Kur’an uygarlığı böyle olmayacak, tamamen Hak uygarlığı olarak gelişecektir. Şunu kabul etmek gerekir ki, dört halifeden sonra İslâm uygarlığı kuvvet uygarlığı metotları içinde gelişmiştir, saltanata dönüşmüştür. İkinci Kur’an uygarlığı böyle olmayacak, tamamen Hak uygarlığı olarak gelişecektir. Her medeniyette sünnetullah böyle oluşur. Teorisine %100 uygun uygulama yapılmaz ki, mükemmel (!) olmasın ve sonu olsun. Bu sadece İslamiyette olmamış, İsadan sonra meşhur Pavlus bu dejenerasyonu yapmış, Marks'tan sonra Sovyetlerdekiler "şimdilik sosyalizm ile idare edelim, kominizme sonra geçeriz" diyerek sulandırmışlar vs. Bu hep böyle olur ve yeni kurulacak medeniyet de bizim öngördüğümüzün biraz çarpıtılmışı olarak yaşamaya başlar ve ölüme doğru yol alır. Daha nominal ömrünün yarısı olan 500 yaşlarında başka bir medeniyet oluşmaya başlar ve bu medeniyet de ölümü bekler... Bir yazımda, "keşke yeteri kadar bilseydim de, Adil Düzenin Pavlusu ben olsaydım" diye ironi yapmıştım. Bana göre bu yöntem aynı zamanda geniş kitlelere intibakı kolaylaştırmak içindir. Aşağıdaki ibarelerde niye; "ellefe kulubehüm" ve ellefe hüm" demedi de; araya "beyn" kelimesini koydu? Arapça gramerinde böyle mi gelir? "Kalplerini telif etti" ve "onları telif etti" dese yeterli değil miydi, niye araya beyn kelimesini getirmektedir? Türkçedeki "beyin" kelimesi bu kelimeden mi gelmektedir yoksa Türkçe midir? وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِم أَلَّفَ بَيْنَهُمْ Saygılarımla.

H.Kayahan

Tayibet Erzen
17.03.2013
23:34

Yanlış anlamadıysan eğer; hammadde üretimde kullanılan esas maddeyken, yardımcı madde üretimde kullanılan elektrik, su vb. kaynaklara deniyor. Bu kaynakların temini 4 ortaklık çiftinden biri olan Tesis ortaklığının Altyapı koluna aitken, tüketiminden diğer bir ortaklık olan Sermaye(Hammadde) ortaklığının Yardımcı madde kolu sorumludur. Özellikle altını çizdim zira ben anlamakta biraz güçlük çekmiştim :)

İşletme ortaklıkları hususunda 15 Şubat 2008 tarihli Ümraniye Semineri(1. seminer) ve 25 Eylül 1999 tarihli Kuran Matematiği ve Tefsir seminerine (28. seminer) ve 643. Seminere bakılabilir.

Hüseyin Kayahan
18.03.2013
21:08

Cevaplara teşekkür ederim. Tayibet hanımın yazdığı yerleri bulup okumam gerekiyor. Daha sonra tekrar yazmak ve sormak istiyorum.

Cengiz bey, bir yerde, "genel hizmet ve kamu görevi" demişsiniz, bir yerde de "genel hizmet ve kamu görevi" demişsiniz. sanki hizmet ihtiyari, yani gönülülük ve gerektiği zaman diye anlaşılıyor; görev ise zorunlu şeklinde. Kamu görevlileri mesela işletmeye gelip, insanları irşad mı edecekler? Buradan ilmi, dini siyasi ve mesleki eğitim seminerlerini mi anlamalıyım?

Genel hizmetler 24 tanedir, artmaz ve eksilmez değil mi?

Kamu hizmeti veya kamu görevlerini yine tam anlamadım. mesela askerlik zorunlu değildir, bundan dolayı da istemeyen siyasi görevleri yüklenmez. Mesela ilm öğrenmek, ilmi görevler almak zorunlu mudur? Bugünküne benzer şekilde asgari bir eğitim seviyesi olmak zorunda mıdır? İstemeyen, "ben okumayacağım ve hiç bir ilmi diploma ve ehliyet almayacğım" deme hakkına sahip midir? işletmede bunların bir fonsiyonu olacak mı, yoksa kamu hizmeti ya da görevi tamamen başka şeyler mi?

Özetle sizin kotardığınız ve size göre olan toplu bir metin var mı? Böyle parça parça yerine onun bütününü okuyup ondan sonra gerek kalırsa sorular sorayım.

Akevler Org'u bir kaç senedir aktif olarak takip ediyorum. 1994 ile bir kaç sene öncesine kadar benim bilgilerimde ve katkılarımda kopma olduğundan, yeni içtihatları ve içtihatlardaki değişme ve gelişmeleri kaçırmış görünüyorum. Hali hazır mevcudu anlamak, eğer mümkün ve nasip olursa daha da geliştirebilmemiz için karşılıklı fikir teatilerine ihtiyacımız var. Umarım hep beraber etkileşebiliriz.

Üstadın usulü, uslubu ve bilgisi ile bizimkiler arsında adeta uçurum olduğu müddetçe öğreti bir "monolog"tan öteye gitmeyecektir. Müsademe eşit kuvvetler arsında cereyan edebilir ve eskilerin deyimiyle; "müsademe-i efkardan barika-ı hakikat doğar/ fikirlerin çarpışmasından gerçeğin şimşeği çakar"...

saygılarımla.

H.Kayahan

Hüseyin Kayahan
18.03.2013
21:10

ilk cümleyi düzelteyim: kamu hizmeti ve kamu görevi. görev ve hizmeti, aynı manada mı kullanıyorsunuz?





Son Yorumlanan Makaleler
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ-2
9.08.2020 3298 Okunma
1 Yorum 12.08.2020 15:51
Hüseyin Kayahan
ÂDEM'İN DİLİ
27.07.2020 4068 Okunma
6 Yorum 30.07.2020 09:04
Hüseyin Kayahan
AYASOFYA CUMA MESCİDİ OLMALIDIR.
20.07.2020 3310 Okunma
1 Yorum 20.07.2020 16:51
Hüseyin Kayahan
ZÜNNÛN – bir muamma
19.05.2020 4823 Okunma
1 Yorum 21.05.2020 18:19
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİKLER ve STK (sivil toplum kuruluşları)
19.04.2020 3401 Okunma
1 Yorum 19.04.2020 13:16
Hüseyin Kayahan
KURANDA METAFORLAR
13.04.2020 6024 Okunma
3 Yorum 15.04.2020 09:19
Hüseyin Kayahan
SALGINLAR ve PROJEKSİYONLAR
14.04.2020 4586 Okunma
4 Yorum 14.04.2020 16:25
Hüseyin Kayahan
KUŞ DİLİ ve Hz. SÜLEYMAN
19.12.2019 3904 Okunma
1 Yorum 18.02.2020 16:07
Hüseyin Kayahan
ISTILAHİ DİLLER, MECAZ ve HAKİKİ MANALAR
20.10.2019 4706 Okunma
3 Yorum 29.10.2019 11:19
Hüseyin Kayahan
LİSANE SIDKIN sadık lisan ve İBRAHİM PEYGAMBER
11.02.2018 5328 Okunma
3 Yorum 28.10.2019 21:50
Hüseyin Kayahan
MUHKEM ve MÜTEŞABİH
20.10.2019 4876 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 14:39
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE BAŞLARKEN-2
31.07.2013 7457 Okunma
6 Yorum 03.03.2018 15:53
Hüseyin Kayahan
AD SEMUD İREM ve ARAFTAKİLER
11.02.2018 5886 Okunma
2 Yorum 24.02.2018 17:11
Hüseyin Kayahan
HURUF-U MUKATTAA
17.02.2018 5263 Okunma
2 Yorum 21.02.2018 13:02
Hüseyin Kayahan
ALFABELER
11.02.2018 4593 Okunma
1 Yorum 18.02.2018 01:19
Hüseyin Kayahan
SESSİZ ve SESLİ NAMAZLAR
13.11.2016 9984 Okunma
5 Yorum 01.08.2017 18:04
Hüseyin Kayahan
PARA VE BONO
5.02.2017 5196 Okunma
1 Yorum 13.02.2017 08:43
Hüseyin Kayahan
FIKIH ve KELAM
30.10.2016 9748 Okunma
7 Yorum 18.11.2016 04:58
Hüseyin Kayahan
MÜLK ve MAKAM
23.10.2016 7069 Okunma
2 Yorum 24.10.2016 15:38
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFI YOKTU.!?
24.07.2016 7649 Okunma
3 Yorum 26.07.2016 21:04
Hüseyin Kayahan
İLK (ve TEK) SOSYAL/KOLEKTİF KİTAP: KUR’AN
12.06.2016 7929 Okunma
8 Yorum 15.06.2016 23:36
Hüseyin Kayahan
DİYET TAŞI
30.01.2016 7261 Okunma
4 Yorum 16.02.2016 18:06
Hüseyin Kayahan
HACCIN ZAMANI
23.08.2015 8189 Okunma
4 Yorum 23.08.2015 22:10
Hüseyin Kayahan
FECR / ALACAKARANLIK ve GÜNEŞ TAYFI
16.07.2015 14624 Okunma
11 Yorum 28.07.2015 00:04
Hüseyin Kayahan
HİKMET ve UYGULAMA (PRATİK)
9.07.2015 7758 Okunma
1 Yorum 09.07.2015 12:13
Hüseyin Kayahan
ONA ÜFLEDİ - NEFEHA FİHA, NEFEHA FİHİ
14.06.2015 10341 Okunma
1 Yorum 18.06.2015 09:29
Hüseyin Kayahan
YENİ (TÜRK TİPİ) BAŞKANLIK
18.03.2015 6814 Okunma
1 Yorum 20.03.2015 11:03
Hüseyin Kayahan
FATİHA ve YENİ KOMÜNİZM
4.09.2014 7451 Okunma
4 Yorum 24.09.2014 08:17
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN-ZEKAT BANKASI (ÖZET)
13.09.2014 7134 Okunma
2 Yorum 17.09.2014 15:32
Hüseyin Kayahan
İSLAM EKONOMİ SİSTEM,-ZEKAT BANKASI
12.09.2014 9918 Okunma
3 Yorum 14.09.2014 22:42
Hüseyin Kayahan
BAŞKANLIK, YARI BAŞKANLIK YA DA...
27.08.2014 7049 Okunma
5 Yorum 01.09.2014 08:02
Hüseyin Kayahan
ALLAH ve DEVLET
13.07.2014 6983 Okunma
7 Yorum 09.08.2014 20:59
Hüseyin Kayahan
ORUÇ ve RAMAZAN
29.06.2014 9823 Okunma
19 Yorum 20.07.2014 07:59
Hüseyin Kayahan
HUKUK ve TAŞKINLIK; MUSA ve HIZIR
7.05.2014 7445 Okunma
7 Yorum 12.05.2014 20:13
Hüseyin Kayahan
PARALEL OKUMALAR-MUHKEM ve MÜTEŞABİH
17.04.2014 6799 Okunma
1 Yorum 19.04.2014 09:21
Hüseyin Kayahan
PARALELE DAİR
18.03.2014 7148 Okunma
4 Yorum 19.03.2014 13:13
Hüseyin Kayahan
SÖYLEMEK ve YAPMAK
15.11.2013 9921 Okunma
5 Yorum 22.11.2013 21:08
Hüseyin Kayahan
ÜSTAD KARAGÜLLEYE AÇIK ARZIMDIR
25.06.2013 6728 Okunma
8 Yorum 02.11.2013 05:43
Hüseyin Kayahan
GECİKMİŞ YORUMLAR: SALSAL VE TUFAN HK.
13.10.2013 13152 Okunma
22 Yorum 18.10.2013 15:10
Hüseyin Kayahan
NUH TUFANI (kısa bir özet)
4.10.2013 15249 Okunma
9 Yorum 18.10.2013 14:55
Hüseyin Kayahan
DEVİ YOKETMEK
13.10.2013 5029 Okunma
1 Yorum 14.10.2013 16:22
Hüseyin Kayahan
İZLENİMLER-2
25.09.2013 6757 Okunma
8 Yorum 28.09.2013 07:31
Hüseyin Kayahan
4x4 ve HIZIR
12.09.2013 6774 Okunma
1 Yorum 17.09.2013 17:13
Hüseyin Kayahan
2013-2014 KIŞ DÖNEMİ İLK İZLENİMLER
9.09.2013 7050 Okunma
2 Yorum 09.09.2013 11:39
Hüseyin Kayahan
CEBELLEŞMEK-1
4.08.2013 5243 Okunma
1 Yorum 15.08.2013 12:39
Hüseyin Kayahan
SOSYOLOJİK KURAN MEALİNE GİRİŞ-1
30.07.2013 6842 Okunma
1 Yorum 10.08.2013 17:54
Hüseyin Kayahan
KEVSER
4.08.2013 6683 Okunma
1 Yorum 05.08.2013 05:12
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP-2
10.06.2013 7153 Okunma
4 Yorum 25.06.2013 14:51
Hüseyin Kayahan
BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP
6.06.2013 7314 Okunma
4 Yorum 09.06.2013 18:33
Hüseyin Kayahan
MÜTEŞEBBİSE DAİR / GELECEĞİN MÜTEŞEBBİSİ
21.02.2013 15619 Okunma
13 Yorum 18.03.2013 21:10
Hüseyin Kayahan
KÖLELİK-1
10.03.2013 6978 Okunma
5 Yorum 14.03.2013 19:54
Hüseyin Kayahan
KRAL ÇIPLAK (MI?)
28.01.2013 6498 Okunma
7 Yorum 07.02.2013 17:00
Hüseyin Kayahan
NAMAZI TANIMAK-1
2.11.2012 6700 Okunma
1 Yorum 03.11.2012 09:33
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-2, MUCİZELER
29.10.2012 6670 Okunma
3 Yorum 30.10.2012 07:15
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK
27.07.2012 12233 Okunma
32 Yorum 15.08.2012 10:48
Hüseyin Kayahan
KURAN'I TANIMAK-1, KURAN'IN MÜŞKÜLLERİ
7.08.2012 6412 Okunma
3 Yorum 09.08.2012 16:49
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-3 KURAN ARKEOLOJİSİ
6.08.2012 5766 Okunma
1 Yorum 07.08.2012 07:50
Hüseyin Kayahan
ALLAH'I TANIMAK-2, TANRININ AÇMAZI
2.08.2012 11152 Okunma
25 Yorum 06.08.2012 22:06
Hüseyin Kayahan
YARATILIŞ-DİRİLİŞ ve FELSEFE
6.07.2012 6388 Okunma
4 Yorum 07.07.2012 15:08
Hüseyin Kayahan
YORUMSUZ ve BİR SEZİ ve BİR SORU
17.04.2012 6175 Okunma
5 Yorum 19.06.2012 11:35
Hüseyin Kayahan
RUH-ÜL KUDÜS
15.05.2012 7741 Okunma
8 Yorum 17.05.2012 00:58
Hüseyin Kayahan
RUH, NEFİS ve DİĞERLERİ
4.05.2012 15675 Okunma
58 Yorum 13.05.2012 06:56
Hüseyin Kayahan
DİLLER; NELER ANLATIRLAR, NELER...
6.05.2012 5197 Okunma
1 Yorum 07.05.2012 01:01
Hüseyin Kayahan
YENİ BİR PAVLUS ARANIYOR
25.04.2012 6402 Okunma
13 Yorum 04.05.2012 18:47
Hüseyin Kayahan
KELİME, MUTASYON; TURAB VE TOPRAK
29.04.2012 7352 Okunma
10 Yorum 01.05.2012 11:38
Hüseyin Kayahan
EVREN ve NOKTA
23.04.2012 5463 Okunma
3 Yorum 29.04.2012 18:11
Hüseyin Kayahan
SÖZ KESTİK, SÜT DE KESİLDİ...
13.04.2012 5489 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 08:56
Hüseyin Kayahan
ASLAN OĞLUM ve METOD
11.04.2012 6612 Okunma
13 Yorum 13.04.2012 17:42
Hüseyin Kayahan
MUSA, FETASI ve BULUŞMA YERİ
30.03.2012 5087 Okunma
3 Yorum 08.04.2012 18:07
Hüseyin Kayahan
KARAGÜLLE'YE MUHALEFET NASIL OLMALI?
4.04.2012 6017 Okunma
2 Yorum 05.04.2012 19:58
Hüseyin Kayahan
ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK NASIL ANLAŞILIR?
27.03.2012 6414 Okunma
9 Yorum 29.03.2012 17:53
Hüseyin Kayahan
DİLİN CİLVELERİ
27.03.2012 5505 Okunma
6 Yorum 29.03.2012 17:18
Hüseyin Kayahan
HARUT ve MARUT, FİRİDİN ve RASYONALİZM
25.03.2012 10170 Okunma
11 Yorum 27.03.2012 08:38
Hüseyin Kayahan
DÜŞÜNME VE ANLAMA/FIKH ÜZERİNE
23.03.2012 3781 Okunma
2 Yorum 23.03.2012 11:30
Hüseyin Kayahan
GECİKMİŞ BİR HOŞGELDİNİZ
23.03.2012 3444 Okunma
1 Yorum 23.03.2012 04:08
Hüseyin Kayahan
Suç, Ceza ve Cehennem
21.05.2011 5021 Okunma
4 Yorum 22.05.2011 20:39
Hüseyin Kayahan
Oku kim attı?
23.05.2011 4186 Okunma
Hüseyin Kayahan
1400 yıllık bir öykünme
1.08.2009 4456 Okunma
Hüseyin Kayahan
Abdest
12.03.2011 2938 Okunma
Hüseyin Kayahan
yorumların çetelesi
26.03.2012 3011 Okunma
Hüseyin Kayahan
CANLI NEFİS ve RUH bir girizgah
24.04.2012 2495 Okunma
Hüseyin Kayahan
ALLAH; KENDİSİNİN VAR OLDUĞUNU NASIL BİLİR?
24.04.2012 2958 Okunma
Hüseyin Kayahan
ÖZGÜR ve ÖZGÜN İNSAN
24.04.2012 2839 Okunma
Hüseyin Kayahan
ERGİNLİK TEORİSİ
25.04.2012 2736 Okunma
Hüseyin Kayahan
TARİF ve BAŞLANGIÇ
12.05.2012 3125 Okunma
Hüseyin Kayahan
BİR AŞK FANTEZİSİ
14.08.2012 3361 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - RANT ve ÖZEL MÜLKİYET
7.09.2014 4230 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT ve BANKA
7.09.2014 4278 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - ZEKAT SADAK ve FONLAR
7.09.2014 4437 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - XEKAT ve KAVRAMLAR
7.09.2014 3951 Okunma
Hüseyin Kayahan
SAM ADIAN - DUYURU ve DAVET
7.09.2014 4100 Okunma
Hüseyin Kayahan
KUNUT ve HUŞÛ
29.08.2014 5127 Okunma
Hüseyin Kayahan
BELKİ DE İSTİHBARAT ZAAFİYETİ YOKTU-2
4.08.2016 4552 Okunma
Hüseyin Kayahan
FİTNE ve KATL
23.10.2016 4194 Okunma
Hüseyin Kayahan
ŞURA ve Hz. ALİ'nin YAŞI
5.02.2017 7576 Okunma
Hüseyin Kayahan
AKIL SATMALAR
11.07.2019 3142 Okunma
Hüseyin Kayahan
Yeni dünya düzeni
18.07.2019 2892 Okunma
Hüseyin Kayahan
KURAN ve SENARYO
20.10.2019 4311 Okunma
Hüseyin Kayahan
Hakiki, mecazi, ıstılahi MANALAR
12.02.2018 4362 Okunma
Hüseyin Kayahan
MÜŞRİK ve KAFİR
1.11.2019 3691 Okunma


© 2024 - Akevler