يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُءُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ وَإِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا وَإِنْ كُنْتُمْ مَرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاءَ أَحَدٌ مِنْكُمْ مِنْ الْغَائِطِ أَوْ لَامَسْتُمْ النِّسَاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُمْ مِنْهُ مَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلَكِنْ يُرِيدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ(6)
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا
(YAv EayYuHav elLaÜIyNa EAvMaNUv)
“Ey iman etmiş olan kimseler.”
Salat(SLY), etin güneşte kurutularak/pişirilerek daha faydalı hale getirilmesidir. Ateşin keşfi ile ateşte pişmeye de bu ad verilmiştir. Önce toprak kapların, daha sonra da metal kapların icadı ile tencerede, kazanda pişmeye de bu ad verilmiştir. Tencerelerde birbirine benzemeyen ve tek başına tüketilemeyen bir sürü ayrı gıda (tuz, acı, ekşi, sebze, et, baharat, vs), ateşte/fırında bir süre pişirilerek yepyeni, çok lezzetli ve çok faydalı bir besine dönüşür. Buradan isti’mal edilerek her biri ayrı, ayrı ve verimi düşük olan bireylerin toplantılara katılarak, orada geçirilen sürede toplantının/topluluğun ateşiyle, adeta pişmesi suretiyle, mensubu olduğu topluluğa daha faydalı bireylere dönüşmesi eylemine “salat” denmiştir. Sürekli yapılan toplantılar insanı çoğu zaman sıkar, çoğu zaman tartışmalar olur, insanın çok olduğu yerde gerilim olur ama, bireyler bunlara alışa alışa seviyelerini yükseltirler, pişerek daha olgun hale gelirler. Sosyalleşme; her seviyede ve her büyüklükteki toplanmalarla böylece temin edilir. İşte namaz, sadece bir toplanma, yığılma olmayıp, insanların sosyal olarak piştiği, organize olduğu ve böylece verimin arttığı bir eylemdir. Namaza kıyasla her seviyede ve her türlü topluluğun yapmış olduğu toplantılar da böyledir. Derneklerin, kooperatiflerin, her türlü meclisin toplantısı onun üyelerini pişirir ve o topluluğun kullanabileceği hale getirir.
Bu toplantılar birbirlerini çok yakinen bilenlerde, yani ocak/mahallelerde günde 5 kere yapılır. Birbirlerini uzaktan tanıyanlarda, yani semtlerde/bucaklarda haftada bir kere yapılır. Birbirini mensubiyet derecesinde tanıyanlarda/illerde yılda 2 kere, bayramlarda yapılır. Tüm insanlık da yılda bir kere Mekke’de Arafat’da bir araya gelerek insanlık kurultayını gerçekleştirir.
Bu toplantılara başta o topluluğun yöneticiler/savunucuları/Mü’minleri olmak üzere, tüm mensupları katılmalıdır. Toplantıya katılan topluluğun üyesi olduğunu belirtmiş olur ve katıldıkça da sosyalleşerek topluma entegre olur. İşte bundan sonra bu toplantılara katılmaya karar verenlerin alması gereken tedbirler anlatılmaktadır.
إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلَاةِ
(EiÜAv QuMTuM EiLa elÖaLAvTi)
“Salata ikame ettiğinizde.”
Toplantı, adı üstünde topluluğun toplanması ile olur. Aslolan, namazın cemaatle kılınmasıdır. Cemaate katılmayanların tek başına kıldıkları namaz, sembolik nitelikte olup, alışkanlığın devam ettirilmesi içindir. Sünnet namazları mesabesindedir. Bu onların zihinsel ve fiziksel seviyelerini yükseltir ama sosyal seviyelerini geliştirmez. İnsan ancak toplantılarla pişer ve gelişir. Namaz her zaman çoğul sıgası ile emredilmiştir. Bireysel olarak kılınan namazlarda aşağıdaki temizlik şartları gerekmeyebilir veya olsa, olsa kıyasen konabilir.
فَاغْسِلُوا
(FaĞSiLUv)
“Gaslediniz.”
Gasletmek, suyla yıkmaktır. Yüklem çoğuldur, nesneler de çoğuldur. Buradan herkes yüzünü ve diğer uzuvlarını yıkasın anlaşılmakla birlikte, toplantı yerinden uzakta yapılan temizlik, toplantıya ulaşılıncaya kadarki zamanda ve mesafede bozulmuş ve biz fark etmesek de kirlenme olmuş olabilir. Bunun için temizlenmenin;-eğer bir zorluk oluşmayacaksa- toplantı zamanında ve mekanına girerken yapılması gereklidir, denilebilir.
وُجُوهَكُمْ
(VuCUvHaKuM)
“Yüzlerinizi gaslediniz.”
İnsanlar birbirleri ile karşılaştıklarında el sıkışırlar, yanaklardan, boyunlarından öpüşürler, kafalarını tokuştururlar, sarılırlar, kucaklaşırlar ve benzeri hareketlerle birbirlerini selamlarlar. Bu temaslarla birbirlerine kir, mikrop, parazit vb. zararlıları aktarma riski vardır. Bir toplantıya/topluluğa katılacak olan temizlenerek katılmak zorundadır. Onlar da temiz olmalılar ki katılana da zararlı bir şey aktarmasınlar. Aşağıda bu uzuvlar sırayla sayılmaktadır. İnsanlar ayaklarıyla temas kurmamaktadırlar ama ayaklar çıplaksa veya kirli ise ortama zararlıları bırakma ve bunların da tozuma ile ortama dağılarak teneffüs ve ciltten bulaşma ihtimali olduğundan, ayaklar biraz değişik şekilde olsa da, cümleye dahil edilmiştir.
Deride kesik yoksa mikrop girmesi oldukça zordur. Ama yüz böyle değildir. Vücudun direk içine açılan bazı delikler yüzdedir. Başta mikrop, virüs ve diğer zararlılar; burundan, ağızdan, kulaklardan hatta gözlerden; deriden olduğundan çok daha kolay vücudun içine intikal edebilir. Onun için birbiriyle yüz yüze temas eden kimselerin yüzleri temiz olmalıdır. Bu en önemli tedbir olduğu için “yüz” önce sayılmış, “el” sonra söylenmiştir. Saç sınırı ve giysi sınırına kadar olan bölge, boyun da dahil, yüz kabul edilip temizlenmelidir. Zira insanlar, çok samimi olduğu veya çok samimi olduğunu göstermek istediği kişinin, yüzünü, gözünü, kulaklarını, boynunu ve hatta dudaklarını(Rus erkekleri birlerini gayet normal olarak dudaktan da) öpmektedirler. Öyleyse toplantıya katılan herkesin yüzü temiz olmalıdır. Burada şu sorulmalıdır: Başlangıçta yıkanacağı aşikar ama, toplantı devam ederken; salya, sümük, irin ve hatta gözyaşı gibi akıntılar olsa, silmek yeterli midir; yoksa dışarı çıkıp, yıkamak mı gerekir? Doktor müçtehitlerin içtihatlarını bekliyorum…
وَأَيْدِيَكُمْ
(Va EaYDiYaKuM)
“Ve kollarınızı.”
En çok ellerimizle temas ederiz. İş yaparken de en fazla ellerimizi kullanırız. Hapşırırken, tıksırırken, hatta bir yeri, bir şeyi temizlerken ellerimizi kullanırız. Bundan dolayı eller, en fazla kirlenen uzvumuzdur. Karşılaştığımızda tek el veya çift elle tokalaşır, el sıkışır, hatta uzun süre bırakmayız da. Çoğu zaman kendimizden küçük olanların yüzlerini iki avucumuzun arasına alır, öyle selamlama konuşmasını yaparız. Bu yüzden toplantıdan önce eller kesinlikle yıkanmalıdır. İkinci sırada bu zikredilmiştir.
إِلَى الْمَرَافِقِ
(EiLa eLMaRAvFıQı)
“Dirseklere kadar.”
Bazıları selamlama konuşması sırasında karşısındakinin ellerini bırakmaz. Bazıları ise bu tutma işini bilekleri tutarak da yapar. Sıcak iklimlerde ve sıcak havalarda kısa kollu giysiler tercih edildiği için kollar da kirlenir. Bunun için ellerin temizlenmesi dirseklere kadar yapılmalıdır. Zaten yüz yıkanırken, eldeki su dirseklere kadar süzüleceği/akacağı için doğal olarak da dirseğe kadar kirin ve bu sızıntı suyun (yıkanırken yüzden kir karışmış olabilir) kollardan temizlenmesi gerekir. Toplantıya/namaza katılacakların elleri dirseklerine kadar temiz olmalıdır. Kısa kollu değil de askılı, atlet gibi giysi giyiliyorsa, o beldenin örfünde bu kıyafetle toplantı yapılıyorsa, o zaman eller omuzlara kadar temizlenmelidir. Bu durumda tabii, lügatte de yeri varsa, “mirfak” omuz olarak anlaşılır.
Derinin üzerinde boya gibi, ruj gibi, kına gibi bir şey varsa ne gerekir? Üstü yıkanan bu nesne toplantının sonuna kadar oradan kalkmadan durabiliyorsa kaldırıp, altını yıkamak gerekmez. Fakat toplantı esnasında kalkarsa, toplantıyı terk ederken tekrar karşılıklı temaslar yapılacağı için bunun altından çıkacak temizlenmemiş yüzey diğerleri için risk oluşturacaktır. Üstü temizlenebilen ve toplantı süresince deriden ayrılmayan nesne için bir şey gerekmez, o deri hükmündedir.
وَامْسَحُوا
(VaMSaXUv)
“Meshediniz.”
Mesh etmek; düzeltmek, sürtmek, sıvazlamak, okşamak, dokunmak ve hatta “elle yoklamak/kontrol etmek” manalarına gelebilir. “Bir şeye sürtmek ya da bir şeyi sürtmek veya bir şeyle sürtmek” manaları verilebilir. Başımızı ve sonraki ibareden de ayaklarımızı yoklamış ve yabancı bir şey var mı diye kontrol etmiş ve düzeltmiş oluruz. Buradan bu işin suyla yapılması gerektiğine dair bir şey çıkmamaktadır. Dağınık olan saçın/başın bir fırça veya tarakla düzeltilmesi, ayakkabı veya benzeri giysinin de bir şeyle tozunun ve kirinin silinmesi ve böylece düzeltilmesi demektir.
بِرُءُوسِكُمْ
(BiRuuSiKuM)
“Re’slerinizi”
Yüz neresi ise onun dışındaki yer re’sdir. Ya da tamamı re’sdir de yüz onun bir bölümüdür. Yüz yıkandığına ve yıkanmış yerin tekraren mesh edilmesi abes olacağından, yüzün dışındaki yerler re’sdir. Burası sıvazlanacak, düzeltilecektir. Bu işlem gerekiyorsa su ile yapılır, gerekmiyorsa kuru olarak yapılır. Selamlama karşılaşmalarında saçlar da öpülüp koklanabilmektedir ama toplantı esnasında yıkayıp, kurutma mümkün olamayacağına göre, sadece düzeltilmesi yeterlidir.
Sıcak iklimlerde erkeklerde korunmak başlarını örterler. Statünün belirlenmesi için de baş örtülür. Erke mi, kadın mı; ergen mi, çocuk mu, evli mi bekar mı olduğu baş örtüsünden anlaşılabilir. Batılılar evli olduğunu parmağa takılan yüzükten anlamaktadırlar. Araplarda ve Türklerde ise “başını bağlamak” tabiri vardır. Bu mecazi de olabilir, hakiki de olabilir. Bu örtünün başın tamamını, saçların tamamını örtmesi gerekmeyebilir. Bunu örf tayin eder. Başı örtülü de olsa o örtüyü çıkararak tozunu kirini silkelemek, veya örtünün üstünden başı kontrol etmek mesh eylemindendir. Kadınlar da örterler. Başkanların eşleri, kızları ve güvenlikçilerin/müminlerin eşleri belli olmalıdır. Kızlara ve evli olmayan kadınlara bir hitap yoktur. Bugünkü genç kızların örtünmeleri tesettür ayetinden değil, bir mücadelenin simgesi, dayanışmanın simgesi olmasındandır. Herkes örfüne göre örtünür. Tam örtünme veya kısmi örtünme örf ile ilgilidir. Kadınların saçlarının “zinet” olduğu hakkında, bildiğim kadarı ile bir ayet yoktur.
وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَيْنِ
(Va EaRCuLaKuM EiLay eLKaGBaYNı)
“Ve ayaklarınızı topuklara kadar.”
Toplantıya ayakkabılarla giriliyorsa sadece mesh/kontrol/düzeltme yapılacak demektir. Zira, ayak bağı çözülmüş olabilir, ayakkabı üzerinde pislik olabilir vs. Toplantı mekanına ayakkabılar çıkarılarak giriliyor ve ayak üzerinde çorap gibi bir giysi varsa belki bunu mesh/kontrol etmek daha uygundur. Zira toplantı esnasında çoraplarımız yere temas edecektir, onun kontrolü daha makul görünmektedir. Ama toplantıya çıplak ayakla girilecekse onu yıkamak gerekir. Çıplak olan ayaklardan ortama sporlar, mantarlar, deri kırıntıları dökülebilir. Bunun için yıkanması elzemdir. Ayakkabı veya çorapla girilen toplantılarda mesh yeterlidir. Ayak çıplak ve giysi diz kapağına kadarsa yıkama nereye kadardır? “Keabe” neresidir? Bence bu da mirfak gibidir. Yani üst giysi topuğa kadarsa ve ayak çıplaksa, ayak topuğa kadar yıkanır, dize kadarsa, ayak dize kadar yıkanır…?
وَإِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا
(Va EiN KuNTuM CuNuBan)
“Ve cünüp iseniz.”
“Cenb” yan demektir. “Cenb” ayrı demektir. “Ecnebi” yabancı anlamındadır.
“Cunub” kelimesi mastardır. Uzaklaşmak demektir. Mastar isim hâlinde gelmiştir. Cenabet,çok uzak olan anlamındadır. Sefer, ilinin dışına çıkan ama devletinin içinde kalan yolcudur. Canib/cenabet ise devletler arası, kıtalar arası seyahat eden demektir. Ocak içinde herkes aynı zararlılara bağışıktır. Bu bucakta, hatta ilde de geçerlidir. Beslenme alışkanlıkları, çok yakın temaslar sonucunda bu kadar yakın olanlar arasında büyük hastalıklara, salgın hastalıklara sebep olacak yeni mikrop ya da virüsler olmaz. Bireyler bunları küçüklükten başlayarak alırlar ve bağışıklık sistem/immün sistem gelişmiş olur. Ama başka uzak devletlerde, başka kıtalarda bizim bilmediğimiz, bağışık olmadığımız mikrop ve virüsler olabilir, bizde de onların bağışık olmadığı zararlılar olabilir. Tarih bunun pek çok örneği ile doludur. Amerika’nın keşfinden sonra yerliler, İspanyolların, Portekizlilerin oraya götürdüğü çiçek mikrobuyla temas etmişler ve yüz binlercesi bu yüzden ölmüştür. İstanbul’da 16, 17,18. Yüzyıllarda görülen veba, kolera gibi salgınlar hep yabancı yük gemileri ile gelen yabancılardan yerli halka geçmiş, 15000, 25000 kişi gibi çok büyük ölümlere sebep olmuştur. Tek değil, çok kişiden gelmesi daha muhtemeldir ve tehlikelidir. Onun için çoğul kullanılmıştır.
فَاطَّهَّرُوا
(Fa ioOahHaRUv)
“İthar ediniz.”
“Ecnebilik” çok tehlikeli bir risktir ve bu kişinin temizlenmesi teşditli bir fiille söylenmiştir. Bu normal yıkama, yani gasl değildir. Bu, bu günkü adıyla “dezenfektasyon/hijyen” işlemidir. Yabancılar hem dezenfekte edilmeli ve bizler korunmalıyız, hem de aşılanmalılar ki, onlar korunsunlar. Hacdan önce istenen “aşı belgesi” böyledir, bazı Batılı devletlerin istediği “sağlık belgesi” böyledir. Cenabetliğin Türkçedeki anladığımız manası bence yakıştırmadır. Cenabetlik, ecnebiliktir, yani tam yabancılıktır ve hem onun sağlığı, hem de bizim sağlığımız için çok büyük bir risktir. Onun için mutlaka “ithar”/defenfekte/aşı edilmelidir. Cinsel ilişki daha aşağıda zikredilmiştir. Kendi kendine boşalma, hayız, nifas ise oraya kıyas edilmelidir.
وَإِنْ كُنْتُمْ مَرْضَى
(Va iN KuNTUM MaRWAy)
“Ve hasta iseniz.”
Gasl etmeyi gördük. Bu çok hafif bir yıkamadır. Suyun derinin üzerinden kendiliğinden kayıp gitmesi yeterlidir. Uzun uzun uğraşmak gerekmez. Sonra ihtar etmeyi gördük ki, bu sudan ziyade diğer hijyen sağlayan malzemelerle yapılan bir arındırmadır. Şimdi de iyice ovalayarak, sürterek yapacağımız bir temizliğin ne zaman gerekli olacağını saymaya başladı. Bu diğerlerinden farklı bir temizlenmedir.
Mikroplar bağışıklık sistemimiz zayıfladığı anlarda aktif olmaya başlarlar ve bizi hasta ederler. Sağlamken vücudumuzdaki mikropların etrafı antikorlarla çevrilidir. Birisine bizdeki bir mikrobu bulaştırdığımızda antikorlarla beraber aktarmış oluruz ve tehlikeli olmanın aksine onu da aşılamış olabiliriz. Hasta olduğumuzda ise bizi hasta eden mikroplar antikor çemberini kırmış ve serbest kalmışlar demektir. Bu durumda temas ettiğimiz kişilere bu mikrobu aktarırsak ve o kişi daha önceden bu mikroptan almamışsa derhal hasta olacaktır. Bunun için hasta olan kişi temizleme işlemini gasl’den daha itinalı olarak; ova, ova, sürte sürte yapacaktır, hatta teyemmüm aynı zamanda “bir şeyle sürtmek” anlamını da ihtiva ettiği için temizleyici maddeler ve malzemeler kullanması gerekecektir.
Burada sayılacak dört haldeki insan, su bulsa dahi yukarıdaki gibi sadece gaslederek namaza/toplantıya katılamaz bana göre. Su olsa da, olamasa da; gasl’den farklı bir temizlenme yapmalıdır. Bu temizlik bana göre, -şimdiye kadar anlaşıla geldiğinin aksine, bir tahfif/kolaylaştırma değil, tam tersine daha ağır bir görevdir.
Hastalık hali daha fazla temizlenmenin gerekli olduğu hallerden biridir. Kuranda hasta manasına gelecek Marid kelimesinden başka kelime varsa, o zaman bu hangi hastalıkları kapsar onu bulmak lazımdır, yoksa bu hastalığın genel adıdır ve her türlü hastalığı kapsar demektir. Tekil kullanıldığına göre salgın hastalık manasına gelmediği de düşünülebilir…
أَوْ عَلَى سَفَرٍ
(EaV GaLay SaFaRın)
“Yahut seferde iseniz.”
Sefer, ilden ile ve en fazla devlet sınırlarına kadar olan yolculuklar için kullanılır. Yurt dışına yapılan yolculukların ecnebilik/yabancılık olduğunu yukarıda söylemiştik ve çok köklü tedbirler almayı gerektirir. İllerin iklimi, bitki örtüsü, gıdaları vb. şeyleri birbirinden farklıdır. Gittiğiniz yerde yaşayanlar sizin dayanıklı olduğunuz zararlılara karşı dayanıksız olabilirler. Bunun için buradaki toplantılara/namazlara katılacaksanız teyemmüm edeceksiniz, yani ovalaya, ovalaya uzuvlarınızı arındıracaksınız suyla veya toprakla.
أَوْ جَاءَ أَحَدٌ مِنْكُمْ مِنْ الْغَائِطِ
(EaV CAvEa EPaDün MiNKuM MiNa eLĞAEiTi)
“Yahut sizden biriniz gaitten gelirse.”
Gait, çukurdur, münhasıran tuvalet çukurudur. Hastalar topluluğa girmeden önce sadece gasl ile yetinmeyip iyice temizlenecekti. Misafirler de iyice temizlenmeden topluluğa girmeyeceklerdi. Çünkü bunların hepsi yukarıdaki “iza”ya bağlıdır. Yani toplantıya, topluluğa girme öncesinde bu işlemi yapmaları gerekiyor. Şimdi bunlara tuvaletten gelenleri de ekledi. Tuvalet yapmak maksadıyla tuvalete gidenler, en azından cinsel organları ile temas ettikleri için, döndükten sonra iyice sürterek temizlenmelidirler. Zira cinsel ilişki, yani cinsel organ teması ile yayılan çok tehlikeli hastalıklar vardır. Bunların cinsel organlara dokunan eller vasıtasıyla yayılması da potansiyel bir risktir. Dışkı veya idrar çıkması gerekmeden de eller cinsel organlara temas etmişse, mutlaka teyemmümle/ovalayarak temizlenme gerekir. Yellenme için hiçbir şey gerekmez ama salya ve sümük temaslarının hükmü düşünülmelidir.
أَوْ لَامَسْتُمْ النِّسَاءَ
(EaV LaMaSTuMu elNıSAEa)
“Yahut nisanızla lems ettiğinizde.”
Lems’de duhül gerekmez. Eşlerin sevişmeleri lemstir. Eşler birbirlerinin tüm vücudunu okşayabilirler, kendi ve eşinin cinsel organlarına temas edebilirler, tüm vücudu öpebilirler ve böylece kirlenirler ve eşini de kirletirler. Bu durumda mutlaka teyemmüm/ovalayarak temizleme gerekir. Erkeğin sperması ve kadının yumurtası ve bunların öncesinde gelen sıvılar sterildir. Zaten, strelizasyon için önden gelen sıvılar salgılanmaktadır. Bunların vücuttan ihraç ediliyor olması bir şey gerektirmez. Onların bulaşması pis değildir. Asıl olan cinsel organlarla olan temastır. Dördüncü grup olan, lems edenler de teyemmüm edeceklerdir. Yani bir temizleyici ile sürterek temizleneceklerdir. Peki nereleri temizleyeceklerdir? Toplantılarda, karşılaşmalarda mutlaka temas eden yerlerimiz olan yüz ve ellerimiz. Zira topluluk için tehlikeli olan karşılaştığımızda temas eden yerlerimizdir. Onların temiz olması yeterlidir. Eğer teyemmüm, lügat olarak bütün vücuda şamil değilse, o zaman sadece abdest uzuvlarının temizlenmesi demektir. Ya da toplantı öncesi sadece abdest uzuvları, meskendeyseler bütün vücut anlaşılabilir.
فَلَمْ تَجِدُوا مَاءً
(Fa LaM TaCıDUv MAvEan)
“Su bulamazsanız.”
En kolay olan su ile temizlemedir. Elbette su ile beraber sabun ve benzerleri daha iyi bir temizlik sağlar. Su ile temizlenmemiz gerektiğini ama su bulamadığımız hallerde de bir temizleyici ile (toprakla) temizlenmemiz gerektiğini belirtiyor. Su bulunca bütün vücudu, su bulunmayınca da sadece abdest uzuvlarını da anlayabiliriz…?
فَتَيَمَّمُوا
(Fa TaYamMaMUv)
“Teyemmüm ediniz.”
Yem, durgun akarsudur, sanki akmıyor gibi durgun, ağır seyreden akarsudur. Aktığı belli olmayan sudur. Kelimenin gerçek manası “yemmolun, böyle bir suya girin, böyle bir suya sürtünün” demek olduğu halde, arkasından gelen “saiden tayyiben” ibaresini de “temiz toprak” olarak anladıklarından, teyemmümü “toprak sürtmek” olarak uygulamışlardır sahabeler. Halbuki “said” yokuştur. Yani zorluktur, sıkıntıdır, düzlükteki yürüyüş gibi değildir. Benim buradan anladığım, insana sudan daha zor olan said bir madde ile, tayyibi de içinde zararlı barındırmayan diye anlarsak, (ki normal organik toprak ta böyledir)hijyenik bir arındırıcı/temizleyici ile sürtünmesidir. En basitinden bugün ıslak mendil dediğimiz bir malzeme ile, antibakteriyel, dezenfektan bir madde ile uzuvlarımızı sürtmemiz gerekir. Normal hallerde su dökerek gasl yeterli iken; hastalık, yolculuk, dışkılama ve ilişki durumlarında bu yeterli olmayacağından; tayyib bir said yani hijyenik bir temizleyici ile ovalanarak temizlenmemiz gerekir…
Ecnebi isek ne gasl, ne de teyemmüm yeterlidir. Zira ihtar bunların hepsinden daha ziyade bir temizlenmedir. Teyemmüm de gaslden üstün olur bu mana doğru ise ve teyemmüm edene(ovalayarak temizleyene)tekrar gasl etmek gerekmez.
صَعِيدًا طَيِّبًا
(ÖaGıDan OayYıBan)
“Said tayyib.”
Toprak fiziksel olarak derimizdeki pislikleri bir nevi zımparalar ve temizler. Ayrıca içinde bulunan bazı organizmalar aracılığıyla da biyolojik temizlik yapabilir. İçme sularımız toprağın içinden süzülerek filtrelenmekte ve bizler içmekteyiz. Demek ki temizlemektedir. Fakat yukarıda da dediğimiz gibi ibarenin esas anlamı temiz toprak olmayıp, “faydalı, zararsız bir yokuş/zorluk demektir. Buradan sadece temizlenme sırasında yapacağımız ilave efor değil, bunun maddi zorluğu/külfeti de anlaşılır.
فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ
(Fa uMSaPUv Bi VuCUvHiKuM)
“Vecihlerinizi meshedin.”
Yüzün önemine binaen yine önce yüzü söyledi. Halbuki yüzü gasladecek olan da meshedecek olan da ellerdir. Önce onların temizlenmesi gerekir, ama önce yüzü söyledi, sonra elleri söyledi…