SINAMALAR
DİL 6
MUHKEM ve MÜTEŞABİH
ALİ İMRAN (3) 7. AYET
الْكِتَابِ أُمُّ هُنَّ مُّحْكَمَاتٌ آيَاتٌ مِنْهُ الْكِتَابَ عَلَيْكَ أَنزَلَ الَّذِيَ هُوَ
الْفِتْنَةِ ابْتِغَاء مِنْهُ تَشَابَهَ مَا فَيَتَّبِعُونَ زَيْغٌ قُلُوبِهِمْ يف الَّذِينَ فَأَمَّا مُتَشَابِهَاتٌ وَأُخَرُ
الْعِلْمِ فِي وَالرَّاسِخُونَ اللّهُ إِلاَّ تَأْوِيلَهُ يَعْلَمُ وَمَا تَأْوِيلِهِ بْتِغَاءاوَ
رَبِّنَا عِندِ مِّنْ كُلٌّ بِهِ آمَنَّا يَقُولُونَ
الألْبَابِ أُوْلُواْ إِلاَّ يَذَّكَّرُ وَمَا
Huvellezi enzele aleykel kitabe minhu ayatun muhkematun hunne ummul kitabi ve uharu muteşabihat, fe emmellezine fi kulubihim zeygun fe yettebiune ma teşabehe minhubtigael fitneti vebtigae te'vilih, ve ma ya'lemu te'vilehu illallah, ver rasihune fil ilmi yekulune amenna bihi, kullun min indi rabbina, ve ma yezzekkeru illa ulul elbab.
Sana kitabı indiren O'dur. Onun bazı ayetleri muhkem/anlamları tam bilinen olduğundan kitabın esasını teşkil ederler; diğerleri de müteşabihtir/araştırılarak manaları bilinecek olan tabiat kanunlarıdır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu açıklamak için ondaki müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Halbuki onun açıklamasını ancak Allah ve "ona inandık, hepsi Rabbimiz tarafındandır" diyen ilimde yüksek payeye erişenler bilir. Ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.(Bayraktar Bayraklı) (Ali İmran 7)
Yukarıdaki ayet, Kuranın en çok yorumlanan ayetleri arasındadır. Mealler de bile bir birliktelik yoktur.
Geçmiş yazılarımın bazılarında, “teorik olarak, Kuran’ın bütün ayetleri, (sosyoloji, psikoloji, ekonomi, fizik, kimya, biyoloji, vb.) her ilme göre tercüme edilebilir ve buradaki manalar mecaz değildir” demiştim. Hatırladığım yazılardan birinin linki aşağıdadır.
http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/1455/SonYor/10065/Huseyin-Kayahan/GECIKMIS-YORUMLAR-SALSAL-VE-TUFAN-HK?seoContent_ASPxGridView2=page1&seoContent_ASPxGridView1=page1
Bu kabulü, yukarıdaki ayeti tekrar irdeleyerek, şöyle revize etmek istiyorum.
Şu kelimelerden yola çıkalım.
Elkitab (marife, tekil), Yazıt
Âyât; (nekre, (kurallı?)çoğul), Yol göstericiler
Muhkemât; (nekre, kurallı dişil çoğul), hükümler/sonuçlar
Üm; (nekre), Anne
V; (atıf, öncekini sonrakinden ayıran ayraç), ve/ve de
Uharu; (çoğul) diğerleri
Müteşabihat; (nekre, kurallı dişil çoğul) benzeyenler/benzetilenler
Kurandaki ayetleri ikiye ayırıyor. İki grubunda ortak özelliği olan ibareleri kurallı dişil çoğul ile getiriyor. Yani bu iki grup da kendi içinden belli bir düzeni, sistemi olan ayetlerdir. Her iki grubu “V” harfi ile atfettiği için birinci grup başka, ikinci grup başkadır.
Birinci grup ayetler “muhkemât” olanlardır.
Hüküm (h,k,m) kelimesini hepiniz biliyorsunuzdur. Hüküm, hakim, hekim, vb. hep bu köktendir. Muhkem; sonuç, sonucu belirleyen dayanak demektir.
Peki neden bu grubu, asıl, esas, temel gibi kelimelerle değil de; “üm/anne” kelimesi ile tanımladı? Çünkü annelerin özelliği kendisine benzeyen varlıkları üretmesidir. Bu ayetler, kendisine benzeyen başka hükümler üretirler. Bunu da, fıkıhcıların üzerinde ittifak ettikleri “kıyas” metodu ile üretirler. Buradan (benim anladığım) ancak bu ayetlere kıyas yapılır ve bunlardan yeni hükümler/dayanaklar/illetler çıkarılır.
İkinci grup ayetler ise müteşâbihat olanlardır. Bunlar da salim/düzenli dişil çoğuldur ve bir sistem oluştururlar. Bunlarda annelik, yani üretme aranmaz ama bunların da önemli başka bir görevi vardır.
Şibh (ş, b, h), bilindiği gibi benzeme, benzeşme, benzetmedir ama arkasından gelen “müteşabihât” bunun rastgele benzetmeler olmadığını, sistematik bir benzeşme olduğunu göstermektedir. Biz buna “ANALOJİ/SİSTEM BENZEŞMESİ” diyoruz.
Bütün sistemler/ilimler benzerdir. Biyolojik olaylar, ekonomik olaylar, astronomik olaylar,vb bütün olaylar benzerdir. Öyle ki; “Bu Allah bir şey öğrenmiş, her yerde onu uygulamış” diyesiniz gelir. Halbuki o bunu, biz birini anladık mı, hemen diğerlerini de kolayca kavrayalım diye öyle yapmıştır. Tamamen soyut olan matematikte bir sonuç bulursunuz, bir bakarsınız aynı sonuç ekonomiye de uyar, fiziğe de uyar, biyolojiye de uyar. İşte müteşabihât demek bu demektir. Sistem olarak birbirine benzeyenler, benzeşenler demektir. İşte, bu ayetlerin hepsi; hem fiziksel olarak, hem biyolojik olarak, hem ekonomik olarak, (ilmimiz geliştikçe) velhasıl tüm ilimlere göre tercüme edilir ve burada kullanılan kelimeler mecaz olmazlar. (Bu konuyu bir sonraki makalemde irdelemeye çalışacağım.)
Birinci grup ayetler, yani muhkemâtlar, kıyasa uygun olanlar, kıyas ile kendilerinden yeni ve benzer hükümler üretilenlerdir. Çünkü onlar annelerdir ve doğururlar/üretirler.
İkinci grup ayetler, yani müteşabihâtlar ise, bütün ilimlere uygun olan, bütün ilimlere göre aynı şekilde anlaşılan ayetlerdir. Kelime aynıdır ama o kelime her ilimde farklı bir şeyi tanımlar. Çünkü bütün ilimler benzerdirler, ilk bakışta biz onları farklı zannederiz. Örnek olsun ve düşünelim diye yazayım. Göklerde de 7 kat, atomda 7 kat, canlıda da 7 kat, sosyolojide de 7 kat, vb tabaka vardır..? (Bu konuyu da başka bir makalede irdeleyeceğim inşallah.)
Saygılarımla.
H. Kayahan