DİLİN CİLVELERİ
Ben Toroslar’ın üzerinde bir dağ köyünde büyüdüm. Hayvancılık ve tarımın birlikte kullanıldığı ve herkesin her ihtiyacını kendisinin çalışıp, hazırladığı bir yerdi. Ancak tuz gibi, patates gibi yörede olmayan şeyler takasla temin edilirdi. Arazinin sarp yapısından dolayı en elverişli evcil hayvan keçidir. Biraz da koyun, at, eşek, katır, öküz olurdu. Şehirdekiler için her grubun bir, bilemediniz iki ismi olur. Ama bu yöre de her hayvanın her yaşının, erkek ve dişi oluşuna, ne bileyim boynunuzun veya kulağının farklılığına, göre ayrı ayrı adları vardır.
Her detay için sıfat kullanmak yerine yeni bir isim vermişlerdir.
Türkler çoğulların hepsini lar, ler ile yaparlar. Arapça’da ise, çoğul çeşit çeşittir. Bu çeşitlilik değişik anlamlar kazandırır.
Türkiyede yaşayanlar sayıları adlandırırken, mesela bir milyon, iki milyon, bir milyar, iki milyar derler de; bir bin, iki bin, üç bin demeyiz. Biz ilk bini, birsiz kullanırız ve bunun farkına bile varmayız. Orta Asya halkları halen bir bin, iki bin, üç bin, … diye söylerler. Bir Kırgız, binbeşyüz demez, birbinbeşyüz der. Biz herhalde arka arkaya iki “bi” sesini hoş görmeyip, birinciyi tamamen kaldırmışız.
Buçuklu, yarım sayıları ise hemen başlatırız. Bir buçuk, iki buçuk, üç buçuk gibi. Rus dilinde sosyolojik sebebini bilmediğim ilginç bir şey var: Bir buçuk sayısının ayrı bir adı vardır. İki buçuk, üç buçuk diğer dillerdeki gibi hep aynıdır ama bir bucuğun özel adı vardır ve o söylenir. “one and half” gibi; “adin i palavina” denmez, “paltara” denir.
Türkçe’de, İngilizce’de birden fazla olan çoğul ekiyle geldiği halde Arapça’da sosyolojik sebebini henüz bilemediğim, iki sayısı, çoğuldan sayılmamış ve iki ve ikilenme ile ilgili olarak “SNV” kökünden isna, tesniye, mesani ve benzeri kelimeler getirilmiştir. “Ateynake seb’an minel Mesani vel Kuranel Azim” “Sana mesaniden/ikilenmişten/katlanmıştan yediyi ve koca Kuranı verdik” demektedir. Bu konuda Karagüllenin uzun yıllar önce yazdığı bir makalesi vardır ve olağanüstüdür. Kısaca; mesani marifedir, yani bu bilenen bir şeydir, çoğuldur, yani bu çoğulluk en az üçtür. Seneve, ikilenlenme, katlanma demektir. Bugünkü ikili sistem(1,2,4,8,16,…), mitoz/mayoz bölünmeler hep bu kelime ile ifade edilir. Ayetteki ikilenme (çarpılma) en az üçtür 2x2x2x2 (3 çarpım, üç kere ikilenme) ve yedi ile çarpımı 114 sayısını verir ki, bu Fatiha’daki harflerin sayısı, Kurandaki surelerin sayıdır. 2x2x2x2 ise 16 eder ki, bu da besmeledeki okunan harflerin sayısıdır. Böylece besmele kendi içinde (mahreçlere göre onun da dökümü katlamalıdır) katlanmıştır, Fatiha yedi besmeledir, Fatiha’daki her harf Kurandaki bir sureyi temsil etmektedir. Böylece kodlanmış ve kilitlenmiştir.
Bunları niye yazdım (tabii konunun uzmanı olmadığım için dilimin döndüğünce ve hatırlayabildiklerimi yazdım). Riba ile ilgili ayeti anlatırken, "Ad’afen Mudaafe" için Sam bey iki katıdır demişti yanılmıyorsam. Kuran iki katı ve iki için Ad’af kelimesini kullanmaz, ikinin ayrı adı var ve ikiyle olan terimler için”SNV” kökünü kullanır. SNV, vadinin iki yamacı, elbisenin iki yakası demektir. Kelimenin etimolojik kökü budur.
Benden yetkin olanların eksiklerimi tamamlamasını, varsa yanlışlarımı uyarmasını rica ederim.
Saygılarımla.
H.Kayahan