‘Nail olamayacakları şeye himmet ettiler’
‘Birinci Dünya Savaşı olduğunda sömürü sermayesi devreye girdi, üç büyük imparatorluğu ortadan kaldırdı ve Osmanlı, Avusturya, Çarlık Rusya’sı yerine iki rejim oluşturdu; “kapitalizm” ve “komünizm”. Bunlara dayanarak önce insanlığı dinsizleştirecek, sonra dünya imparatorluğunu kuracaktı. 1947’de İsrail devleti kurulacak, 1997’de de İsrail devletinin merkez olduğu bir büyük Ortadoğu devletini kuracaktı. Sonra sömürü sermayesi oraya taşınacak ve dünyayı oradan idare edecekti. Bunun için Türkiye’yi taşeron olarak seçti. Türkiye dinsizleşirse kendisine iyi asker olabilirdi. Bunun gerçekleşebilmesi için Türkiye’de Hıristiyanların da olmaması gerekirdi, bunu da mübadele taktiği ile başardı. 1997 yılında bu operasyona Türkiye’den başlayacaktı. Olaylar 1960’lara kadar hep istediği gibi gitti. 1960’da askeri müdahale yapıldı. Dine taviz veren ve Türkiye’yi kalkındıran Adnan Menderes asıldı. Kırk sene sonra gayesine ulaşmış olacaktı ama askerler daha önce onlara oyun oynadılar, çoklu anayasa getirerek daha demokratik ve daha İslâmiyet’e yakın devlet kurdular. “Millî Görüş” bu sayede ortaya çıktı. 1997’deki hamleleri işte bundan dolayı başarıya ulaşmadı.
Şimdi de Türkiye ile İran’ı kapıştırmak, sonra üçüncü dünya savaşını çıkarıp büyük devletleri yıkarak küçük küçük devletçiklerle aynı hedefe gitmeye çalışıyor. Oysa sömürü sermayesi başaramayacağı bir işin peşindedir. Bu âyet onun işte bu durumlarını açıklamaktadır: “Ve nail olamayacakları şeye himmet ettiler…” (Tevbe, 74)
İsrail oğulları Avrupa’da şiddetli fesat çıkarmakta idiler. Hıristiyanlığa saldırmışlardır. Avrupa’nın derebeylik bağımsız yapılarını perişan etmişlerdir. Avrupa’nın bin yıllık huzurunu bozmuşlardır. Önce derebeylerinden birini desteklediler ve krallıkla ulus devletleri oluşturdular. Sonra ulus devletleri demokrasiye çevireceğiz diye krallıkları yıktılar. Sonra krallıkları imparatorluklarda birleştirdiler. Sonra onları yıkarak “sosyalizm/komünizm” ve “kapitalizm” isimli iki imparatorluk hâline getirdiler ve dünyayı yarım asır inim inim inlettiler.
Bugün dünyada kullanılan ortak para dolardır. Amerikan Merkez Bankası (FED) onların özel bankasıdır. Doları onlar basmaktadır. Tüm dünya Merkez Bankaları onlara bağlıdır, kendi paralarını ancak bankalarında dolar bulundurarak çıkarabilirler. Bankada bulundurdukları doların faizini sermayeye öderler. Başbakan Erdoğan’ın öğündüğü TCMB’daki dolarlar var ya; işte o dolarlar onlara ödenen “faiz” miktarını gösterir! Doğrudan ödenmese bile birileri ödemektedir. Sömürü sermayesi her yıl dolar üzerinde yüzde iki-üç enflasyon yapmaktadır, yani tüm dünyanın hâsılasından tahsildarsız yüzde üç almaktadır demektir. Bunun dışında “karşılıksız para” çıkardığı için istediği kadar imkâna sahip demektir. İnsanlık tarihi boyunca hiçbir zaman böyle zengin birileri olamamıştır, bundan sonra da olamayacaktır. Kur’an bu durumu İsra Sûresi’nde anlatmakta, burada da (Tevbe Sûresi) işaret etmektedir.
Onlar hukuk düzenini çiğneyerek dünyaya zulmetmektedirler. Uluslararası ilişkilerde “hukuk” değil “çıkar” esastır demektedirler. “Küfrün kelimesini” söylemektedirler. Uluslararası ilişkileri yargıya değil de Birleşmiş Milletler’in ekseriyetine havale etmektedirler. Karar alırlarsa Türkiye gibi safları ona göre yönetirler, almazlarsa BM kararlarına onlar uymazlar. Onlara neden uymadınız diye sorulmaz. Birleşmiş Milletler’in kararları vardır ama sömürmek için vardır, hakkı hak sahiplerine dağıtmak için değil. / Bugünkü zalim düzenin düzelebilmesi, hakemlerden oluşan yargılama sistemini toplulukların kabul etmesine bağlıdır; bugünkü mevzuatta hakemlik vardır, herkes mutlaka hakemlik sistemine rağbet göstermelidir. Sözleşmelerde hakemlik maddesini yazmalıdırlar, ihtilaflarda hakemlere gitmelidirler.
Aslında bu kazanılan kazançları haramdır. Tekelin oluşmaması gerekir. Ama faizsiz ve zekâtlı ticaret ise meşrudur. / Sermaye tarihi boyunca faizi de helâl hâle getirmiş, aynı şekilde yargı da faizi savunmuştur. Bugün bütün dünya faiz belası ile sarsılmaktadır. / Faizli sistem işsizlik kalmayıncaya kadar işe yarar ama herkes iç bulduktan sonra faizli sistemi uygulamak enflasyon demektir. Enflasyon demek reel faizin alınamayacağı durum demektir. Sömürü sermayesinin bu sistemle tek yaptığı iş ekonomileri krize sokmaktan ibarettir. Oysa sermaye “faizsiz sistemde” ticaret yapsa hem insanlığa hizmet etmiş olur, hem de insanlıkla birlikte kendilerine de bereket gelir.’ (KUR’AN VE İLİM seminer notlarından; s.11-12)
RIZA ULUCAK VE AHMET ARIKAN’A ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN…