ÜSKÜDAR ÇALIŞMALARI-13 Cuma, 24.06.2016
İKİNCİ KUR’AN MEDENİYETİ İŞE NEREDEN BAŞLAYACAK?
BİRİNCİ KUR’AN MEDENİYETİ Mekke’de başladı. Vahiy geliyor, yazılıyor ve okunuyordu. Uygulamaya Medine’de başlandı. Hazreti Peygamber Cebrail’den aldığı talimatla Kur’an’ı uyguluyordu. Kur’an kendine özgü kavramlar geliştirmişti. Dili o günkü KUREYŞ ARAPÇASI idi. Ama tüm insanlığa kıyamete kadar yetecek bir sistemi ortaya koyuyordu. Bu ancak birinin öğretmenliği ile yapılabilirdi.
Son Nebi vefat edince onun yerini dört RAŞİT HALİFE aldı. Vahyin yerini İSTİŞARE aldı. Bugün Kur’an’ın uygulanmasında onların kavlî ve fiilî icmalarını ayet gibi kabul ediyoruz. İcma olduğuna dair icmamız olmalıdır.
SALTANAT DÖNEMİ başlayınca halk halifelere inanmadı, kendine emin muallimler aradı. Böylece FAKİHLER ortaya çıktı ve FIKIH gelişti. FIKIH ilimden farklı idi. İlimde kesinlik aranırdı. Zannî sonuçların ilmî değeri yoktu. Oysa FIKIHTA zannî sonuçların amelî değeri vardı. İnsanlar kendi zannî sonuçlarını uygulamakla yükümlüdürler. İctihad da zannî sonuçlara dayanıyordu. Tümevarım tümdengelim yerine, KIYAS yoluyla sonuçları elde etme de delil kabul edildi. Hükmü bilinene asıl dendi. Her hükme bir illet takdir edildi. Bu çoğunlukla akılla tesbit edildi. Aslın taşıdığı illet kabul edilen vasfı taşıyan diğer varlıklara fer’ dendi ve aslın hükmünün de onda olduğu belirlendi. Domuzun eti insan gibi meyvecil olduğu için haramdır. Maymun da meyvecil bir hayvandır, o halde bundan dolayı onun eti de haramdır. Yahut kumar iradeyi yok eden alışkanlık doğurduğu için haramdır. Öyleyse sigara da iradeyi yok ettiği için haramdır.
Bu sistemin uygulanabilmesi için iki ilme gerek vardır; biri KUR’AN ARAPÇASI, diğeri de MATEMATİK. Önce Kur’an Arapçasına ait ilimleri geliştirdiler; TECVİT ve LÜGAT, SARF ve NAHİV, BEYAN ve MAANİ, BEDİİYAT ve MANTIK. Benzer sekiz çift ilmin de Matematikte yapılması gerekir. Dil varlıkların kavramlarını geliştirir, Matematik ise sayılarını bildirir. Saymak, Dört Ana İşlem, Diziler ve Cebir. Müslümanlar bunları buldular. Ondan sonra Cebir ve Analiz, İhtimaliyat ve Matrisler (Trigonometri). Müslümanlar bu ilimlerin de esaslarını koydular.
Ne var ki, “MATEMATİK VE MÜSBET İLİMLER”in oluşmaya başladığı tarihlerde hükümdarlar tarafından İCTİHAD YASAKLANDI, böylece İslâm âlemi gerileme dönemine girdi. Batılılar MATEMATİĞİ ve MÜSBET İLMİ aldılar ve sanayiye uyguladılar. Sanayi gelişince İCTİHADLAR kendiliğinden İCMALARA dönüşüyor ve böylece zannî malumat MÜSBET İLİM hâlini alıyordu.
Batılılar analizi buldular, ihtimaliyatı buldular, matrisleri buldular. Konform tasvir dedikleri bir işlemle rıyazı kıyasiyi oluşturdular.
Batılıların bu büyük katkıları yanında başaramadıkları konular ortaya çıktı.
1- Kârı maksimize eden faizli sistemi, dolayısıyla sanayideki başarılarını tarımda başaramadılar. Tarım Ortaçağ seviyesinde varlığını sürdürmektedir. Hattâ hormonlu üretimle canlılar kirlenmekte, sağ el kaidesi yerine sol el kaidesine göre oluşan moleküller canlıları ifsat etmektedir.
2- Ellerinde dayanabilecekleri bir KUR’AN metni olmadığı için FIKIH ilmini alıp geliştiremediler. Fıkıhta (yani hukukta), bizim 1000 sene önceki devreye yani içtihadın kapanmasından önceki devreye ulaşamamışlardır.
İKİNCİ KUR’AN MEDENİYETİ, üçüncü binyıl medeniyeti, işte bu iki sorunu çözecektir. Batlıların geliştirdikleri Matematiği esas alarak ve onların sanayide aldıkları yolu da benimseyerek, üçüncü binyıl medeniyetini kuracağız. Bu medeniyet İKİNCİ KUR’AN MEDENİYETİ olacaktır. Akevler ve Millî Görüş çalışmaları, Risale-i Nur ve Süleyman Tunahan çalışmaları, bu yönde atılan adımlardır. ÇAĞIN FIKHI, kurulacak sanayi ve tarım semtleri ile elde edilecektir. Bu semtler Yüz Lojmanlı İşyeri Apartmanlarında başlayacaktır. Yani biz “BİN DİL ÜNİVERSİTESİ”ni kurarken önce teoriler üretip sonra uygulama yapmayacağız. Teori ile beraber uygulama yapılacaktır. Birlikte yeni uygarlığın sorunlarını çözeceğiz; küçük birimde, sosyal hücrede çözeceğiz. İnsanlığa biz dayatmayacağız. Biz sadece onlara örnek olacağız. İsteyenler yararlanacaklardır. Ama biz bir semtte uygulamayı o kadar iyi yapacağız ki, çağımızın sorunlarını çözmüş olacağız. GÜVENLİK sorunu çözülecek, İŞSİZLİK sorunu çözülecek, herkes ister istemez KUR’AN DÜZENİNİ benimseyecektir. Hattâ Kur’an’a inanmayanlar da KUR’AN DÜZENİNİ kabul etmek zorunda kalacaklar.
Bugün Hong Kong’da buna benzer çalışma başlamıştır. Üç seneden fazladır Akevler ile temas hâlindedirler. Uzaktan da olsa tartışıyorlar. Böylece İKİNCİ KUR’AN MEDENİYETİ hazırlığı yalnız Müslümanlar arasında değil, laikler arasında da değerlendirilmeye başlanmıştır.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL