SEBİLÜ’R-REŞAD-3;
Niçin SP? Koalisyon!
Perşembe, 19.06.2018
Bugün hiç yorum katmadan beş konuda iktibas yapmış olacağım…
Yorum katmadan diyorum, çünkü yoruma hiç hacet yok…
Yorum sadece yaptığım seçmelerin içeriğinde…
KONULARIMIZ SIRASIYLA ŞÖYLE:
1. Saadet Partisi’ne niçin oy vermeliyiz?
2. Saadet’e verilen oylar CHP’ye mi gidecek
3. AK Parti'ye verilen oy MHP'ye, Saadet'e verilen oy CHP'ye gider mi?
4. Yine de arkadaş olabilir miyiz?
5. Erdoğan'dan koalisyona açıklaması:
Çoğunluğu sağlayamazsak...
***
Saadet Partisi’ne
niçin oy vermeliyiz?
21 Haziran 2018
c
1987 yılında Kosova-Podujeva'da doğdu. Kosova savaşını militan bir kız çocuğu olarak yaşadı. Üniversitede radyo televizyon eğitimi aldı. 2009 yılında Balkan TV'de çalışmaya başladı. 9 yıldır TV haber ve programcılığı yapmaktadır. Araştırmaları Balkan ülkeleri ve Türkiye eksenlidir.
16 Ocak 2018 tarihinde ocakmedya.com’da yazdığım “Kök Hücre” yazısı ile sizlerle ilk defa buluşmuş oldum. Balkan TV’nin işlerinden arta kalan zamanlarımda, bu yolda birşeyler yapmaya gayret ettim.
Aslında ben de o günlerde bir arayış içerisindeydim. AK Parti çürüyordu. Onunla birlikte memleket için duyduğumuz özlemler, mefkureler de çürüyordu.
Balkanlar kaybedilmiş, başka rüzgarların estiği bir mekan haline gelmişti. Bırakın ideallerimizi hayata geçirebilmeyi, kazanımlarımız da birer birer elimizden çıkıyordu.
İşte böyle bir ruh haleti içerisinde, fikrimin kaynağı “ocak” aklıma geldi ve ocak’a dikkatle bakmaya ve üzerinde düşünmeye başladım. Fikrin ocağı Saadet Partisiydi. Düşündükçe aslında kendimi de toparlıyordum.
- Reklam -
İşte “kök hücre” yazım ile hem kendimi toparladım, hem de, ocaktaki ateşin harlanması için, ocağa biraz yanacak malzeme atma fırsatım oldu.
Sonraki süreçte, Türkiye’de seçim kararı alındı, ittifaklar kuruldu ve orantısız güç sahibi Erdoğan’a karşı, diğerlerinin de yarışı başlamış oldu.
Oy verme gününe kaldı 3 gün.
Uzaktan, Balkanlardan, Türkiye’ye ve siyaset sahnesine bakarken benim gördüklerimi sizlerle paylaşmak isterim. İnanmadıklarımı söyleyemem ve birisinin hatırı için de konuşamam.
Türkiye’nin makro manzarası bana göre şöyle;
· Demokrasi ve hukukun üstünlüğü tamamen kaldırılmış, devletin başı olmaya talip liderler, çekinmeden mafya ile aynı fotoğraf karesine girebiliyor.
· Ahlaki değerler ve müslümanın sahip olması zaruri değerler yok edilmiş, değerleri olmayan bir toplum olma yolunda Türkiye hızla ilerliyor.
· Türkiye, mefkure coğrafyasında tamamen etkisizleşmiş, hem kendi değerlerini kaybediyor, hem de medeniyet coğrafyasındaki devlet ve topluluklardan uzaklaşıyor.
· Devlet ve toplumun bağları kopmuş, toplum başsız, yönünü kaybetmiş ve çaresiz.
· Kutuplaşma hiç olmadığı kadar artmış, toplum, her türlü toplumsal katmanda, “bizden olanlar” ve “bizden olmayanlar” olarak ikiye ayrılmış.
· 400 milyar dolar civarında bir borç batağı, Yunanistan’dan daha riskli “batak bir ekonomi”. Halkı giderek fukaralaşan, pazar enflasyonunun ve banka faizlerinin %30’larda olduğu bir ülke.
· Demokrasi alyansından, diktatörler alyansına geçmeye hazırlanan bir Türkiye.
Seçim sürecinde siyasetin makro manzarası ise şöyle;
· Gücü kullanmayı ve hükümet etmeyi terk etmek istemeyen, güçlü olan haklıdır, sadece bizim fikirlerimiz geçerlidir, diğer fikirler illegaldir, kanun biziz, yargı biziz diyen, herkese baş eğdirmeye çalışan “güçler ittifakı”, bir yanda,
· Ülkeyi ve demokrasiyi kurtarabilir miyiz, bir arada nasıl yaşayabiliriz, soğuk savaş dönemi düşmanlaştırma kültürünü terk edebilir miyiz, özgürlükler ve hakları genişleterek yeni bir medeniyetin kapılarını aralayabilir miyiz, diyen “ümit ittifakı”, diğer yanda.
Toplum çöküşün ve felaketin farkında gözüküyor. Ancak gücün karşısında hipnotize olmuş, uyanıp uyanmayacağı da tam belli değil. Birinin elini güçlü bir şekilde “şıklatması” gerekiyor.
Seçim kararının alınmasından bu yana, siyaset sahnesinde, Türk toplumunun pek beklemediği bazı önemli gelişmeler de oldu.
· Fikirleri tamamen farklı olan; CHP-İYİ P.- Saadet Partisi “ilkeler etrafında” bir araya gelebildi,
· Topluma, uzlaşma ve bir arada olabilme anlayışı aşılandı,
· Sadece müşterek değerlerin öne çıkarıldığı, diğerini de dikkate alan bir siyasi hoşgörü toplumu kucaklamaya başladı,
· CHP’linin Saadet Partisine, Saadetli seçmenin Muharrem İnce’ye “oy verebilirim” dediği bir seçmen tipi, giderek belirginleşiyor,
· Eski siyasi kutuplaşmalar, soğuk savaş mantığı, en azından çoğunluk kesimde, aşılıyor,
· Demokrat zeminde farklı görüşteki insanlar diğerlerinin desteğine gidebiliyor.
Bunca olumlu gelişmeye rağmen, tam emin değiliz henüz. Uçuruma varmadan mı uyanacağız, uçurumun dibinde mi? Olumlu gelişmeler, dikkate alınacak kadar çok ve kıymetli.
Uçuruma doğru koşarak giden Türkiye’nin, bu felaketten kurtarılması için gerekli olan bu “ılıman iklimin” oluşmasında, Temel Karamollaoğlu en önemli aktör.
Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi için yaptıkları ufuk açıcı anlayış değişimi mühendisliği, bu yazının konusu değil; bu yazı Temel Bey’in memleket için yaptıkları ve yapabilecekleri ile ilgili.
Temel Bey; ulusalcı-kemalist çizgileri güçlü olan bir CHP’yi, hırsları güçlü, dediğim dedik diyen bir lideri olan İYİ P.’yi, Milli Görüş gömleğini çıkartmadık diyen bir Saadet Partisi’ni, memleketin selameti için, ilkeler etrafında, buluşturmayı başarmıştır.
Toplum Temel Bey’i tanıdıkça nasıl ona sempati duyabiliyorsa, ben eminim kapalı kapılar ardındaki siyasi parti görüşmelerinde de, diğer parti liderleri bu insandan etkilenmişlerdir.
Elbette Kılıçdaroğlu gibi tolerans sahibi bir CHP genel başkanının olması, Milleti önceleyen milliyetçi çizgide bir İYİ P. genel başkanı olması, bu süreç için bir şanstır. Ancak, ben bu başarıyı Temel bey hanesine yazıyorum.
Bu iklimin bozulmaması gerek, zira daha iş bitmedi ve ülke yönetiminin de bu anlayışa çok ihtiyacı var.
İşte Saadet Partisine oy verilmesi gerektiği kanaatimin birinci nedeni bu. Bu “neden”, çok değerli.
Önemli bir meseleyi daha dikkatinize sunmak istiyorum.
Ben seçim sonrası iki önemli gelişme olabileceğini değerlendiriyorum.
İki adet 7-8 ölçeğinde TSUNAMİ oluşabilir.
Yönetimi bırakmak istemeyen “güç ittifakı”, seçimleri kaybederse, bırakmak istemeyeceği kanaatim var. Bu yüzden seçim ardından olumsuzluklar yaşanabilir. Toplumu yıkmaya dönük bu TSUNAMİ’nin etkisizleştirilebilmesi, “güç ittifakı”na destek veren gerçek vatansever kitlenin, meydana gelebilecek yanlışlıklara destek vermemesinin, hatta “kamp”ını değiştirmesinin sağlanması gerek. Bunu yapabilecek tek şahsiyet mevcut: Temel Karamollaoğlu.
Daha az ihtimal de olsa beklediğim ikinci bir TSUNAMİ riski de var. Seçimi kazanan “ümit ittifakı”nın seçim sonrası ortaya çıkabilecek “gerçekler” karşısında, “intkamcı” duygular içine girebilmesi ve “güç ittifakı” ile muhtelif zeminlerde çatışma felaketinin doğması. İşte bu vahim gelişmede de Temel Karamollaoğlu çok önemli bir “sigorta” rolü oynayacaktır.
İşte Saadet Partisine oy verilmesi gerektiği kanaatimin oluşmasının ikinci nedeni de bu. Bu neden benim için çok daha değerli.
Bu iki nedenle Türk siyaseti ve devlet yönetimi Temel Karamollaoğlu olmadan OLMAZ.
O halde bir oy Temel bey’e, bir oy Saadet Partisine.
*
http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/06/21/saadet-partisine-nicin-oy-vermeliyiz/
***
· İbrahim Kiras
ibrahimkiras@karar.com
Saadet’e verilen oylar CHP’ye mi gidecek
21.06.2018 Perşembe 00:07 - Son Güncelleme: 21.06.2018 Perşembe 01:44
Seçime şunun şurasında üç gün kaldı ama ittifak sistemi konusunda hâlâ kafa karışıklıkları gözleniyor toplumda. Bu çerçevede özellikle son birkaç gündür Millet İttifakı içinde yer alan Saadet Partisi oylarına ilişkin birtakım açıklamalar yapılıyor birbiri ardınca. Saadet Partisine verilecek oyların doğrudan CHP’ye gideceği, bu ittifak sisteminden CHP’nin fayda sağlayacağı vs. anlatılıyor.
Baştan söyleyelim, yeni ittifak sisteminde hiçbir parti -baraj sorununun ortadan kaldırılması dışında- ekstra bir kazanç elde etmiyor. Saadet ve CHP özelinde konuşmak gerekirse, seçim barajı artık ittifaklar için geçerli olacağı için, Karamollaoğlu’nun partisi hangi oranda oy alırsa alsın bu oyun karşılığı kadar milletvekili sahibi olacak.
Seçim pusulasında doğrudan ittifaka mühür vurulmamışsa her partinin oyu kendisine sayılacak. Yani pusula üzerinde Millet İttifakı yazılı bölüme mühür vurmayı tercih ederseniz oyunuz ittifak üyesi partiler arasında dağıtılacak ama söz gelimi Saadet Partisi bölmesine evet mührü basarsanız oyunuz yalnızca bu partiye ait olacak.
Şu doğru: Yeni sisteme göre her bir seçim bölgesinde partilerin kazandığı milletvekili sayısı, içinde yer aldıkları ittifakın oyları esas alınarak hesaplanacak. Bu anlamda elbette CHP’nin, İYİ Partinin ve Saadet’in, ittifak sisteminin gereği olarak, birbirlerine faydası dokunacak. Ama bunun karşılıklı bir fayda olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü ittifak üyesi bir partinin çıkaracağı milletvekili sayısına yeten sayının üzerindeki oylar ittifakın diğer üyelerinin de milletvekili çıkarmasına imkân sağlayacak. Yani diyelim ki bir seçim bölgesinde CHP ile İYİ Parti’nin oyları ikişer milletvekili çıkarmaya yetiyor, Saadet’in ise bu bölgede milletvekili çıkaracak oranda oyu yok. CHP ile İYİ Parti’nin kendi milletvekillerini çıkarmak için gerekenin üzerindeki oylarıyla Saadet de buradan milletvekili çıkarabilecek.
***
Diğer yandan, oy oranı ittifakın diğer üyelerinden nispeten daha az olan partinin muhtemel mağduriyetlerini gidermek için Saadet Partisi adaylarından bir bölümünün doğrudan CHP listelerinden gösterilmiş olduğunu da hatırlatalım.
Özetle, Saadet’e verilecek oyların CHP’ye verilmiş sayılacağı iddiası gerçeklik taşımıyor. Hatta mevcut ittifak yapısı içinde Saadet’in kazancı CHP’den çok daha fazla olacak. Barajı aşacak oranda oyu olmadığı halde ittifak sayesinde belki de Mecliste grup kurabilecek kadar milletvekili çıkarıyor Saadet. Buna mukabil ittifak CHP’ye ekstra milletvekili kazandırmıyor. Ama muhalefet bloğunun Meclis’te daha fazla sayıyla temsil edilmesini sağlayacağı için iktidar cephesi açısından olumsuz bir sonuç doğuruyor.
Oysa üzerinde konuştuğumuz seçim ittifakı sistemi bugünkü iktidar tarafından muhalefet karşısında üstünlük sağlamak amacıyla getirilmişti. Geçenlerde de yazmıştım: Referandum sürecinden bu yana AK Parti ile adı konulmamış bir ittifak içinde olan MHP’nin cumhurbaşkanlığı seçiminde de bu desteğini sürdürmesi için gerekiyordu seçim ittifakı sistemi. Buna karşılık, muhalefet partilerinin bir araya gelerek bir ittifak oluşturabilmeleri beklenmiyordu. İktidar partisi ve lideri sola karşı sağ tabanı kendi bahçesine toplamaya yönelik bir strateji içindeyken sağ partilerin sol bir partiyle seçim ittifakı yapmaları olacak iş değildi.
Zaten muhalefet bloğunun da başlangıçta böyle bir niyeti yoktu. Bir ihtimal Saadet ile İYİ Parti’nin ittifak kurmalarıydı. Ancak Akşener’in partisinin yasal ve teknik gerekçeler ileri sürülerek seçime katılmasının engellenme girişimleri karşısında CHP devreye girerek bu engelin aşılmasını sağlayınca önceki stratejik hesaplar alt üst oldu; Millet İttifakı fiilen kurulmuş oldu. Böylece AK Parti ile MHP’nin hiçbir oyunun ziyan olmamasını temin etmek üzere dizayn edilmiş olan seçim ittifakı sistemi amaçlananın tam tersi yönde bir fonksiyon üstlendi. AK Parti ile MHP’nin oyları boşa gitmeyecek ama CHP, İYİ Parti ve Saadet oyları da boşa gitmeyecek ve üstüne üstlük TBMM’de muhalefetin belki çoğunluk sağlaması mümkün olacak.
Ama bütün bunların anlamı hiçbir şekilde “Saadet’in oyları CHP’ye verilmiş sayılacak” anlamına gelmiyor.
*
http://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kiras/saadete-verilen-oylar-chpye-mi-gidecek-7290#
***
AK Parti'ye verilen oy MHP'ye, Saadet'e verilen oy CHP'ye gider mi?
(Nasıl oy kullanacağım?)
20.06.2018 Çarşamba 17:46 - Son Güncelleme: 20.06.2018 Çarşamba 21:11
-A+
24 Haziran seçimlerinde ilk kez uygulanacak ittifak sistemi seçmenlerin kafasını karıştırdı. Vatandaşlar "Bir partiye verdiğim oy, ittifaktaki diğer parti ya da partilere de yazılır mı?" sorusunun cevabını arıyor. Cumhur İttifakı çerçevesi içinde AK Parti bölümüne mühür basıldığında MHP'ye de oy verilmiş sayılır mı? Ya da Millet İttifakı'ndaki Saadet Partisi'ne oy veren biri aynı zamanda CHP ya da İYİ Parti'ye oy vermiş olacak mı? İşte kafa karışıklığını giderecek rehber:
Yüksek Seçim Kurulu, 24 Haziran seçimlerinde nasıl oy kullanılacağını, hangi durumlarda oyların geçersiz sayılacağını açıkladı. İlk kez ittifak sisteminin uygulanacağı, Cumhurbaşkanı ile milletvekili adayları arasında aynı anda tercihlerin yapılacağı seçimlerde iki pusula kullanılacak. Vatandaşların cevabını en çok merek ettiği soru ise iki ittifakın ve diğer partilerin bulunduğu pusulada nasıl oy kullanılacağı.
*
http://www.karar.com/guncel-haberler/ak-partiye-verilen-oy-mhpye-saadete-verilen-oy-chpye-gider-mi-nasil-oy-kullanacagim-891368
***
· Hakan Albayrak
hakanalbayrak@karar.com
Yine de arkadaş olabilir miyiz?
21.06.2018 Perşembe 00:01 - Son Güncelleme: 21.06.2018 Perşembe 00:24
Geçen Pazartesi günü bu köşede çıkan Tasvir-i efkâr başlıklı yazımda AK Parti’nin oy kaybedeceğine dair tahminlerden bahsedip ‘Halbuki Erdoğan bugün hem cumhurbaşkanlığı seçiminde hem de milletvekili seçimlerinde yüzde 60’a varan bir perspektife sahip olabilirdi’ dedim ve iktidara yönelik eleştirilerimi böyle bir çerçeve içinde sundum.
Yanlış bir çerçeve.
Düzeltiyorum:
Esas mesele, tabii ki, oyların / gücün azalması değil haklılığın azalmasıdır.
Esas dava, tabii ki, oyları / gücü korumak ve arttırmak değil haklılığı ihya etmek olmalıdır.
O yazının bir yerinde belirttiğim gibi, AK Parti iktidarı “hürriyet ve adaletle ilgili sorunların çözümünü temsil etmekte iken, bu tür sorunların hatırı sayılır bir kısmını temsil eder hale geldi.” (Mesela, iktidara muhalif fikirler kolayca ‘kriminalize’ edilebiliyor ve bunu kanıksayan -hatta ‘Falanca yazar iktidarı eleştirdiği halde niye tutuklanmadı?’ diye sorabilen- bir ‘partizan’ nesli yetişiyor; içeriden eleştirilerin bile şu veya bu şekilde ‘intikamı’ alınarak sorgusuz sualsiz itaat kültürü dayatılıyor; belli başlı bütün medya grupları üzerinde hakimiyet kurularak tek seslilik –yahut ‘muvazaalı çok seslilik’- temin edilmeye çalışılıyor... Mesela, FETÖ’yle mücadelede kurunun yanında yaşın da yakılması adeta kaide haline geldi; “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” bilgeliği ayaklar altında…) Bu durum AK Parti’ye oy kaybettirmek yerine oy kazandırsaydı da yine utanç verici bir durum olacaktı.
Öte yandan, AK Parti haklı olduğu hususlardan ötürü ve haklılığını hakkıyla anlatmasına rağmen oy kaybetseydi, bu kayıptan şeref duyabilirdi.
***
Pazartesi günkü yazımla ilgili bir şey daha:
Erdoğan’a yakın durup veya geçmişte yakın durmuş olup da Erdoğan’ı eleştiren bütün yazarlar hakkında –bunların kesinlikle hiç istisnasız hepsi hakkında-“Menfaati bittiği için eleştiriyor” tezviratı yapanlar var, malum.
Benim hakkımda da bu tezviratı yapıp duruyorlar, söz konusu yazım üzerine gene yaptılar.
Çok ilginç.
Erdoğan’ı destekleyen yazarların sadece ve sadece “menfaat bitince” Erdoğan’ı eleştirebileceklerini zannediyorlar demek…
Böyle zannetmenin ön şartı, Erdoğan’ı destekleyen yazarlar arasında Erdoğan’dan menfaatlenmeyen hiç kimsenin bulunmadığını, zaten bunların alayının Erdoğan’dan menfaatlenmek için Erdoğan’ı desteklediklerini, Erdoğan’dan menfaatlenmeye devam etmek için Erdoğan’ı hoş tuttuklarını, dolayısıyla hiçbirinin Erdoğan’ı gönülden desteklemediğini, Erdoğan’ın da zaten gönülden destek beklemeyip hepsini menfaat bağıyla kendine bağladığını zannetmek değil midir?
Ne korkunç bir suizan.
***
Son bir şey:
“Bana öyle geliyor ki, AK Parti kendisini düzgün bir şekilde yeniden üretip parlak bir ufuk çizebilecek kabiliyette değil artık; bu kabiliyetini hoyratça ve hatta hunharca tüketti. Muhalefet partilerinde de parlak bir ufuk potansiyeli göremediğim için, siyasette yeni bir rüzgâra ihtiyaç olduğunu ileri sürüyorum. Kanaatimce 24 Haziran seçimleri -sonuçları nasıl olursa olsun- bu ihtiyacın altını çizecektir.” demem üzerine ‘Hem ümmetçi geçiniyorsun hem de ümmete hizmet eden AK Parti rüzgârı varken siyasette yeni bir rüzgârın esmesini istiyorsun; ne iş?’ diye soran kardeşlerime, ümmete hizmet etmeyecek hiçbir siyasi rüzgârla işimin olmayacağını bildirmek isterim.
AK Parti’nin bu hizmetlerini takdir etmekten asla geri durmadığımı da…
Ama hürriyet ve adalet daha üstün tutulduğunda Türkiye’ye ve bütün İslam dünyasına daha güzel ve daha büyük hizmetlerde bulunacak bir siyasî rüzgârın estirilebileceğine inandığımı da…
Yine de arkadaş olabilir miyiz?
Olalım, olalım.
*
http://www.karar.com/yazarlar/hakan-albayrak/yine-de-arkadas-olabilir-miyiz-7288
***
Erdoğan'dan koalisyona açıklaması:
Çoğunluğu sağlayamazsak...
21.06.2018 Perşembe 00:08 - Son Güncelleme: 21.06.2018 Perşembe 00:43
Son dakika! Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Haziran seçimlerinde Meclis'te çoğunluğu sağlayamadıkları takdirde koalisyona gidebileceklerini söyledi. Erdoğan "Koalisyona gidebiliriz" dedi. Önceki gece 'Lami cimi yok faizi düşüreceğiz' açıklaması yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan Merkez Bankası'nın kararlarıyla ilgili çarpıcı mesajlar verdi. Erdoğan "O kurumlar, bağımsız kurumlar havasıyla kendilerine göre adımlar atıyorlar, peki faturayı kim ödüyor? Faturayı siyasetçi ödüyor. Faturayı ödeyen, istişaresini yaptıktan sonra kararını da o verir" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Uber'in randevu istediğini ancak olumsuz cevap verdiğini de söyledi.
*
http://www.karar.com/guncel-haberler/erdogandan-koalisyona-aciklamasi-cogunlugu-saglayamazsak-891525
***
BUGÜNLÜK BU KADAR!
SELAM VE DUA…
REŞAD