Reşat Nuri Erol
SEBİLÜ’R-REŞAD-3; Niçin SP? Koalisyon! 19.06.2018
21.06.2018
5260 Okunma, 11 Yorum

 

SEBİLÜ’R-REŞAD-3;

Niçin SP? Koalisyon!

Perşembe, 19.06.2018

 

Bugün hiç yorum katmadan beş konuda iktibas yapmış olacağım…

Yorum katmadan diyorum, çünkü yoruma hiç hacet yok…

Yorum sadece yaptığım seçmelerin içeriğinde…

KONULARIMIZ SIRASIYLA ŞÖYLE:

1. Saadet Partisi’ne niçin oy vermeliyiz?

2. Saadet’e verilen oylar CHP’ye mi gidecek

3. AK Parti'ye verilen oy MHP'ye, Saadet'e verilen oy CHP'ye gider mi?

4. Yine de arkadaş olabilir miyiz?

5. Erdoğan'dan koalisyona açıklaması:

Çoğunluğu sağlayamazsak...

 

 

***

 

 

 

Saadet Partisi’ne

niçin oy vermeliyiz?

21 Haziran 2018


c

1987 yılında Kosova-Podujeva'da doğdu. Kosova savaşını militan bir kız çocuğu olarak yaşadı. Üniversitede radyo televizyon eğitimi aldı. 2009 yılında Balkan TV'de çalışmaya başladı. 9 yıldır TV haber ve programcılığı yapmaktadır. Araştırmaları Balkan ülkeleri ve Türkiye eksenlidir.

 

16 Ocak 2018 tarihinde ocakmedya.com’da yazdığım “Kök Hücre” yazısı ile sizlerle ilk defa buluşmuş oldum. Balkan TV’nin işlerinden arta kalan zamanlarımda, bu yolda birşeyler yapmaya gayret ettim.

Aslında ben de o günlerde bir arayış içerisindeydim. AK Parti çürüyordu. Onunla birlikte memleket için duyduğumuz özlemler, mefkureler de çürüyordu.

Balkanlar kaybedilmiş, başka rüzgarların estiği bir mekan haline gelmişti. Bırakın ideallerimizi hayata geçirebilmeyi, kazanımlarımız da birer birer elimizden çıkıyordu.

İşte böyle bir ruh haleti içerisinde, fikrimin kaynağı “ocak” aklıma geldi ve ocak’a dikkatle bakmaya ve üzerinde düşünmeye başladım. Fikrin ocağı Saadet Partisiydi. Düşündükçe aslında kendimi de toparlıyordum.

- Reklam -

İşte “kök hücre” yazım ile hem kendimi toparladım, hem de, ocaktaki ateşin harlanması için, ocağa biraz yanacak malzeme atma fırsatım oldu.

Sonraki süreçte, Türkiye’de seçim kararı alındı, ittifaklar kuruldu ve orantısız güç sahibi Erdoğan’a karşı, diğerlerinin de yarışı başlamış oldu.

Oy verme gününe kaldı 3 gün.

Uzaktan, Balkanlardan, Türkiye’ye ve siyaset sahnesine bakarken benim gördüklerimi sizlerle paylaşmak isterim. İnanmadıklarımı söyleyemem ve birisinin hatırı için de konuşamam.

Türkiye’nin makro manzarası bana göre şöyle;

·         Demokrasi ve hukukun üstünlüğü tamamen kaldırılmış, devletin başı olmaya talip liderler, çekinmeden mafya ile aynı fotoğraf karesine girebiliyor.

·         Ahlaki değerler ve müslümanın sahip olması zaruri değerler yok edilmiş, değerleri olmayan bir toplum olma yolunda Türkiye hızla ilerliyor.

·         Türkiye, mefkure coğrafyasında tamamen etkisizleşmiş, hem kendi değerlerini kaybediyor, hem de medeniyet coğrafyasındaki devlet ve topluluklardan uzaklaşıyor.

·         Devlet ve toplumun bağları kopmuş, toplum başsız, yönünü kaybetmiş ve çaresiz.

·         Kutuplaşma hiç olmadığı kadar artmış, toplum, her türlü toplumsal katmanda, “bizden olanlar” ve “bizden olmayanlar” olarak ikiye ayrılmış.

·         400 milyar dolar civarında bir borç batağı, Yunanistan’dan daha riskli “batak bir ekonomi”. Halkı giderek fukaralaşan, pazar enflasyonunun ve banka faizlerinin %30’larda olduğu bir ülke.

·         Demokrasi alyansından, diktatörler alyansına geçmeye hazırlanan bir Türkiye.

Seçim sürecinde siyasetin makro manzarası ise şöyle;

·         Gücü kullanmayı ve hükümet etmeyi terk etmek istemeyen, güçlü olan haklıdır, sadece bizim fikirlerimiz geçerlidir, diğer fikirler illegaldir, kanun biziz, yargı biziz diyen, herkese baş eğdirmeye çalışan “güçler ittifakı”, bir yanda,

·         Ülkeyi ve demokrasiyi kurtarabilir miyiz, bir arada nasıl yaşayabiliriz, soğuk savaş dönemi düşmanlaştırma kültürünü terk edebilir miyiz, özgürlükler ve hakları genişleterek yeni bir medeniyetin kapılarını aralayabilir miyiz, diyen “ümit ittifakı”, diğer yanda.

Toplum çöküşün ve felaketin farkında gözüküyor. Ancak gücün karşısında hipnotize olmuş, uyanıp uyanmayacağı da tam belli değil. Birinin elini güçlü bir şekilde “şıklatması” gerekiyor.

Seçim kararının alınmasından bu yana, siyaset sahnesinde, Türk toplumunun pek beklemediği bazı önemli gelişmeler de oldu.

·         Fikirleri tamamen farklı olan; CHP-İYİ P.- Saadet Partisi “ilkeler etrafında” bir araya gelebildi,

·         Topluma, uzlaşma ve bir arada olabilme anlayışı aşılandı,

·         Sadece müşterek değerlerin öne çıkarıldığı, diğerini de dikkate alan bir siyasi hoşgörü toplumu kucaklamaya başladı,

·         CHP’linin Saadet Partisine, Saadetli seçmenin Muharrem İnce’ye “oy verebilirim” dediği bir seçmen tipi, giderek belirginleşiyor,

·         Eski siyasi kutuplaşmalar, soğuk savaş mantığı, en azından çoğunluk kesimde, aşılıyor,

·         Demokrat zeminde farklı görüşteki insanlar diğerlerinin desteğine gidebiliyor.

Bunca olumlu gelişmeye rağmen, tam emin değiliz henüz. Uçuruma varmadan mı uyanacağız, uçurumun dibinde mi? Olumlu gelişmeler, dikkate alınacak kadar çok ve kıymetli.

Uçuruma doğru koşarak giden Türkiye’nin, bu felaketten kurtarılması için gerekli olan bu “ılıman iklimin” oluşmasında, Temel Karamollaoğlu en önemli aktör.

Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi için yaptıkları ufuk açıcı anlayış değişimi mühendisliği, bu yazının konusu değil; bu yazı Temel Bey’in memleket için yaptıkları ve yapabilecekleri ile ilgili.

Temel Bey; ulusalcı-kemalist çizgileri güçlü olan bir CHP’yi, hırsları güçlü, dediğim dedik diyen bir lideri olan İYİ P.’yi, Milli Görüş gömleğini çıkartmadık diyen bir Saadet Partisi’ni, memleketin selameti için, ilkeler etrafında, buluşturmayı başarmıştır.

Toplum Temel Bey’i tanıdıkça nasıl ona sempati duyabiliyorsa, ben eminim kapalı kapılar ardındaki siyasi parti görüşmelerinde de, diğer parti liderleri bu insandan etkilenmişlerdir.

Elbette Kılıçdaroğlu gibi tolerans sahibi bir CHP genel başkanının olması, Milleti önceleyen milliyetçi çizgide bir İYİ P. genel başkanı olması, bu süreç için bir şanstır. Ancak, ben bu başarıyı Temel bey hanesine yazıyorum.

Bu iklimin bozulmaması gerek, zira daha iş bitmedi ve ülke yönetiminin de bu anlayışa çok ihtiyacı var.

İşte Saadet Partisine oy verilmesi gerektiği kanaatimin birinci nedeni bu. Bu “neden”, çok değerli.

Önemli bir meseleyi daha dikkatinize sunmak istiyorum.

Ben seçim sonrası iki önemli gelişme olabileceğini değerlendiriyorum.

İki adet 7-8 ölçeğinde TSUNAMİ oluşabilir.

Yönetimi bırakmak istemeyen “güç ittifakı”, seçimleri kaybederse, bırakmak istemeyeceği kanaatim var. Bu yüzden seçim ardından olumsuzluklar yaşanabilir. Toplumu yıkmaya dönük bu TSUNAMİ’nin etkisizleştirilebilmesi, “güç ittifakı”na destek veren gerçek vatansever kitlenin, meydana gelebilecek yanlışlıklara destek vermemesinin, hatta “kamp”ını değiştirmesinin sağlanması gerek. Bunu yapabilecek tek şahsiyet mevcut: Temel Karamollaoğlu.

Daha az ihtimal de olsa beklediğim ikinci bir TSUNAMİ riski de var. Seçimi kazanan “ümit ittifakı”nın seçim sonrası ortaya çıkabilecek “gerçekler” karşısında, “intkamcı” duygular içine girebilmesi ve “güç ittifakı” ile muhtelif zeminlerde çatışma felaketinin doğması. İşte bu vahim gelişmede de Temel Karamollaoğlu çok önemli bir “sigorta” rolü oynayacaktır.

İşte Saadet Partisine oy verilmesi gerektiği kanaatimin oluşmasının ikinci nedeni de bu. Bu neden benim için çok daha değerli.

Bu iki nedenle Türk siyaseti ve devlet yönetimi Temel Karamollaoğlu olmadan OLMAZ.

O halde bir oy Temel bey’e, bir oy Saadet Partisine.

*

http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2018/06/21/saadet-partisine-nicin-oy-vermeliyiz/

 

 

***

 

 

 

·         İbrahim Kiras 
ibrahimkiras@karar.com

Saadet’e verilen oylar CHP’ye mi gidecek

 

 

 

21.06.2018 Perşembe 00:07 - Son Güncelleme: 21.06.2018 Perşembe 01:44

 

 

Seçime şunun şurasında üç gün kaldı ama ittifak sistemi konusunda hâlâ kafa karışıklıkları gözleniyor toplumda. Bu çerçevede özellikle son birkaç gündür Millet İttifakı içinde yer alan Saadet Partisi oylarına ilişkin birtakım açıklamalar yapılıyor birbiri ardınca. Saadet Partisine verilecek oyların doğrudan CHP’ye gideceği, bu ittifak sisteminden CHP’nin fayda sağlayacağı vs. anlatılıyor.

Baştan söyleyelim, yeni ittifak sisteminde hiçbir parti -baraj sorununun ortadan kaldırılması dışında- ekstra bir kazanç elde etmiyor. Saadet ve CHP özelinde konuşmak gerekirse, seçim barajı artık ittifaklar için geçerli olacağı için, Karamollaoğlu’nun partisi hangi oranda oy alırsa alsın bu oyun karşılığı kadar milletvekili sahibi olacak.

Seçim pusulasında doğrudan ittifaka mühür vurulmamışsa her partinin oyu kendisine sayılacak. Yani pusula üzerinde Millet İttifakı yazılı bölüme mühür vurmayı tercih ederseniz oyunuz ittifak üyesi partiler arasında dağıtılacak ama söz gelimi Saadet Partisi bölmesine evet mührü basarsanız oyunuz yalnızca bu partiye ait olacak.

Şu doğru: Yeni sisteme göre her bir seçim bölgesinde partilerin kazandığı milletvekili sayısı, içinde yer aldıkları ittifakın oyları esas alınarak hesaplanacak. Bu anlamda elbette CHP’nin, İYİ Partinin ve Saadet’in, ittifak sisteminin gereği olarak, birbirlerine faydası dokunacak. Ama bunun karşılıklı bir fayda olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü ittifak üyesi bir partinin çıkaracağı milletvekili sayısına yeten sayının üzerindeki oylar ittifakın diğer üyelerinin de milletvekili çıkarmasına imkân sağlayacak. Yani diyelim ki bir seçim bölgesinde CHP ile İYİ Parti’nin oyları ikişer milletvekili çıkarmaya yetiyor, Saadet’in ise bu bölgede milletvekili çıkaracak oranda oyu yok. CHP ile İYİ Parti’nin kendi milletvekillerini çıkarmak için gerekenin üzerindeki oylarıyla Saadet de buradan milletvekili çıkarabilecek.

***

Diğer yandan, oy oranı ittifakın diğer üyelerinden nispeten daha az olan partinin muhtemel mağduriyetlerini gidermek için Saadet Partisi adaylarından bir bölümünün doğrudan CHP listelerinden gösterilmiş olduğunu da hatırlatalım.

Özetle, Saadet’e verilecek oyların CHP’ye verilmiş sayılacağı iddiası gerçeklik taşımıyor. Hatta mevcut ittifak yapısı içinde Saadet’in kazancı CHP’den çok daha fazla olacak. Barajı aşacak oranda oyu olmadığı halde ittifak sayesinde belki de Mecliste grup kurabilecek kadar milletvekili çıkarıyor Saadet. Buna mukabil ittifak CHP’ye ekstra milletvekili kazandırmıyor. Ama muhalefet bloğunun Meclis’te daha fazla sayıyla temsil edilmesini sağlayacağı için iktidar cephesi açısından olumsuz bir sonuç doğuruyor.

Oysa üzerinde konuştuğumuz seçim ittifakı sistemi bugünkü iktidar tarafından muhalefet karşısında üstünlük sağlamak amacıyla getirilmişti. Geçenlerde de yazmıştım: Referandum sürecinden bu yana AK Parti ile adı konulmamış bir ittifak içinde olan MHP’nin cumhurbaşkanlığı seçiminde de bu desteğini sürdürmesi için gerekiyordu seçim ittifakı sistemi. Buna karşılık, muhalefet partilerinin bir araya gelerek bir ittifak oluşturabilmeleri beklenmiyordu. İktidar partisi ve lideri sola karşı sağ tabanı kendi bahçesine toplamaya yönelik bir strateji içindeyken sağ partilerin sol bir partiyle seçim ittifakı yapmaları olacak iş değildi.

Zaten muhalefet bloğunun da başlangıçta böyle bir niyeti yoktu. Bir ihtimal Saadet ile İYİ Parti’nin ittifak kurmalarıydı. Ancak Akşener’in partisinin yasal ve teknik gerekçeler ileri sürülerek seçime katılmasının engellenme girişimleri karşısında CHP devreye girerek bu engelin aşılmasını sağlayınca önceki stratejik hesaplar alt üst oldu; Millet İttifakı fiilen kurulmuş oldu. Böylece AK Parti ile MHP’nin hiçbir oyunun ziyan olmamasını temin etmek üzere dizayn edilmiş olan seçim ittifakı sistemi amaçlananın tam tersi yönde bir fonksiyon üstlendi. AK Parti ile MHP’nin oyları boşa gitmeyecek ama CHP, İYİ Parti ve Saadet oyları da boşa gitmeyecek ve üstüne üstlük TBMM’de muhalefetin belki çoğunluk sağlaması mümkün olacak. 

Ama bütün bunların anlamı hiçbir şekilde “Saadet’in oyları CHP’ye verilmiş sayılacak” anlamına gelmiyor.

*

http://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kiras/saadete-verilen-oylar-chpye-mi-gidecek-7290#

 

 

***

 

 

 

AK Parti'ye verilen oy MHP'ye, Saadet'e verilen oy CHP'ye gider mi?

(Nasıl oy kullanacağım?)

20.06.2018 Çarşamba 17:46 - Son Güncelleme: 20.06.2018 Çarşamba 21:11

-A+

24 Haziran seçimlerinde ilk kez uygulanacak ittifak sistemi seçmenlerin kafasını karıştırdı. Vatandaşlar "Bir partiye verdiğim oy, ittifaktaki diğer parti ya da partilere de yazılır mı?" sorusunun cevabını arıyor. Cumhur İttifakı çerçevesi içinde AK Parti bölümüne mühür basıldığında MHP'ye de oy verilmiş sayılır mı? Ya da Millet İttifakı'ndaki Saadet Partisi'ne oy veren biri aynı zamanda CHP ya da İYİ Parti'ye oy vermiş olacak mı? İşte kafa karışıklığını giderecek rehber:

Yüksek Seçim Kurulu, 24 Haziran seçimlerinde nasıl oy kullanılacağını, hangi durumlarda oyların geçersiz sayılacağını açıkladı. İlk kez ittifak sisteminin uygulanacağı, Cumhurbaşkanı ile milletvekili adayları arasında aynı anda tercihlerin yapılacağı seçimlerde iki pusula kullanılacak. Vatandaşların cevabını en çok merek ettiği soru ise iki ittifakın ve diğer partilerin bulunduğu pusulada nasıl oy kullanılacağı.

*

http://www.karar.com/guncel-haberler/ak-partiye-verilen-oy-mhpye-saadete-verilen-oy-chpye-gider-mi-nasil-oy-kullanacagim-891368

 

 

***

 

 

 

·         Hakan Albayrak 
hakanalbayrak@karar.com

Yine de arkadaş olabilir miyiz?

21.06.2018 Perşembe 00:01 - Son Güncelleme: 21.06.2018 Perşembe 00:24

 

 

 

Geçen Pazartesi günü bu köşede çıkan Tasvir-i efkâr başlıklı yazımda AK Parti’nin oy kaybedeceğine dair tahminlerden bahsedip ‘Halbuki Erdoğan bugün hem cumhurbaşkanlığı seçiminde hem de milletvekili seçimlerinde yüzde 60’a varan bir perspektife sahip olabilirdi’ dedim ve iktidara yönelik eleştirilerimi böyle bir çerçeve içinde sundum.

Yanlış bir çerçeve.

Düzeltiyorum:

Esas mesele, tabii ki, oyların / gücün azalması değil haklılığın azalmasıdır.

Esas dava, tabii ki, oyları / gücü korumak ve arttırmak değil haklılığı ihya etmek olmalıdır.

O yazının bir yerinde belirttiğim gibi, AK Parti iktidarı “hürriyet ve adaletle ilgili sorunların çözümünü temsil etmekte iken, bu tür sorunların hatırı sayılır bir kısmını temsil eder hale geldi.” (Mesela, iktidara muhalif fikirler kolayca ‘kriminalize’ edilebiliyor ve bunu kanıksayan -hatta ‘Falanca yazar iktidarı eleştirdiği halde niye tutuklanmadı?’ diye sorabilen- bir ‘partizan’ nesli yetişiyor; içeriden eleştirilerin bile şu veya bu şekilde ‘intikamı’ alınarak sorgusuz sualsiz itaat kültürü dayatılıyor; belli başlı bütün medya grupları üzerinde hakimiyet kurularak tek seslilik –yahut ‘muvazaalı çok seslilik’- temin edilmeye çalışılıyor... Mesela, FETÖ’yle mücadelede kurunun yanında yaşın da yakılması adeta kaide haline geldi; “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” bilgeliği ayaklar altında…) Bu durum AK Parti’ye oy kaybettirmek yerine oy kazandırsaydı da yine utanç verici bir durum olacaktı.

Öte yandan, AK Parti haklı olduğu hususlardan ötürü ve haklılığını hakkıyla anlatmasına rağmen oy kaybetseydi, bu kayıptan şeref duyabilirdi.

***

Pazartesi günkü yazımla ilgili bir şey daha:

Erdoğan’a yakın durup veya geçmişte yakın durmuş olup da Erdoğan’ı eleştiren bütün yazarlar hakkında –bunların kesinlikle hiç istisnasız hepsi hakkında-“Menfaati bittiği için eleştiriyor” tezviratı yapanlar var, malum.

Benim hakkımda da bu tezviratı yapıp duruyorlar, söz konusu yazım üzerine gene yaptılar.

Çok ilginç.

Erdoğan’ı destekleyen yazarların sadece ve sadece “menfaat bitince” Erdoğan’ı eleştirebileceklerini zannediyorlar demek…

Böyle zannetmenin ön şartı, Erdoğan’ı destekleyen yazarlar arasında Erdoğan’dan menfaatlenmeyen hiç kimsenin bulunmadığını, zaten bunların alayının Erdoğan’dan menfaatlenmek için Erdoğan’ı desteklediklerini, Erdoğan’dan menfaatlenmeye devam etmek için Erdoğan’ı hoş tuttuklarını, dolayısıyla hiçbirinin Erdoğan’ı gönülden desteklemediğini, Erdoğan’ın da zaten gönülden destek beklemeyip hepsini menfaat bağıyla kendine bağladığını zannetmek değil midir?

Ne korkunç bir suizan.

***

Son bir şey:

“Bana öyle geliyor ki, AK Parti kendisini düzgün bir şekilde yeniden üretip parlak bir ufuk çizebilecek kabiliyette değil artık; bu kabiliyetini hoyratça ve hatta hunharca tüketti. Muhalefet partilerinde de parlak bir ufuk potansiyeli göremediğim için, siyasette yeni bir rüzgâra ihtiyaç olduğunu ileri sürüyorum. Kanaatimce 24 Haziran seçimleri -sonuçları nasıl olursa olsun-  bu ihtiyacın altını çizecektir.” demem üzerine ‘Hem ümmetçi geçiniyorsun hem de ümmete hizmet eden AK Parti rüzgârı varken siyasette yeni bir rüzgârın esmesini istiyorsun; ne iş?’ diye soran kardeşlerime, ümmete hizmet etmeyecek hiçbir siyasi rüzgârla işimin olmayacağını bildirmek isterim.

AK Parti’nin bu hizmetlerini takdir etmekten asla geri durmadığımı da…

Ama hürriyet ve adalet daha üstün tutulduğunda Türkiye’ye ve bütün İslam dünyasına daha güzel ve daha büyük hizmetlerde bulunacak bir siyasî rüzgârın estirilebileceğine inandığımı da…

Yine de arkadaş olabilir miyiz?

Olalım, olalım.

*

http://www.karar.com/yazarlar/hakan-albayrak/yine-de-arkadas-olabilir-miyiz-7288

 

 

***

 

 

 

Erdoğan'dan koalisyona açıklaması:

Çoğunluğu sağlayamazsak...

21.06.2018 Perşembe 00:08 - Son Güncelleme: 21.06.2018 Perşembe 00:43

Son dakika! Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Haziran seçimlerinde Meclis'te çoğunluğu sağlayamadıkları takdirde koalisyona gidebileceklerini söyledi. Erdoğan "Koalisyona gidebiliriz" dedi. Önceki gece 'Lami cimi yok faizi düşüreceğiz' açıklaması yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan Merkez Bankası'nın kararlarıyla ilgili çarpıcı mesajlar verdi. Erdoğan "O kurumlar, bağımsız kurumlar havasıyla kendilerine göre adımlar atıyorlar, peki faturayı kim ödüyor? Faturayı siyasetçi ödüyor. Faturayı ödeyen, istişaresini yaptıktan sonra kararını da o verir" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Uber'in randevu istediğini ancak olumsuz cevap verdiğini de söyledi.

*

http://www.karar.com/guncel-haberler/erdogandan-koalisyona-aciklamasi-cogunlugu-saglayamazsak-891525

 

 

***

 

 

 

BUGÜNLÜK BU KADAR!

SELAM VE DUA…

REŞAD

 

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
21.06.2018
11:02


İşte Cumhurbaşkanlığı hükümet yapısı taslağı..



AK Parti tarafından hazırlanan Cumhurbaşkanlığı hükümet yapısı taslağına göre kabine 16 bakanlık, 5 ofis ve 9 kuruldan oluşuyor. Maliye ile Hazine’nin birleştirilmesini öngörülüyor.

Dünya gazetesinin haberine göre taslakta dikkat çekici değişikliklerin başında Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı’nın (MİT), başkanlığa dönüştürülerek Milli İstihbarat Başkanlığı haline getirilmesi oldu.

AK Parti taslağına göre Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde 16 bakanlık öngörüldü. Bunlar, Adalet, Dışişleri, İçişleri, Milli Savunma, Milli Eğitim, Sağlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Ulaştırma ve Altyapı, Çevre ve Şehircilik, Tarım ve Orman, Kültür ve Turizm, Gençlik ve Spor, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Kalkınma Bakanlığı olarak yer aldı.

Cumhurbaşkanına bağlı olarak kurulacak ve ekonominin farklı alanlarının yönetileceği ‘ofisler’ de belli oldu. Taslağa göre, finans, iletişim, insan kaynakları, teknoloji ve yatırım olmak üzere 5 ofis planlandı.

- Reklam -

KURULLAR, KABİNENİN BİLEŞENİ

Halen çeşitli kurum ve kuruluşlar ile bakanlıkların bir araya gelmesiyle politika oluşturmak ve uygulamak üzere var olan kurullara benzer nitelikli 9 kurul da Cumhurbaşkanlığı kabinesinin bileşenlerinden olacak. Bu kurullar bilim, teknoloji ve yenilik politikaları, eğitim ve öğretim politikaları, ekonomi politikaları, güvenlik ve dış politika, hukuk politikaları, sağlık ve gıda politikaları, sosyal politikalar, yerel yönetim politikaları olmak üzere 9 adet planlandı. Bu kurullar ilgili bakanlık, ofis, kurum ve kuruluşların da katılımıyla üyelik biçiminde yapılanacak.

Cumhurbaşkanına doğrudan bağlı kuruluşlara da taslakta yer verildi. Buna göre Devlet Denetleme Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu, Milli İstihbarat Başkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı olarak belirlendi. Bağlı kuruluşların tamamının ‘başkanlık’ olarak yapılandırılması dikkat çekti. Bu kapsamda daha önce müsteşarlık olan Milli İstihbarat ve Savunma Sanayii için başkanlık şeklinde örgütlenmesi yönünde değişiklik önerildiği anlaşıldı.

EKONOMİ YÖNETİMİ BAKANLIK, KURUL VE OFİSLERDE

Yeni kabine sisteminde ekonomi yönetiminin farklı fonksiyonlara bağlı olarak değiştirildiği gözlendi. En önemli değişikliklerden biri, yıllardır tartışılan Hazine-Maliye’nin birleştirilmesi oldu. Kamunun borç yönetimini yürüten Hazine, Maliye Bakanlığı bünyesinde bir genel müdürlük iken 1983 yılında ayrılarak Başbakanlığa bağlı bir Müsteşarlık olarak örgütlenmiş, kamu borç yönetimi yanında dış ticaret ve teşvik işlemleri de bu müsteşarlık bünyesine toplanmıştı. 1993 yılında da dış ticaret ayrı bir yapıya aktarılmıştı. Son olarak 2011 yılında Hazine’nin içindeki teşvik ve yabancı sermaye gibi yapılar Ekonomi Bakanlığına alınarak Hazine borç-finanstan sorumlu hale getirilmişti.

KALKINMA VE SANAYİ BİRLEŞİYOR

Ekonomi yönetimindeki ciddi diğer yapılanma ise DPT’nin kapatılmasıyla Kalkınma Bakanlığına verilen planlama görevinin yeniden farklılaşması oldu. Mevcut bakanlık yapılanmasındaki isimlendirme geçerli kabul edilirse Kalkınma (planlama) Sanayi Bakanlığı ile birleşmiş oldu. Bir diğer önemli değişiklik ise Ticaret Bakanlığı olarak düzenlenen yapılanmada gözlendi. Halen gümrük ile birlikte iç ve dış ticaret yönetiliyordu.

Tarım ve Orman Bakanlıklarının geçmişte olduğu gibi birleştirilmesi de dikkat çekti. Hükümetin bütçe yönetimi için ise doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı ‘Strateji ve Bütçe Başkanlığı’ idari yapı olarak öngörüldü.

Reşat Nuri Erol
21.06.2018
11:28


Milli Gazete Bildirim <posta@daktilo.com>

03:17 (8 saat önce)
 
Alıcı: bana

Türkiye Deizm Derneği (turkiyedeizmdernegi@gmail.com) isimli bir ziyaretçimiz size ‘Adil Düzen’ vermezsen, şeytan ‘Deizm’ verir… başlıklı yazınız ile ilgili aşağıdaki mesajı gönderdi:

Merhabalar Sayın Reşat Nuri Erol,

Deizm hakkındaki yazınızı okudum.

Bu konuda sizlere bir bilgi paylaşımında bulunmak istiyoruz.

email adresinizi yazarsanız PDF formatında size göndereceğiz.

Saygılar..

Reşat Nuri Erol
22.06.2018
07:01


karar'dan ETYEN MAHÇUPYAN'IN BUGÜNKÜ 

"Yeni bir nefes için..."

BAŞLIKLI YAZISINDAN

BİR PARAGRAF:

...

Bu değerlendirme ışığında, benim gibi AK Parti’nin kuruluş ilke ve kriterlerini desteklemiş ve hala desteklemeye niyetli seçmenler için ‘tercih’ muhalefet yelpazesini işaret ediyor. Normalleşme açısından HDP’nin Meclis’te olması gerektiği açık olsa da baraj sorunu yaşayacağını sanmıyorum. Dolayısıyla parlamento seçiminde oyum Saadet Partisi’ne gidecek. Çünkü Meclis’te muhafazakar ‘sesin’ sadece ‘yeni’ AK Parti tarafından temsil edilmesini tehlikeli buluyor ve dini duyarlılığı yüksek bir partinin sağduyulu duruşunun normalleşmeyi teşvik edeceğini düşünüyorum..

...

http://www.karar.com/yazarlar/etyen-mahcupyan/yeni-bir-nefes-icin-7296



Reşat Nuri Erol
22.06.2018
07:04


https://www.milligazete.com.tr/makale/1603681/dr-necmettin-caliskan/bir-oydan-daha-degerli


Bir oy’dan daha değerli

Bir kampanya dönemi daha sona erdi. Yazıldı, çizildi, konuşuldu. İttifaklar kuruldu. Herkes kendi davasının ve partisinin ne kadar iyi olduğu hakkında güzellemeler yaptı. Arada karşılıklı suçlamalar olsa da herkes kendini anlatmaya çalıştı.

Hükümet yetkilileri, kendi dönemlerinde yapılan yol, köprü, stadyum, cezaevi, hastane ve tünelleri anlattı durdu. Şimdiye kadar ki en başarılı hükümet olduklarını, daha iyisinin gelemeyeceğini söylediler vatandaşa. Ama seçmeni ikna için, bunlar yetmiyordu anlaşılan ki hızlarını alamadılar kendi dönemlerinden önce yapılan birçok eski tesise de sahip çıktılar.

28 Şubat’ta yaşanan görüntüleri can simidi olarak kullandılar, biz gidersek böyle olacak dediler. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıp durdular. Yıllarca beraber iş tuttukları hainlere hesap sorma adına, masumlara zulmettiler.

Din adamlarını ve kanaat önderlerini bile “biz gidersek aç kalırsınız, avantalarınız kesilir” diye korkuttular. Onlar da sırayla biat ettiklerini açıkladılar ayet ve hadisler eşliğinde.

Yola çıktıkları arkadaşların büyük bir bölümünü ihanetle suçladılar, saf dışı bıraktılar. Eski Cumhurbaşkanı’na adam/asker gönderdiler, seçilmiş Başbakan’ı azlettiler, belediye başkanlarını süresi dolmadan görevden aldılar.

Gözlerindeki merteğe bakmadan Millet İttifakını hainlikle ve aymazlıkla, ülkeyi FETÖ’ye PKK’ya satmakla suçladılar.

Üniversitelerin sayısını artırmakla övündüler. Ama bu yerlerdeki kaliteyi bir türlü artıramadıklarından söz etmediler.

Devletin bütün imkânlarını sınırsızca kullandılar. Her yere uçaklarla, helikopterlerle siyah Mercedeslerle çıkartma yaparak gövde gösterisi yaptılar. Bunlara gerek olmadığını masrafların milletten çıktığını söyleyenlerin eleştirilerini de duymazdan geldiler.

Medyada tek ses, tek görüntü haline geldiler. Haberleri istedikleri gibi manipüle ettiler. Yalan haber yapan ülkeler sıralamasında da ülkemizi en tepeye oturttular.

Ülkede her şeyin ne kadar tozpembe olduğunu bir türlü anlatmakla bitiremediler de bitiremediler. Ama hiç ekonomiden, eğitimden, kültürden, sanayiden ve teknolojiden bahsetmediler. Bahsettikleri yalnızca savaş teknolojisiydi, o da montajcılıktı. İleri teknoloji konusunda dışarıya bağımlı olduğumuzu hiç gündeme getirmediler.

Yetmedi muhalefet partilerinin pankartlarını indirdiler, yollarını kestiler, hatta dövdüler, yaralıları hastaneye götürecek ambulansı bile engellediler. Bayram ağzı istenmedikleri yere zorla girdiler, dükkân bastılar, savaşta bile dokunulmayan hastanede iki adam öl(dü)...

Kendilerinden olmayan herkese kulp taktılar, aşağıladılar, hakaret ettiler. Temel Başkan’ın eline rakı bardağı tutuşturdular. İnce’ye camide bisiklet sürdürdüler. Akşener’i FETÖ’cülükle suçladılar.

Özelleştirme adı altında ülkenin varlıklarını teker teker elden çıkardılar, yandaşlara peşkeş çektiler. Günü kurtarma mantığını hiç bırakmadılar. Ee deniz bitti. Satacak bir şey kalmadı. Bundan da bahsetmediler. Varlık Fonu kurup “paramız da itibarımız da kalmadı, siz şu tesisleri-kurumları ipotek görün” kredileri öyle verin dediler. En çok tüketilen gıdalardan olan Patates ve soğan fiyatlarının artışını bile dış güçlere bağladılar.

Ülkeyi bir mülteci ve kriz üssüne çevirdiler. Savaşı her an ensemizde hissetmemize neden oldular. Hendek olaylarını yaşattılar. Kobani’de, Oslo’da, Suruç’ta, Roboski’de, Astana’da neler olduğunu hep sakladılar.

Yedi düvele karşı mücadele ediyoruz dediler. Ama ABD ve İsrail ile yapılan hiçbir anlaşmayı iptal etmediler. AB’yi hainlik ve çifte standart yapmakla suçladılar. Ama AB üyeliği için de verilmedik taviz bırakmadılar. Dizilerle duyguları sömürdüler, tarihi istismar ettiler, mehterlerle gazladılar, ayakta uyuttular.

Vergi yükünü hep memura, işçiye ve esnafa yüklediler. Yeni kaynaklar bulmak yerine var olanı tükettiler. Döviz kurlarını ve akaryakıt fiyatlarını bir türlü kontrol edemediler. Ortadoğu’nun göbeğinde birkaç kilometre ötede su fiyatına satılan benzini fahiş fiyatlarla vergilendirdiler. Hep istikrar dediler. Erken seçim ihanettir dediler, ama ülkede son 5 yılda 4 seçimi de onlar yaptılar.

Adliye saraylarını zihnen ve bedenen işgal ettiler. Suç ve ceza dengesini değiştirdiler. Hep umut vaat ettiler, ama umutları tüketmekte de oldukça maharetli çıktılar.

Başörtüsü sorununu çözdüler ama değerlerimizin yozlaşmasını engelleyemediler. İçki, kumar, fuhuş, yolsuzluk, adam kayırma, faiz ve zülüm dönemlerinde kat kat arttı.

***

Sandığa gittiğinizde ülkede yaşanan her gerginliğin, savaş psikolojisinin, sürekli birilerini düşman görmenin ve krizin kimi güçlendirdiğini unutmayın.

Tüm gücü elinde bulunduran aynı zamanda mazlum ve mağdur mu olur? diye düşünün. 16 yıldır iktidar olup sürekli muhalefet yapmanın mantığını düşünün. Her mesele için dert yanıp hiçbir aksiyon alınmadığını unutmayın.

Kudüs’ü, Mavi Marmara’yı ve her seçimde tekrarlanan Gazze’de havai fişek edebiyatını hatırlayın. Meydanlarda miting yaparak ağzınıza bir kaşık bal çalarak İsrail’e lojistik yollarını kapatmayanları unutmayın.

Daha iyi bir geleceği hak ettiğinizi hatırlayın.

Çocukların ve gençlerin geleceğinin elinizde olduğunu hep aklınızda tutun.

***

Artık Meclis’te Saadet de olmalı. Bu seçimde baraj sıfırlandı. Saadet’in söz sahip olduğu Meclis’in ülkenin yararına olacağını unutmamalıyız.

Ülkenin temcit pilavı gibi ısıtılıp önümüze konan eski günlerden çok, geleceğe ihtiyacı var.

Gelecek Saadet’li günlerde.

 

 

# DİĞER MAKALELERİ

YazarDr. Necmettin Çalışkan- Mesaj Gönder

22 Haziran 2018
Ahmet Yücel
22.06.2018
09:27

CHP'nin hangi SP li isimleri hangi il ve kaçıncı sıralardan aday gösterdiğini, bunlardan hangilerinin kazanacağını merak ediyorum. Seçim sonrasında göreceğiz.

Hakkımızda hayırlı olan ne ise o olsun diyorum. Sonuç ne olursa hakkımızda hayırlı olan o dur. Allah böyle taktir etti, diye düşünürüm.

Reşat Nuri Erol
22.06.2018
09:41



https://www.milligazete.com.tr/haber/1603746/eski-basbakan-danismani-oyunu-acikladi-saadet-partisi


Eski Başbakan danışmanı oyunu açıkladı: Saadet Partisi

Eski Başbakan ve Ak Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu'nun başdanışmanı, Karar gazetesinden Etyen Mahçupyan, bugünkü yazısında AKP’ye oy vermeyeceğini açıklayarak seçimlerde oyunu Saadet Partisi'ne vereceğini belirtti.

mask
Büyütmek için resme tıklayın

Eski Başbakan ve Ak Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu'nun başdanışmanı Etyen Mahçupyan, Karar gazetesinde ki bugünkü yazısında 24 Haziran seçimlerinde AKP'ye oy vermeyeceğni açıkladı. Mahçupyan,"Parlamento seçiminde oyum Saadet Partisi’ne gidecek. Çünkü Meclis’te muhafazakar ‘sesin’ sadece ‘yeni’ AK Parti tarafından temsil edilmesini tehlikeli buluyor ve dini duyarlılığı yüksek bir partinin sağduyulu duruşunun normalleşmeyi teşvik edeceğini düşünüyorum." ifadeleri ile Saadet Partisi'ne oy vereceğini belirtti.

Mahçupyan, bugüne kadar neden AKP’ye oy verdiği ve kararının nasıl değiştiğini ise şöyle açıkladı:

"TEK ADAM İDARESİ VE ONUNLA BİRLİKTE GELEN OPORTÜNİST KÜLTÜR"

"Bu tercihte üç ölçütün etkili olduğunu söyleyebilirim. Bir, diğer alternatifler çok zayıftı. İki, AK Parti zaman içinde tedricen niteliksel bir zafiyet sürecine girmiş olsa da, 'fabrika ayarlarına' dönüş imkanı açıktı. Ve en önemlisi üç, tarihsel maceramızı göz önüne aldığımızda, Türkiye’de işleyen ve hazmedilmiş demokratik temaüllerin kalıcı olarak yerleşmesinin ancak muhafazakarların demokratlaşması ile olabileceğini düşünüyor ve iktidar sorumluluğunun sağlayacağı olumlu etkiye şans vermek istiyordum.

Bugün çok farklı bir tablo ile karşı karşıyayız… AK Parti’nin 2016 başından itibaren sergilediği tutum her üç ölçütü de anlamsızlaştırdı. Bir, Erdoğan yönetiminde keyfiliği öne çıkaran tek adam idaresi ve onunla birlikte gelen oportünist kültür, alternatiflerin kalitesini önemsiz kıldı. Ülkenin acil ihtiyacı 'normalin' geri gelmesi ya da ‘normale’ geri dönülmesi olarak betimlenebilir hale geldi. İki, ‘yeni’ AK Parti’nin kuruluş ilkelerine, kadrolarına ve ahlaki tercih kalıplarına dönme ihtimali kalmadı. Ve üç, 'yeni' AK Parti iktidar sorumluluğunu muhafazakar siyaseti uzun vadede meşru kılacak ve iktidarda tutacak şekilde kullanmayıp, kısa vadeli bireysel ve kimliksel kaprislere kurban etti."

"OYUM SAADET PARTİSİ’NE GİDECEK"

"Muhafazakar camianın sosyolojik değişimini ve bu değişimin siyasete yansımasını Türkiye’nin demokratlaşması açısından (yeterli olmasa da) hayati addeden biri olarak, bugün karşımızda olan 'yeni' AK Parti’nin, ya da ‘reisçiliğin’ artık dindarlara, genelde muhafazakarlara ve sonuçta ülkeye zarar verdiğini düşünüyorum" diyen Mahçupyan yazısını şöyle sürdürdü:

"Hatta ileride yazılacak tarafsız tarih metinlerinin Erdoğan’ı muhafazakar aleme, muhtemelen farkında bile olamayacağı kadar zarar vermiş biri olarak kaydetmesini çok olası görüyorum.

Erdoğan, sahiciliği ve cesareti ile vesayetçi sistemi yıkmak açısından etkili bir liderdi… Bu özellikler AK Parti’nin ortak aklı ile birleştiğinde yeni bir toplumsal daveti mümkün kılmıştı. Ancak şimdi yıkım değil inşa dönemindeyiz ve kaybedilmiş ortak akıl artık zorunlu bir önkoşul. Öte yandan inşa için liderlik de lazım… Ama görünen o ki Erdoğan o lider değil… Şu an için bir başkası olmasa bile muhafazakar cenahın sakinleşmesi ve yeni bir ‘nefes’ için hazırlanması lazım. Aksi halde Türkiye’nin orta vadede demokrasi eşiğini aşması mümkün gözükmüyor.

Bu değerlendirme ışığında, benim gibi AK Parti’nin kuruluş ilke ve kriterlerini desteklemiş ve hala desteklemeye niyetli seçmenler için ‘tercih’ muhalefet yelpazesini işaret ediyor. Normalleşme açısından HDP’nin Meclis’te olması gerektiği açık olsa da baraj sorunu yaşayacağını sanmıyorum. Dolayısıyla parlamento seçiminde oyum Saadet Partisi’ne gidecek. Çünkü Meclis’te muhafazakar ‘sesin’ sadece 'yeni' AK Parti tarafından temsil edilmesini tehlikeli buluyor ve dini duyarlılığı yüksek bir partinin sağduyulu duruşunun normalleşmeyi teşvik edeceğini düşünüyorum."

Bugün 09:11 TSİ-Gündem

Reşat Nuri Erol
22.06.2018
11:51

MALUMUNUZ...
HER GÜNKÜ ÇALIŞMALARLA...
HAFTALIK KUR'AN VE İLİM SEMİNERLERİNİ HAZIRLIYORUZ...

AZ ÖNCE ŞÖYLE BİR BÖLÜM DENK GELDİ:
...

Beşir Atalay ziyarete geldi, evde kimse olmadığı için epey uğraştılar.

Bana “Allah’la aran nasıl?” dedi! Hiç beklemediğim bir soru! Cevap verdim: “Hamd ediyorum, ben O’ndan razıyım, ümit ederim ki O da benden razı olur.”

Gerçekten bizim nesil Allah’tan bir istediyse O on kadar verdi. Beşir Atalay Akevler’de avukatlık stajı yaparken şimdi nerde? Ak Parti’nn fiilen kurucusu Beşir Atalay’dır. Ona görevinin bitmediğini söyledim...






Reşat Nuri Erol
22.06.2018
17:00


http://www.karar.com/guncel-haberler/milletvekili-adayi-takim-elbise-ile-denize-girdi-oy-istedi-893448


Milletvekili adayı takım elbise ile denize girdi, oy istedi

22.06.2018 Cuma 16:30 - Son Güncelleme: 22.06.2018 Cuma 16:55
Milletvekili adayı takım elbise ile denize girdi, oy istedi

Saadet Partisi Ordu 2. sıra milletvekili adayı Muammer Bilgiç seçim çalışmaları kapsamında plaja gitti. Sıcaktan bunalarak dkendini denize atan vatandaşlardan oy isteyen vekil adayı takım elbise ile suya girdi, destek talep etti. Fotoğraf sosyal medyaya damga vurdu.

Saadet Partisi (SP) Ordu ikinci sıra milletvekili adayı Muammer Bilgiç, seçim çalışması kapsamında takım elbise ile girdiği denizde yüzen vatandaşlardan oy istedi.

24 Haziran seçimleri için Ordu'da seçim çalışmalarını sürdüren milletvekili adayları, seçmenden destek alabilmek için kıyasıya yarışıyor. SP Ordu ikinci sıra milletvekili adayı Muammer Bilgiç, seçim çalışmalarını Ünye ilçesi sahilinde sürdürdü. Takım elbise ile denizin içine girerek, yüzen vatandaşlara ulaşan Bilgiç, oy isteyerek projelerini anlattı. Muammer Bilgiç'in sosyal medyadan paylaşılan fotoğrafı da, yoğun ilgi gördü.

Reşat Nuri Erol
22.06.2018
17:02



BİR DE BU ŞEKİLDE ANLATMAYA ÇALIŞIYORUM...

ANLATABİLİYOR MUYUM YA DA;

ANLAŞILIYOR MU?



Reşat Nuri Erol
23.06.2018
06:26


Saadet AKP’lilere fani olduklarını hatırlatıyor

Saadet’in varlığı, her AKP'liye sıradan bir insan gibi kendi çıkarı için oy verdiğini hatırlatıyor. Bu yüzden, Karamollaoğlu küfür kıyamet hakaretlere muhatap oluyor. Saadet, insanlara gördüklerine zor tahammül edebilecekleri bir ayna tutuyor. Maddi çıkarlar için davadan vazgeçtiklerini adeta gözlerine sokuyor.

Burak Bilgehan Özpek *

-1-

24 Haziran’da yapılacak genel seçimler öncesi Saadet Partisi’nin ilgi çekici yükselişine tanık oluyoruz. Bundan birkaç ay önce, Temel Karamollaoğlu liderliğindeki partinin bu denli ses getireceğini ve gündemi belirleyeceğini kimse tahmin edemezdi. Muhtemelen, özerkliğini koruyan ancak etkisi sınırlı bir parti olarak yaşamına devam etmesi umuluyordu. Konjonktürel olarak, AKP’nin İslami bir kimliği vurgulama ihtiyacı hasıl olduğunda, Saadet Partisi dolaptan çıkartılabilir ve birkaç milletvekili sözü verilerek kolaylıkla sisteme sokulabilirdi. Bu bakımdan, hiç kimseye zararı olmayan, uysal ve kişiliksiz bir parti olarak bir köşede kalmasının AKP açısından hiçbir sakıncası yoktu. Hatta, Milli Görüş’ü temsil eden bir partinin sembolik de olsa var olması, Milli Görüş çizgisinden gelen AKP’lilerin özellikle Fetullahçılar ile aralarına mesafe koymalarını kolaylaştırıyordu.

Mamafih, Saadet Partisi kendisine atfedilen rolü tamamıyla reddetti. Figüran ile karakter oyuncusu arasında önemli bir fark vardır. AKP’nin yaptığı ittifak teklifini reddetmesiyle ve Millet İttifakı’nın kurucu partilerinden birisi olmasıyla bu fark bariz bir şekilde ortaya çıktı. Özellikle, AKP’nin lütfuna mazhar olmak ve birkaç milletvekilliği karşılığında Cumhur İttifakı’na girmek için sıraya geçen siyasi oluşumların tersine, kendisine yapılan cömert teklifi elinin tersiyle itmesi Saadet Partisi’nin talip olduğu yeni rol için biçilmiş kaftan olduğunu gösterdi.

Ne var ki, Saadet’in karakter peşinde koşması, AKP’lilerin öfkelenmesine sebep oldu. Daha önceki seçimlerde de müstakil olarak yarışan Saadet Partisi benzer tepkilerin muhatabı olmamıştı. Elma dilimli grafiklerin, “diğer” kısmında yer alan bir parti olarak önemsenmiyor ve tehdit olarak görülmüyordu. Siyasi hayatımıza renk katan bir aksesuar olarak algılanıyordu. Peki ne değişti? AKP’liler Saadet Partisi’nden niçin nefret derecesine varan bir rahatsızlık içindeler?

-2-

Milli Görüş devletin kaynak ve kadrolarını ele geçirme projesinden daha fazla bir şeydir. “Müslümanların” iktidara gelmesi ve iktidar aygıtlarını yönetmesi amacını sığ bulur. Bu yüzden, bireyin-ulusun ve uluslararası sistemin sürekli olarak etkileşim içerisinde olduğu bir noktadan hareket eder. Bireyin ahlakı, ulusun kalkınması ve dış siyasetin şahsiyetli olması birbirinde ayrılmaz bir bütünün parçalarıdır. Bunlardan herhangi birinde görülen zafiyet, diğer alanları da kaçınılmaz olarak etkileyecektir. Dolayısıyla, Milli Görüş müstehcen ve kaba bir “devleti ele geçirmeliyiz” stratejisi yerine devletin nasıl yönetileceğine ilişkin bütüncül bir teori önerir.

Erbakan tarafından formüle edilen bu görüşlerin, küreselleşen dünyada yeri olmadığı ve arkaik kaldığı yönündeki görüşler pek de haksız sayılmaz. Zaten, AKP’nin iktidar hikayesini başlatan bu ayrışmadan başka bir şey değildi. Neo-liberal kurumsalcılık, anayasal demokrasi, Batı ittifakının uluslararası örgütleriyle işbirliği gibi kavramları savunabilmesi sayesinde AKP kendisini Milli Görüş’ten ayrıştırmayı başarmıştı. Bu sayede, Erbakan’ın altını çizdiği kalkınma, refah, ahlaki yönetim ve şahsiyetli dış politika gibi amaçlara ulaşmak için tek bir yöntemin olmadığını, alternatif yaklaşımların da var olduğunu iddia etmiş oldu. Amaca ulaşmak için kullanılan yöntemlerin farklılığı AKP ile Milli Görüş arasındaki mesafeyi tanımlayan şey oldu.

Zaman içerisinde, AKP kendisini Milli Görüş’ten ayrıştıran enstrümanları terk etti. Neo-liberal iktisat politikası yerini ahbap-çavuş kapitalizmine, anayasal demokrasi yerini lider kültüne dayanan coğunlukçu bir otoriterliğe, batı ittifakı ile ilişki kurarken takınılan uyumlu ve kurumsal tavır yerini populist söylemlerle gölgelenen kişisel çıkar ilişkilerine bıraktı. Burada AKP’nin beklediği, kendisini Milli Görüş’ten ayrıştıran araçları terk etmesi ile beraber, onunla Milli Görüş arasındaki mesafenin kendiliğinden kapanacağını varsaymasıydı. Bu büyük bir yanılgıydı. Zira, liberal demokrasi AKP’yi Milli Görüş’ten ne denli ayrıştırıyorduysa, keyfi-otoriterlik de aynı ölçüde AKP ile Milli Görüş’ü ayrıştıran bir durum yarattı.

Bu uyuşmama halinin AKP açısından can sıkıcı bir tarafı var. 2000li yılların başında kendi yoluna giden Refah Partisi’nin yenilikçi kanadı, kendi pozisyonunu insan hakları, evrensel değerler, piyasa ekonomisinin verimliliği, Batı ittifakının Türk demokrasisi üzerinde yapacağı olumlu etki gibi kavramlarla meşrulaştırmayı beceriyordu. Diğer bir ifadeyle, kendi eylemini ahlak ile meşrulaştırmayı başarıyordu. Üstelik, askeri vesayet ile hesaplaşma ve sivilleşme söylemi AKP’nin ahlaki pozisyonunu pekiştiriyordu. Ancak, keyfilik ve otoriterleşme hikayesinin başlaması ve akabinde şaşırtıcı olmayan bir şekilde ekonomik sorunların artması ile beraber, Milli Görüş’ün ahlaktan yapılmış tokmağı yeniden AKP’nin tepesinde belirdi.

-3-

AKP seçmeni 16 senedir bir cenneti yaşıyor. Hem maddi kazanç sağlıyor hem de ahlakın bekçiliğini yapıyor. Üstelik bu ahlak 2002’de demokrasi, 2010’da sivilleşme, 2013’te barış, 2015’te milliyetçilik gibi kavramlara bürünerek şekil değiştiriyor. Fakat iki şey değişmiyor. Birincisi, AKP’nin ahlaki bir noktada konumlanıp muhaliflerini yargılama tekeline sahip olması. İkincisi, adı ne olursa olsun AKP ile aynı ahlakı savunan insanların maddi olarak kazançlı çıkmaları. Çok az insana nasip olur hem ahlaklı olup hem de faydasını maksimize etmek. AKP seçmeni bu açıdan çok şanslı. Ancak yine de, tutarlılık krizi diye bir şey vardır. Demokrasiden otoriterliğe, çözüm sürecinden milliyetçiliğe sürüklenmek ve her tutumu aynı tutkuyla savunmak kolay bir mesele değildir.

AKP ve etrafındaki kadro için bu tutarlılık krizini aşmanın pratik bir yolu her zaman Tayyip Erdoğan’a atfedilen yücelik ve biriciklik oldu. Bu zannedildiği gibi bir psikoz veya sendrom değil, bilinçli bir tercihti. Zira, savunulan ahlaki değer her ne olursa olsun, onu savunanın Tayyip Erdoğan oluşu ulaşılacak kutsal amaç için pragmatik bir hamleye, zekice kurgulanmış bir stratejiye dönüşüyordu. Bu kutsal amaç, “dava” olarak adlandırılan ve ne olduğu konusunda somut bir tanım yapılamayan kavramdan başka bir şey değil. İslamiyet ile alakalı olduğunu sanıyoruz. Osmanlı’nın ihtişamlı zamanlarına duyulan hayranlığı görebiliyoruz. Bir yeniden diriliş ülküsü barındırdığını sezebiliyoruz. Uluslararası baronlar ile mücadele eden kahraman memurların oluşturduğu bir devlet aklına inandıklarını, yarı masal yarı gerçek bir düşünce dünyaları olduğunu anlayabiliyoruz. Yine de tanımlayamıyoruz, bu “davanın” neyi murad ettiğini. Ancak, bütün ahlaklardan daha üstün bir ahlaka tekabül ettiğini, demokrasiden, sivilleşmeden, etnik sorunların barışçıl çözümünden ve milliyetçilikten çok daha kutsal olduğunun farkındayız.

Dolayısıyla, Erdoğan, tanımlayamadığımız davanın lideri olarak, hayatın dayattığı gerçeklere göre şekil alan bir söylem üretebilir, tutarsız politikalar izleyebilir. Bunlar hep, davanın selameti içindir. Davanın başarıyla sonuçlanması için iktidarda kalmak ve o kutsal gün gelene kadar akıllı olmak gerekir. AKPlilere düşen kayıtsız şartsız lideri desteklemek, onun hikmetinden sual olunmayan zeka ve iradesini tasdik etmektir. Ortada tutarsızlık krizi yoktur. Tam aksine, ahlaki olarak tartışılamayacak kutsal bir hedefe ilerlerken önderin arkasında durmak, onun savaş stratejilerini sorgulamadan benimsemek başlı başına bir tutarlılık destanıdır.

Bu hikâyede utanacak kimse yok. Bu kurguda bir şüpheye, bir kötü adama, beklenmedik bir gelişmeye, bir iç hesaplaşmaya, vicdan azabına yer yok. Adeta inanmış birer robot gibi hareket eden bir kitle var ve davaları için seferber olmuş görünüyorlar. Gözden kaçan nokta ise bunu yaparken, faydalarını maksimize ediyorlar. Bürokrasinin merdivenlerini hızla tırmanıyorlar. Kimisi Doblosunu kimisi Mercedes’ini yeniliyor. Osmanlı saray odalarını andıran koltuk takımlarıyla evlerini tefriş ediyorlar. Umre’ye gidip o manevi atmosferin hazzına varıyor, gördüklerini eşe dosta anlatıp takva yarışında öne geçmenin hazzını yaşıyorlar. Akrabalara yardımcı oluyor, tanıdıkları sağlam çocukları kamuda bir işe yerleştiriyorlar. Akrabayı gözetmenin huzuru ile aile büyüklüğü payesini kimseye kaptırmıyorlar. İhalelere giriyor, ATV dizilerinde gördükleri başarılı, mutsuz ve siyah cip kullanan iş adamı profiline ne kadar benzediklerini düşünerek eşsiz bir tatmin yaşıyorlar. Camianın güçlü abilerinden birinin kızı ile evleniyor, ikbal kapısını aralıyorlar. Hayatlarının geneline yaymayı başardıkları bir memnuniyet bütün davranışlarına hakim oluyor. Bir özgüven oturuyor kelimelerine. Kendileri de şaşırıyor bu duruma. Davanın önemli neferleri onlar, bunu hak ediyorlar. Kredi işlerini çözüyor, dükkanı yeniliyor, babadan kalma evi müteahhit istiyor apartman yapmak için, imar iznini hallediyor, damadın tayinini iyi bir yere yaptırıyor, torun dünyanın en tatlı şeyi, yakına gelmeleri iyi oluyor. Bütün bunlar olurken, dava neyi gerektiriyorsa, Erdoğan nasıl bir desteğe ihtiyaç duyuyorsa yapmaktan imtina etmiyorlar.

-4-

Her şey bu kadar uyum içinde ilerlerken, Saadet Partisi’nin sahneye çıkışı AKP’lilerin bütün tadını kaçırdı. Zira, AKP’nin dava dediği ahlaki asanın sahibi olduğunu iddia ediyordu. Söylediği yeni bir şey yoktu aslında. Ahlaktan bahsetti ve ahlaklı olmanın davanın bizzat kendisi olduğunu söyledi. Ulusal kalkınma bahsini açtı ve dış borçla büyüyen, üretime dayanmayan, israf ekonomisini eleştirdi. Şahsiyetli dış politika çağrısı yaptı ve bunun bir eylem değil duruş olduğunda ısrar etti. Kısacası Karamollaoğlu, davanın ne anlama geldiğinin somut bir tanımını yaptı. Bu ilgi çekici bir teşebbüstü. Zira, özellikle 15 Temmuz sonrası, ürkütülen ve itiraz ettiği için FETÖ’cü yaftası yemekten korkan, ses çıkartamaz hale getirilen muhafazakar seçmen için cazip bir seçenek haline gelebilirdi. 16 yıllık iktidar hikayesine kendisine alternatif olabilecek bir sağ partinin yükselişini önlemek üzerine kuran AKP için ciddi bir tehdit olabilirdi.

Bütün bunlar bir tarafa, Saadet’in çıkışı AKP’lilerin cennetini bozdu. Onlara, kutsal dava ahlakını savunmanın verdiği iç huzur ile ikbal sahibi olmanın, para kazanmanın, menfaat elde etmenin aynı anda var olamayacağını hatırlattı. Diğer bir ifadeyle, AKP’lilere fani olduklarını söyledi. AKP’yi destekleme gerekçelerinin tıpkı diğer faniler gibi kendi çıkarlarına hizmet etmek olduğunu yüzlerine vurdu. Davanın sahibi yüzde 1’lik oyuyla dava adamlarını çağırdı. Ellerindeki imtiyazlardan vazgeçmelerini ve muhalefet cephesine katılmalarını istedi. Yani bu sahte cenneti yıkmaya çalıştı. Saadet’in varlığı, her AKP’liye sıradan bir insan gibi kendi çıkarı için oy verdiğini hatırlatıyor. Bu yüzden, Karamollaoğlu küfür kıyamet hakaretlere muhatap oluyor. Saadet, insanlara gördüklerine zor tahammül edebilecekleri bir ayna tutuyor. Maddi çıkarlar için davadan vazgeçtiklerini adeta gözlerine sokuyor. AKP’lilerin son 16 yıldır yaşadıkları bolluk ve berekete gözünü diken diğer siyasi partilerden farklı olarak, Saadet, AKP’lilerin bütün bu dünya nimetlerinden faydalanırken kendilerini avuttukları davanın ve bu davanın ahlaki konforunun sahibi olduğunu iddia ediyor.

Bu basit bir şey değil. Ali Şeriati ve Nurettin Topçu okumuş insanlarız. İslamcılığın, varoluşu fiziksel ihtiyaçların tatmininden ibaret gören görüşleri nasıl aşağıladıklarını biliyoruz. Saadet, AKP’li seçmeni tam olarak bu noktaya sıkıştırıyor ve onları bir varoluş krizine sürüklüyor. Bu yazıyı özetlemek için sanırım Albert Camus’dan yardım almak zorundayım. Zira, Saadet’in AKP’lilere yaşattığını ve AKP’lilerin bunun karşılığında Saadet’e duyduğu öfkeyi daha iyi anlayacak kelimelerim yok.

“Nice suçlar işlenmiştir, yalnızca bunları işleyenler kusurlu olmaya dayanamadıkları için! Vaktiyle bir sanayici tanımıştım, mükemmel, herkesçe sevilen bir karısı vardı, ama adam yine de aldatıyordu karısını. Bu adam, haksız olduğu için, bir erdem beratı alamadığı ya da bu berata layık olamadığı için, sözcüğün tam anlamıyla kuduruyordu. Karısı mükemmel davrandıkça, o büsbütün kuduruyordu. Sonunda haksızlığı kendisi için dayanılmaz bir hal aldı. O zaman ne yaptı dersiniz? Onu aldatmaktan vaz mı geçti? Hayır. Öldürdü onu.’’

*Doç. Dr. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü 

https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2018/06/22/saadet-akplilere-faniligini-hatirlatiyor/

Reşat Nuri Erol
23.06.2018
06:45


https://www.milligazete.com.tr/video/1561618/saadet-partisi-milletvekili-adayi-fikret-bayramdan-yemek-tarifli-ilginc-secim-calismasi






Çok Yorumlanan Makaleler
Reşat Nuri Erol
Türkiye, Adil Düzen ile Endülüsleşmeyi önler-2
1.04.2023 1501 Okunma
17 Yorum 01.04.2023 12:41
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-12
28.04.2023 1377 Okunma
17 Yorum 28.04.2023 10:03
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-8
15.04.2023 1352 Okunma
17 Yorum 15.04.2023 05:37
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-11
24.04.2023 1252 Okunma
17 Yorum 24.04.2023 16:37
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-9
17.04.2023 1052 Okunma
16 Yorum 17.04.2023 09:00
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-6
9.04.2023 1204 Okunma
16 Yorum 09.04.2023 08:38
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-7
11.04.2023 1289 Okunma
16 Yorum 15.04.2023 05:26
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 4
9.05.2023 992 Okunma
16 Yorum 09.05.2023 11:43
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-13
29.04.2023 1248 Okunma
16 Yorum 29.04.2023 12:44
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-14
30.04.2023 1164 Okunma
16 Yorum 30.04.2023 09:27
Reşat Nuri Erol
Türkiye yani Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-1
1.05.2023 1140 Okunma
16 Yorum 01.05.2023 16:35
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-6
29.03.2023 1309 Okunma
16 Yorum 29.03.2023 10:51
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-5
27.03.2023 1443 Okunma
16 Yorum 28.03.2023 03:38
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 4
28.05.2023 1296 Okunma
16 Yorum 28.05.2023 12:59
Reşat Nuri Erol
Hocaların Hocası Ali Yakup Cenkçiler Hoca - 4
29.05.2021 3606 Okunma
16 Yorum 30.05.2021 17:12
Reşat Nuri Erol
Seçimden sonra acilen yapılması gerekenler…-1
30.05.2023 1035 Okunma
15 Yorum 30.05.2023 10:57
Reşat Nuri Erol
Türkiye, Adil Düzen ile Endülüsleşmeyi önler-1
31.03.2023 1229 Okunma
15 Yorum 31.03.2023 07:12
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-1
2.04.2023 1325 Okunma
15 Yorum 02.04.2023 07:23
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-3
4.04.2023 1319 Okunma
15 Yorum 04.04.2023 09:59
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-4
5.04.2023 1400 Okunma
15 Yorum 05.04.2023 09:50
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-5
6.04.2023 1034 Okunma
15 Yorum 06.04.2023 09:38
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-2
2.05.2023 1139 Okunma
15 Yorum 02.05.2023 06:15
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-3
3.05.2023 913 Okunma
15 Yorum 03.05.2023 07:58
Reşat Nuri Erol
Türkiye ya da Anadolu Endülüs’e benziyor mu?-4
5.05.2023 998 Okunma
15 Yorum 05.05.2023 09:41
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 1
6.05.2023 1059 Okunma
15 Yorum 06.05.2023 08:27
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 2
7.05.2023 1021 Okunma
15 Yorum 07.05.2023 11:54
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 3
8.05.2023 1023 Okunma
15 Yorum 08.05.2023 10:39
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 5
10.05.2023 955 Okunma
15 Yorum 10.05.2023 10:58
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 6
11.05.2023 970 Okunma
15 Yorum 11.05.2023 10:03
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı-1
25.05.2023 1166 Okunma
15 Yorum 25.05.2023 07:01
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 2
26.05.2023 1079 Okunma
15 Yorum 26.05.2023 09:46
Reşat Nuri Erol
Hemşeri dernekleri kalkınma kooperatifleri olmalı - 3
27.05.2023 1296 Okunma
15 Yorum 27.05.2023 09:47
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 1
22.05.2023 831 Okunma
15 Yorum 22.05.2023 10:22
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 2
23.05.2023 1029 Okunma
15 Yorum 23.05.2023 11:02
Reşat Nuri Erol
Kur’an ve ilim 1216. hafta seminer notlarından - 3
24.05.2023 936 Okunma
15 Yorum 24.05.2023 05:36
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 7
12.05.2023 1042 Okunma
15 Yorum 12.05.2023 07:41
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen; millî restorasyon, yeni bir düzen - 8
13.05.2023 812 Okunma
15 Yorum 13.05.2023 11:41
Reşat Nuri Erol
Deprem; depremden sonra… Seçimden sonra...
14.05.2023 1137 Okunma
15 Yorum 14.05.2023 10:08
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-1
15.05.2023 959 Okunma
15 Yorum 15.05.2023 10:22
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-2
16.05.2023 848 Okunma
14 Yorum 16.05.2023 09:16
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-3
18.05.2023 783 Okunma
14 Yorum 18.05.2023 10:52
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-4
19.05.2023 876 Okunma
14 Yorum 19.05.2023 08:35
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-5
20.05.2023 923 Okunma
14 Yorum 20.05.2023 11:17
Reşat Nuri Erol
‘Zulmedenler bilgisizlikle hevalarına uydular’-6
21.05.2023 861 Okunma
14 Yorum 21.05.2023 15:01
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-2
3.04.2023 1251 Okunma
14 Yorum 03.04.2023 10:15
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-11
1.11.2023 1386 Okunma
14 Yorum 01.11.2023 15:21
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 15
30.11.2023 1262 Okunma
14 Yorum 30.11.2023 09:53
Reşat Nuri Erol
Adil Düzen ve “Erbakan’ın mirasçıları” yazısı-10
20.04.2023 1288 Okunma
14 Yorum 20.04.2023 06:22
Reşat Nuri Erol
Arif Ersoy; “Yeni Bir Dünya ve Adil Düzen” - 3
5.09.2020 3588 Okunma
13 Yorum 06.09.2020 09:11
Reşat Nuri Erol
Ekonomik problemler ve İslami çözümler… - 2
21.12.2020 3133 Okunma
12 Yorum 22.12.2020 19:58
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 16
3.12.2023 1260 Okunma
12 Yorum 03.12.2023 09:55
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-12
2.11.2023 1098 Okunma
12 Yorum 02.11.2023 11:18
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-13
4.11.2023 1178 Okunma
12 Yorum 04.11.2023 08:49
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-14
5.11.2023 1440 Okunma
12 Yorum 05.11.2023 08:30
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 1
6.11.2023 1304 Okunma
12 Yorum 06.11.2023 09:11
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 2
8.11.2023 1347 Okunma
12 Yorum 08.11.2023 08:20
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 3
11.11.2023 1304 Okunma
12 Yorum 11.11.2023 07:01
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 4
12.11.2023 1186 Okunma
12 Yorum 12.11.2023 10:44
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 5
13.11.2023 1541 Okunma
12 Yorum 13.11.2023 09:19
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 6
16.11.2023 1158 Okunma
12 Yorum 16.11.2023 13:08
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 7
18.11.2023 1132 Okunma
12 Yorum 18.11.2023 14:46
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 8
20.11.2023 1259 Okunma
12 Yorum 20.11.2023 12:31
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 9
22.11.2023 1097 Okunma
12 Yorum 22.11.2023 12:46
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 10
23.11.2023 1422 Okunma
12 Yorum 23.11.2023 11:03
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 11
25.11.2023 1275 Okunma
12 Yorum 25.11.2023 13:39
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 12
27.11.2023 1100 Okunma
12 Yorum 27.11.2023 10:10
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 13
28.11.2023 1300 Okunma
12 Yorum 28.11.2023 08:39
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 14
29.11.2023 1218 Okunma
12 Yorum 29.11.2023 13:25
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-2
22.03.2023 1024 Okunma
12 Yorum 25.03.2023 11:55
Reşat Nuri Erol
“Onda işiten bir kavim için ayetler vardır…” - 1
15.03.2023 1312 Okunma
12 Yorum 16.03.2023 14:45
Reşat Nuri Erol
“Onda işiten bir kavim için ayetler vardır…” - 2
16.03.2023 1167 Okunma
12 Yorum 16.03.2023 14:44
Reşat Nuri Erol
“Onda işiten bir kavim için ayetler vardır…” - 3
17.03.2023 1010 Okunma
12 Yorum 17.03.2023 11:16
Reşat Nuri Erol
“Onda işiten bir kavim için ayetler vardır…” - 4
18.03.2023 1083 Okunma
12 Yorum 19.03.2023 11:26
Reşat Nuri Erol
Ne yapacağını bilmeyen iktidar ve 9 Soru-Cevap
2.10.2018 6545 Okunma
12 Yorum 02.10.2018 19:19
Reşat Nuri Erol
SEBİLÜ’R-REŞAD-3; Niçin SP? Koalisyon! 19.06.2018
21.06.2018 5260 Okunma
11 Yorum 23.06.2018 06:45
Reşat Nuri Erol
Çok önemli hatalar, çok önemli uyarılar ve…
7.10.2018 14006 Okunma
11 Yorum 09.10.2018 00:22
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-1
19.03.2023 993 Okunma
11 Yorum 19.03.2023 11:29
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-3
25.03.2023 1037 Okunma
11 Yorum 25.03.2023 11:57
Reşat Nuri Erol
Kur’an Nizamı açısından Millî Görüş Hareketi-4
26.03.2023 1324 Okunma
11 Yorum 26.03.2023 09:44
Reşat Nuri Erol
“İza zülzileti’l-erdu zilzaleha” (Zelzele Suresi) - 8
14.02.2023 973 Okunma
11 Yorum 14.02.2023 10:40
Reşat Nuri Erol
Kur’an 1230. haftalık seminer notlarımızdan - 2
18.10.2023 1315 Okunma
11 Yorum 18.10.2023 23:25
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı - 1
19.10.2023 1357 Okunma
11 Yorum 19.10.2023 10:00
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-2
20.10.2023 1462 Okunma
11 Yorum 20.10.2023 10:14
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-3
21.10.2023 1384 Okunma
11 Yorum 21.10.2023 09:39
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-4
24.10.2023 1463 Okunma
11 Yorum 24.10.2023 08:35
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-5
25.10.2023 1657 Okunma
11 Yorum 25.10.2023 08:09
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-6
26.10.2023 1297 Okunma
11 Yorum 26.10.2023 12:01
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-7
27.10.2023 1329 Okunma
11 Yorum 27.10.2023 12:08
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-8
28.10.2023 1375 Okunma
11 Yorum 28.10.2023 09:43
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-9
30.10.2023 1537 Okunma
11 Yorum 30.10.2023 10:36
Reşat Nuri Erol
İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı-10
31.10.2023 1163 Okunma
11 Yorum 31.10.2023 11:04
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 28
16.12.2023 1025 Okunma
11 Yorum 16.12.2023 12:39
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 29
17.12.2023 1040 Okunma
11 Yorum 17.12.2023 10:58
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 19
6.12.2023 1182 Okunma
11 Yorum 06.12.2023 10:45
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 20
7.12.2023 1221 Okunma
11 Yorum 07.12.2023 11:39
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 21
9.12.2023 1299 Okunma
11 Yorum 09.12.2023 10:47
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 22
10.12.2023 1095 Okunma
11 Yorum 10.12.2023 13:08
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 23
11.12.2023 1191 Okunma
11 Yorum 11.12.2023 09:55
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 24
12.12.2023 1075 Okunma
11 Yorum 12.12.2023 11:19
Reşat Nuri Erol
İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 25
13.12.2023 1138 Okunma
11 Yorum 13.12.2023 13:58


© 2024 - Akevler