KAVRAMSAL YABANCILIK
Prof.Dr.Sabri TEKİR
Kavramlar insanlar gibi canlıdırlar. Doğarlar, aktif dönemlerini yaşarlar, zamanla önemlerini yitirirler, işlevsiz hale gelirler ve yerlerini yeni kavramlara bırakırlar. Toplumun kavram üretme kabiliyetine göre bu yeni kavramlar yerlidirler, kendi medeniyetlerinin, kültürlerinin ve dillerinin ürünüdür.
Bir toplumda "kavram üretme" kabiliyeti ilim, irfan, siyasi bilgi ve tecrübe birikiminin de düzeyini gösterecektir. Bu açıdan şöyle bir yargıya rahatlıkla varılabilir: Ülkeler üretebildikleri kavram sayısına göre gelişmiş, az gelişmiş yada gelişmemiş ülkeler olarak sınıflandırılabilir. Gelişmişlikleri de kavram üretme dinamik yapıları devam ettikçe sürer, sonra gerileme sürecine yakalanırlar, kavram üretme kabiliyetleri yüksek medeniyetlerin peşine takılırlar.
Üçyüz yıldır ilim, fen ve fikir yönünden kabızlık halini yaşayan, kavram üretme yetisini kaybeden İslam dünyası özellikle 19. yüzyıldan itibaren bu alanlarda Batı medeniyetinin peşine takılıp kalmıştır. Avrupa ve ABD'deki üniversitelere giden akademisyen ve araştırmacılarımızın yaptıkları sadece Batı'da üretilmiş kavramları öğrenmek, hatta ezberlemekten ibaret olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Bu kısa ve giriş niteliğinde yaptığım değerlendirme sebepsiz değildir. Bununla ilgili ibretlik bir olayı gündeme getirmektir.
İşte kavramsal yabancılığa mükemmel bir örnek olabilecek ibretlik bir olay: 1990'larda 54. T.C. Hükumeti Başbakanı merhum Prof.Dr. Necmettin Erbakan tarafından takdim edilen ADİL EKONOMİK DÜZEN Türk siyasi hayatında büyük ses getirmiş, aynı zamanda önemli tartışmalara neden olmuştu. ADİL EKONOMİK DÜZEN'in önemli unsurlarından biri de "selem senedi" uygulaması idi. "Selem senedi", bir İslam Hukuku kavramı idi. Bu kavram binüçyüz yıldır biliniyor ve uygulanıyordu. Ancak, insanımız bu kavrama, veya bu kavram insanımıza yabancılaşmıştı. Dolayısıyla, ekonomiden, siyasetten ve İslamiyet'ten anladığını bildiğimiz, veya öyle sandığımız insanlar kavrama, sisteme ve bunu savunanlara şiddetle karşı çıktılar, hatta alaya aldılar. Sonra "selem senedi" kavramı unutuldu, tartışmalar da bitti.
O dönemde bu kavram üzerinde dikkatli şekilde durup sistemi kavrayan, uygulamaya koymaya çalışanlar, bir İzmirli olarak hayırla ve şerefle yadetmek isterim ki İzmir Ticaret Borsası yöneticileri oldu. İzmir'de kurmak istedikleri "pamuk borsası" için Şikago Vadeli Opsiyon Borsası modelini almışlar, bu modelin "selem senedi" kavramı ve modeli ile aynı olduğunu görmüşlerdi. Yani, ABD tarımını verimli, dinamik, rekabet gücü yüksek bir düzeyde tutan, Amerikan çiftçisini âbâd eden bu sistemi uygulamak istemişlerdi. Nihayet, bizim de desteğimizle İzmir Pamuk Borsası böyle kurulmuştu.
Ankara'da bir grup arkadaşla bu konuyu müzakere ederken, bu sistemin Türkiye'de uygulamaya konulduğunu memnuniyetle öğrendim. Bu düzenlemeler benim yurtdışında olduğum zamana denk geldiğinden takip edememiştim. Hükumet tarafından "Ürün İhtisas Borsaları" ile "Lisanslı Depo İşletmeciliği" yönetmelikleri çıkarılmış, yürürlüğe konulmuştur.
Yönetmelikte Ürün İhtisas Borsalarının, "yürürlükteki standartlara göre tasnif edilmiş ürünlerin gerek fiziki, gerekse ürünü temsilen lisanslı depo işletmelerince çıkarılan ürün senetleri ile alivre sözleşmelerin ticaretini güven, serbest rekabet ve istikrar içinde yürütmek üzere" kurulduğu açık bir şekilde belirtilmiş, kapsamının da "kotasyonundaki bir veya birden çok ürünün arz ve talebini buluşturan, yürürlükteki ürün standartlarına göre tasnif edilmiş dayanıklı tarımsal ürünlerin alım satımına aracılık eden, ürünlerin gerek fizikî, gerekse ürünü temsilen lisanslı depo işletmelerince çıkarılan ürün senetleri ve alivre sözleşmelerin ticaretini yürütebilen, faaliyet alanı bölgesel, ulusal veya uluslararası olabilen anonim şirket statüsünde ürün ihtisas borsaların"dan oluştuğu ifade edilmiştir.
Ürün İhtisas Borsalarında "Depolanmaya uygun nitelikteki hububat, bakliyat, pamuk, tütün, fındık, yağlı tohumlar, bitkisel yağlar, rafine şeker gibi standardize edilebilen temel ve işlenmiş tarım ürünleri" işlem görecek; işlem gören bu ürünleri temsilen senetler (ürün senedi) "Ürünlerin mülkiyetini temsil ve rehnini temin eden, lisanslı depo işleticisince nama veya emre düzenlenmiş, teminat olarak verilebilen, ciro edilebilen veya edilemeyen ve lisanslı depoculuk mevzuatında öngörülmeyen durumlarda Türk Ticaret Kanununda düzenlenen makbuz senedi hükümlerine tabi olan kıymetli evrak" olarak kabul edilmiştir.
Yine söz konusu yönetmelikte bu borsalarda işlem görecek "Alivre Sözleşmeler de 'Satıcının satılan ürünü veya mevzuata uygun olarak ürünü temsilen çıkarılan senetleri belli bir vade sonunda devir ve teslim etmeyi, alıcının ise ürün bedelini belli bir vade sonunda ödemeyi taahhüt ettiği alım satıma ilişkin sözleşmeler'" şeklinde ortaya konmuştur.
Lisanslı depoculuk sisteminde ulaşılmak istenen temel hedefler ise şu şekilde tespit edilmiştir:
- Hasat döneminde tarım ürünlerinde arz yığılması sonucu oluşan fiyat düşüşlerinin önlenmesi ve piyasanın dengelenmesi,
- Özellikle finansman sıkıntısı çeken küçük çiftçiler ile ürün sahiplerinin, lisanslı depolara verdikleri ürünleri karşılığında aldıkları ürün senetleri aracılığıyla bankalardan kredi ve finansman sağlamaları,
- Tarım ürünleri ticaretinin herkesçe kabul gören standartları belirlenmiş ürünler üzerinden yapılması, kaliteli üretimin teşvik edilmesi, güvenli bir piyasanın oluşturulması, Tarım ürünleri ticaretinin kayıt altına alınması,
- Ülkemizde halihazırda uygulanmakta olan tarım reformunun başarılması ve tarım ürünleri ticaretinde özel sektör katılımının artırılması,
- Üretimde ve fiyatlandırmada asgari bir Devlet müdahalesi ile, bu alandaki yüksek kamu harcamalarında önemli tasarruf sağlanması, serbest piyasa ve fiyat oluşumunu bozan müdahalelerden uzaklaşılması,
- Tarım ürünleri üreticileri açısından kolay pazarlanabilen, iyi muhafaza edilen ve nakliye masrafları en aza indirilmiş bir sistemle istikrarlı ve daha yüksek bir gelir seviyesi elde edilmesi,
- Yatırımcılar için dövize, altına, hisse senedine, faize ve benzerlerine alternatif yeni bir yatırım aracı sağlanması,
- Ürün ticareti ile uğraşan tacir ve sanayicilerce, kalitesi bilimsel kriterlere göre belirlenmiş ve fiyat istikrarı sağlanmış ürünlerin kolayca temini,
- Tarım ürünlerinin, fizikî mal ve numune gösterilmesine ve teslimine gerek olmaksızın ürün senetleri veya elektronik ürün senetleri aracılığıyla ticaretinin yapılması,
- Standardı belirlenmiş ürün ve lisanslı depo sistemiyle tarım ürünlerinde vadeli işlem ve opsiyon piyasalarına geçilmesi,
- Ürün depolanması, bankacılık ve sigorta sektörü açısından yeni iş alanlarının oluşturulması,
- Ülkemizin yakınında bulunduğu Orta Doğu, Balkanlar, Türkî Cumhuriyetler ve Asya coğrafyasındaki tarım ürünleri ticaretinde de önemli rol üstlenmesi ve pay sahibi olunması.
Görüldüğü gibi, tarımda adeta her derde deva olarak kabul edilen bir düzenleme. Bu düzenlemeyi yapanlara teşekkür ediyorum. Bilgiçlik taslayan, ancak ne İslam Hukukundan ne de dünyadaki gelişmelerden haberdar olmayan, sistemik kavramlara yabancı ancak abartılı muhalefet etmeyi marifet zannedenlere de bir çift sözüm olacaktır: " Gerçekten insan, cahili olduğu şeylerin düşmanı oluyormuş."
3 Mart 2017