15 Temmuz Darbe Girişimi ve ABD
Prof. Dr. Sabri TEKİR
15 Temmuz tarihinde Türkiye’de gerçekleştirilmek istenen darbeye ilişkin tartışmalar devam ediyor. Basın yayın kuruluşları, devlet adamları, hatta kahve köşelerindeki halk darbenin nasıl gerçekleştiğini, darbenin arkasında kimlerin olduğunu konuşmaya devam ediyor. Darbeyi gerçekleştirenlerin arkasındaki güçler net olarak ortaya çıkmadıkça, darbe hakkındaki değerlendirmeler sürecek gibi.
İnsanımızın kafasını en çok meşgul eden konu, ABD’nin darbenin neresinde olduğudur. Şimdiye kadar ülkemizde gerçekleşen darbelerde ABD’nin oynadığı rol herkes tarafından biliniyor. 12 Eylül askeri müdahalesinde “bizim çocuklar yaptı” demişlerdi. Şimdi ise, darbe teşebbüsünden birkaç gün sonrasına kadar suskun kalan ABD yönetimi, darbeyle ilişkisinin olmadığını tekrar tekrar söylemeye çalışıyorsa da kamuoyunu bir türlü ikna edemiyor.
Özellikle darbecilerin saldırılarda kullandığı F16’ların havada ikmalini sağlayan tanker uçakların İncirlik Üssünden kalkmış olması kafa karışıklığının başlıca nedenleri arasında. Hükümetin de ABD’nin darbedeki rolü konusunda yorum yapmaktan kaçınması, Barak Obama’nın yarım ağızla darbeye karışmadıklarını beyan etmesi, hele bir dönemin efsane Amerikan Dışişleri Bakanlarından Henri Kissenger’in Moskova’da Putin’le on gün süren temasları sonrasında “Yeni Küresel Denge” konusunda yaptığı değerlendirmeler ve bu yeni denge düzeninde Türkiye’ye biçtiği rol ve konumlandırdığı yer bu karışıklığı daha da pekiştiriyor...
Bütün bunlar yaşanırken, ABD’den bir Profesör Türkiye’deki darbe teşebbüsüne ilişkin ilginç değerlendirmelerde bulundu. Türk kamuoyuna yansımayan bu değerlendirmeleri okuyucularımla paylaşmak isterim.
ABD’de Kaliforniya Cabrillo College profesörlerinden Dennis Etler PressTv’de(*) kendisi ile yapılan bir söyleşide “ABD’nin Türk darbe girişimine karıştığını inkâr etmesi inandırıcı değil” diyerek ana hatları ile şu görüşleri ileri sürüyor:
“ABD’nin Türkiye Büyük Elçisi John Brass Hürriyet Daily News’e verdiği demeçte, “Washington geçen ay Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetimine karşı başarısız askeri darbe teşebbüsüne karışmamıştır. Sadece şunu söylemek istiyorum: daha önce söylediğim gibi ve Washington'dan da söylediğimiz gibi Birleşik Devletler Hükümeti 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuzda meydana gelen yasadışı herhangi bir faaliyeti planlamamıştır, yönetmemiştir, desteklememiştir veya bu konuda önceden herhangi bir bilgiye sahip olmamıştır.” diyor. Birleşik Devletlerin ‘hırsızı durdurun’ diye bağıran bir hırsız gibi dünya ölçeğinde darbelere ve darbe teşebbüslerine karıştığını inkar etmesine artık inanılmamaktadır.”
“Amerikan destekli darbelerin geçmişi onlarca yıla uzanır ve düzinelerce egemen ulusun meşru hükümetlerini devirmeyle sonuçlanmıştır. Dik kafalı, söz dinlemeyen liderleri ABD için güvenilir ve Amerikan çıkarları ile uyumlu olanları ile değiştirmiştir. Sonuç olarak, Türkiye’de meydana gelen darbe teşebbüsü konusundaki şüpheler bu nedenle hemen ABD’nin bu darbe teşebbüsünde oynayabileceği rol üzerinde yoğunlaşıverdi.”
“1953’te İran Başbakanı Muhammed Musaddık’ın ve 1954’te Guatemala devlet başkanı Jacobbo Arbenz Guzman’ın devrilmesiyle başlayarak, Birleşik Devletler rejim değiştirme becerilerini ‘güzel sanat’ haline dönüştürdü. Amerika müdahale izlerini kamufle etmeyi ve masumiyet iddiasını çok iyi bilmektedir. Hem de bunu ABD’nin darbeye karıştığı suçlamalarına karşı başkalarının “dumanı tüten silahı” (kesin delil) üretmesini temin ederek yapmaktadır. Dolayısıyla, ikinci derecede kanıtların ne olduğu artık önemli değildir ve böylece ABD inandırıcılığını ve güvenilirliğini muhafaza edebilmektedir.”
“ Peki, Türkiye’de neden darbe girişimi gerçekleştirildi?”
“Türkiye’de gerçekleşen darbe girişiminin değerlendirmesinde bir jeopolitik analizin yapılması gerekmektedir. Böyle bir zamanda neden darbe teşebbüsü gerçekleşti? Bu darbe teşebbüsünün arkasındaki muhtemel nedenler nelerdir? Darbeye kim(ler) karıştı ve darbeden kim(ler) çıkar sağladı?”
“Türkiye’deki darbe teşebbüsünün jeopolitik bağlamı bir çok faktör devreye girdiğinden son derece karmaşıktır. Komşu ülke Suriye’de bir ‘vekalet savaşı’ vardır. Kürt isyanı devam etmektedir. Rusya, ABD, İran ve diğer bölgesel oyuncularla ilişkiler söz konusudur.”
“Türkiye doğu ile batının tam ortasında yer almaktadır. Uzun süredir NATO’nun bir parçasıdır ve Avrupa Birliği’ne katılma arzusundadır. Diğer taraftan, Rusya ile istikrarlı ilişkiler Türkiye’nin ekonomisi için son derece önemlidir. Suriye’deki ABD destekli savaşın ortaya çıkardığı mülteci krizi AB nin içinde patlamaktadır. Afganistan, Irak ve Libya’ya ABD/NATO müdahaleleri ve NATO’nun Rusya'ya karşı saldırgan duruşu. Bütün bunların hepsi Türkiye’nin pozisyonunu, savunulması güç bir hale dönüştürmektedir.”
“Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bu nedenle kendisini iki arada bir derede – kırk katır ile kırk satır arasında tercih yapma zorunda hissetmektedir ve kendi konumunu birbirine tamamen karşıt kamplar olan ABD ve Rusya arasında dengeye oturtmaya çalışmaktadır.”
“İlk planda Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirmeye teşebbüs etmek suretiyle Suriye’de ABD destekli isyanlı güçlere yardım etmesi Erdoğan için ‘çıkarlarına en uygun davranış’ olarak göründü. Fakat, Esad’a destek konusunda Rusya askeri müdahalesi Suriye’deki tabloyu değiştirdi ve hükümet karşıtı güçler hezimete uğramaya başladı.”
“Peki, bardağı taşıran son damla nedir?
“Bu durum, Erdoğan tarafında bir fikir değişikliğine neden oldu. 2015 Kasımında Türk kuvvetleri tarafından Rus Su-24 jet uçağının düşürülmesi iki devlet arasındaki karşılıklı ilişkileri bozdu ve Türkiye’ye karşı Rus ekonomik ambargosuna neden oldu. Bu da Türkiye’nin turizm endüstrisini önemli ölçüde tahrip etti.”
“Bölgede yükselen tansiyonla birlikte Erdoğan sonunda pes etti ve şahsi teşebbüsü ile (mektup yazmak suretiyle) olayla ilgili özür dileyerek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le barışmayı tercih etti.”
“Erdoğan ile Putin arasındaki bu uzlaşma bardağı taşıran son damla olmuş gibi görünüyor. Gerçekten bundan kısa bir zaman sonra Türkiye’de darbe teşebbüsü gerçekleşti. ABD ye güvenli şekilde yerleştirilmiş olan başarısız darbenin şüpheli elebaşısı Fethullah Gülen artık inkar edilemeyecek şekilde, pazarlık konusu yapılabilecek bir Birleşik Devletler malıdır.”
“Bölgedeki bu oynak (istikrarsız) durum ve ABD ile Rusya arasındaki jeopolitik rekabet çerçevesinde darbe, sadece ABD çıkarlarına hizmet edebilecekti, başkalarına değil.”
“ABD bölgedeki çaresizliğini konuşuyor. Ve böylesine kötü düşünülmüş bir kumpas da bu şekilde gerçekleştirilmiş oluyor. CIA’nin darbeye destek verdiği düşünülebilir, ancak ABD darbeye doğrudan karışmış olabileceği iddialarına, göstermelik saldırılarla karşı koymaya devam edecektir.”
Prof. Dennis Etler’in görüşleri son derece açık. Yorumu değerli okuyucularıma bırakıyorum. Aslında yoruma bile gerek yok. 18.08.2016
(*) Press Tv, 6 ağustos 2016, 6:38 PM