Paranın Ahlakı olmaz,
Parada Ahlak olur
Reşat Nuri EROL Bey biraderim,
Ben üniversiteye döndüm ve hocalığa başladım. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesindeyim. Burada yeni arkadaşlarla tanışıyorum.
Bunlardan birisi Doç. Burak Bilgehan Özpek. Bana kısmen editörlüğünü de yaptığı Liber+ dergisinin bazı sayılarını verdi. Bu arkadaş ve dergi katıksız liberallik iddiasındalar.
Dergide Barış Tersaçı müstear ismiyle yazan birisi “Paranın Ahlakı” başlıklı iki yazı neşretmiş. Bu arkadaş Amerika’daymış ama Türkiye’deki bütün yazıları bu isimle neşrediliyormuş.
Yazıları okuyunca göreceksin ki arkadaş olmadık iddialarda bulunuyor. En önemlisi de "İslam’da riba yasak, faiz değil" şeklinde olanı.
Bu konularda Üstad bir metin kaleme alırsa, dergiye cevap ya da açıklama mahiyetinde gönderelim. Ya da isterse Üstad Ocakmedya'daki yazılarından birini buna ayırsın. Benim düşüncem iki türlü olabileceği merkezinde.
Yazılar ekte. Her yazının sonuna derginin kapağının fotoğrafını da koydum.
Ben haftada bir yazmaya devam ediyorum. Sen artık maşaallah günlük yazıyorsun.
Üstad’a ve zat-ı âlinize selam ve hürmetler...
Prof. Dr. Mehmet TEKELİOĞLU
*
Barış Tersaçı / İktisat Doktoru
Barış Tersaçı:
Paranın Ahlakı-1
Süleyman Karagülle:
Paranın Ahlakı olmaz, Parada Ahlak olur
Barış Tersaçı: - Liber+’ın kapak konusundan bağımsız olarak, son dönemde Merkez Bankası’nın başına bir sosyoloğun atanması, hatta siyasi iktidarın bilindik faiz karşıtı söylemleri nedeniyle, para politikasının ahlaki yönünü ele alacağım bu yazıda faiz kavramının ekonomik boyutuna dayalı olarak para politikasıyla ahlaki değerler arasındaki ilişkiyi tartışacağım. Yazının ikinci bölümünde de faizsiz bankacılık konusunu dini kaynaklara da referans vererek inceleyeceğim.
Süleyman Karagülle: - Vaktim olursa bu yazıyı paragraf paragraf değerlendireceğim.
Reşat Nuri EROL: - Ben de yayına hazırlamış oluyorum; istifade edilmesi dileklerimle…
Doğal Para
BT - Para politikasının detaylarına, hatta genel anlamda parasal işlemlerin etik boyutuna bakmadan önce paranın ne olduğunu, nasıl sosyal bir işlerlik kazandığını ana hatlarıyla tartışmamız gerekiyor. Burada paranın ahlakından bahsederken, yanlış anlamaları baştan önlemek için, para kazanmanın ahlakının bambaşka bir konu olduğunu, dolayısıyla da bu yazının kapsamı içinde tutmayacağımı belirtmem gerekiyor.
SK - Paranın ihracı var. Paranın istimali var. Konumuz paranın ihracıdır, sanırım.
BT - Klasik ekonomi metinlerinde para üç temel fonksiyon ile anlatılır: Takas aracı, değer koruma ve muhasebe birimi/ölçüsü olması. Bu fonksiyonların içinde en ön plana çıkanı paranın takas aracı olma özelliğidir. Paranın olmadığı bir ortamda sosyal ilişkiler, bireylerin birbirleriyle ilişkileri, özellikle de gönüllü takas işlemleri, alışverişe dâhil olan her iki tarafın ihtiyaçlarının, isteklerinin karşılıklı olarak örtüşmesine bağlıdır. Bir marangoz yaptığı sandalyeyi satıp bir elbise almak istediğinde, herhangi bir terzi bulması yetmeyecek, bu terzinin de sandalyeye ihtiyacı olması gerekecektir. Para bir araç olarak kullanıldığında, bu gereksinim ortadan kaybolacaktır. Paranın değer koruma özelliği de göz önüne alındığında, sadece bireyler arası takas işlemlerinde değil, kişinin bugün kazandığını yarın ya da daha uzak bir gelecekte tüketebilmesi için de kolaylaştırıcı rolü vardır.
SK - Para değer ölçüsüdür. Ekonomik faaliyetlerimdeki tercihlerimi para ile ölçtüğüm değerlerle yaparım. Para değiştirme aracıdır, borçlanma aracıdır ve biriktirme aracıdır; üç değil dört fonksiyonu vardır. Bu sebepledir ki para kendisi değer değildir, değerleri ölçme metodudur.
BT - Paranın sadece bir araç olarak değerli olması, bu değerin nihai kullanımdaki değerinden fazla olması parayı tarih boyunca diğer mal ve hizmetlerden farklı kılmıştır. Birincisi, para bizatihi kendisi değerli değildir, başka mal ve hizmetlere çevrilebildiği, yani başkaları tarafından değerli olarak kabul edileceği, aynı zamanda bu değerini de gelecekte koruyabileceği ölçüde değerlidir. Paraya atfedilen değer, aslında başkalarının da paraya değer atfedeceği varsayımından kaynaklanır. Para başkalarının değerli bulduğu ölçüde kişisel olarak de değer kazanır. Kısacası, paranın kendisi değil, bu para ile satın alabileceğimiz şeyler değerli olduğu için bir değer söz konusudur. Hâlihazırda veya gelecekte bu işlevini yitiren veya yitirme olasılığı ortaya çıkan paranın değeri de düşecek, hatta kaybolacaktır. Ekonomik açıdan bakıldığında, paranın değeri üzerindeki bu zımni anlaşma, gerek işbölümünde, gerekse uzmanlaşma konusunda toplumu evrimsel istikrara1 kavuşturur. Yani bu stratejiyi benimseyen toplumlar bu araçları keşfedememiş yahut da kullanmayan toplumlara karşı uzun dönemde avantaj sahibi olurlar.
SK - İnsan birim/saat çalışır. Üretir, onu kendisi kullanmaz, başkaları kullanır. Başkaları da şimdi değil gelecekte kullanır. Para emeğin ve faydanın değerini ölçer. Bir saatte çalışıp ürettiği ürünün insanlığın şimdiye kadar çalışıp ürettiği ve bugün ekonomi havuzunda mevcut miktardaki oranını ölçer. Buna “maliyet değeri” diyoruz. Bu pay belgesine “para” denir. Sonra o pay belgesiyle markete gider ve o paya tekabül eden kendisine yarayan malı alır. Bunu da o para ile ölçer. Buna “yararlanma fiyatı” denir. O halde Değer=Gün/Saattir. Bir saatte üretilenin yaşattığı gündür. Para bunu ölçer. Ölçtüğü şey reeldir. Para dil gibidir. Halk değişik şeyleri para yapabilir ama parasız duramaz. Mutlaka bir şeyi para olarak kullanmak zorundadır ve bir piyasada yalnız bir para geçerlidir (Gresham Kanunu). Kâğıt para bunun için geçerlidir. Sahte para (karşılıksız para) bunun için geçerli değildir. Parada ahlaksızlık karşılıksız paranın üretilmesidir. Faiz karşılıksız paradır.
BT - İkinci olarak, diğer mal ve hizmetlerden farklı olarak, paranın birileri tarafından üretilmesi şart değildir. Tarih boyunca, farklı toplumlarda farklı araçlar para olarak kullanılmıştır. Büyükbaş hayvanlardan deniz kabuklarına, renkli taşlardan bakır ve demir gibi metallere, pamuktan tütüne, gümüşten altına çok farklı mal, parasal olarak işlevselleştirilmiştir. Ekonomi ders kitaplarında da sık sık bahsedildiği üzere, hapishanelerde sigaranın para birimi olarak kullanılması paranın kafası çalışan (rasyonel) her toplulukta ortaya çıktığına güzel bir örnektir.
SK - Toplayıcılık döneminde “kuru yemiş”, avcılık döneminde “deri”, çobanlık döneminde “koyun”, tarım döneminde “tahıl”, pazar döneminde “gümüş”, tüccar döneminde “altın”, işçilik döneminde “kâğıt para” kullanıldı. Ortaklık döneminde “elektronik para” kullanılacaktır.
BT - Bu şekilde herhangi bir otoritenin varlığına, hatta herhangi bir sosyal sözleşmeye bile dayanmayan, sadece oyun teorisi diliyle “non-cooperative” olmayan oyunların tekrarlanması sonucu ortaya çıkan paraya “doğal para” diyebiliriz. Bu doğal para bir anda, sıfırdan ortaya çıkmamıştır. Herhangi bir malın (altın, gümüş, taş, sigara, vs.) parasal işlevi kazanabilmesi, yani takas işlemleri için kullanılabilmesi için bu malın halen dolaşımda, yani parasal işlemler dışında da kullanılabilirliği olması gerekir. Bu özellik nedeniyle, doğal paranın değeri hiçbir zaman sıfıra inmez. Diğer yandan, zaman aşımına karşı sahip olduğu özellikler (kolayca taşınabilmesi, dayanıklılığı, bölünebilmesi, bölündüğüne değerini kaybetmemesi vs.), rekabet içindeki birden farklı doğal para arasındaki konumu (görece değerliliği) belirler. Altın, gümüş ve bakır bu açıdan tarih boyunca parasal işlemlerde hep ön plana çıkmıştır.
SK - Bir şey para olarak kullanılmak için; zor elde edilmeli, kolay taşınabilmeli, bozulmadan kalabilmeli ve küçük parçalara ayrılabilmelidir. Hukuk örfle doğar. Uygar topluluklarda örf yasalaşır ve devlet güvencesine alınır. Para da örf ile ortaya çıkar. Uygar topluluklarda yasalaşır ve güvenceye alınır. Başka türlü büyük topluluklar oluşamaz.
BT - Özellikle modern ekonomik ilişkiler düşünüldüğünde, doğal paranın parasal olmayan kullanım şekli göreceli olarak azalması, parasal amaçlar için kullanılmaktan kaynaklanan değerinin ön plana çıkması beklenir. Tarih boyunca altın, gümüş gibi madenlerin değeri de bu söylediklerimize paralel bir seyir izlemiştir. Hem geçmişteki değeri, hem de gelecekteki değeri, yani diğer insanlar tarafından değeri, işe yarar görülme potansiyeli, doğal paranın o andaki değerini belirler. Bu değer herhangi bir otorite tarafından kontrol altında tutulmaz, tutulamaz. Ayrıca, farklı doğal paralar arasında var olan rekabet, bu para türlerinin herhangi birinin tek elde toplanmasını zorlaştırır. Çünkü örneğin dünya üzerindeki tüm altın miktarı tek kişinin elinde toplanıp piyasadan tamamen çekildiğinde, parasal işlemlerde kullanılmak üzere diğer alternatifler devreye girecek, altını tekel olarak toplayan kişinin bu altınların değerini koruması için bunları yeniden dolaşıma sokması, yani tekel gücünden vazgeçmesi gerekecektir. Bu yönde gelişmeler, insanların tasarruflarını büyük oranda altın üzerinde biriktirip, günlük kullanımda altına göre daha az değerli olan ancak benzer özellikler taşıyan gümüş ve bakıra yönelmelerine yol açmıştır. Rutin ticaret işlemlerinde en sık kullanılan doğal para gümüş olurken, servet birikimleri altın üzerinden yapılmıştır.
SK - Faiz ve sermaye vergisi ile dengelenemeyen ticaret tekelleşmeye sebep olur, parayı piyasadan çeker, ekonomik kriz olur. Bir de faizli sistemde ihraç edilen faiz parası ile piyasa doyar, yeni para ihraç edilirse enflasyon olur, edilmezse piyasada kriz doğar. Bu sorun savaş ve terörlerle aşılmaya çalışılır.
Ahlak
BT - Doğal paranın oluşumuna, kullanımına ve dolaşımına ahlaki perspektiften baktığımızda, hem insanların ahlaki tutumları hem de paranın mülkiyet hakları ile ilişkisi önemli bir şekilde ön plana çıkar. Öncelikle, kişinin bedeni ve bu beden gücüyle ortaya çıkmış her türlü üretim dâhil olmak üzere, mülkiyet haklarına yapılan her müdahale, ahlaken de sorunlu olacaktır. Bu müdahale gizli, yani kişiden habersiz yapıldığında adına hırsızlık, açıktan ve şiddet yoluyla yapıldığında ise gasp denir.
SK - "Ahlak" Kur’an terimi değildir. Kur’an terimi "itikat"tır. Topluluktaki haklar akrabalıktan, komşuluktan, emekten ve sözleşmeden doğar. Bunlar şeriat kuralları ile tesbit olunur. Müeyyidesi sosyal baskıdır. Buna “dini hükümler” denir. Batılılar “ahlaki hükümler” diyorlar. Bir de yargı güvencesinde haklar vardır, bunlara “kazai hükümler” denir. Batılılar “hukuk” diyorlar. İttika ahlaki ve hukuki kuralları içine alır. Bunlardan bir kısmı kazai hükümlerdir. Yasalarla güvenceye alınmıştır.
BT - Bazı insanların “sahte para” basarak diğer insanları kandırması, yani kalpazanlık, ahlaki olarak hırsızlığın farklı bir biçimidir. Bu eylemi kimin hangi sıfatla yaptığı önemli değildir. Bir kalpazan on gram yerine beş gram altın kullanarak ya da tamamen başka hilelerle, on gramlık değerindeymiş gibi görünen paralar basabilir. Bu hileli paraları kullanarak yaptığı işlemlerde karşı tarafı dolandırmış, karşı tarafın mülkiyetinde olan bir şeyi, onları kandırarak ellerinden almış, yani çalmış olacaktır.
SK - Karşılıksız para üretmek ahlaksızlıktır. Bunu halk yaparsa suçtur. Bunu Sermaye yaparsa, Merkez Bankası yaparsa siyasettir! İşte, bütün dinlerin savaştığı şey budur; karşılıksız paranın ortaya çıkmaması. Faize ve gün/saate tekabül etmeyen faiz parasına karşıdır.
BT - Özgür bir ortamda, şiddet kullanımı içermeyen bu tarz dolandırıcılık işlemlerine karşı, insanlar sahte parayı gerçek paradan ayırt edecek farklı metotlar geliştirecek, hatta bu konuda uzmanlaşan kişiler ortaya çıkacaktır. Sahteciliğe, kalpazanlığa karşı insanların doğal olarak geliştirdikleri bu sosyal refleks uzun vadede hem doğal paranın değerini koruyacak, hem de hırsızların işini zorlaştıracaktır.
SK - İlkel topluluklar küçük kabile topluluklardır, herkes birbirini tanır. Toplulukları sosyal baskı yönetiyordu. Oysa kentler kurulmaya başlandığında insanlar birbirlerini tanımaz oldular. Sosyal baskı kalktı. Toplulukların yönetilmesi için yasalar ortaya çıktı. Yöneticiler ortaya çıktı. Bunları peygamberler öğrettiler. Artık para sosyal baskı ile oluşamaz. Şeriatın kuralları olmalıdır. Devlet de bu kuralların bekçiliğini yapmalıdır. Halk üretecek, ücret almayacak, üründen pay alacak; buna “ortaklık sistemi” diyoruz. Ortak ambara verecek, mal belgesini alacak. Mal belgesini bankaya bırakacak. Karşılığında “altın”, “demir”, “buğday” yahut “toprak parası”nı kredi olarak alacaktır. Bu para ile mal belgesini satın alıp yaşayacak, kendi mal belgesini satıp borcunu kapatacaktır.
BT - Aynı kalpazanlık ve sahtekârlık eylemi bir kral, imparator veya demokratik olarak seçilmiş bir lider tarafından yapıldığında, yani paraların üzerine kendi gerçek değerlerinden farklı bir değer basıldığında, eylemin ahlaki mahiyeti değişmeyecek, aksine hırsızlık, kalpazanlık resmiyet kazanmış olacaktır. Devlet eliyle kalpazanlık, yani içindeki gümüş veya altın miktarı azaltılmış madeni para basımı, Antik Yunan’dan Roma’ya, Osmanlı’dan İngiliz Kraliyetine sık sık uygulanmıştır. Örneğin ilk basıldığında içinde dört gram gümüş olan Roma dinarındaki gümüş miktarı zaman zaman 0,1 gram gümüşe kadar düşmüştür. Ancak, isimsiz kalpazanlardan farklı olarak, kralın (devletin) silahlı şiddet tehdidi nedeniyle insanlar (tebaa) istemeseler de sahte parayı kullanmak zorunda kalacaklar, aynen boğazlarına bıçak dayandığında kendi mallarından vazgeçip haydutlara bıraktıkları gibi, mal varlıklarının bir bölümünün devlet tarafından zorla alınmasına ses çıkaramayacaklardır. Kısacası, kalpazanlık, özgür bir ortamda değil de arkasında silah gücü ile yapıldığında bireylerin hırsızlıktan, daha doğrusu gasptan korunma olanakları kısıtlanmış olacaktır.
SK - Tarihte kalpazanlık veya tağşiş adı ile yapılan resmi hırsızlığı bugün Merkez Bankaları yapıyor. Bu durum sadece onların ahlaksızlığı ile açıklanamaz. Çözüm üretilmelidir. Tarihte çözümü hep peygamberler üretmişlerdir. Şimdi de Kur’an’ın müsbet ilim yorumu ile üretilecektir. Akevler çalışması budur; “Adil Düzen”dir, “Adil Ekonomik Düzen”dir.
Kaydi Para
BT - Kuşkusuz, doğal para, tarih boyunca kullanılmış tek para türü değildir. Doğal paranın özelliği, herhangi bir anlaşmaya bile dayanmadan, sadece ve sadece insanların özgür tercihlerinin oluşturduğu kaotik bir ortamda ortaya çıkmasıdır. Yine benzer bir ortamda, insanların var olan veya gelecekte var olması beklenilen (örneğin bir alacağın tahsil edilmesiyle) paraya erişim haklarını birbirine devretmesi (yani senetlerin el değiştirmesi) ile ortaya çıkan kâğıt paranın değeri tamamen insanların birbirine olan güvenine bağlıdır. İnsanlar arasında güven zedelendiğinde veya gelecekteki alacağın tahsil edilememe riski ortaya çıktığında, bu senetler ve kâğıt paraların bir değeri olmayacak, insanlar hemen doğal paraya döneceklerdir. Bu senetlerin daha gelişmiş şekli, altın sertifikası şeklinde, karşılığında belirli bir miktar altının rezervde tutulduğu “kaydi para”dır. Bu kâğıtların aynen senetler gibi, gerçekte bir değeri yoktur. Değerini üzerinde yazılı olan rakam, unvan ve imzalar belirler. Teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan elektronik para da aynı durumdadır.
SK - Doğal paralar uygarlaşma sonucunda devlet güvencesine alınmıştır. Uygarlaşma zaten bu demektir. Ne var ki devletler sahtekârlığa başlamışlardır. Bunun öncüsü ABD’dir, Sermaye’nin sahtekârlığıdır. Para çıkarmak devletin görevidir. Parayı kullanmak ise halkın hakkıdır. Devlet fiyatlara ve ücretlere karışmayacak, değerlendirme serbest piyasada olacaktır. Burada liberalizm hâkimdir. Buna mukabil para çıkarmak ve kredileri kullandırmak ise devlete ait olacaktır. Burada da sosyalizm hâkim olacaktır. Kur’an düzeni demek, üretim-tüketim ve değiştirmede liberalizmin, bunların sağlanmasındaki kredileşmede ve hukukta sosyalizmin hâkim olduğu bir düzen demektir. Paranın kaydi olması sistem üzerinde bir değişiklik yapmaz.
BT - Aslında kaydi paranın doğuşu da insanların mal varlıklarını koruma refleksine paralel bir şekilde, koruma işinde uzmanlaşmış kişilerin kasalarında belirli bir ücret karşılığında tuttukları altın karşılığında mal sahiplerine verdikleri “güvenilir” senetlerin takas işlemlerinde “gönüllü” olarak kullanılması ile mümkün olmuştur. Ancak tarih boyunca bu şekilde kullanılan kaydi para hiçbir zaman doğal paranın yerini almamış, dolaşımı sınırlı çerçevede kalmıştır. Çünkü güvenilirlik üzerinde oluşacak her türlü soru işareti kaydi paranın değerini azaltacak, insanlar kaydi paraya güvenmedikleri durumda muhataplarından doğal para istemekten kaçınmayacaklardır.
SK - Akevler’in geliştirdiği sistem şudur. Üretici üründen para değil, üründen pay belgesini alıyor. Kooperatifin bir “Kooperatif Bonosu” var. Bu belgeleri kooperatif bonosu ile alıp satıyor. Belgenin değeri ambardaki stok miktarı ile ölçülüyor, arz ve talep kanunlarını çalıştırıyor. Kooperatif Bonosu Kooperatifin içinde para oluyor. Bucakta “Buğday Bonosu”, ilde “Demir Bonosu”, ülkede “Toprak Bonosu” ve insanlıkta “Altın Bonosu” para oluyor. Bunların karşılığında ambarlarda mal, arsalarda binalar var. Bedelleri halk tarafından tesbit edilmiştir. Devlet sadece kredileşme değerleri ile parayı çıkarmıştır. Kredileşme değeri malların rehin bedelini belirler. Makroda üretim miktarlarını kontrol eder ama mikroda fiyat ve ücretlere karışmaz.
BT - Doğal parada da söz konusu olan sahtecilik, kalpazanlık, dolandırıcılık, kaydi parada nispeten daha kolaydır. Bu nedenle verilen sertifikaların kopyalanmasının, taklit edilmesinin zor olması, ayrıca sertifika üzerindeki imza sahiplerinin de güven telkin edecek itibarı olması gerekmektedir. Denetimi güç olan diğer bir nokta ise, kaydi parayı basanların, yani sertifikada imzası bulunanların, rezervlerinde bulunan altın miktarından daha fazla sertifikayı (kâğıt parayı) dolaşıma sokabilme imkânıdır. Herkes aynı anda altınlarını geri istemediği sürece dolaşımdaki kâğıt para ile rezervdeki altın miktarını gerçekten karşılaştırma olanağı yoktur. Ancak, bir dedektif gibi senaryoyu yeniden başa sararsak, rezervde duran altınlar, gerçekte bir değeri, geçmişte yapılan bir üretimi temsil etmektedir. Bu altınlar karşılığında ortaya çıkan sertifikalar (kâğıt para) da bu altınların karşılığında basılmıştır. Karşılıksız olarak basılan yeni sertifikalar söz konusu olduğunda, reel üretim ile dolaşımdaki para arasında bir dengesizlik ortaya çıkacaktır. Önceden, üretilen yüz elma karşılığında yüz lira dolaşımdayken, elmanın fiyatı bir lira ise, karşılıksız para basılması sonucunda dolaşımdaki para iki yüz liraya çıktığında elmanın fiyatı da iki liraya çıkacaktır. Bu durumda, elinde elma olanlar iki kat zenginleşirken, elinde lira tutanlar da aynı oranda fakirleşecek, kâğıt paranın değerine güvenerek elinde tutanlardan diğerlerine bir gelir transferi yaşanacaktır. Bu duruma enflasyon diyoruz. Genel olarak enflasyon, yani fiyatlardaki artış, reel olarak denetlenmesi neredeyse imkânsız olan karşılıksız para basımını gösterir.[1]
SK - “Altın Para” kuyumculardaki altın karşılığı çıkmaktadır. Kuyumcu vitrininde bulunan altın kadar Altın Bonoyu tanzim etmektedir. Merkez Bankaları buna kefildir. Devlet de güvence sağlamaktadır. Hiçbir kuyumcu vitrinde altını olmayan Altın Bono çıkaramamaktadır. Muhasebede bir kimsenin dükkânında ne kadar altınının bulunduğu dolayısıyla bilinmektedir. Kimin tanzim ettiği önemli olmayan Altın Bonosunu getirene kuyumcu altını vermek zorundadır, vermediği zaman cezai müeyyide uygulanır. Bunun denetimi Merkez Bankasına ve devlete aittir. Bu İnsanlık Merkez Bankası tarafından denetlenecektir. Ayrıca inşaat yapıp inşaatta çalıştırdıkları işçilerin ücretleri karşılığı “Toprak Bonosu” çıkarılır. Devlet kamu topraklarını bununla alır-satar ve böylece para emisyonu yapılır. İllerde mağazalar inşaat karşılığı “Demir Bonosu” çıkarır. Bununla inşaat malzemesi alınıp satılır. Bucaklarda sipariş veren halk “Buğday Bonosu” verir, böylece Bucak Bonoları ortaya çıkar. Bunların hepsine Merkez Bankaları kefildir ve bunların hepsi “Altın Bono” ile alınıp satılmaktadır.
BT - Kaydi para üretiminde görece denetimsiz olan karşılıksız para basımı, enflasyonist belirtilerin tam olarak anlaşılmasının zaman alması nedeniyle, sertifika karşılığı altın (ve benzeri doğal para) toplayan kişilere (bankerlere) hatırı sayılır bir avantaj sağlamıştır. Bu avantajı kötü niyetle kullanmak isteyenler için bu alan özellikle cazip bir sektör haline gelmiştir. Ancak, kaydi paraya duyulan itimat, görünürde bu bankerlere duyulan itimatla paralellik gösterse de, güvenin temel kaynağı, bu kaydi paralar geri getirildiğinde bunların karşılığında rezervlerde tutulan doğal paranın (altının) iade edilme olasılığıdır. Karşılığında doğal para olmadığı anlaşılan kaydi paraların değeri hemen sıfırlanacak, bu bankerlerin imzasını taşıyan tüm senetler ve kaydi paralar değersiz hale gelecektir.
SK - Paranın kaydi veya nakdi olması veya yazılı olması sahtekârlığına etki etmez. Esas sorun karşılıksız olmasıdır. Muhasebede hamiline yazılı olma yerine nama yazılı durum olduğu için bilgisayar ortamındaki kaydi parada sahtekârlık mümkün değildir. Bono tanzim eden borçlanmaktadır. Banka kefil olmaktadır. Dolayısıyla karşılıksız bono tanzim edilmemektedir. Yahut muhasebede yazılı hâle getirilmektedir. Reel değerler ortak ambarlara konmaktadır. Kamunun güvencesindedir. Ambara mal teslim ediliyor, belge alınıyor. Ondan sonra nakit(?) ortaya çıkıyor.
Devletin Para Politikası
BT - Kaydi para üretiminin silah gücü ile devlete geçtiği durumlarda ise bu dinamikler sosyal alanda artık geçersizdir. Devlet bir yandan bankerlerle kol kola bir ittifak içine girerken diğer yandan da kaydi para üretiminden oluşan menfaatini devamlı kılmak için hem kanunlar yoluyla bu paranın kullanımını zorunlu kılar, hem de potansiyel rekabeti yine kanunlar yoluyla kısıtlama yoluna gider. Potansiyel rekabet hem (daha az enflasyonist olan) diğer kaydi paralardan, hem de altın, gümüş gibi her ortamda tercih edilen doğal paralardan kaynaklanabilir. Diğer (yabancı) kaydi paralara karşı alınacak önlem (geçmişte Türk Parasını Koruma Kanunu gibi) döviz taşıyanları cezalandırmak olurken, doğal paralara karşı ancak savaş durumlarında el koyma gibi önlemler alınır. Her iki uygulamaya da “yeterince” direnebilen her birey devletin silaha dayalı şiddet tehdidi ile karşı karşıya kalır.
SK - Semt Kooperatifleri kurulacak. Bonoları Semt Kooperatifleri tanzim edecek. Merkez Bankaları kefil olacak, parayı çıkaramayacak. Kefili de Dayanışma Ortaklıkları olacak. Bir mal belgesinin karşılığı bulunmadığı zaman Dayanışma ödeyecek. Kur’an’da bu senet en uzun ayette anlatılmıştır. Bugün seçimlerde hile yapılamıyor. Çünkü oylar sandıkta sayılıyor. Bunun gibi; “Adil Düzen”de sahte para üretilemiyor. Çünkü paranın üretimi semtlerde oluyor. Bunlar semt ambarlarındaki mal belgelerinin karşılığı olarak çıkıyor. Semtte sahte belge tanzim edilemiyor, çünkü semt halkının çıkarları ile paraleldir.
BT - Diğer yandan karşılıksız para basılması devlet tarafından oluşturulan kısmi rezerv sistemi ile resmiyet kazanır. Bugün dünyanın her yerinde geçerli olan kısmi rezerv sisteminde, bankalar sadece belirli bir oranda rezerv tutmakla yükümlüdür.2 Bu sayede devletten imtiyaz almış (isimleri banka olsa da gerçekte ahbap-çavuş kapitalizminin bir şubesi olan) bankerler koalisyonu, karşılıksız para basmaktadır. Başka bir ifadeyle para, merkez bankaları tarafından doğrudan, diğer bankalar tarafından da kısmi rezerv sistemi kanalıyla dolaylı olarak basılmaktadır. Bu sistemin aksamadan işleyebilmesi için bireylerin özgür denetim mekanizmalarının engellenmesi gerekmektedir. Nitekim insanlar bankalarda “güvenli” sandıkları mal varlıklarından endişe duyduklarında mevduatlarını alabilmek için bankalara hücum etmişlerdir. Bu hücum karşısında kısmi rezerv sistemine dayanarak iş yapan hiçbir bankanın finansal olarak dayanabilmesi mümkün değildir. Ancak bu durumda, devlet koruması imdada yetişir. Özellikle yirminci yüzyılın başından itibaren her ülkede tesis edilen mevduat garantisi, bireylere suni bir koruma duvarı örer. Ancak bu aldatıcı bir korumadır. Devlet nihayetinde bu mevduatları ödeme garantisi sunar ancak, devletin bu ödemeler için finansmanı yine ya para basmaktır ya da vatandaşın malını veya gelirini vergiler yoluyla gasp etmektir. Her durumda faturayı vatandaş öder, ahbap-çavuş kapitalizminde devlet ve ortakçıları hiçbir zarara uğramadan, hatta kar ederek bu denetim silahından kurtulurlar.
SK - Merkez Bankaları beşte bir nakit üretir, beşte dördü ise bankalar tarafından Sermaye üretir. Merkez Bankaları faiz ile bankalara kredi vermektedir. Bankalar da senetleri faize göre tanzim etmektedir. Faizin fıkıhtaki tarifi paranın zamanla artmasıdır; haramdır. Ekonomideki tarifi ise enflasyondur. Dengeli ekonomide faizi=enflasyondur. Yeni emek yoksa çıkan para yeni üretim yapmaz, sadece enflasyona sebep olur. Enflasyon demek ölçme aracının her gün değişmesi demektir.
BT - Burada ana hatlarıyla anlattığımız sistemle paranın değerinin keyfi olarak düşürülmesi tüm dünyada bugün resmi bir politika halini almıştır. Özetle, devletin gerek tekel olarak karşılıksız para basması, gerekse bankerlerle ittifak içinde bu eylemi yaparak bunun adına da para politikası demesi, hırsızlığın, kalpazanlığın, sahtekârlığın, yani ahlaksızlığın kurumsallaşmış halinden başka bir şey değildir. Bu ahlaksızlığın ölçülebildiği en önemli gösterge enflasyon oranıdır.
SK - Bu tesbit “Adil Düzen” tesbitidir, tümüyle ilmidir. “Adil Düzen” çareler üretir. Çözüm nedir? Asıl merak ettiğim husus budur. Bu makale ile sonunda Merkez Bankalarını devlet bıraksın, Sermaye bu işleri yapsın demiyor mu yoksa. Sermaye’nin sistemi budur. Durumu kötüler, çare olarak tartışmasız istediğini getirir.
BT - Bu noktaya kadar, parasal ilişkilerde çok önemli bir kavramı, faizi, tartışma dışında tuttuk. Faiz konusunu da bir sonraki sayıda ele alacağız.
SK - Yazar mevcudun bozukluklarını teşhis ederken ana hatları ile doğru istikamette yürümüştür ama çareyi dile getirmemiştir. Tüm yanlışlıkların ana kaynağı olan faize dokunmayarak onu sonraya saklamıştır. Esasta beraberiz. Bakalım faizde de beraber olacak mıyız?
Notlar:
1) Oyun teorisinde, sürekli tekrarlandığında diğer bütün stratejilere karşı üstün gelen stratejiler, evrimsel istikrar (evolutionary stability) özelliğine sahiptir.
Süleyman Karagülle: - Oyun teorisinde ana kanun şudur. Kimin parası çoksa sonunda tüm paralar onun olur. Faizli sistem bir kumar oyunudur. Sonunda tekelleşme olur. Bunu Marks izah etmiş ve sonunda komünizmin geleceğini söylemişti; kehaneti hep doğru çıktı. Tek fark var; komünizm değil İslâmiyet geliyor.
2) Kısmi rezerv sisteminde bankalar mevduatların sadece bir kısmını rezervlerinde tutmakla yükümlüdürler. Bu sayede, mevduat olarak topladıkları her yüz liraya karşı bunun kat be kat fazlasını para olarak yaratabilirler. Türkiye’de zorunlu karşılık oranları TL varlıklar için vadesine göre yüzde 5 ile 11 arasında değişmekte olduğundan, bankalar kabaca on (100/0,11=909,1) ila yirmi (100/0,5=2000) kat fazla para yaratabilirler.
Süleyman Karagülle: - Batı’da Merkez Bankaları dünyayı sömürme araçlarıdır. Gelişmemiş ülkelerde Merkez Bankaları sömürülme araçlarıdır. Hiçbir yasal dayanağı olmadığı halde Merkez Bankaları yönetimin emrinden alınmış, Sömürü Sermayesi’nin emrine verilmiştir. Türkiye’de okutulan tüm ekonomi dersleri Sermaye’nin Türkiye’yi nasıl sömürebileceğini öğretmeden ibarettir ama bunu tam başaramadıkları için yaşayabiliyoruz.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92
[1] Burada bir detayı vurgulamakta fayda var. Her malın fiyatında görülen her değişim enflasyonla ilişkili değildir. Bazı mallar, hem insanların üretim ve tüketim tercihlerindeki değişimler, hem de teknolojik gelişmeler nedeni ile göreceli olarak değer kazanır, bazı mallar değer kaybeder. Ekonomik aktivitedeki dinamizm sonucunda normal olan bu oynamalar enflasyonist değildir. Ancak her türlü karşılıksız para basımı enflasyonisttir, malların fiyatlarında suni bir artışa neden olur.
SK – Enflasyon, piyasaya giren karşılıksız para nedeni ile ortaya çıkan suni fiyat artışlarıdır. Yoksa fiyatların değişmesi arz ve talep kanunlarını çalıştıran ana etkidir. Sahtekârlığı da gerçek fiyatların görülmesini önlediği içindir.