26 HAZİNENİN FONKSİYONU
Ülkenin değişik bölgelerinde hazinenin şubeleri bulunmalıdır. Hazine bu şubeleri ile ülkenin her yerinde eşit değerde olmalıdır. Bu nerede olursa olsun, gümüşü altın ile eşit değerle değiştirmekle sağlanır. Bir vücudun her tarafında tansiyon nasıl aynı olursa, işte bunun gibi ülkenin her yerinde gümüş-altın değeri aynı olur.
Bir ülkede hazine bu görevi görmezse önce ülkeler arasında altın-gümüş fiat farkı doğar. Bu durumda ilgililer ülke içi mübadeleden önce ülke dışı mübadeleye yönelirler. Ülkenin birliği sarsılmaya başlar. İç mübadele zorlaştığı için yurdun her parçası sanki başka ülkelerin parçasıymış gibi ekonomik yönelmelere neden olur.
Gümüş altınsız yapamaz, yani altınla değiştirilemiyen gümüş para görevini yerine getiremez. Ülke içinde altın stoku olmayıp gümüşle değiştirilemediği taktirde, o zaman ülke dışındaki hazineler ile kendisini kıyaslamaya başlar. Bu durum ülkenin hazineden uzak kalması nedeniyle altının daha pahalı olması neticesini doğurur.
Altının daha pahalı olduğu ülkelerde fiatlar yüksektir. Dolayisiyle bu ülkelere devamlı olarak dışarıdan mal gelme eğiliminde olacaktır. Ancak bu gerçekleşemiyecektir. Çünkü taşıma masrafları —gümüşün taşıma masrafları— bu işi zorlaştıracaktır. Böylece ekonomik açıdan ülke içinde bir durgunluk ortaya çıkacaktır.
Bunu bir misâlle açıklamaya çalışalım. Fiatın yüksek olduğu yerler dağlara, fiatın düşük olduğu yerler ise ovalara benzerler. Su nasıl dağlardan ovalara doğru akarsa, gümüş de pahalı ülkelerden ucuz ülkelere doğru akar ve ülke parasız kalmaya başlar. Parasız kalan ülkelerde para harekâtı durgunlaşır ve ülkenin yıkılışına doğru gidilmiş olur.
Altın hazinesinin bulunduğu yerler ise düzlüklere, ovalara benzer ve gümüşü o tarafa akıtır. Ülke içinde daima gümüş pa ranın kalmasına yardım eder ve ülke içi ekonomik canlılık sürüp gider.
Burada bir hususa işaret etmek isteriz. Ülke hazinesinin bulunması gümüşü kendi civarında tutar. Hatta ülke hazinesinin dünya hazinelerinden küçük olması fazla zarar getirmez. Böyle bir ülke Van Gölü Havzası'na benzer. Denizden çok yüksekte olsa dahi, Van Gölü'nün çukur olması nedeniyle sular o havzaya akar ve Van Gölü çevresi kuraklaşmaz. Dolayisiyle altını az olan ülkeler 'gümüş-altın düzenlemesi'ni yaptıkları taktirde, belki hayat seviyeleri düşük olabilir amma, varlıklarını daima korurlar. Bu dengeyi gerçekleştirememiş ülkeler ise yıkılışa gitmektedirler.
Amerika'daki altın stoklarını esas alıp bütün Dünya'nın 'dolar'ı para olarak kullanması ve her ülkenin kendi parasını dolara göre değerlendirmeğe kalkışması Amerikayı devamlı olarak zengin yapmakta, diğer ülkeleri ona sömürtmektedir. Bu sömürüden ilk kurtulabilen Sovyet Bloku olmuş ve müstakil para kullanmağa gayret etmiştir. Daha sonra Almanya ve Japonya gibi ülkeler kendi öz paralarını ortaya çıkarma gayretinde bulunmuşlar ve sonuç olarak dünya piyasalarında görünmeğe başlamışlardır. Neticede kâğıt paralarda bile açıklamasını yaptığımız bu kanunların hakimiyeti görülebiliyor.
Osmanlı ülkesini dayanıklılık açısından sonuna kadar götüren, hazinede mevcut rezerv olmuştur. Osmanlı ülkesini yıkan da altın rezervinin bitmiş olması ve kendi para politikasını düşmanlar lehine tadil etmesidir.
Bir ülkenin altın stokunu koruyabilmesi için herşeyden önce o ülkede ithalât ile ihracat arasında dengenin kurulmuş olması gereklidir. Bu da tüketicilerin ancak ürettikleri malı tüketmeleri ve ürettikten sonra tüketmeleri düzeni ile sağlanır. Bir ülkede israf varsa, yani kişiler ürettiklerinden çok tüketiyorlarsa veya faizli düzen varsa, yani önce tüketip sonra üretme cihetine yönelmişlerse o ülke çökmektedir demektir.
İşte bu iki hastalığı önleyici amil olarak altın ve gümüşün, yani altınla desteklenen gümüşün para olarak kullanılması gerekmektedir. Faizin yasak olması ve zekât düzenin kurulması gerekir. İşte İslâmiyet'in problemlere getirdiği çözüm ve düzeni budur.