13 ALTIN VE ÜLKELER ARASI DENGE
Bir ülkede bir malın fiatı düşükse, o mal ihraç edilecek ve o ülkede fiatı yüksek olan mal ithal edilecektir. Böylece ülkeler arasında fiatlar da birbirine çok yakın olacaktır. Sadece kolay üretme ve ihtiyaç nedeniyle bazı mallar devamlı olarak bir ülkeden diğerine akacaktır. Meselâ, petrol üreten ülkeler bunu daima dışarıya satacaklardır. Nakliye masrafları ile fiat farkı devamlı olarak korunmuş olacaktır.
Bir ülkenin dışarıdan aldıkları, dışarıya sattıklarına eşit olma durumundadır. Eğer her yıl ithalat veya ihracatta açık veriyorsa, bu ancak bir ülkenin gittikçe parası artıyor veya eksiliyor demektir. Bu durumda parası artıyorsa fiatları yükseltecek, eksiliyorsa fiatları düşürecek ve o ülkede fiatlar dış ülkelerle eşit seviyeye gelecek; yine ihracat ithalata eşit olacaktır.
Petrol üreten ülkelerin birleşerek devamlı dış ülkelere ihracat yaptıklarını düşünelim. Dünya ülkelerindeki para olan altın ve gümüş kendi ülkelerine girecek, dünya piyasalarında mallar gittikçe ucuzlayacak; buna karşılık kendi ülkelerinde mallar ateş pahasına çıkacaktır. Bu durum da o durumda bulunan ülkeyi ithalata zorlıyacaktır.
Böylece bir ülkenin kaynakları bol dahi olsa, bu kaynaklardan pek yararlanma imkânı yoktur. Çünkü o kaynak bol üretmeyi sağlayacak, bu bol kaynak fiatlarda düşüklük meydana getirecek ve dolayısıyla insanlığa ucuz olarak satma durumuna düşecektir. Burada çok önemli bir sonuca varıyoruz. Para olarak altının kullanılması, nedretten dolayı ortaya çıkan değerleri de kendiliğinden insanlığın malı haline getirmektedir. Sonunda herkes ancak emeğine sahip olabilmektedir.
Bir ülkede herhangi bir sebeple fazla mal birikmesi var ise o ülkedeki fiatlar toptan düşer ve tüccarlar ucuz alıp pahalı olarak dışarıya satarlar. Satılan bu mal karşılığında önce yabancı ülkeden altın gelir. Fakat bu durum iç piyasada altının
değerini düşürür, bu sefer altın gider ve yerine gümüş gelir. Böylece iç fiatlar yine korunmuş olur. Ülkede sadece topluca artış olmuş olur. Yani üçte bir nisbetinde mal, üçte bir nisbetinde gümüş, üçte bir nisbetinde altın artmış olur.
Burada önemli olan sonuç şudur: Bir ülke altını ve gümüşü çoğaltmadıkça —çok gelir temin etse de— mal varlığını artıramaz. Halbuki altın ve gümüş sınırlıdır, dolayisiyle onları fazla miktarda elde etmek imkânı yoktur. Bu durumda bir ülke diğer ülkelere karşı öyle alabildiğine büyüyemez. Altın ve gümüşün gerçekleştirdiği devletler arası denge vardır.
Altın çoğaldıkça başka ülkelerin altınları azalır ve bu durumda o ülkelerdeki malları ucuzlatır. Böylece zengin kaynakları olan ülke kendi ürettiklerini ucuza satma durumunda kalır. Bir mal bolarınca bir miktar ucuzlar, belirli oranda o mala ayrılan para da o tarafa kayacağı için diğer malları da ucuzlatır.
Toplu gelir dağılımında, altın stokunun fazla bir yararı yoktur. Altın stoku yığılmış malları ölçer. Savaş ve savunma gücü kazandırma açısından bu durumun faydası vardır.
Bununla beraber başka bir denge faktörü bu savaş gücünü de bertaraf etmektedir. Yoksul ülkeler çalışkan, zorluklara karşı dayanıklı olabiliyor ve üretmeyi tüketmeden daha yüksek tutabiliyorlar. Buna karşılık zengin ülkeler daha konforlu ve tüketim eğilimli bir hayata alışık oluyor; israfları çok, çalışmaları ise azdır. Dolayisiyle bu ülke halkında tüketme üretmeden azdır.
Sonuç olarak, her ülke karşı ülke ile daima denge durumundadır. Esasen ülkeler arası savaşları engelliyen en önemli faktör bu denge durumudur. Bazan denge bozulmakta ve o zaman da savaş kaçınılmaz olmaktadır.
Demek ki savaş padişah veya devlet adamlarının aldıkları bir karar sonucu değil, ekonomik dengenin bir tarafa kayması sonucu ortaya çıkmaktadır. Diğer yönden de tabii ki nüfus regülâtörüdür.