17SERMAYE VERGİSİ İLE PARA DENGESİ
Bir toplulukta iki bakımdan vergiye ihtiyaç vardır. Vergi ile bir yandan müşterek hizmetler görülür; meselâ ortak yol, su ve elektrik tesisleri yapılır, muhabere hizmetleri görülür. Böylece herkesin faydalanabileceği ortak tesisler kurmakta sarf edilir. Bunun için gelirlerin bir kısmı topluluğa karşılık beklenmeden —yani karşılığında para alınmadan— verilir. Toplanan bu gelirlerle müşterek hizmetler görülür.
Diğeri ise, önceden harcama yapacakların harcamaları karşılanır. Meselâ bir çocuk, hatta bir ihtiyar, bir fakir, bir yoksul çalışıp yaşama imkânına sahip değildir. Oysa bunların da yaşamaları ve bunlara yardım edilmesi gerekir. İş bulamamış, dolayisiyle gelirsiz kalan kişinin ölmesine müsade edemeyiz, önce karnını doyurur, daha sonra çalışmalarını isteyebiliriz.
Bu hususlarda devlet anlayışları arasında fark yoktur. Asıl fark, bu verginin nereden ve nasıl alınması hususudur. Temel kaide şudur: Vergi öyle alınmalıdır ki, iç fiatlarda denge bozulmasın.
Bunun için her şeyden önce fiatlara müdahale edilmemelidir. Yani yoksulları, muhtaçları ihtiyaçlardan kurtaralım diye fiatları düşürme ile asla uğraşılmamalıdır. Fiatlar tamamen serbest bırakılmalı, muhtaçlara devlet olarak yardım edilmelidir.
Alıcı - satıcı arasına asla girilmemelidir. Eğer bunlardan biri korunacaksa, ayrıca yardım ile korunmalıdır. Alış ve satış işlemleri ise serbest pazarlıkla ve üreticilerle tüketicilere veya aracılara müdahale edilmeden yapılabilmelidir.
Bu İslâm vergi sisteminin temelini teşkil eder. Devlet vergi alır ve bu vergi ile halka hizmet eder, yardım edileceklere yardım eder. Vergi dışında halktan herhangi bir fedakârlık beklemez.
Vergi nakitten ve maldan alınmalıdır. Çünkü maldan alınan vergiler, piyasada ne mal, ne de para darlığı meydana getirir. Paradan ve piyasaya arz edilmiş mallardan aynı nisbette vergi alınacaktır. Bu piyasadan aynı ölçüde paranın ve malların çekilmesi demektir. Bu malların veya paranın dengeyi bozmaması demektir.
Vergi paradan alınsaydı piyasadan birden para çekilir, işler kesat olurdu. Yalnız mallardan alınsaydı, bu sefer de mal darlığı olur ve fiatlar yükselirdi.
Verginin gelirden alınması, verginin yalnız paradan alınması manasını taşır. Zira bir toplulukta kişiler ürettikleri malları topluluğa verecekler, karşılığını para olarak alacaklardır. Kişilerin geliri bu para olacaktır. Zira bir malı satmadan, onun ne gelir getireceğini bilmeye imkân yoktur. Dolayisiyle gelir vergisi paradan alınan vergidir. Bu da sonuç olarak fiat dengesini bozan bir unsur olmaktadır.
Verginin kişilerin biriktirmiş oldukları mallardan, satılığa arz etmiş oldukları mallardan alınması; her ferde biriktirme imkânını sağlama anlamındadır. Buna karşılık çok fazla mal biriktirenler için ise, bütün gelirlerini vergi olarak alıyoruz demektir. Böylece verginin maldan alınması durumu, genel dengeyi artırmaktadır.
Vergi gelirden alındığı taktirde, geliri az olanlar yine mal biriktirme imkânını bulamıyacak, onlar her zaman az mallı olacak ve hayatları güvene alınmamış olacaktır. Buna karşılık zenginliğin ise son hududu olmayacaktır. Halbuki maldan vergi alınması, servetin üst hududunu sınırlar. Fazla servete fazla bakım parası gerektiği gibi buna ayrıca fazla vergi binmiş olmaktadır. Bu tekelleri önlemekte ve böylece fiat dengesi bozulmamaktadır.
Devlet topladığı mallara, ambardaki stok seviyesine bir değer vererek satışa arz eder. Yani muhtaçların bu mallardan istediklerini almalarını ister. Halk daha ucuz bulduğu malları hazineden alıp dışarıya satma durumunda olacağı için, hazinede azalan malların fiatı yükseleceğinden, böylece fiat istikrarı da temin edilmiş olur.