19 KREDİ
Para, topluluğa verilip karşılığı alınan bir borcun karşılığıdır, bir senet ve teminattır. Elde ettiğimiz malı hemen kullanma imkânına sahip olmayız. Başka mevsimlerde ve hatta başka yıllarda kullanırız. Bunun için malları depo etmemiz gerekir. Ancak malları depolama bir külfet teşkil etmektedir. Çünkü öyle mallar vardır ki, depo edilemez ve çok kısa zamanda bozulur. Bunun için bize külfeti olmayan bir depolama şekli isteriz.
İşte bunu sağlamak için emanetçiye götürüp veririz. O bizden bir miktar ücret alarak malımızı korumuş olur. O halde herkes malını bir an önce satmak ister. Satış nedir? Malını emanetçiye vermek, karşılığında senet alıp sonra —meselâ iki yıl sonra— emanetini geri almaktır.
Yalnız bu emanet vermenin iki zararı vardır. Biri, emanetçi bizden emanet parasını ister ve bu masraf teşkil eder. Her geçen ay için belki de belli bir miktar ödeme durumunda kalırız. İkinci tehlike ise, emanetçinin emin olması gerekir. Ya verdiğimiz emaneti çarçur eder de sonra bize ödemezse ne yapabiliriz? Öyle bir emanetçi ararız ki, emaneti alan hem çok emin olsun, hem de çok ucuz bir şekilde emanetimizi kabul etsin.
Gümüş para ülkeler içinde, altın para ise ülkeler arasında bu iki hizmeti en iyi şekilde başarır. Önce masrafı hiç yoktur ve emaneti bedava kabul ettirir. Çünkü bize öyle bir emanetçi bulur ki, emaneti almak ve korumak onun işine gelir, dolayisiyle bizden hiçbir koruma masrafı istemeden seve seve malımızı emanet olarak aldırır.
Gümüş öyle sağlam bir senettir ki, onun senetliğine kimse itiraz edemez, onu görür görmez herkes hemen ödemede bulunur. Senet çok sağlam olduğu için, senedi ödemek ödeyenin de işine gelmektedir. Ülkeler arasında altın için de aynı şeyler söylenebilir.
Şimdi paraya bir de aksi yönden bakalım. Bir iş yapmak istiyelim. Ancak bu işi yaptığımızda bol gelir temin edeceğiz. Ama işi yapmadan önce bazı mallara ihtiyacımız olabilir. Meselâ, önce karnımızı doyuracağız, sonra iş yapmak için bazı âlet ve
ham maddelere sahip olmamız gerekecektir. Bizim bu mal ve ham maddeleri değerlendirebilme gücümüz vardır. Halbuki bu mallara sahip olanların ise aksine böyle bir güçleri olmayabilir. Eğer bir kişi veya kuruluştan borç alır da bu işi yaparsak, elimize geçmiş bulunan bu mallar ile üretmeyi yapar, daha sonra aldığımız yere borcumuz olan malı iade ederiz. Komşumuza da hizmet etmiş ve kendisine lâzım olmayan malları koruma külfetinden onu kurtarmış oluruz. Kendisi de emanet masrafında bulunmamış olur. Ancak, komşumuzun bize bu malları emanet edebilmesi için bizden sağlam senet ister. Senet sağlam olmazsa, rizikoyu göze alıp vermez.
Gümüş para ülke içinde, altın para ülkeler arasında böylesine sağlam ve kimsenin şüphelenip itiraz edemiyeceği bir senettir. Dolayisiyle komşumuza veya herhangi bir kuruluşa altın veya gümüş verip malı almış oluruz. Sonra da altın veya gümüşü geri alarak malını iade ederiz. Böylece altın ülkeler arasında, gümüş de kişiler arasında kredileşmeyi sağlayan sağlam bir araçtır.
Para değerinin düştüğü, kâğıt para ile idare edilen ülkelerde ise kişiler hiçbir zaman malı satıp para almayı istemiyeceklerdir. Çünkü paranın değeri her gün düşmektedir. Bu durum senedin sağlam olmamasından, malını emanet veremiyen kişi ile senedin sağlam olmamasından dolayı borç alamayan kişinin durumunu doğurmakta ve sonuç olarak iki taraf için —dolayisiyle millet için de— zarar olmaktadır.
Alış ve satıştan doğan bu kredi dışında ayrıca karşılıksız krediler vardır ki; 'benim paramı al ve sen kullan' diyebilmem sözkonusudur. Para değeri düştüğü için bunu yapmak istemiyorum. Zira senet sağlam değildir. Böylece kredi müessesesi de çalışmamaktadır. İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, altın ve gümüş dışındaki karşılıksız para İslâmiyet'te gayri meşrudur.
Bir toplulukta, para değeri ile fiatlar bir kişinin tansiyonuna ve sıcaklığına benzer. Tansiyonu yükselen veya düşen kişinin başına ne gelirse, sıcaklığı kırkın üstüne yükselen veya otuzun altına düşünce ne olursa; para, ücret ve fiat meselesini halledemiyen toplulukların başına da aynı şey gelir.
Devletlerin ilk vazifeleri, sağlam bir para çıkarıp uygun vergi politikası ile ülkelerinin tansiyon ve sıcaklığını dengede tutmaktır.