7 GÜMÜŞ SENET
Yukarıda anlattığımız özellikleri taşıyan bir para nasıl elde edilir. Bunun için paranın bazı hususiyetleri olmalıdır. Kişiler onun benzerini yaparak çoğaltamamalı, böylece karşılıksız sahte senet tanzimi mümkün olamamalıdır.
Diğer taraftan para olan madde kokan, çürüyen, paslanan bir nesne de olmamalıdır. Ortalıkta kaybolup para darlığına sebebiyet vermemelidir. Bir başka önemli özellik olarak, ziynet eşyası yapılabilmeli ve kullanılabilmelidir. Yoksa okunmayan senet biçimini alır ve para olarak kullanılamaz.
Parada aranacak diğer önemli bir hususiyet, toplam miktarı sabit kalacak, mal çoğalmadıkça çoğalmıyacak; ancak bunun da miktarı ne çok az ne de çok fazla olmamalıdır. Çok az olursa, küçük alışverişler için para bulamayız. Çok fazla olursa da taşınması zorlaşır ve senet birer yük olmaya başlar.
Para olarak ayrılan nesne başka şeyler için de fazla kullanılamamalıdır. Çünkü böyle bir özelliği olunca başka işlerde kullanılır ve para darlığı doğar, denge korunamaz.
Parada arayacağımız ikinci bir özellik, parçalamak veya birleştirmekle, yani faydalanmada bir farklılık hasıl olmamalıdır. Yoksa para olma özelliğini kaybeder. İşte bu vasıflara sahip bir nesne veya madde para olabilir.
Allah bu özellikleri taşıyan bir maden yaratmıştır; bu da gümüştür. Yeryüzündeki miktarı yeteri kadardır, ne fazladır ne de azdır. Ülke içi para olmaya çok elverişlidir, çünkü yetecek kadar fazla olduğu için en küçük birimleri ve en değersiz şeyleri de satın alabilir. Ülkeler arası para olmaya elverişli değildir, zira taşıma külfeti vardır.
Gümüş paslanmaz bir madendir, kolay tanınır ve parçalanmakla değerini kaybetmez. Başka işlerde de pek fazla kullanılmaz.
Ülke içinde gümüş miktarı sabittir. Başlangıçta bu mik tarın tamamı tüccarın elindedir. Tüccar bu parayı vererek halktan mal satınalmaya başlar ve mağazalar dolduğu zaman paranın tamamı halkın eline geçer; buna karşılık ise tüccarın elinde mallar vardır. Böylece halk tüccardan alacaklı olur, halkın elindeki gümüş bunu tevsik eder.
Halk kendisine gerektiğinde gümüş denen senedi (parayı) mağazalara götürür ve istediği mağazadan istediği malları satın alıp tüketir. Böylece herkes hem ürettiği kadar tüketir, hem de tüketme üretmeden sonra olur. Çünkü başlangıçta para tüccarın elinde bulunuyordu.
Demek ki, toplulukta mal paraya eşittir ve tüccar ile halk bu serveti yarıyarıya aralarında bölüşmüşlerdir. Malın bulunmadığı devrelerde para tüccarın elinde; mal olduğu zaman para halkın elinde, mal ise tüccarın elindedir.
Tüccarlar malı daima dolu seviyede tutarlar. Halk getirdiği kadar götürür. Böylece normal olarak para halkın elinde kalır, tüccarlar ise mağazalarını dolu bulundururlar. Böylesine işleyen bir düzende tüccar bir nevi ambar memurundan başka bir şey değildir.
Halk gümüşü ya kendisi muhafaza eder veya bir yere emanet verir ki, bu emanet verilen yer de banka veya sarrafdır. Bunlar da parayı kredi olarak başkasına verebilirler. Bu ise faizsiz olduğu müddetçe fazla tüketimi doğurmaz. Çünkü borç veren sonradan bu parayı aynen tahsil edecektir. Sadece geç kullanma zamanını kısaltmış olur, bu ise mallarda azaltma demektir. Eğer mevcut düzende faiz varsa, faiz alan kişi daha fazla tüketim gücüne kavuşur. Diğeri, yani faizi veren ise tüketimi kısmak zorunda kalır. Bu ise kişiler için vermeden harcamadır.
Burada ücretlilerin de karşılıksız para çıkardığı söylenemez. Böylece büyük nisbette olmamak şartı para darlığı doğurmaz.
Bu düzende para hareketi artar ve buna karşılık mal üretimi de hızlanmış olur. Bu hareket belirli oranda kalmak şartı ile para darlığını da doğurmaz.