TAKDİM
Her işin başlangıcı 'BİSMİLLAH'.
Biz de, bütün varlıkların hâl diliyle zikredip durmamacasına tekrarladığı bu dua kelimelerle başlıyoruz:
Sonsuz yokluk ve aczimizi 'Sonsuz Kudret' sahibi Allah'a bu «Allah'ın Adı İle!» bağlıyor; bize bahşettiği varlıkları bu anahtar kelimelerle değerlendirip kullanmaya başlıyor ve tüm hatalardan,yine O'na sığınarak, bu yolda bizlere feraset ihsan etmesini bütün varlığımızla niyaz ediyoruz.
Allah'ın adı ve O'nun adına, tüm benliğimizle her şeyimizi topluluk hizmetine arzediyor, O'nun adına alıp veriyor, O'nun adına üretip tüketiyoruz.
Yüce Yaradan, —O gerçek ve sonsuz İkram edici— bunları gerçekleştirebilmemiz için gerekli meleke ve özelliklerle bizleri tezyin etmiştir:
HİS — FİKİR — İRADE — ÜNSİYET
Ve bunların bedeli ve karşılık olarak bizlerden gerçekleştirmemizi istediği yine dört şeydir:
DİN — İLİM — İKTİSAT — İDARE
Olanca varlığımız ve tüm benliğimizle harekete geçip «bismillah!» diyerek, emrimize verilen bütün varlıkları topluluk yararına en verimli şekilde hizmet arzedebilecek ve insanlığı kurtaracak yaşayışı ortaya koymak ötesinde, gerçekleştirmek zorundayız.
İslâmiyet'in sağladığı tabii hayat ve denge, Allah'ın bize bahşettiği dört melekenin sistemleşmesi, yani his - din; fikir - ilim; irade -iktisat ve ünsiyet'in - idare müessesesini kurması ve bunların birbirleriyle bütünleşip kaynaşması ile gerçekleşecektir.
İşte sizlere takdim ettiğimiz bu çalışma, İslâm'ın etkisiyle oluşan iyi hislerin 'doğru fikir ve müsbet ilim' haline gelmesi ve oluşudur ki; inşaallah bu fikirler en kısa zamanda istenen 'iktisat' ve 'idare'yi de oluşturacaktır.
Zira, günümüzde hayat süren 'batı medeniyeti' daha doğuşunda yıkımı yani ölümü özünde taşıdığı ve özellikle dört temel unsurdan ikisi olan 'din - ilim' ilişkilerini gerçek ve olması gereken tabii şekli ile kuramadığı için insanını buhran, bunalım, çıkmazlar deryasına ve ebedî yok oluşa sürüklemiştir.
«Avrupa, en kanlı felâketine doğru sürüklenerek kaymakta, Prometheuscu kültürünün daha doğuşunda içinde saklı olan sonuna yaklaşmaktadır. Onun ölümünü hiç bir şey durduramaz.» Evet, Walter Schubart —bizzat onlardan biri— bu teşhisi ortaya koyuyor.
Ne Amerika'nın «iktisat» düzeni aracı olan «para»sı; ne Marks'ın teorik «idare» sistemi olan «devlet»i 'avrupa medeniyeti'ni günümüzde son derekesine varan krizlerden ve üzerine çöken kâbuslardan kurtaramadı. Çünkü «para» ve «devlet» birer piç olarak «din-siz» —sevgi ve inançtan yoksun, çıkar ve kine dayalı— bir «ilim»den dünyaya gelmişti!..
İnsan, hayat ve onun düzenini bir bütün olarak ele almak zorundadır. Problemlerine kin ve çıkar içinde kendi kendine arayacağı her çözüm ve çare—çağımızdaki avrupa medeniyetinde olduğu gibi— sonunda bir çaresizliğin ve ebedî ölümünün başlangıcı olacaktır.
İnsanlık âlemi bu çaresizliklerden, buhranlardan, krizlerden, çıkmazlardan, bunalımlardan, kâbuslardan nasıl kurtulacaktır?
Tek kurtuluş yolu vardır: İSLÂM.
İslâm'dan kastımız, sevme, ümid etme, inanma ve güvenme kaynağı olan ve Hz. Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed'in(a.s) getirdiği ve bütün insanlığın malı olan müsbet ilim anlayışı ve sâlih amel işidir.
Yaratıcı Rabbimizin yarattığı ve ona en uygun olanı gerçek anlamda Bilen olarak insanlığa uyması için bildirdiği tabii hayat düzeni; İSLÂM.
Allahı'ın bahşettiği hayatta başarılı olup gerçek anlamda uzun
süreli bir medeniyet kurabilmek için Islâmi kaynaklarla bütünleşmek ve öncelikle şahsiyet sahibi olmak; ardından kişisel ve toplumsal davranış prensipleri ile ilgili bilgilerle mücehhez olmak gereklidir. Âlemlerin Rabbi, hayatı bir bütün olarak ele alıp düzenini kurmak ve tatbik etmek için insana doğru yol'u gösterecek aklı vermiş ve rehber insanlar olan peygamberlerini de göndermiştir. Kısacası, ilk insan Hz. Adem' den beri sistem olarak bütün insanlara iletilmiş olan hayat düzeni ISLÂM'dır:
«O, 'dini elbirlik tatbik edin ve ayrılığa düşmeyin' diye dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyeylediğimizi; bir de ibrahim'e, Musa'ya, İsa'ya tavsiye ettiğimizi, sizin için şeriat yaptı.»(Kur'ân: Şûrâ-13)
Aslında bu cevap, 'neden «İslâm'da» denge?' olarak akla gelebilecek bir sorunun da cevabı olmaktadır.
Bugüne kadar olması gerekeni benliğimizin en ücra köşelerine kadar hissettik; fakat birçok nedenlerle 'yeniden varoluş'un hareketi içine giremedik. Yanardağlar misâli tüm varlığımızı için için yakıp kavuran bu hisler ve oluş hasretinin etkisiyle, şiirlerini ruhumuzun derinliklerinde inim inim terennüm ederek sabırla yeniden diriliş patlamasının geleceği anı —dünyamızın yepyeni bir çağa gelmesini— bekledik:
Gam çekme, böyle gitmez bu devran,
Nihayet sonuncu durağa gelir.
Hasretle beklenen gelir mutlaka;
SULTAN FİKİR, ŞANLI OTAĞA GELİR.
Yırtılır güneşin kapkara zarı,
Dünyamız yepyeni bir çağa gelir.
Füzeler kağnıya döner ve nöbet,
Işıktan da hızlı BURAĞA gelir.
(ÇİLE'den — Necip Fazıl)
İnsanlığın gerçek anlamda yeniden varoluş hamle ve mücadelesi mutlaka başlayacak. Bir bakıma —yeni yeni başlıyor— ha başladı.. ha başlayacak!..
Varoluşumuzun gerçek nedeni ve temeli olan tabii ve gerçek hayat tarzı İslâm'ı yeniden bütün yönleri ile bir bütün olarak kavramak ve ardından bu idrak ile hayat - dünya düzenimiz olarak alevlendirme-
nin ilk ateşi bizi sarmak üzere. Sürüp gelen ve ebediyete doğru akıp giden bu kavganın kıvılcımları yer yer saçılmakta ve ilk zafer parıltıları ile birlikte yeniden varoluş şulelerini ufuklarda hissettirmektedir.
Başlangıç fecrine ayak atmış bulunuyoruz ve medeniyetimizin, ruhumuzun kurtarıcı ve kurucu çabası adım adım yaklaşıp gelmektedir. Bu yol çok zorlu savaşçılar istiyor; şiddet ve kin yerine sevgi ve sabır besleyen, kan yerine fikir bileğini konuşturan, devrim yerine yeniden diriliş özümleyen inanmış mücahitler...
Velhasıl, inancımızın verdiği güçle —gerileyen, duralayan ve bayatlayan— aksiyon ve hareketi yeniden canlandırmak için her an başlangıç fecrinin uyanıklık ve azmi içinde olmalı; insanüstü bir çalışmanın içinde bulunmalıyız.
İşte size «İslâm'da DENGE ve BİÇİM» üzerine takdim edip sunduğumuz 'ak-elif birinci telif serisi'nin bu ilk kitabı, sürüp gelen müca-hedenin yeni bir biçimde, yeni bir başlangıcıdır.
Konu ve mevzular, alışılagelmişin dışında ve dünyada ilk defa üç bölümde ele alınıp inceleniyor. Ö n s ö z' de merak ettiğiniz kitabın ve konuların ele alınışı ile ilgili malumatı bulacaksınız.
Kitabın sonunda ise kapak başlığı ile ilgisi olmayan Ayların Takvimi hakkında bir incelemeyi bulacaksınız. Bundan sonra yayınlanacak her kitap sonuna da —siz değerli okuyucularımızın da gönderebileceği— özellikle günümüzdeki bazı önemli meselelerimizle ilgili araştırma ve incelemeleri yayınlamaya devam edeceğiz; inşaallah.
Elinizde bulunan İSLÂM'DA DENGE gurubunun bu ilk kitabından sonra —inşaallah— MAL - EMEK - YATIRIM - NÜFUS ve TOPRAK; ardından İSLÂM'DA BİÇİM gurubunda ÜRETME - BÖLÜŞME - ÇALIŞMA - YAŞAMA - ALT YAPI ve GÜVENLİK kitaplarını —Allah izin verirse— peşpeşe neşredip, siz değerli okuyucularımıza ulaştırmaya çalışacağız. Böylece kütüphanenizde 'islâm Ekonomisinin Esasları' ile ilgili oniki ciltlik bir dizi kitap sahibi olacaksınız.
Cenab-ı Allah'tan —AK-ELİF'in ifade ettiği anlamda— birlik ve beraberlik içinde, dosdoğru insanlığa en iyi şekilde yararlı olmayı niyaz ederek, iki cihan saadetine vesile olmasını diliyorum.
Gayret bizden; tevfik Allah'tan.
Reşat Nuri Erol