12 ALTIN VE MİLLİ GELİR
Gümüşün, iç piyasada fiatlar arasında nasıl denge sağladığını ve en iyi çözümleri getirdiğini daha önce görmüştük. Gümüşün üretme güçlüğü ve ona olan ihtiyacımız bu dengeyi gerçekleştirir. Gümüşün dış ülke ile de aynı görevi görebilmesi için —yani altının ülkeler arası para görevini görüp ekonominin temel problemlerini çözebilmesi için— yeryüzünde altın ve gümüş dağılışı aynı şekilde dengeli olmalıdır.
Hangi malı, hangi ülke, ne miktarda üretecek ve hangi malı, hangi ülke, ne miktarda tüketecek; işte altın bu problemi çözecektir. Eğer ülkeler arasında gümüşün altına göre değeri aynı ise bu denge kendiliğinden doğacaktır. Yani gerçek görevin başarılması için altının gümüşe göre değeri bütün ülkelerde aynı olmalıdır.
Para elektrik akımına benzer. Bir belediye hudutları içinde alçak gerilimle dağıtılır. Bölgeler arasına ise yüksek gerilimle dağıtılır. Gümüş alçak gerilimli bir paradır; altın ise yüksek gerilim parasıdır. Gerilim ve akım aracıdır, asıl nakledilen enerjidir. Ekonomide de para elektrik mesabesindedir, mal ise enerjiye tekabül etmektedir.
Eğer bir ülkede altın pahalı ise, sarraflar dışarıdan o ülkeye altın getirip gümüşü dışarı çıkaracaklar, böylece kâr etmiş olacaklardır. Buna karşılık, eğer ülkede altın ucuz ise aksi işlem olacak ve altın dışarıya satılıp gümüş içeriye getirilecektir. Bu işlem iki ülkede altın ve gümüş fiatları eşit oluncaya kadar devam edecektir.
Aradaki fark çok ise, bu geliş ve karşılıklı alışveriş en uzak ülkelerden de olacağı için birden dengeye doğru hızlı bir hareket olacaktır. Fark az ise —gümüşün taşıma masrafları karşılanamadığı için— alışveriş ancak çok yakın ülkelerden ve sınır boylarında yapılacaktır. Uzun zaman sonra yine fiatlar dengeye gelmiş olacaktır.
Bu iki akışı, suyun ağızdan alınması ile deriden alınmasına benzetebiliriz. Ağızdan içilen su çok kısa zamanda kana karışarak insanın susuzluğunu giderir. Deriden alınan su ise komşu hücrelerden geçe geçe çok sonra bütün vücuda yayılır.
Yeryüzünde gümüşün fiatı eşit olacak şekilde, altın ve gümüş dengededir. Bunun yanında ülke içi fiatlarda da bir denge sağlanır. Bir ülkede gümüşün toplam miktarı, o ülkenin malları nisbetindedir. Eğer bir ülkede -meselâ- gümüş çok mal az ise, o ülkede fiat yüksekliği var demektir. Dışarıdan ülkeye altın girer, mal çıkar; fiatlar da dengeye gelir. Altın daha sonra gümüşe dönüşmüş olur. Sonunda öyle bir denge durumu alır ki, her ülkede mevcut mal kadar para yer alır. Böylece altın stoku o ülkenin mal stokunu göstermiş olur.
Güçlü olmak için altın stoku yapabilen ülkeler, bir o kadar da gümüş stok etmekte, yine bir o kadar da mal stok etmektedirler. Böylece hazinede bir gram altını artırmak, millî gelirde en az üç gram altını artırma ile mümkün olacaktır.
Demek ki, ülkelerin altın stoku yapmak için değil, millî gelirlerini artırmak için çaba sarfetmeleri gerekir. Millî gelir çoğaldığında, altın stoku da kendiliğinden artar. Hazinedeki altın stokunun düşmesi açlığa benzer, madde yokluğunu haber verir. İlâcı yemek yemektir. İğne ile açlığın sancılarını gidermek bir iş değildir, aksine ölümdür. O halde hazineyi millî gelirle doldurmak gerekir.
Hazinenin dolması demek, miletin üretmeyi artırıp yerine tüketmeyi azaltması demektir. Yani kişilerin israftan tasarrufa yönelmeleri hazineyi zenginleştirir. Ya üretmeyi artırarak tüketmeyi yerinde tutacak veya tüketmeyi azaltarak üretmeyi yerinde tutacak. Böylece belli bir müddet sonra hazine dolmuş olur. Genç devletlerde üretme fazladır, hazine bolarmaktadır; yaşlı devletlerde ise aksine tüketme fazladır ve hazine boşalmaktadır.