2 HAYVANLARDA YAŞAMA DÜZENİ
Üretilen malların depolanması ile hayat garanti altına alınmaktadır. Yalnız bu depolama işi zanneddildiği kadar kolay değildir. Canlıların kullandıkları mallar genellikle kolay bozulur ve saklanması çok zordur.
Malların saklanıp depolanabilmesi için, önce kapalı bir yere ihtiyaç vardır; yer işgal eder ve sabit masrafları gerektirir. Diğer taraftan bu malların çürüyüp bozulmaması için aktarılması, temizlenmesi ve ilaçlanması —gibi birtakım hizmetlerin yapılması— gereklidir.
Bir malın üretilmesi için gerekli çalışmanın eğer' onda biri —onun korunması amacı ile— depolanması için gerekiyorsa, o maldan ancak yıllık ihtiyacın on misli depo edilebilir.
Böylece depolanan malın miktarı —azami mal miktarı— belli olmaktadır. Eğer mal bu azami miktara ulaşmış ise yeni mal üretmek için elimizde vaktimiz kalmayacak, böylece üretim duracaktır. Bu durum malın üst seviyesini sınırlayacak ve dengeyi kurmuş olacaktır.
Dengenin kurulabilmesi için gidişin daima mal fazlalığına doğru olması gereklidir. Yani üretme daha yüksek, tüketme daha az olmalı; üretenler çok, tüketenler az olmalıdır. Bu durum ise çalışanların tüketmekten ziyade, çalışmaktan daha çok zevk almaları ile gerçekleşebilir.
Her canlı hem çalışmaktan, hem de yaşamaktan zevk alır; bu varlıklara yaradılışları gereği tabii olarak çalışma ve yaşama şevki verilmiştir. Ancak dengenin korunabilmesi için çalışma şevk ve isteği yaşamadan fazla olmalı; kişiler çalışmayı daha çok istemelidirler.
Hayvanlarda durum böyledir. Arıların bal toplarken aldıkları tat ve zevk, balı yiyerek tüketirken aldıkları zevkten çok daha büyüktür. Çalışırken istekli, buna karşılık yaşarken daha az isteklidirler. Böylece ürettiklerine karşılık tükettikleri daima daha az olmakta ve denge hayat lehine gerçekleşmektedir.
İnsanlarda da buna benzer durumlar vardır. İnsanlar için —neslin idamesi amacı ile— çalışma demek olan cinsler arası ilişki ve hemcinsine hizmet aşkı, daha istekli bir durum arzetmektedir. Bunun açık misâli, bir annenin çocuğuna hizmet ederken aldığı zevk, çocuğun kendisine hizmet ederken aldığı zevkten çok fazladır.
Çocuğuna süt veremiyen bir anne adeta cinnet getirir ve kendisine yardım eden bir çocuğa karşı ise yine acıma duyup onun yardımını red etmeye çalışır; gönlü rahat etmez.
Zevk ve iştiha, yaşama düzeni için konmuş olmayıp da çalışma düzeni için konduğu takdirde herkes az ve yeteri kadar yiyecek; buna karşılık kendisine gerektiğinden daha çok üretecek, böylece denge kurulmuş olacaktır.
Bir canlının hücrelerinde durum böyledir. Her hücre görevini eksiksiz ve zevkle yapar. Kendisine gerekli olanları almakta gösterdiği titizliği, başkasına verirken de gösterir. Eğer komşu hücrenin suyu daha düşük ise —ne olursa olsun— kendisinin ihtiyacını hiç hesaplamadan komşusuna gerekli olan su miktarını aktarır.
Arılarda da durum böyledir. Her arı üretim için çalışır ve eğer tüketim anında gıda azlığı var ise iştahını kaybeder; böylece bütün arılar eşit miktarda tüketimde bulunurlar. Bilindiği gibi, bir kimse hasta olunca iştihası kesilir. Arı kovanında bal az ise, arıların iştihaları da o nisbette azdır; dolayısiyle kovanda bal bitmeden arıların çoğu açlıktan ölmüş olabilirler.
Bütün hayvan cemiyetlerinde böylesine çalışma zevki yaşama zevkinden fazladır. Dolayisiyle bir mülkiyet düzenine gerek görülmeksizin topluluk hayatiyetini sürdürür. Tam bir komün yaşayış şekli vardır.
İnsanlarda ise böylesine bir hayat düzeninin gerçekleşmesi mümkün olamamaktadır.