15 ALTIN FİATI
Hazinenin iç piyasadaki para dengesini koruyabilmek için yapacağı iş, altının gümüş cinsinden değerini tesbit etmektir. Bunu tesbit eder ve kendi borç ve alacaklarını bu paradan her hangi biri ile yapmakta halkı serbest bırakırsa, gümüş dengesi sağlanmış olur.
Eğer piyasada gümüş çok ise altın pahalıdır. Halk borcunu gümüş ile öder, alacağını da altınla almış olur. Böylece gümüş piyasadan hazineye akmış olur. Altının değeri düşer, gümüş kıymetlenir.
Eğer piyasada para darlığı varsa, o zaman halk devlete olan borcunu altınla öder ve alacağını da gümüşten alır. Piyasada gümüş bolarır, altın pahalılânır ve gümüşün değeri düşer. Böylece devlet piyasayla uygun bir para politakasını sürdürmüş olur.
Devlet altının değerini istediği şekilde tesbit edemez. Dış piyasaya göre bir fiat tesbit edilmezse gümüş ithali ve ihracı başlar. Meselâ, ülkenin içinde gümüş ucuz ise herkes gümüşü alıp ihraç etmeye başlar, sonunda hazinedeki gümüş tamamen boşalmış olur. Dolayisiyle devletin altın fiatı tesbitinde fazla oynama yetkisi yoktur.
Devlet altın fiatını, uluslararası altın fiatı olarak tutmak zorundadır. Altın fiatının değişmesi küçük olursa, gümüş miktarı ile kapatmak mümkündür; büyük ise kapatılamaz.
Bir devlet, altın fiatını ancak gümüşün taşıma masrafları arasında değiştirebilir. Bunun dışında devlet dış piyasaya uymak zorundadır. Bununla beraber, bütün Dünya ülkeleri hazinelerindeki gümüşleri piyasaya sürmek veya piyasadan hazine gümüşlerini çekmek düzenini uyguluyorlarsa, Dünya üzerinde altın fiatları ile oynamak pek mümkün olmaz.
Altın fiatı dış ülkelere denk olunca, devletin yapacağı iş sadece değiştirme işlemini yapmaktan ibaret olarak kalır. Devlet bu işi yukarıda bahsedilen vergi politikası ile yapmış olabilir. Böylece fiatlar kendiliğinden Dünya fiatları ile denge durumuna gelmiş olur.
Hazreti Ömer, değişik gümüş paralarını birleştirerek tek para yapmış ve on dirheme karşılık bir dinarı kabul etmişti. Böylece istiyenler borçlarını altınla, istiyenler de gümüşle ödüyorlardı. Devletten nakit alacağı olanlardan istiyenler alacaklarını gümüş veya dirhem, dileyenler de dinar olarak alıyorlardı. Böylece fiat ve altın para istikrarı kurulmuş bulunuyordu.
Burada zekâtın başka önemli bir rolü de ortaya çıkmış bulunmaktadır. Zekât aynı zamanda «merkez bankası» görevini ifa etmekte ve paranın hacmini piyasada dengede tutmaktadır. Ülkenin altın ve mal fiatlarını korumaktadır.
İç piyasada altın ucuz ise, belli bir müddet sonra altının fiatı hazineye çekilen gümüşün tesiri ile normale döner. Böylece mal dalgalanmaları olunca fiat dalgalanmaları olmaz, bunun yerine hazinedeki gümüş miktarı dalgalanmaları olur. Hazine dışarıdaki fiatları regüle etmiş olur.
Hazinenin gümüş çıkarıp altın alması veya aksi bir iş yapmış olması ve bu suretle hazinedeki gümüşün artıp eksilmesi, ülkenin o andaki durumu hakkında bilgi verir. İdareciler ülkenin ne tarafa gittiğini kolayca görebilirler.
Hazinede gümüşün bitip yerine altın stokunun artması, ülkede bolluk olduğuna delâlet eder. Aksine gümüş stoku yığılıp altın eriyorsa, ülkede kıtlık olduğuna delâlet eder.
Dışarıda çalışıp ücret alanlar da ister mal, ister altın, dilerlerse gümüşü içeri sokma imkânında olurlarsa, ülkenin ihtiyacı ne ise -altın, gümüş veya mal- onu getirerek dengeyi yine sağlamış olurlar.
Görülüyor ki, hazinenin tek işi vardır. Altının beynelmilel kurunu tesbit edip gelen para ile giden paranın cinsine bakmaksızın kabul etmesinden ibarettir. İç veya dış fiatlara asla karışmamalı, ithalat ve ihracat tam bir serbestlik içinde yapılabilmelidir.