16HAZİNEDE GÜMÜŞ STOKU
Bir ülkede mevsim mevsim bolluk ve darlık olur. Sonbaharda hasat yapılır ve ülke mallar ile dolar. Çok ucuz mallar ile ihracata yönelinebilir. Daha sonra mal tükenir ve aynı malı ithal eder duruma düşülebilir. Böylece mevsimler arasında alabildiğine fiat farkı doğar ve bu fiat farkı vurgunculuğa ve sömürüye sebep olur.
Fiatlar arasında mevsimler boyunca pahalılık olacağını bilenler malları alıp depo ederler ve mevsim gelince ihtikâr ile satış yolunu tutarlar. Bu durumda yine halkın sömürülmesine sebep olunmaktadır.
Eğer hazine bolluk mevsimlerinde piyasaya gümüş çıkarırsa fiatlar düşmez ve normal durumunu korumuş olur. Hazine eğer darlık mevsiminde piyasadan para çekerse, fiatlarda yine değişiklik olmaz ve fiatlar aynı seviyede kalır. Bu suretle mevsimler arasında fiat farkı doğmayacağı için, önce ihracat sonra ithalat diye bir mesele ortaya çıkmaz. Eğer o yıl yetecek kadar mal varsa, yurd içinde depo edilir ve mevsimi gelince kullanılmış olur.
Tüccar da malların fiatının aynı kalacağını bildiği için parayı bir yere yatırıp beklemez. Pahalılansın da satayım düşüncesi ile hareket etmez, bir an evvel el değiştirme ve satış cihetine gider. Şöyle ki, fiatların dengelenmediği devrede tüccar malı alır ve bekler, fiatlar iki misline çıkınca satar ve yüzde yüz kâr eder. Halbuki eğer fiatlar arasında büyük farklılık yoksa, meselâ yüzde beş için bir sene bekletemez. Bir an evvel alıp satma yoluna gider ve bir sermayeye belki yirmi defa iş yaptırmak zorunda kalır. Böylece hem aracı kârı çok düşmüş, hem de mala hareket imkânı kazandırılmış olur.
Bazan bir ülkede anormal bir kıtlık olur ve fiatlar çok yükselebilir. Halkın elinde fazla satınalma gücü olunca, halk pahalı olarak bu malları alır. Böylece ülkenin fazlaca altın ve gümüşü dışarıya akmış olur ve fakirlik doğar. Halbuki fiatları, gümüşü piyasadan çekmekle dengede tuttuğumuz zaman, az bir farkla istediğimiz miktarda ithalat yapma imkânı doğmuş olur. Aracıların fazla kazanması önlenmiş olur. Bu durum hem tüketicilerin eline fazla miktarda mal geçmesini sağlar, hem de ülkenin servetini korur.
Bir ülke aynı siyaseti savaş zamanlarında da uygulayabilir. Savaşa hazırlandığı zaman piyasaya gümüş sürer, mallar ucuzlar ve ihracat gerçekleşir; altın ise ithal edilmiş olur. Böylece ülkede tüketim yerine tasarruf yolu tutulmuş olur. Savaş zamanında ise ters usûlü uygulayarak ülkeye gerekli malları doldurur. Bu şekilde savaşa hazırlıklı girmiş olur.
Bir ülkenin büyük veya küçük olmasından ziyade, kendisine gerekli mal, yurdun büyüklüğü île nüfusunun çokluğuna bağlıdır. Dar toprak ve küçük bir ülkede yaşıyan, iyi savunma tedbirlerini almış bir ülke düşünelim. Dayanma bakımından, kendisinden büyük devletten daha fazla altın stoku bulunsun. Büyük devlet küçük devlete savaş açınca, taarruza geçmiş olacaktır.
Taarruza geçen taraf daha çok zayiata uğramaktadır. Savaş iç huzursuzluğu yaratır ve yeni düşmanları harekete geçirir, dolayisiyle küçük devlet sonunda savaştan muzaffer çıkmış olur. Bu bir fil ile bir pirenin savaşına benzer, bazan pire fili öldürmüş olabilir.
Altının uluslararası para olması, iç fiatların gümüş ile dengelenebilmesi, dünya ülkelerini ekonomik açıdan dengede tuttuğu kadar; siyasi bakımdan da dengede tutmaktadır.
Sonuç olarak, bir ülkenin hazinesi su deposuna benzer. Bu ne kadar büyük olursa, o kadar dengeli bir yaşama var demektir. Su deposu suyun fazla geldiği zaman suyu depo eder, sonra suya fazla ihtiyaç olunca kullandırır. Devlet hazinesi de paranın depo edilip gerektiği zaman kullanıldığı bir yer olarak karşımıza çıkmaktadır.