Özer Ataç
Sahtelik 4
15.02.2025
655 Okunma, 0 Yorum

Büyük yanılgı ben’liktir;   her şeyi kişisel algılıyoruz. Nesnelliğe direnerek elde ettiğimiz “kazanç” ya da “başarı”  günün sonunda elimizde  kalmayacak.

Salınım ya da medceziri görmesek te   her şeyde titreşim devam ediyor;  bu varlığın ortak tekamül ağıdır. Gelişmişi, ilkeli ne varsa  her şey titreşiyor. Varlıkta  titreşim mutlak;  bu titreşim görünmez bağın salınımıdır. En “ilerideki” ve en “geridekinin” bir birine yaşamsal bağından söz ediyorum.  

 

Dikkat ediniz; gelişmiş model,  ilkel olanın üstünde oluşundan değil, birbirine hiyerarşik olmayan  bağından söz ediyorum.

 

Görüntüye aldanmayın. Gördüğünüz hiyerarşi, gündeliktir; geliştirmez çürümeye/yozlaşmaya düşer,düşürür.  

 

 

Bedenimizde de öyle; hiyerarşik görünümü yanıltıcıdır. Bilgi toplayıcı   organımız olan beynimiz,  yürümek için ayağa ihtiyacı var; onu beslerse  onun biçimiyle kendini ayakta tutabilir.  Görmek için göze ihtiyacı var; göz olmadığında eksikliğini diğer organların işlevini derinleştirerek gidermeye çalışır.Bu ilk bakışta hiyerarşik görünür. Öyle değil; ayak ve göz bedenin bütünlüğünde beyinden farklı değil. Fark yakınlık, uzaklıkta da değil. “Neremiz hastalanırsa canımız orada,” deyimi hiyerarşik olmayanı deneyimleyiştir.    

 

 

Hiyerarşik yanılgı ya da  doğrusal (lineer) modelli yapılar,  dar bakış açımızdan, daha doğrusu benliğimizden  kaynaklanıyor.  “Düz çizgi” ısrarı, çoklu boyutsallığın kanseridir.  Doğaya uygun değil.

 

*  

 

 

Salınım, döngü,  iletişim mutlaktır.  

Döngü,  sabitlik/beka tanımaz. Döngünün dahi  çokluğun içinde rotası yoktur.

 

 

Bilim insanları nihayet, “belirsizlik evrenindeyiz” , diyebildiler.   

Belirsizlik evreni,   karar kılmaz  ve  tahmin edilmezdir. Yukarıdaki aşağıda olmadan dahi , onun gibidir; aşağıdaki yukarıda olmadan dahi onun gibidir. “Tuhaflık” yaftamızı kafa konforumuzun güvenliği   için kullanmamız bu yüzden. (1)

 

*

 

 

Büyük bir orkestrada  çeşitli çoklu çalgılar   sıra sıra beste yatağına akın eder; birden sustuklarında, küçük kanaldan aheste akan suyun beliren sesi, tek enstrümanın adımlarını işitiriz.  O tek ses, onca sesin içinde vardı;  “eksikliğini”  tekliğinde fark ediyoruz. Bu yüzden içindeyken dahi katılmıyoruz, kapılıyoruz.

 

*

 

 

Fark etmek,  ben’likten mi,  empatiden mi geliyor.

Hangisi daha armonik?

 

Çok açık;  ne zaman bunalsak,  doğaya ulaşmaya çalışıyoruz. Beton hücrelerin,  asfalt koridorlarında birkaç  saksı, küçük bahçe, tek ağacın hele kavurucu sıcaklarda değeri ne çok “artıyor”. Bunu neden yapıyoruz; Bütün ya da “tüm benlik”,   benlik kasvetine tutsak yaşamımıza   çıkış kapısını gösteriyor.  

 

*

 

Empatinin kaynağı, benlikte değil Bütün’de  olmalı; çünkü kamil/olgun, “yüce benlik”  olan Bütün’dür.  

 

Buradaki varlık,  hiyerarşik değil;  tamlayıcıdır. Akıl ne zaman benlik prangasından sıyrılıp Bütün’e yönelirse   o zaman empati serpiliyor. Empati,  özgeci katılımdır. (2)

 

 

Katılmanın türleri var;    topluca seslenişte mi,  sessizliğin tekilliğinde mi  varlığımızı deneyimliyoruz?

 

Kaybolmaktan korkan ben’liğimizi maskesiz görürüz. Kaybolmak, korkmak ardından  daralmak, sinmek geliyor. Benlik,  daima güvenliğini ayrıcalığını dayatıyor. Demek ki korku ve sinmek dağılmak, tekil olarak savrulmaktır. İnsan tekil olamaz; yalnız kaldığında dahi zihninde kendini çoğaltıyor; kendi kendine çeşitli suretler oluşturup onlarla konuşuyor. Bütün’lüğün güvenliğine empati köprüsüyle geçmeliyiz.  

 

 

 

Toplumsal olmak değil daha ötesi  insanlık. Çeşitli entrikalarla geri kalmışlığa düşürülenler kurtulmuş seçkinlerin her yerine sirayet eder; fakat bu etki ne kabul edilir ne anlaşılır.  Bunları toplumsal ‘misyon’, kitlesel ‘hedef’   için söylemiyorum. Onlar, sabah -akşam  salınan modeller. Her yükselişte en uçtaki Ben’lik(ler) hakimiyet kurmaya yönelir; o an kurar. Fakat yükseliş, durağan değil; inişte ilk savrulacaklar yükselişin ucundakiler oluyor.   

 

 

Doğada birlikte yol alan yabani hayvan  veya göç eden kuşlar, balıklar  yol alış uğultusu, titreşimi  ile  tek bir hayvanın hareket ediş sesi   arasında “anlam”  bağını müzik dizgesinde  işittiğimizde;  tekil ile bütünsel olanın tamlayan ilişkisini fark ediyoruz.  Bu anlatım,  tekrar ederek kendini gösteriyor.  Dinleyici,  tekilin, “aşağısının”,   tüm orkestranın

armonisini ayrımsız kavrıyor.  Yaşamda bunu yapmıyoruz; her şeyi etiketleyip ayırıyoruz; giderek karıştıkça yeniden, sonra yeniden ayırıyoruz. Ayırmak sonunda yabancılaşmayı “haklı” çıkarıyor; sömürüyü de.  

 

 

*

“Bir sutra var: (3)

 

Bir öğrenci Chunang Tzu’ya ,(4)

 -“Nedir bu sabah üç?” diye sormuş.

 

Çünkü biri ne zaman “devrimden” veya “değişimden”  bahsetse,

Chuang Tzu güler ve “Sabah üç kanunu,”  dermiş.

 

“Bir maymun terbiyecisi maymunlarına gider, onlara şöyle der:

-“Kestanelerinizle ilgili olarak: sabah üç  ve öğleden sonra dört ölçü alacaksınız.”

Buna maymunlar öfkelenir.

Çünkü geçmişte sabah dört ölçü ve akşam üç ölçü alıyorlardı. Açıkça sinirlenirler: - “ Ne demek istiyorsun? Hep sabah dört ölçü  kestane alıyorduk; sen şimdi ‘üç’ diyorsun. Bunu kabul edemeyiz.”

-“Tamam, “ der terbiyeci,

-“o halde size sabah dört vereceğim ve öğleden sonra üç.”

Hayvanlar memnun olurlar.

 

Toplam aynı kaldı; ama maymunlar toplama bakamaz. Vakit sabahtı; o yüzden ancak sabahı görebiliyorlardı.  Her sabah dört ölçü almak alışkanlık olmuştu ve dört ölçü bekliyorlardı.

 

Şimdi bu adam gelmiş,

-“ Sabah üç ölçü,” diyordu. Bir ölçü kesiyor; bu kabul edilemez.  

Kızdılar, isyan ettiler. Bu maymun terbiyecisi bilge bir insan olmalı;  yoksa, ‘maymun terbiyecisi’ olmak zordur.  Bunu kendi tecrübelerime dayanarak biliyorum. Ben de maymun terbiyecisiyim.

 

 

-“Tamam,” dedi maymun terbiyecisi.

 

- “Canınızı sıkmayın. Eski usule uyacağım. Sabah dört ve akşam üç ölçü alacaksınız.”

 

Maymunlar mutluydu. Zavallı maymunlar, iki türlü de “nedensiz”  mutlu veya mutsuz olabilirler. Fakat bu adam daha geniş bir bakış açısına sahipti. Görebiliyordu, dört ile üçü toplayabiliyor; sonuç aynıydı.

 

 

Maymunlara “günlük” yedi ölçü verilmesi  gerekiyordu. Nasıl aldıkları, hangi düzen içinde aldıkları önemli değildi. İki düzen aynıydı, kestane sayısı değişmiyordu; ama bu durumda maymunlar hoşnutsuzdu; diğer durumdaysa memnundular.

 

Gelelim sana: Zihnin bu şekilde çalışmaya devam ediyor; sadece düzeni değiştirip duruyorsun. Bir düzenle hoşnut hissediyor, başka bir tanesiyle mutsuz oluyorsun ve toplam aynı kalıyor. Fakat asla “toplama” bakmıyorsun.

 

Zihin toplamı görmez. Ancak meditasyon  toplamı görebilir. Zihin parçaya bakar, uzağı göremez. Bu yüzden ne zaman bir haz duysan, hemen hazzın içine atlıyorsun; hiç akşama bakmıyorsun.  Hazzın içinde acının gizli  olduğunun farkına varmadın. Acı, “akşam” gelecek; haz sabah burada. Asla saklı olana, görünmez olana örtülü/örtülene bakmıyorsun. Sadece yüzeye bakıyor ve deliriyorsun. Hayatın boyunca hep bunu yapıyorsun. Bir parça seni yakalıyor. Göz rengi… ne aptallık Hayatın nasıl göz rengine  veya başka birinin gözlerine bağlı olabilir?

 

Sırf göz rengi yüzünden hayatın nasıl güzel olabilir? Beş paralık küçük bir pigment. İki günde o gözlere alışacaksın ve onları unutacaksın.

 

Zihin toplamı göremez. Sadece yüzeye , şekle, saça , göz rengine , yürüyüşe bakar.  Bunlar parçalar, insanın toplamı nerede?!  

 

Şöyle der Chuang Tzu:

 

-“İki düzen aynıydı; kestanelerin sayısı değişmemişti. Fakat, bir durum hayvanların hoşuna gitmemişti ve diğer durumda memnun olmuşlardı.”

 

Maymunlar senin zihninidir; Bütün’e nüfuz edemezler. Bu mutsuzluktur. Hep gözden kaçırırsın, daima parça yüzünden kaçırırsın. Bütün’ü görebilir ve öyle hareket edebilirsen, yaşamın asla cehennem olmayacak. O zaman yüzeysel düzenlere , sabaha, akşama aldırmayacaksın; çünkü o zaman sayabilirsin; daima yedidir. Sabah dört veya üç alman fark etmez; toplam yedidir.

 

Küçük çocuk eve şaşkın gelir.- “Neden bu kadar şaşkın duruyorsun?” diye sorar annesi. –“Ortada kaldım.” Der çocuk; “ Öğretmen çıldırmışa benziyor. Dün, dört artı birin beş ettiğini söylüyordu. Bu gün üç artı ikinin beş ettiğini söyledi. Delirmiş olmalı; eğer dört artı bir zaten beşse, üç artı iki nasıl beş olabilir?”

 

Çocuk, pek çok düzenlemeye beş elde edilebileceğini göremez; “toplamın” beş edeceği tek bir düzen yoktur.

Toplamın beş edeceği milyonlarca ayarlama olabilir. Yaşamını nasıl düzenlersen düzenle, “içsel olan” daima toplama bakacaktır; dünyalı/dışsal insan daima  parçaya bakacaktır. Fark budur. Dünyalı yakında olana bakacaktır; ama uzaktaki de orada saklıdır. Uzak gerçekte uzak değildir; gelecek, yakın olacaktır. Akşam geliyor.” (5)

 

 

 

 

Açıklamalar:

 

 

 

(1)”Belirsizlik ilkesi”,  kuantum fiziğinin büyük katkılar yapan

 Werner Heisenberg, 1927’de öne sürdü. Bu belirsizliği, matematiksel olarak  Earl Hesse Kenard   ve bir yıl sonra Hermann Weyl  destekledi.

 

”Bir parçacığın konumu ne kadar az belirsiz ise momentumu o kadar fazla belirsiz olacaktır. Atomun çevresinde dolayısıyla momentumdaki belirsizlik artar. Dönen elektronlar, çekirdeğe yaklaştıkça belirsizlik azalır .Böylece elektron çekirdeğe düşmez; alem var olur.”

 

 

(2)”Bütün”, eski Türkçe’de  “tam , kamil, olgun” sözcüğünden evrilmiş. Bütün yekpare , tüm parçalı birliği ifade ediyor.  Bütün’ün karşılığını ‘evren’ olarak kullanmak yetersiz kalır. Bilinen bilinmeyen gözlenen gözlenmeyen,  bir birini içeren her şey. Bu ifadeyi,  ‘Animizm’ veya ‘Canlandırmacı’  yani  doğanın bir bütün olarak , her varlığın teker teker maddi varlığının ötesinde bir de ruha sahip olduğunu kabul eden görüş ile karıştırılmasın. Evet,  Bütün’e ruhun sirayeti var; fakat bu sirayet  ondan değil. Tıpkı  ‘Yüce Yaradan’ gibi.

 

 

(3)Sutra: Sanskritçe  satır, dize ;Pali; sutta; özlü söz. Hinduizm, Budizm de mistik aydınlanma amaçlı öyküleme.

 

 

(4)Chuang Tzu ( Zhuangzi) MÖ 4.yy Çin ‘in Savaşan Eyaletler Dönemi’nde bilge. Asıl adı, Zhuang Zhou. İnsan ve doğası, doğayı  uyum esaslarını anlamış.

 

 

(5)Alıntı, Osho, “ Boş Kayık -Hiçlikle Karşılaşmalar” . Osho, asıl ismi  Chandra Mohan Jain. (11.12.1931-19.01.1990) Hintli guru.

 

 






Son Eklenen Makaleler
Özer Ataç
Sahtelik 4
15.02.2025 655 Okunma
Özer Ataç
Sahtelik 3
1.02.2025 1286 Okunma
Özer Ataç
Sahtelik 2
18.01.2025 1945 Okunma
Özer Ataç
Sahtelik 1
7.01.2025 1110 Okunma
Özer Ataç
Makroda Bütünsellik, Mikroda Küreselleşme
23.12.2024 790 Okunma
Özer Ataç
Negatif Hiyerarşi
9.12.2024 2406 Okunma
Özer Ataç
5 Işık İhtar Etti...
25.11.2024 1616 Okunma
Özer Ataç
Abartı
4.11.2024 1496 Okunma
Özer Ataç
Sahib
21.10.2024 1538 Okunma
Özer Ataç
Son Fırsat -6-
6.10.2024 1587 Okunma
Özer Ataç
3 S 5
23.09.2024 3167 Okunma
Özer Ataç
İlginç Alıntılar
8.09.2024 1170 Okunma
Özer Ataç
Sürekli Seçim Sistemi 4
11.08.2024 1104 Okunma
Özer Ataç
Sürekli Seçim Sistemi 3
28.07.2024 2455 Okunma
Özer Ataç
Sürekli Seçim Sistemi 2
14.07.2024 1886 Okunma
Özer Ataç
Sürekli Seçim Sistemi 1
30.06.2024 1806 Okunma
Özer Ataç
Seçi(li)m / ”Merak etme sen!”-6
26.05.2024 2183 Okunma
Özer Ataç
Seçi(li)m / “Taşları yemek yasak” -5
13.05.2024 2157 Okunma
Özer Ataç
Seçim-4
28.04.2024 1806 Okunma
Özer Ataç
Seçim-3
14.04.2024 2042 Okunma
Özer Ataç
Seçim-2
31.03.2024 1378 Okunma
Özer Ataç
Seçim-1
16.03.2024 2224 Okunma
Özer Ataç
Bereat
25.02.2024 1392 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-4
5.02.2024 1136 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-3
21.01.2024 1284 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-2
7.01.2024 1317 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-1
7.01.2024 1452 Okunma
Özer Ataç
Setler
11.12.2023 653 Okunma
Özer Ataç
En Uzak Batı
25.11.2023 1331 Okunma
Özer Ataç
‘Yolcunun’ Beka Tutkusu
30.10.2023 1320 Okunma
Özer Ataç
Ayna Yaşamlar
15.10.2023 2096 Okunma
Özer Ataç
Emanet/Geleceği Üretmek
25.09.2023 2021 Okunma
Özer Ataç
YZ Çözümlemesi
22.05.2023 1125 Okunma
Özer Ataç
Antrakt
21.05.2023 1687 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 4
22.04.2023 1404 Okunma
Özer Ataç
Evlada Düşkünlük
18.04.2023 1534 Okunma
Özer Ataç
Hiç Güvenliği
9.04.2023 1786 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 3
26.03.2023 2109 Okunma
Özer Ataç
Hüseyin Kayahan
14.03.2023 1123 Okunma
1 Yorum 22.03.2023 14:56
Özer Ataç
Dünyanın Bütün Kadınları
11.03.2023 2113 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 2
26.02.2023 2305 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı
12.02.2023 1754 Okunma
Özer Ataç
Fark Perdeleri
31.01.2023 2330 Okunma
Özer Ataç
Yakınanlar
15.01.2023 2085 Okunma
Özer Ataç
Sıla
18.12.2022 1533 Okunma
Özer Ataç
Resen
5.12.2022 1503 Okunma
Özer Ataç
Köken
20.11.2022 2940 Okunma
Özer Ataç
Vaat & Liyakat
6.11.2022 2722 Okunma
Özer Ataç
Tedbir Felsefesi
23.10.2022 2661 Okunma
Özer Ataç
Şirk
9.10.2022 4101 Okunma
Özer Ataç
Mizansen
30.09.2022 3502 Okunma
Özer Ataç
Ters Manivela
26.09.2022 2477 Okunma
Özer Ataç
Türk Olmak
11.09.2022 3056 Okunma
Özer Ataç
Kuşak ve Sentez
29.08.2022 3061 Okunma
Özer Ataç
Kaos Yürüyüşü
30.07.2022 2312 Okunma
Özer Ataç
Lotus
18.07.2022 3129 Okunma
Özer Ataç
21 Küresel Efektif (*)
28.05.2022 2718 Okunma
Özer Ataç
Eylemeden Eylemek
24.05.2022 3347 Okunma
Özer Ataç
Güven ve Güvenlik Sorunu
13.05.2022 3060 Okunma
Özer Ataç
Açılımlar
23.04.2022 2646 Okunma
Özer Ataç
KARŞI ATEŞ
5.04.2022 3284 Okunma
Özer Ataç
KENDİME SÖYLÜYORUM; KİMSE ALINMASIN!
25.01.2022 3140 Okunma
Özer Ataç
Mülksüzlüğe Soyunmak
16.01.2022 2995 Okunma
Özer Ataç
Mevkilere Yemin Olsun!
27.12.2021 3921 Okunma
Özer Ataç
Taziye Diyaloğu
6.11.2021 2440 Okunma
Özer Ataç
Harikalar Diyarı ya da Kozmik Kitabın Mürekkebi
28.10.2021 2767 Okunma
Özer Ataç
KYBALİON'DAN ESİNLEME; RUH, CAN, ÖZGÜR İRADE
6.09.2021 2236 Okunma


© 2025 - Akevler