“Ormanın derinliklerinde yürümekte olan bir avcı ağaçlardan biri üzerinde bir levha görmüş Levhanın üzerinde şu sözler yazılıymış:
“Taşları yamek yasaktır ! ”
Bu alışılmadık uyarı karşısında avcı meraka kapılmış. Levhanın asılı olduğu ağacın önündeki ayak izlerini takip etmeye başlamış; izlediği yol onu bir mağaranın önüne götürmüş.
Mağaranın ağzında bir derviş oturmaktaymış. Avcı ona yeterince yaklaştığında konuşmaya başlamış:
-Zihnine takılan soruyu biliyorum. Şimdiye kadar taşları yemeyi yasaklayan uyarı levhası görmedin; çünkü insanların taş yemeğe zaten ihtiyaçları yok.
İnsanları zaten yapmaya eğilimli olmadıkları konuda uyarmak niye?
İnsanlar arasında taş yeme adedi yoktur; onlara yapmayacakları şeyleri ‘yapma’, demenin ne anlamı var?
Ancak, şuna dikkat et:
İnsanlar arasında âdet haline gelmiş öyle davranışlar, öyle alışkanlıklar var ki bunlar insan için tıpkı taş yemek gibidir.
Eğer zararı bakımından düşünürsen, taş yemekten daha çok zarar veren işlerdir bunlar.Bunlar taş yemek kadar budalaca, insanın öz niteliklerine yabancı tutum ve davranışlardır.
Eğer insanlar acınacak haldeyse; insanlar arasında zulüm, haksızlık, acımazlık, yozlaşma, ihanet hüküm sürüyorsa, bunun sebebi; insanların taş yemeye benzeyen tavırlarından doğmaktadır.
Lehayı gördüğün yerde bir pınar olsaydı; oraya, “su zehirlidir.” yazsaydım; bu uyarıyı anlamlı sayacaktın.
Belki, ayak izlerimi takip edip buraya gelmeyecektin. Çünkü ‘uyarı’ aklına uygun gelecekti.
Suyun zehirli olduğunu yazan insanın uyarısına uyacaktın. Kendi aklına uyduğunu sanarak benim keyfime uygun davranmış olacaktın.
Fakat orada taş yemeyi yasaklayan levha görünce, “acaba bunun hikmeti nedir”, diye kendine yol açtın.
Ben de sana insanların yaptıkları bir çok işte taş yemeye benzer davranışlar gösterdiğini; aslına bakılırsa, onların taş yediklerini söyledim.
Bunları anladıysan, aramızda hakikatin bir parçası tecelli etti.
*
Bu yüzden Allah’ın insanlar için gönderdiği uyarılar (emir ve yasaklar) böyledir. İnsan ancak bu emir ve yasaklarla hakikatin nasıl tecelli edeceğini öğrenebilir.
Bunlarla ilk karşılaşan insan, bunu tabi karşılar, aklına uygun bulursa, bu uyarılardan hiçbir şey öğrenemez.
Ama ‘bazı izleri’ takip ederek, bu uyarıların nelere karşılık geldiğini öğrenebilirse, hakikate varabilir.” (16)
*
İsmet Özel’e ait bu alıntı seçilim ve seçimlerimizin iç yörüngesini muhatap alıyor.
Ayrıca taş deyip geçmemek lazım.
“Doğal taş” denilen, milyonlarca yıl basınç ve ısı altında kalan mineral oluşumların gözde taşlarını elde etmek için insan görünümlü talancı taraf, geri kalmış ülkelerin madenlerinde yüzlerce yıldan bu yana
ateşli çarklarında, yerel halkı tüketiyor. Çıkardıklarını yemeseler de sergiliyor;
çünkü “yasağın” hikmetini bilmiyorlar.(17)
Bu gün insanlığın obozit çukuruna düşürülen kesimi için diyet rejimi önermek gerçekçi değil. Gerçekçi olan, o çukura meyleden, meylettirilen milyonlar için acizane öneride bulunabilmek:
‘Normal’, ‘akla uygunluk’ adı altında hiçbir şeyi rutinleştirmemeliyiz.
Çünkü, ‘normaller’ sorgulan-madığında, ilerleyen yaşamın gerisine düşüyoruz.
Bu düşüş, el şaklatınca ses duyulması gibi “basit yasayla” değil; kar yüklü dağın, her hangi bir etkiyle yükünü çığa/yıkıma dönüştüren süreçle, “kaotik yasayla” beliriyor.
Belirdiğinde, geri dönüş yoktur; ihmalin ve kanıksamanın bedeli ödenecektir.
Çığı oluşturan “her hangi bir etki”;
onun yıkıcılığıyla, eteğindeki “küçük tercihleri”, kanıksamaları yüz yüze getirecektir.
Açıklamalar:
(16) Alıntı: Şair, düşünür ; İsmet Özel; Taşları Yemek Yasak. Tiyo Yayınları ,2020.
(17) Hikmet ; hkm (Arp)hikma(t), ”ilim, bilgelik”. Aramice/Süryanice aynı anlama gelen ‘hakmatha’; İbranice, ‘hakmah’ sözcüğünden alıntıdır.(Nişanyan)
Nehiy, nühye,nüha; yaradılışa uygun olmayan şeylerden vazgeçme çağırdığı için akıl anlamı da içermektedir. Yani, seçilimi gözeten akıl.
Yapacağımız tercihlerde ‘hikmet’ hangisinde bize daha yakındır; kolaylıkta mı zorlukta mı?