Z SENTEZ
Güncel trend “z kuşağı”; nesillere harf isimlerini kim, neden veriyor; merak edenimiz çoktur. İngilizcenin harf dizgesinde son harf z.
Ne oluyor, insanlığın sonuna mı geldik; gıda ile kısırlaştırmanın ilk “meyvesi” bu nesil mi?
“Yasak meyve” söylencesi, yer yüzünde ters mi işletiliyor; cennette kökü yukarıda olan Tuğba ağacının yer yüzü versiyonu Holly wood’un un insanlığı fiziksel evrenden zihinsel evrene geçişinin köprüsündeki son nesil z kuşağı olabilir mi? Artık bu toptan “intikale” meta words diyorlar.
Fizikselliğin yetersizliği, açmazları medeniyetin mevcut aşamasında terk edilmesi gereken “alan” olarak görüleli epey oluyor; bu yüzden gelecek nesiller için internet, dijital evrenler hazırlanıyor. Tıpkı Avrupalı kâşiflerin 1530 yıllarında çeşitli yollarla başlattığı göçler gibi. Z kuşağı dijital evrenin ilk yerleşimcileri olmalı.
Kurgusal telkin,
Özgün adı, “World War Z” ,Türkiye de 2014 yılında gösterime giren “Dünya Savaşı Z” filmi geldi aklıma. Brad Pitt’in başrolde olduğu filmde Güney Kore’de ortaya çıkan bir virüs insanların beynini ele geçirip yaşayan ölüler (zombi)haline getiriyor ve insanlık ikiye ayrılıyor; yaşayan ölüler ve diğerleri.
Burada da Z ; “ bitiş”, “son” anlamı içeriyor. Fakat, yaşam bitmez! Milyarlarca yıl, milyarlarca varlık, özündeki var olmaya koduyla sonsuz olasılıkları zorlayarak var olmaya, gelişime yol açıyor.
Demek ki nesilleri işaret eden harfler; hecelere, kelimelere, isim ve fiillere,…derken cümle ve söylencelere, öykülere yol alacak. Sonra yüksek olasılıkla, insanlığın “büyük hasatı”, “terhisi” ; eğitimini tamamlamayanlar için yeni öğretim denemi.
Evrenin ruhsal aklının zaman ve malzemesi sonsuz; varlık ise sürekli “kıyafet” değiştirip bu akışa tekamül için anca “yetişiyor”.
Harfler medeniyeti
Temel ilkedir: “Varlık ve bileşim modelleri melezleşerek ilerler”. Fakat değişim ve dönüşüm, kurum sahiplerini ve kollayıcılarını her zaman ürkütür. Bu yüzden bilinmezliği iş edinen Vatikan türü “yatıştırıcılar” ihdas edilir.
Onlar hep saflığı vaaz ederler; halk ta saflığı biyolojik olarak anlar. Yani bedenden düşünceye temizlik yöntemi derken; aradan ırkçılık çıka gelir. Çünkü yanlıştan doğru çıkmaz; yanlış aşınıp evirilerek doğruya dönüşür. Dolayısıyla yaşamda iktisadi, siyasi modeller olgularla sınanarak gelişir; gelişenlerden uç verip öne çıkanlar kendi aralarında sentezlenip ilerler.
***
Krallıklar, imparatorluklar; cumhuriyet, otoriter rejimler; liberalizm, demokrasi, sosyalizm; liberal demokrasi, kamuculuk,... her yönetsel deneyim insanlığa kattığı ve doğanın verdiği karşılık ile evrimleşiyor.
Tabi ki bilimsel buluşlarda olduğu gibi yönetim doktrinleri, önceki bulgu ve deneyimlerden yararlanarak inşa edilir; bu mevcut bulgu ile yeni deneyimlerin sentezidir. Yani kimyasal elementler nasıl yeni bileşimler yapıyorsa bilimsel keşifler , yönetsel düzenler öyle ilerliyor.
Bütün bu değinileri, ‘z’ neslini insanlığın “alfabeyi sökme” aşamasını işaret ettiğini; özündeki “alfabe” ile heceleme, kelimeler oluşturup kitaplar, külliyatlar “inşa” etme öngürüsü ile yaptım.
Siyasal sentez
Örneklere geçelim: Francis Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” tezi ile insanlık yönetim modellerinin sonu olan Liberal Demokrasi’ye ulaşması; ‘z’ belirlemesini andırıyor.
Fukuyama tezinde tarihin iki faktöre dayandığını savunuyor:
Birincisi, ekonomik modernleşmenin temelini oluşturan modern doğa bilimi ve teknolojisinin anlaşılması; ikincisi ise en nihayetinde uluslararası alanda tanınan, insan haklarını tanıyan bir siyasi sistem mücadelesi.
Bunun yanı sıra Fukuyama, tarihsel gelişim sürecinin tepe noktasının Marksistlerin savunduğu gibi sosyalizmde değil, demokrasi ve piyasa ekonomisinde olduğunu öne sürüyor.
Oysa, doğa ve doğaya yönelik teknolojik keşifler, varlığın evrim ve modelleri bitmeyeceğinden; bu tür öngörüler, olgularla desteklense bile ‘mutlak sistem’ gerçekleşmeyecektir.
***
İkinci örnek olarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin deneyimlerine bakabiliriz. Kırsal esaslı sosyalist devrim (1949) ve devrime uygun insan modelleri oluşturmak için kültür devrimi (1966-1976) aşamalarından geçtikten sonra Çin idaresi yeni bir evreye girer. Bu süreçte “bir ülke iki sistem” modeli ile Çin’e katılan Honk Konk’un, İngiltere idaresinde 156 yıllık küresel kodlu ticari tecrübesini aşılaması, Çin’nin değişim ve gelişiminde belirgin etkisi oluşturduğu çok açık.
Benzer değişimi fakat daha edilgen olarak Hindistan’da gözlemliyoruz. Hindistan İngiliz idaresi (sömürü) altında 89 yıl kaldıktan sonra bağımsızlığını alarak kendi yönetimine geçti. Onun da küresel sömürücü İngiltere’den alıp yorumladığı tecrübelerle, kendi koşullarına göre evirilip yenilendiğini; yakın gelecekte dünya ticaret ve kültüründe ilk üçte yer alacağı öngörülmektedir.
Çin lideri Xi Jinping son kongrelerinde; “partinin doğal kaynakların nerede kullanılacağı konusuna müdahale yapmaması gerektiğini; verimi artırmak için bunun piyasanın doğal ihtiyaçları kapsamında görünmeyen el ile sağlanacağı” yollu açıklaması karma, sentez modelin benimsendiğini gösteriyor. Yani sentez yalnız niceliksel evrede değil niteliksel evrede de yapılmaktadır; çünkü i-yaşam, kuşattığı varlığın kendisine verdiği, tanımladığı ölçüye göre davranmaz; ii- bilimin tanımlamaları kısıtlı koşullardan oluşan veriler ile yapılmaktadır; oysa evrenin koşulları sonsuz ve kısıtı yoktur.
***
Şehirlerde sokak ve semtler bazen rakam, bazen isimler verilerek kodlanır. İnsanın kendisine etki eden, değer oluşturan her şeyi tanımlama, sayma ve ölçme güdüsü; çok eski çağlardan günümüze kadar değişmeden geliyor.
İnternetli yaşam
Teknolojik gelişmeler hızlandıkça nesillerin de ilgi ve yetenekleri değişip artmaktadır. 2000 yılından buyana yaşamın her alanına giren medeniyetin omurgası olan internet; kendi neslini de başlatmış durumda.
İnternet z kuşağından önce başladı; fakat rüştünü “son nesilde” kazandı. Gökyüzüne zincir internet uyduları gönderildiğine tanık olduk. Girişimcileri “daha yeni başladık” diyorlar. Balık ağı gibi insanlık dijital impalslarla trollenecek.
“Bilgi”, internet ortamında sağanak halinde akacak; doğru, yanlış ilişkisi giderek ortadan kalkacak. Gerçeklik sanallığın içinde unutulacak. Sanallık görsel işitsel etkiden koku, temas gibi etkileri uyaracak beyin işlevlerine ulaşacak. … Bunlar şimdiden tahmin edilen gelişmeler. Tabii bu tahminlerin kök nesli z nesli oluyor; dijital neslin gelecekte tüm ayrışmalarının başlangıcı yani.
Z neslinin ebeveynleri ise 2000 yılı öncesi insanlık mirasının son temsilcileri olarak tüm birikimleri yeni çağın neslinin bilinç altına çoktan aktardılar. Mikro düzeyde genomlar varolma, aktarılanda sentez ile tutunma mücadelesinin benzeşim olarak; insanlığın tüm mücadele, yenilik, başarı ve tecrübesi bir biçimde (maskeli , maskesiz) atalardan ebeveynlere oradan yeni kuşaklara aktarılıyor. Yani gümcelimizdeki z tüm “tuhaflıklarına” rağmen insanlık adına ne varsa kendinde “münemiç” kılıyor.Bu yüzden ilgililerin, her şeyde olduğu gibi bu nesle dışsal tutumları açısından bakıp, değerlendirme yapılması; beklenmeyen sonuçlara sebebiyet verecektir.
***
Tarihten bilinir; insanlık sosyal yaşama geçip ihtiyaçlarını değişimle görme döneminden bu yana, konuşma ve saymayı beraber götürdü. Seslerin yansıtılması bir takım işaretlere, daha sonra harflere dönüştü. Henüz rakamlar bulunmadığından, sayısal ihtiyaçlar da harflerle görüldü.
Şimdi aynı şeyleri farklı katmanlarda yeniden yaşıyoruz.
Alfabe nesil “mucitliğinin” kaynağı, sosyal araştırma kuruluşları nezdindeki sosyal psikologlardır. Bu çalışmalar siyasi yaklaşımlara demografik davranışsal veriler oluşturmak amacıyla yapılıyor. Çalışmalar ilk önce ABD, Kanada, daha sonra Avrupa ülkelerinin katılımıyla yaygınlaştı.
1883-1900 Kayıp Kuşak (1. Dünya savaşında gençlik)
1901-1927 Muhteşem Kuşak (kısa mola)
1928-1945 Sessiz Kuşak (kökten “küresel” yıkım)
1946-1964 Boby Boobers (bebek patlaması)
1965-1980 (x kuşağı, )
1981-1996 (y /milenyum kuşağı)
1997-2012 (Zoomer, z kuşağı)
2010-2020 (Alfa kuşağı)
“Geri dönüşüm”
İngilizcede 26 harf var; son harf ‘z’ . ‘α’ (Alfa) ise Yunancanın ilk harfidir. Batı medeniyeti köklerini her zaman eski yunanda görüyor. ‘Son kuşak’ olarak adlandırılan Alfa kuşağı ile post modern dijital zamanlarda her şeyin, küresel ölçekte “mega polis” hücre devletler evreninde, pagan yönetimlere devir edileceğini ön görebiliriz.
Alfabe sökümü
Bu kuşak, bugünden 2035 yılına kadar toplumsal kararları belirleyici omurgayı oluşturmaktadır. Bu kuşağın coğrafya ve ülkelere göre değişim arz eden koşul verilerle beraber küresel karar alıcılar için yine değişik ülkelerdeki sosyal araştırmacıların öne çıkardığı özellikler şunlardır:
“ Z kuşağı , 1996-2012 arası doğanlara verilen isim. Bu Kuşak ergenler ve genç yetişkinler, daha yüksek alerji oranlarına, daha yüksek farkındalık ve zihinsel sağlık sorunları tanılarına sahiptir; uykusuzluk olasılıkları daha yüksektir. Birçok ülkede, z kuşağı gençliğinin zihinsel engelli ve psikiyatrik bozukluklara sahip olma olasılığı, önceki nesillere göre daha fazladır.(1)
Bu nesil, bilgiye erişime tutkulu, bilgiyi hızla işleyebilir; bağımsız, yalnız olarak daha rahattır; siyaset dışı, bencil, zeki ve yaratıcı; çözümcü fakat görev adamı değil; dürüst, iyimser; kolaycı, azimsiz, popülist olmaya istekli, kolay paraya endeksli; çok yönlü izleyici, eş zamanda çok iş becerili, olgusal hassasiyetli, kendini anlatma- övme güdülü, hak aramada etkili; eğitime değer verir, iletişimde yüz yüzeliği önemser.”
Anlaşılacağı üzere, ebevyn kaygılarını çocukluk koşullarını dijital ufkun verilerini harman etmiş bir kimlik; tıpkı diğer zamanların kimlikleri gibi. Şu farkla; nesillerin özellikleri yaşam hızına koşutlu olarak daha kısa zamanlarda değişiyor. Demek ki zaman, ne getirirse oyuz.
(1)Wikipedia, Oxford Dictionaries, Oxford Learner's Dictionaries 1971'de kurulan Statistics Canada Psikolog Jean Twenge, Avustralya'nın McCrindle Araştırma Merkezi, Pew Araştırma Merkezi Th