Seç (il) im
Yıldız tozları
Durumumuz ne olursa olsun, bütün insanlık bir çok seçilim sürecinden geçerek bu düzeye eriştik. Hepimiz “kozmik seçilmişleriz”, diyebiliriz.
Bir kez başladığında sonuna kadar gider. Seçimlerimiz seçilimlerimizin üzerinde kendini üretiyor. Seçtikçe seçiliyoruz.
Tarihsel zig zakların ardındaki gerçek bu. “Yarar- zarar hesaplarımızı” ne kadar geniş tabanlı tutarsak, o kadar doğruda kalabiliyoruz. Burada hemen ‘genişliği’ terimini açayım: Bu ‘genişlik’, kesinlikle yarınlı zaman hesabı değil. Bu ‘genişlik’, hem türlerimiz ve diğer canlıları işaret ediyor. Kendimizi merkeze koymayan, kavrayış esaslı.
Alışılmış değil tabi; fakat ‘alıştırılmışlıkların’ vebalini ödeyemediğimiz ortada; tutumumuzu değiştirmezsek bu ödemeler bitmeyecek te…
İlkine dair hiçbir şeyi hatırlamıyoruz tabii.
Şu an giydirildiğimiz bedenimizin arayüzüne ‘doluşan’ verilerden başka bir şey bilmiyoruz.(4)
Fakat ‘içerdeyiz’; yani varlık aleminde; hatta albenili görülen dünyadayız.
Amerikalı Melvin Calvin ‘in yaptığı deneyler canlı maddenin nasıl oluştuğu hakkında bize ipucu veriyor:
Hidrojen, amonyak , metan ve su buharından oluşan gaz karışımının arasından elektrik akımları geçince çok sayıda organik moleküllerin özellikle amino asitlerin meydana geldiğini deneylerinde görmüştü.
Bu deneylerde kullanılan gaz karışımı, Yeryüzü ilk atmosferinin bileşiminin aynı olduğundan, “aynı nedenler aynı sonuçlara götürdüğü için” yaşamın ilk maddesinin ,fırtına özelliğinde şiddetli elektrik akımları sayesinde meydana gelebildiği düşünülüyor. (5)
Canlı yaşamın bir alt katmanı ‘inorganik’ tabanlıdır. ‘İnorganik’ deyip geçmeyelim; bize yakınlıkları çok ‘içten’:
Onlar, can’nın köklerini oluşturuyor;
onlar, “çevre” dediğimiz yeryüzünün nadir tabakasını, empatik ayna modelini oluşturuyor. Yine onlar, yerde, her zaman insani tutuma yansıtıcı değişim geliştiriyor.
Canlı-cansız diziminin ‘görev-sorumluluk’ hiyerarşisinde olması, artık bilimsel kabul görüyor.
Canlılığın karbon, hidrojen, oksijen, nitrojen, fosfor, sülfür altılısına etki eden manyetik kombinezonlarından başlaması kapasiteye özel ilginç göndermeler içerdiği muhakkak.(6)
Netfliks ‘te yeni gösterime giren “3 cisim problemi” aklıma geldi.
Film üçleme kitabın uyarlaması. Fermi Paradoksu üstüne kurgulanmış bilim kurgu eser.
Filmde üç güneşi bulunan gezegende yaşayan uygarlığın, gezegenlerine etki eden üç güneş, ayrılığında tüm medeniyetleri felaketle siliniyor.
Üç güneş bir araya ard arda geldiğinde, iki güneş üçüncüsünün ardında olması, etkilerinin azalması sebebiyle medeniyetlerini yeniden inşa ediyorlar.
Güneşlerin ayrılık zaman ölçümünü yapamadıkları için kaos esaslı “yap-boz turnike evrimi” yaşayan uzaylı medeniyet kendilerine yeni yerleşim yeri arıyor. (7)
Filmdeki üç güneş, santiryonların gezegenine hesap edilemeyen kaos etkisi, yukarıda sıraladığım altı maddenin inorganik-organik bileşim olasılıklarına işaret ediyor sanki.
Uzak-yakın gördüğümüz, göremediğimiz ne varsa, onlarla bağımız var; görmesek te onlarlayız.
-Yıldızlar acıyı, yokluğu, eziyeti , ayrılığı biliyor mu ki bizler bunları yaşıyor, yaşatıyoruz?
-Oralardan buraya gelişimizin bedeli bu mu?!
-Bunun için mi seçilegeldik bu bedenlere?..
Ya hayvanlar bizim gibi olmasa da benzer ‘kötülükleri’, beslenmek için birbirine yapıyorlar. Medeniyetlerimizin doğaya yönelik hoyratlığında bitmiyor; bedenimizi toprağa bıraktığımızda da bitmeyecek.
Ta ki bütünsel vicdana erinceye ya da zaman duruncaya kadar.(8)
Zamanın bütün boyutlarda durması, kağıtların yeniden karılması ötesinde, ‘dükkanın kapatılması’ anlamına geliyor. Sanırım o da “ruhun kozmik cevhere yansıma” süresine bağlıdır.
Ruh, varlığın kaynağı olan kozmik cevhere yansıyarak, maddeye sirayeti ve maddenin devinimini başlattı.
Bu devinim, ‘yokluk’ (takyon,mezon) alemini oluşturdu. Buna karanlık enerji deniyor (9)
Sonra, bu enerjiden ‘yokluk’ hidrojeni ortaya çıktı. ‘Çıkış’ giderek, karanlık maddeye evirildi.
Karanlık taraf, gözlemleyebildiğimiz evrenin en büyük kısmıdır.
Bu büyüklüğün, görünür evren ile orantısızlığı, karanlık tarafın, görünür olma süresinin ne kadar uzun olacağına dair fikir üretmeyiz.
Görünür evren, Bütün Evrenin %4 ünü oluşturuyor.
Bundan ne anlamalıyız? Açığa çıkmış olanın akla uygunluğunu mu; yoksa evrenin aklı geliştirmesini mi? Bu biraz, yer yüzünde eser miktarda bulunan kıymetli madenlerin oluşumunu andırıyor.
Atomlar, aklı oluşturacak mükemmel birleşimler, işlevsel bütünlükler olmaya koşuması(10) hatalı seçimleri tekrar etmeyişlerine bağlıdır. Bu yüzden hatalar, ‘özgün’ kalmalı, kopyalanmamalı ve tekrar edilmemelidir.
Açıklamalar:
4)Evren ve Dönüşümleri ;Roland Omnes (Çeviri, Prof S.Tameroğlu,Prof. H.V.Eralp;1994 Sarmal Yayın evi)
(5) Film daha çok konuşulacak cinsten. Birinci sezonundan sonra onlarca değerlendirme YouTube girdi: “Cevap Verirseniz Geliriz!” 3 Cisim Problemi’nin Bilimi ve Hikayesi. Barbar Bilim kanalında
(6a)Evrenin Yolculuğu –Kozmosun ve İnsanlığın Destansı Hikayesi : BrianT.Swimme-Mary E.Tucker( 2021,Fl Kitap)
(6b)Kur’an, Fussilet(Açıklanmış)/41:11 “Sonra duman halindeki göğe yönelerek ona ve yere isteyerek ya da istemeyerek gelin”dedi. Onlar da “isteyerek geldik”dediler dediler. Öncesinde 41:10 yeri dört günde; sonrasında, 41:11 göğü kaostan düzene iki günde düzenlendiği yazılıyor. Şüphesiz kullanılan ‘gün’ ifadeleri göreceli; ‘gün’, karanlığın(gözlenemeyen), aydınlığın(gözlemlenen düzeneğin ardışıklığıdır. Fakat bu ardışıklığın alt katmanlarına, evren gözlemcileri olan astro fizikçiler henüz misafir edilmiş değiller.
(7) Özgün Çincesi Üç Cisim. Üç ciltten oluşan 2008; Türkçeye çevirisi 2016 yılında (İthaki Yayınları)yayımlanan kitap.
(8)Zaman seçim, seçilim eleğidir. Zaman ,zeman (Antik Sami Arap),Jamana (pers),zeman (Akad), tempus (latince/t). Dehr:dhr kökünden çağ, zaman, eon; felsefede kaddi dünya ; dehri:maddeci,ateist.
Zaman göreceli’değişken) kavramdır.Hareket ile ortaya çıkar(Aristo).
Planck Zamanı: Saniyenin 10 üzeri 43 ten daha kısa süre: bu esna yada an, içinde bulunduğumuz üç boyutlu uzayın sınırı demektir. Bu sınır fizikçilerce karadelik ortamının başlangıcı olarak kabul ediliyor.
Ayrıca bilim insanları zamanın ışık gibi bükülebildiği var sayıyor.
Zaman, ışık hızı ile ilişkilidir. Zaman Işık hızına doğru yavaşlar; ötesinde tersine akar; yani sebep-sonuç ilişkisi, sonuç-sebep ilişkisine döner.
(9) Bu açıklamayı Dr Bedri Ruhselman’ın ‘İlahi Nizam’isimli kitabından esinlenerek yapıyorum. iki hususa değineceğiz:
9a)biri ruhun kozmik cevhere yansımasından sonra cevherden uç veren ilk oluşuma ‘karanlık enerji’ dememiz.Karanlık enerji ,
görünür başlangıçtaki Hidrojen elementine benzemesi sebebiyledir; yoksa orada bildiğimiz elementlerin anası hidrojen oluşumuna kozmik süreçler gerekir.
9b) ikinci olarak, ‘cevher’ konusu mutlak teorik alandır. ‘Karanlık’, ışığı yutan, salmayan; onu yansıtıp biçimini saklayan derinlik demektir. Karanlığın kaynağı olan cevher ise her şeyin hamurudur. Cevherin Kabiliyeti edilgen ve sonsuzdur; ta ki ona ruhun yansıyıp sirayetine kadar.
Cevhere varlık aleminin dışında bir boyuttan yansıyan ruhun etkisi, onda hareketi başlatır. Hareket, devinimi, devinim karanlık enerjiyi oluşturur.
Sonra karanlık enerjiden, karanlık madde; giderek ‘yok maddenin’ ilki, hidrojenin karanlık maddedeki simetrisi oluşur. Tabii bu süreçte bildiğimiz midrojen atomu henüz oluşmadı. Karanlık maddenin ardından onun damıtılmasından bilinen madde alemi hidrojen ile oluşmaya başlar.
Bilinen madde, ışığı kabul eden yansıtandır. Maddenin ışığı yansıtması, gözleyenlere kendini açması demektir. Böylece biçimleri biliriz; bu karanlığın evrimidir.
Karanlığın ışığı yansıtmaya evirilmesine karanlığın ışığa hizmet etmesi diyebilir miyiz; bilinmez. Çünkü hikmet, çok katmanlıdır.
Yine de ‘hizmetin’ devamı, “ışığın karanlığa daha iyi bir gelecek vaad etmesine” bağlıdır,” diyebiliriz.
Diğer bir görüş ise ışığın karanlığa hizmet etmesidir. Karanlığın göğe yükselen ağaçların güneş ve hava
ile gürbüzleşmesi gibi ‘rüştüne’ ışıkla ulaşmasıdır.
Karanlığın evrenin %95 oranında büyüklüğüne rağmen ışığın evrendeki % 4,5 oranındaki cazibesine kapılmasını nasıl açıklayabiliriz. Sanırm yine ruhun cevher ve türevleri alemine yüklediği tekamül müfredatı buna cevap olacaktır.
Sonuç olarak, karanlık ışığa doğru evrimleşiyor. Bu yöneliş zamanın ileriye doğru akmasına uygun düşüyor. Zamanın geriye doğru akışı ise maddenin ışık hızını aşılması ile gerçekleşir. Böyle bir durum ışığın karanlığa doğru gerilemesini, dolayısıyla yeni sebeplerle yeni sonuçlar aranması sağlanabilecektir.
(10)Koşul, koşu; biri çerçeveye ya da kulvara sabitlenmiş, diğeri içsel veya dıştan belirlenmiş hedefe yönelik hareketi hızlandırılması. Benzer anlamda sevk kelimesi ,Arapça sawk kökünden ‘gütme’, ‘sürme’ anlamı taşıyor. Saga, ‘güttü’ fiilinin çekimindendir.