Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 894
Nahl Suresi Tefsiri 124-128. Ayetler
24.12.2016
3883 Okunma, 1 Yorum

NAHL SÛRESİ - 26. Hafta

 أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ 

إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ (124) ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ (125) وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ (126) وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِاللَّهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فِي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ (127) إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ (128)

 

***

 

إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ (124)

EinNaMAv CuGıLa elSaBTu GaLay elLaÜIyNa iPTaLaFUv FIyHı Va EinNa RabBaKa LaYaXKuMu BaYNaHuM YaVMa eLQıYAvMaTi FIyMAv KAvNUv FIyHi YaPTaLiFUvNa

“Sebt yalnız onda ihtilaf edenlere ca’l edildi. Rabbin kıyamet yevminde onda ihtilaf ettiklerinde aralarında hükmedecektir.”

Surenin sonuna doğru gelmekteyiz. Her surenin değişik yanları vardır.

Bir insana önden bakarsanız başka türlü, arkadan bakarsanız başka türlü, sağdan-soldan-alttan-üstten bakarsanız başka türlü görürsünüz.

Kur’an her uygarlığı ayrı yanı ile görür. Üçüncü binyıl uygarlığını yaşayanlar onu, ikinci bin yıl uygarlığında yaşayanlardan farklı görür.

Biz, bizim cephemizden bakıyoruz.

Günümüzün en önemli problemi çalışma saatleridir.

Bu konuda “işçilik dönemi” kendisini en çok hissettirmiştir.

Bundan önceki dönemlerde ilkel üretim vardı. Herkes kendisi üretip kendisi tüketiyordu. Çalışma saatlerinin belirlenmesine gerek yoktu.

Bundan sonra da “ortaklık dönemi” gelecek, kişiler kendi iradeleri ile iş yapacak, yine çalışma saatleri fazla önemli olmayacaktır.

Bugün ise en çok bu alanda yani çalışma saatleri meselesinde sorun vardır.

Bugün “günlük çalışma saatleri” belirlenmiştir. Ayrıca “haftalık tatil günleri” belirlenmiştir. Belli saatlerde dükkânların açık olması yasaklanmıştır. Bu kurallara büyük işyerleri uymaktadırlar. Çünkü onlar tekeldirler. Rakipleri yoktur. İşçilere istedikleri ücreti verebilirler, piyasaya da malları istedikleri fiyatla satabilirler. Çıkarılan kanunlarla küçük firmalar ezilmekte, büyük firmalara yol açılmaktadır.

Kanunlar görünürde işçileri korumak içindir. Oysa bu kanunlar işçileri değil büyük firmaları küçük firmalardan korumaktadır. Yani halk küçük firmaların işçisi olacağına büyük firmaların işçisi olması için tedbirler getirilmiştir. Gaye işçileri korumak değil, küçük ve orta girişimcileri iflas ettirip onları ve orada çalışanları büyük firmaların işçisi hâline getirmektir.

Grev ve lokavt işçilerin çıkarına değil, üretilen ürünleri eritmek ve böylece piyasada büyük üreticilerin elinde malları bırakmamak için konmuştur. Bu grev ve/ya lokavt sürecinde işçiler de daha önce biriktirdiklerini eritirler ve tekrar eski dengeye gelinir. Bir taraftan satılmamış mallar satılır, diğer taraftan işçilerin biriktirdikleri eritilmiş olur.

Sigorta mecburiyeti de işçilerin lehine getirilmemiştir. İşçilerin karın tokluğuna çalışıp birikim yapmamaları için getirilmiş bir tuzaktır. Böylece evlenip çocuk yapma yerine, çalışıp sigortalı olarak geleceğini güvenceye alma sistemi getirilmiştir. Kadınların da çalışmasını sağlamak için “kadın hakları” diye bir şey icat edilmiş, çocuklar anne-babaya, eşler birbirlerine hasım hâline getirilmiştir. Böylece aile içinde bağımlı olmaktan kurtulan insanlar Sermaye’nin kölesi olmaya mahkûm edilmiştir.

İşte bütün bunlar “şeriat düzenine” muhalefettir.

Sosyalizm, kapitalizm ve karma işçilik sisteminde hep bir olmuşlar, insanlara ve aileye savaş açmışlardır. Onlara hükmetmek ve onları köle gibi çalıştırmak ortak hedefleridir. Kapitalistler bunu açlıkla, sosyalistler kamçı ile gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Kapitalistlerde bu büyük şirketler tarafından organize edilir ve sonunda Sömürü Sermayesi’nin emrinde olurlar. Sosyalistler de siyasiler arasında organize olurlar ve onlar da Sermaye’ye hizmet ederler. Tek başlarına halka hâkim olamadıkları yerlerde de “karma ekonomi” adı altında işbirliği yaparak birlikte halkı köleleştirirler.

Aralarındaki ihtilaf metotlardadır. Yani halkı nasıl ve hangi metotla sömürelim;  ihtilaf oradadır. Gaye halkı karın tokluğuna çalıştırmaktır. Onların bu alanda savunma teknikleri vardır. Uygarlaşmak için sermaye birikimine yahut güç birikimine gerek vardır. Böylece uygarlık için gerekli imkânlar hazırlanmış olur. Yoksa herkes kendi refah ve lüksü için yarışır. Uygarlaşma heder olur. Beni avukat yapsalardı onları çok iyi savunurdum.

Bundan dolayı Kur’an ehli ne sosyalizme, ne kapitalizme, ne de karma ekonomiye savaş açmıştır; onları yok etme çabasında değildirler. Onlar varlıklarını sürdürecekler ama Adil Düzen çalışanları öyle düzen getirecektir ki, onlar da zamanla oraya geçecekler ve böylece çağımızın gerektirdiği uygarlaşma sağlanmış olacaktır.

Biz sadece yaparız, yapıcıyız. Biz onlarla uğraşmayız, onlar kendileri giderler, biz yıkmayız. ‘Önce yıkalım sonra yapalım’ demeyiz. ‘Önce yapalım sonra onlar kendileri gitsinler’ deriz. Biz yapıcıyız, yıkıcı değiliz.

Biz hayat hücresiyiz, yok edici mikrop veya virüs değiliz.

“İhtilaf ettikleri hususlarda kıyamet gününde Rabbin hükmedecektir” diyor.

Burada iki şeye vurgu yapıyor.

Birincisi şudur: Sen onların ihtilaflarına karşı çıkıp onların düzenini yıkmaya çalışma, sen Kur’an düzenini kurmaya çalış. Onların hesabını görmek bize aittir. Kimin haklı kimin haksız olduğunu biz belirleriz.

İkinci önemli husus ise şudur: Bunlar hep uygarlaşma gereği olanlardır. Patatesi toprağa gömersiniz. Patates çürür ama onun yerine yeni fidan ortaya çıkar. Siz fidansınız. Yeni bitki dikme göreviniz vardır. Onlar çürüyecek ki siz gelişesiniz.

إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ

EinNaMAv CuGıLa elSaBTu eb

“Sebt ca’l edildi”

“Sebt” aslında 7 (yedi) kelimesinden dönüşmüştür.

Farslar “heft” derler. Araplar “seb'”  derler. Fransızlar “sept” derler. Gürcüler “şvidi” derler. Türkçede aslı “svidi”dir, “v” düşmüş “sidi” olmuş, “s” Türkçede “y”ye dönüşmüş “yedi” olmuştur. Yakutlar “yedi” değil “sedi” derler. (Boşnaklar “sedam”, Arnavutlar “ştat” derler.)

Avcılık döneminde Ay’ın dolunay olması çok önemlidir. Gece hayvanlar Ay ışığında avlanır. Ayın dörtte birini besin avı yerine savunma avına ayırdılar. Ayın dört durumunda da uygun hayvanlar avlansın diye. Hafta dönüyor ve Ay’ın her gününde yabanileri avlama gerçekleşiyor. Köy hayatını yaşamayanlar bilmezler. Köyün en büyük problemi yabani hayvanlardır. Kurt ve ayı gibi vahşi hayvanlar insanın şahsına karşı tehlike teşkil ettikleri gibi insanların beslendikleri meyveleri de onlar tüketip bitirirler. Bundan dolayı herkes o gün kendi işini bırakır, ortak ava çıkarlar ve savunma için avlanmayı gerçekleştirirler. Bugünkü haftalık ibadetler oradan kalmadır. Hafta içinde iş yapmama da oradan gelmektedir.

Bugün gelişmiş silahlarla bunların def edilmesi çok kolay hâle geldiği için ve “işçilik” yerine “ortaklık” geleceği için haftalık zorunlu tatil Cuma günü iki saate indirilmiş, kalanında da intişar edip çalışma emredilmiştir.

عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ

GaLay elLaÜIyNa iPTaLaFUv FIyHı

“Onda ihtilaf eden kimselere”

Cumartesi mi tatil olsun, pazar mı, her iki gün mü; mesai saatleri kaç saat olsun; vardiya saatleri nasıl düzenlensin gibi çalışmadaki sosyal haklar bugün de ihtilaf halindedir.

İşçi temsilcileri bir tarafta otururlar, işverenler de bir tarafta otururlar, sürekli görüşme ve tartışma sonucu anlaşmaya varırlar; bir sene geçmez yeniden tartışmaya başlarlar. İşçi temsilcilerinin karşısında Sermaye temsilcileri veya hükümet temsilcileri otururlar. Kapitalistlerde sermaye, sosyalistlerde bakanlar oturur; karma ekonomide ise bakan aynı zamanda sermayenin temsilcisi olur. Sermaye burada bir zarar etmemektedir. İşçilerin ücreti yükselirse fiyatlar da o kadar artar. Karma ekonomide ücretleri ve fiyatları devlet belirler. İş adamları ve tüccarlar bu fiyat ve ücretler içinde hareket ederler. Genel kural her şeyin asgari ve azamisini belirlemektir.

Sebt yani mesai saatlerinin tanzimi onlar için ca’l edilmiştir. Öyle ilahi kanunlar vardır ki o düzende başka türlüsünü yapamazlar. Sebt yalnız onlar içindir.

Ortaklık ekonomisinde denge arz ve talep kanunlarına göre sağlandığı için böyle sebt müdahalesine gerek yoktur.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ

Va EinNa RaBaKa La YaXKuMu BaYNaHuM

“Rabbin onların aralarında hükmedecektir”

Dünyada iki cephe vardır; Hak cephesi ve batıl cephesi.

Bu cepheler bu dünya hayatında karşılığını görürler.

Yıkma batıl cephesine bırakılmıştır, mikroplar gibi öldürürler ama kendileri de ölürler.

Hak cephesi ise yaşatır ve kendisi de yaşar.

Ahirette verilecek hesapta ise kişiler hangi cephede olursa olsunlar, davranışlarından sorumludurlar. Hesaplarını orada verirler. Allah rab sıfatıyla onlar arasında adaletle hükmedecektir.

Bugün Sermaye dünyayı sömürüyor. Bugün bürokrasi dünyayı sömürüyor. Ama bunların hepsi günahkârdır, cehenneme gidecekler anlamında değildir. Sermaye sömürenleri düzen gereği sömürüyorlarsa, kendileri adil davranmışlarsa, cennete giderler. Bürokrasi sömürenleri de düzen gereği sömürüyorlarsa ve kendileri adil davranmışlarsa, onlar da cennete gideceklerdir. Adaletle hak edilecektir. Rabbin öyle hükmedecektir.

يَوْمَ الْقِيَامَةِ

YaVMa eLQıYAvMaTi

“Kıyamet yevminde”

Kur’an’ın Allah sözü olduğu müsbet ilimle sabittir. Kur’an da bize bildirmektedir. O halde ilmen sabittir demektir.

Dünya hayatı vardır. Ahiret hayatı vardır. Ahiret hayatı ikiye ayrılmaktadır. Ebedi hayata geçmeden önce geçici hayat vardır. Buna kıyamet günü denir. Kalkış günü, dirilme günü. Bütün insanlar dördüncü boyutta öldükleri yerde ve o zamanki halleri ile kalkacaklardır. Bütün insanlar birden kalkacaklardır. Dünya hayatından farklıdır. Çünkü artık dört boyutlu uzay içindeyiz. Bizim üç boyutlu uzay dört boyutlu olarak canlanmıştır.

Burada muhakeme edilecek, burada yapılanların hesabı verilecek. Duruma göre artık buradan bir kısmı cennete bir kısmı da cehenneme gidecektir.

Allah böyle takdir etmiştir ve biz böyle olduğunu Kur’an’dan öğreniyoruz.

فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ (124)

FIyMAv KAvNUv FIyHi YaPTaLiFUvNa

“İhtilaf ediyor olduklarında”

Kapitalistler ve sosyalistler kendi iyiliklerini anlatmazlar, karşı tarafın kötülüklerini anlatarak kendilerini savunurlar. Karşı bakkal/market/mağaza kötü mal satıyor, ondan değil benden alın derler. Hâlbuki ben iyi mal satıyorum, benden alın demeleri gerekir. Karşı taraf şu kötülükleri yapıyor demeyecek, ben şu iyilikleri yapıyorum diyecek.

Muhaliflerin görevi bugün iktidarı kötülemekten ibarettir. Hâlbuki muhalefetin görevi örnek işletme kurmaktır. Çalışanlara ücret verecekler. İktidarı destekleyen işverenlerden daha fazla ücret veriyorlarsa halk zaten onların işletmesine gider.

Biz onların işlerinin takipçisi değiliz.

Bizim işimiz bundan sonra gelen ayetlerde anlatılacaktır.

ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ (125)

uDGu EiLAy SaBIyLi RabBiKa Bi elXıKMaTi Va eLMaVGıJaTi elXaSaNaTi Va CAvDilHuM Bi elLaTIy HiYa EaXSaNU İnNa RabBaKa HuVa EaGLaMu BiMaN DalLa GaN SaBIyLIyHIy Va HuVa EaGLaMu Bi eLMuHTaDIyNa

“Rabbinin sebiline hikmet ve hasen mev’ize ile davet et. Ahsen olanla onlarla cidal et. Rabbin sebilinden dalalet edeni a’lemdir ve O mühtedi olanları da a’lemdir.”

Bize düşen onların aralarındaki ihtilaflara karışmak değildir; sosyalizm veya kapitalizm veya karma ekonomi üzerinde durmak değildir. Onların ekonomilerini öğrenip tartışmak değildir. Onların düzenini öğrenmek değildir.

Medreseleri kapattılar. Yerine sadece kendilerinden bahsedelim diye mektepleri açtılar; şimdi hep onları ezberliyoruz. Bizim görevimiz eski medreseleri diriltmek de değildir. Ölmüş, cenazesi kılınmış ve kefenlenip gömülmüş olanı geri getiremeyiz.

Bizim görevimiz İslâm düzenini getirmektir, barış düzenini getirmektir, ilahi düzeni getirmektir, ilahi kitapları çağımızın gerekleri içinde anlayıp uygulamaktır.

Birincisi, bütün ilahi kitaplar haktır. Dolayısıyla tüm ilahi kitapları doğru anlayıp uygulamamız gerekir. Böylece küfür ehlinin karşısında iman ehli birlikte çıkacaktır. Birinci ve İkinci Cihan Savaşları, 15 Temmuzlar, Ergenekonlar hep bu savaşın bir parçasıdır.

Bu ayet bize ne yapmamız gerektiğini anlatmaktadır. İki yol tavsiye etmektedir. Biri davettir. Cephe değiştirin, bize katılın, birlikte olalım demektedir. Bunu da iki araçla yapmaktadır; hikmet ve hasen mev’ize. Bu davetimize karşılık bize gelmeleri şöyle dursun, saldıracaklar. O zaman onlarla cidal yapacağız, savunma cidali yapacağız. Bunu da en iyisi hangisi ise onunla yapacağız.

Kimin dalalette, kimin hidayette olduğunu rabbin bilir. Sen kişilerle mücadele etmeyeceksin, bu iyi adamdır, bu kötü adamdır demeyeceksin. Bu yapılanlar iyidir, bu yapılanlar kötüdür diyeceksin. Hikmetle ve mev’ize ile davet edeceksin. Savunmanı en iyi bir şekilde yapacaksın. Sen kötüsün demeyeceksin, sen bulunduğun makamdan in ben çıkayım demeyeceksin. Bu yapılan kötüdür diyeceksin. Orada sen kal ama iyilik yap diyeceksin.

İşte Kur’an siyaseti budur. Biz Türkiye’de CHP ile koalisyon yaptık, MHP ile seçim işbirliği yaptık. HDP’lilerle çözüm süreci yaşadık. İşte Kur’an’ın emri budur.

AK Parti’nin hataları burada. Beşşar Esad şunları yanlış yapıyor deme hakkınız vardır ama Beşşar Esad’a sen katilsin deme hakkınız yoktur.

Mısır’da İhvan-ı Müslimin’in askere direnmesi yanlıştı, sonra da askerin onları idam sehpasına götürmesi yanlıştır. Çözüm askerin Mısır’a “Adil Düzen”i getirmesidir. Getirinceye kadar Sisi hayat boyunca iktidarda kalmalıdır. Evren’in gitmesi yanlış olmuştur. Partiyi ben kurmalıydım demişti, K. Evren. Mustafa Kemal öyle yaptı. Hatası, diğer partilere imkân vermedi ama dış baskılar nedeniyle yaptığı zorunlu idi.

“Men Dalle” demiş, kişileri kullanmıştır.

“Muhtedin” demiştir. Çünkü tek başına ihtida olmaz.

Kooperatifler kuracaksınız, birlikte hidayete ereceksiniz. Birlikte üretelim ve bölüşelim, ayrı ayrı tüketelim demeliyiz.

Ben kazanayım, ben hükmedeyim felsefesi yanlıştır. Biz kazanalım, kazançları bölüşelim, sonra ben tüketeyim diyeceksiniz. Ben yapayım derseniz mühtedi olmazsınız. Birlikte üretim, ayrı ayrı tüketim. Bir taraftan birlik, öbür taraftan özgürlük.

ادْعُ إِلَى سَبِيلِ رَبِّكَ

uDGu EiLAy SaBIyLi RabBiKa

“Rabbinin sebiline davet et”

“Dua etmek” bir üstten bir şeyi istemektir.

“Davet” ise eşit seviyede olanların birbirlerinden bir şeyler istemesidir.

“Emretmek” üstün alttan bir şey istemesidir.

Burada “davet et” denmektedir.

Öyle ise davetimizi öyle yapmalıyız ki eşitlik içinde olsun; öyle olmalıdır. Birine ‘böyle yapalım’ derken, sen kendini onun yerine koyacaksın. Onun yerinde sen olsan neyi kabul edersen ona onu teklif edeceksin. Önce karşı tarafın kazancını hesaplayacaksın, sonra kendi kazancını hesaplayacaksın, çıkar paralelliği varsa teklif edeceksin.

Batı düzeni tam tersinedir. Ben kendi çıkarımı düşünürüm, o da kendi çıkarını düşünür. Kazanacağıma karar verirsem o işe girerim, yoksa girmem, onun kazancı onun, onun sorunu onun, benim sorunum değil dersek, bu da çıkar çatışmasıdır.

“Ud’u” kelimesi ile Allah bize çıkar paralelliği içinde davranmamız gerektiğini ifade etmektedir. “Rabbinin sebiline davet et” diyor. İkimizin çıkarı yeterli değildir. İnsanlığın çıkarı olmalıdır. İnsanların uygarlaşmasına da katkıda bulunmalı, onun için “Rabbinin sebiline davet et” diyor. Yani öyle iş yapacağız ki o iş benim yararıma, karşımdakinin yararına ve ailemin, aşiretimin, kabilemin, şa’bımın (vilayetimin), kavmimin ve beşeriyetin yararına olmalıdır. Yaptıklarım uygarlaşmaya yönelik olmalıdır.

“Bana gel” demiyorsun. “Rabbinin sebiline gel” diyorsun. “Sırat” demiyor, “sebil” diyor. O kendi yolunda yürüyecek, ben kendi yolumda yürüyeceğim, yollar sonunda bizi bir yere götürmelidir. Birlik içinde özgürlük olacaktır. İslâm budur. “Rabbuna” demiyor. Biz onu sebile davet ederken benim için rabbimin sebili olduğu için davet ediyorum. Başka amaçla bize katılmış olur, onu da kabul ediyoruz. Birlikte doğru iş yapalım da katılanların maksatları ne olursa olsun, onun üzerinde durmamız gerekir.

بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ

Bi elXıKMaTi Va eLMaVGıJaTi elXaSaNaTi

“Hikmet ve hasen mevize ile”

Burada “hikmet” ile “mev’ize”yi karşılaştırıyor.

“Vea’de” (dal harfi ile) yağmur yüklü bulut anlamına gelir. Gelecek yağmuru haber vermesinden “va’d etmek” bir şeyi yapacağına söz vermek anlamında kullanılmıştır; (ze) ile üstü kapalı anlatmak, dolaylı anlatmak, işaretle anlatmak, önermek anlamlarında kullanılmaktadır; “zı” ile nasihat etmek, öğüt vermek, va’z etmek anlamlarına gelir.

“Nezr” ileride olacak kötülükleri haber vermek anlamına gelir.

“Va’z” ile gelecekte olacak iyilikleri haber vermek anlamına gelir.

“Hikmet” bir şeyin veya bir işin genel oluş içindeki yerini belirlemedir. Ay vardır, çünkü Ay olmazsa yeryüzündeki yıl günler dengede kalmaz. Bu hikmettir.

“Va’z”da ise kişinin bu işteki yararını anlatmaktır. Onun yapacaklarını ve elde edecekleri sonuçları anlatmaktadır. Hikmet akla dayandığı halde, va’z hikmete dayanır. Ekonomi ilmi ile meşgul olanlardan ‘sigara ihtiyaçtır’ diyenler vardır; çünkü diyorlar, o da para ile alınmaktadır. Burada bu husus açıklanmıştır. Sigara hikmet bakımından ihtiyaç değildir ama va’z bakımından ihtiyaçtır. Hasene bakımından bize ihtiyaç da değildir.

O halde buradaki ifadeden şunu anlıyoruz; hikmet akla, mev’ize ise hislere hitap eder.

Mev’ize ismi zaman, ismi mekân ve masdarı mimidir. Masdarı mimi fiili değil de fiilin yapılışını ifade eder. Türkçede sorma ve sormak şeklinde mastar vardır.

O halde insanlara iyi duygular aşılayan iyi işlerin kıssaları anlatılır, meselleri anlatılır. Bu vaaz olur. Dil hikmetten bahseder, sanat ise mev’ize olur. Kişiye sistemi anlatmak gerektiği gibi şahsi çıkarlarını da anlatmamız gerekmektedir. Kur’an kimseye kendisine zararlı şeyi emretmez. Kur’an cihadı ve ölmeyi emreder ama bu onun aleyhinde değildir.

Diyelim ki iki kişi bir kayıktasınız. Fırtına çıktı, boğulacaksınız. İkiniz birden boğulacağınıza, birbirinizi suya atmaya çalışırsınız, kim kuvvetli ise o galip gelir, ikinci kişi suya atılır ve ölür. Burada ölen zararlı değildir, çünkü nasılsa ölecekti; başkasını kurtararak ölmüştür. Savaş da aynen böyledir. Savaşsız denge kurulamaz. Savaş meşrudur ama kurallar için savaşılmalıdır.

Biz sistemimizde topluluğun çıkarları kadar kişilerin de çıkarlarını düşünmeliyiz. İkisi de dengede olmalıdır. Mev’ize ile hikmet dengede olmalıdır.

Kapitalistler mev’ize ile hareket ederler, sosyalistler hikmetle hareket ederler.

İslâmiyet ikisinin birden dengede tutulmasını ister.

وَجَادِلْهُمْ

Va CAvDiLHuM

“Ve onlarla cidal et”

Bir taraftan va’z vardır, diğer taraftan cidal vardır. Va’zda birliğe çağırma var. Oysa cidalde saldırıyı def etme var. O seni öldüreceği için sen onu öldürüyorsun. Kısas bir cidaldir. Barış içinde olanlar davet edilecek, barış içinde olmayanlarla cidal edilecek.

“Cedle” havan tokmağı demektir.

“Cedvel” su kanalı demektir. Değişik taraflara kol verilerek bölüşüm yapılır. Bir konunun değişik tarafa çekilerek tartışılmasına “Cidal” denmektedir. “Cihad”da bir işi başarmak için birleştirmeye çalışılır, “cidal”de ise dağıtmaya çalışılır.

İnsanlar içinde dayanışma içinde olmak imandır. Birimize gelen afeti hepimize gelmiş kabul eder, savunursak, biz müminleriz. Kur’an insanlara bunu emretmektedir.

İslâm ise hakemler kararına razı olarak birbirlerine zarar vermeyeceklerini taahhüt etmektir. Zararları birlikte gidermeseler bile birbirlerine zarar vermezler.

Cidal demek onların zararından emin olmak demektir.

بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ

Bi elLaTIy HiYa EaXSaN

“Ahsen olanla…”

“İhsan” “israf”ın zıddıdır. Bir şeyi bir saatte yaparken, onu iki saatte yaparsan, bu zamanın israfıdır. Bir ekmekle doyarken iki ekmekle doyarsan o da israftır.

Her şeyin en azını kullanarak en çok şeyi elde etmek hesabı ile cidal ederken ihsan ile cidal edeceğiz. Çözümleri iyilikle yapacağız. PKK ile cidal edeceğiz. Ama biz öyle cidal yapacağız ki ahsen olsun. Elli sene süren bir isyan ile cidal ahsen değildir.

Birinin canını almayacağız diye onun elli insanı öldürmesine izin vermek ihsan değildir. Öldüreni öldürmek ahsendir, çünkü en az insan ölür.  Diyelim ki Türkiye’de idam cezası yokken yılda 1000 kişi öldürülüyor. İdam cezasını verdiğimiz zaman öldürülenlerin sayısı 600’e düşüyorsa bu ahsen değildir. Çünkü 1000 kişi yerine 1200 kişi ölmektedir. Oysa idam cezasını getirdiğimiz zaman 400’e düşüyorsa, demek ki ahsen bir iş yapmış oluruz.

Bir hırsızın kolunu kestiğimizde millî ekonomideki zararı o kişinin diyelim 33 sene iş yapmamasıdır. Onun yıllığı 20 bin lira ise ortaya çıkan zarar 660 000 liradır. Hırsızın kolunu kesmediğimiz zaman hırsızlık çoğalıyor ve çalınan malın miktarı bundan fazla oluyorsa, kolunu kesmemiz ahsendir.

Kapalı çevrenin en iyisi çemberdir.

Matematikte ahsenin kuralı bulunmuştur.

E1/2x2 sayısıdır.

X sapma miktarıdır. 1 olması istenen miktardır. Batılılar üs almıyorlar, karekök alıyorlar ve buna çirkinlik diyorlar. Biz ise güzelliği tarif etmemiz için üs alıyoruz. Kareleri almamızın sebebi ifrat ve tefritin eşit etki etmesi içindir. 1/2 türevin kendisine eşit olması içindir.

Bu tanım üzerinde çalışmalısınız.

إِنَّ رَبَّكَ

EnNa RabBaKa

“Rabbin”

“Rabbin” kelimesi tekrar edilmiştir.

Rablik iki şekilde tezahür eder.

Bütün insanlara rahman olarak rab olma var, müminlere ise rahim olarak rab olma vardır. Makroda Allah herkesin rabbidir, mikroda ise müminlerin rabbidir.

Mümin ile kâfir karşı karşıya gelirken birinin rabbi olmaz, ikisinin rabbi olur, ikisine de eşit güç sağlar. Ama mikroda müminleri cennete götürür, kâfirleri cehenneme götürür. Onun için “Rab” kelimesi tekrar edilmiştir.

هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ

HuVa EaGLaMu BiMaN DalLa GaN SaBIyLIyHIy

“Sebilinden kimin dalalet ettiğini O daha iyi bilendir”  

Yani siz yaptığına bakın, ne niyetle yapmıştır, maksadı nedir, bilemezsiniz. Bir general darbe günü silah kullanmış ve adam öldürmüşse, bomba atmış ve zarar vermişse asın veya tazmin ettirin. Ses çıkarmayanlara da ödetin. Onu iyi niyetle yaptı diye affetmeyin.

Bir kimse de bir şey yapamamışsa, kötü niyeti var diye ona zarar vermeyin.

Siz cidal edin. Sizin işiniz haklı haksızı ayırıp ceza vermek değildir. Sizin işiniz ahseni yapmaktır. Cezada gaye adalet değildir. Cezada gaye caydırıcılıktır, ahseni ile def etmedir.

وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ (125)  

Va HuVa EaGLaMu BieLMuHTaDIyNa

“Ve mühtedileri de daha iyi bilendir.”

Burada “Ve Hüve A’lemu” tekrar edilmiştir. Fiil cümlesini isim cümlesine atfetmek beliğ değildir.

Ayet dalalet edenlerle cidalden bahsettiği için mühtedilerden önce gelmiştir. Mühtedileri ikinci dereceye düşürmemek için “Ve Hüve A’lemu” tekrar edilmiştir.

Başka bir yönüyle de bilmekten maksat cezalandırmak ve mükâfatlandırmaktır. “A’lemu” farklı manalarda geldiği için de tekrar edilmiş oldu.

“Dedem yaşlandı ve öldü, Osmanlılar da yaşlandı ve öldü” derseniz, cümleniz beliğ olur.

وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ (126)  

Va EiN GAvQaBTuM Fa GAvQiBUv BiMiÇLi MAv GuvQıBTuM BiHIy Va LaEiN ÖaBaRTuM LaHuVa PaYRun Li elÖAvBiRIyNa

“Ve ıkab olursanız, ıkab olduğunuzun misli ile ıkab ediniz. Sabrederseniz, o sabredenler için hayırlıdır.”

“Ikab” ökçe demektir, ayağın arka tarafıdır.

“Takip etmek” peşinden gitmek, izinden gitmek demektir.

 “Ukbe” sonuç demektir.

“Ikab” ceza anlamına da gelmektedir.

Size ıkab ederlerse siz de size ıkab ettiklerinin misli ile ıkab edin. Misli ile dendiğinde iki mana anlıyoruz. Biri, miktarı ile demektir, onlar ne yaparlarsa siz de o kadarını onlara yaparsınız. Diğeri ise yaptıklarının cinsi ile yapın, başka türlü ıkab kullanmayın. 

Bir adama borcun vardır, 100 lira. Onun da 100 liralık patates borcu vardır. Ödemezse, sen ödemek durumundasın. Çünkü cinsleri ayrı ama borcu aynıdır. Senin de borcun vardır. İkisi de patatesse, o zaman takas yapabilirsin. Vadeli borçlar vadesizlerle takas edilemez.

Ayette “cidalde ıkab misliyle olmalıdır” deniyor.

Biz saldırgan değiliz, saldırana saldırırız. Daha önceki ayetin bir beyanı olduğu için “İnne Rabbeke”de atıf harfi gelmemiştir. Sınırı aştı diye uçağı düşüremezsin (Rus uçağını düşürülmesi). Belki tazminat talep edersin. Sabretmek sabredenlere hayırdır.

Bir anlaşma yapıyorum. Karşındaki sözünde durmuyor. Ben sözümde duruyorum. Sonra ben kazanıyorum.

Akevler-İzmir’de bir fabrikayı satın aldık, senetler verdik. Bize fabrikayı teslim ettiler ama şirketi teslim etmediler. Kongre yapamıyoruz. Biz senetleri ödemeyebilirdik. Ama sonra fabrikadan çıkmak zorunda kalırdık. Biz senetleri ödedik. İki senelik mücadeleden sonra kongre yapabildik. Sabrettik, sözümüzde durduk, biz kazandık.

Çok önemlidir.

Karşı tarafın sözünde durmaması sonucu siz sabrederseniz sonunda size hayır olur.

Gülen cemaati iktidarlardan yararlanarak gelişti, sonra ihanet etti ve mağlup oldu. Onları cezalandırmak hakkımızdır ama bu ihsan değildir. Onların üzerine yürüyeceğim diye suçsuzlara da zulmederseniz veya suçun mislinden fazlasını yaparsanız siz kaybedersiniz. İkinci darbe olacaktır diye tedbir almak bir sonuç doğurmaz. Birinci darbeye karşı tedbir aldınız mı? Ama Allah korudu. İkinci darbeye de istediğiniz kadar tedbir alın, başkalarına zulmettiğinizden dolayı Allah sizi korumaz, sizin için hayır olmaz.

Türk milleti Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında yapılan zulme sabretti.

Kim kazandı?

Sabredenler kazandı.

“Hayır olur” denmiyor, “sabredenlere hayır olur” deniyor. Hikmet ve mev’ize ile davetten sonra cidale, ahsen bir suretle cidale izin verilmiştir. Hatta o cidali yapmayanlara da hayırlar müjdelemiştir.

Kooperatif adına birçok anlaşmalar yaptık, alacaklı olduk, bırakıp gittiler. Kimse aleyhinde dava açmadık. Giden gitsin. Onunla uğraşacağımıza yenisini kazanmaya baktık. Hep başarıya ulaştık. Kooperatifimiz 50 sene sonra borçsuz harçsız yaşıyorsa, bu sabrımızdan dolayıdır. Bize saldıran bürokratlar bugün 300 milyon TL eden yerimizi gasp edip devlete verdiler. Bize %50 ile dava açıp teslim edeceklerdi. Bu yola tevessül yani yarısını kurtarmak onları desteklemek olduğu için kabul etmedik. Allah başka yerden vermektedir.

وَإِنْ عَاقَبْتُمْ

Va EiN GavQaBTuM

“Ve ikab ederseniz”

Türkçede de kullanılmaktadır; takip etmek, arkasından gitmek. Fıkıhta “ukubat” kelimesi kullanılmaktadır. Akıbeti iyi değildir diyoruz. Kur’an’da bu anlamlarda geçmektedir.

Bize verilen emir davettir; hikmetle ve hasen mev’ize ile davettir. Çıkar beraberliği içinde onlarla iyi olmaktır. Çıkar çatışması içine girmemektir. Onlar eğer çıkar çatışmasına girer, size öyle davranırlarsa, siz de misli ile mukabele edersiniz.

İslâmiyet’te siyaset vardır, partiler vardır, ancak partiler hayırda yarışırlar, ben daha iyi hizmet edeyim derler, diğer partileri hizmette geçmek isterler.

Onların siyaseti ise karşı partiyi kötülemek ve onu geri bırakmak suretiyle kendisinin ilerde olmasını sağlamaktır.

Bu hasettir.

Kur’an buna “muakaba” demektedir, paçasından tutup geri çekme anlamında beyan etmektedir. “Ikab” masdarı dövüşmede iki tarafın birbirlerine aynı işi yapmasıdır. İkisi de faildir. ‘Hasan benimle dövüştü’ dersen, dövüşe Hasan başlamış olur. ‘Ben Hasan ile dövüştüm’ derseniz, dövüşe siz başlamış olursunuz. Arapçada da böyledir. Burada “siz onlarla muakaba yaparsanız” demiyor da, “onlar sizinle muakaba yaparlarsa”, sizinle çıkar paralelliği içinde değil de çıkar çatışması üzerine ilişki kurmak isterlerse, siz de mislini yapabilirsiniz diyor.

Davet et; hikmetle ve hasen mev’ize ile onları davet et; kötüleyerek, saldırarak yapma. Ama onlar saldırırlarsa, o zaman senin de saldırma hakkın doğar.

Buradaki “Ve” istisna anlamındadır, “İllâ” anlamındadır. “İllâ”dan farkı, istisnada kıyas yapılamaz, oysa burada kıyas yapılabilir. “Fe” harfi gelmeyip “Ve” harfi geldiği için ortak illetle kıyas yapılabilir. Tümden gelimle yani istihsanla kıyas yapılamaz yani kural yapılamaz.

فَعَاقِبُوا

Fa GAvQaBUv

“Siz de ıkab yapın”

Buradaki “Fa” harfi cevap harfidir; size ıkab yaparlarken siz de yaparsınız. Zaman geçtikten sonra eski defterleri karıştırmazsınız.

Ermenilerin tehciri meselesi o gün tartışılabilirdi. Bizi takip edebilirlerdi. Örnek olarak onlar da Müslümanları tehcir edebilirlerdi. Ama şimdi, siz o zaman tehcir ettiniz, biz de şimdi tehcir ediyoruz denemez. Yahut Avrupalılar ABD’de katliam yaptılar, yerlilerin yerine ABD’ye hâkim olduklarını düşünün. ABD’deki Avrupalılara katliam uygulayamazlar.

İşte, buradaki “Fe” harfi bunları ifade eder.

Buradaki emir sigası vücubu değil ibahayı ifade eder. Arapçada Türkçedeki iktidar sigası yoktur; yapmak, yapabilmek vardır. Türkçede gelememek, gelmemek vardır. Arapçada böyle bir siga yoktur. Karine ile aynı siga ikisi için kullanılır. Buna “müşterek” denmektedir. Mecazdan farkı; mecazda hakiki mana verilebiliyorsa mecaz mana verilemez. Hakiki mananın verilmesine mani bir karine olmalıdır. Buna “mani karine” denir. Sonra da verilen manaya delalet eden bir karine olmalıdır. Buna “dai karine” denmektedir.  Müşterekte ise dai karine yeterlidir. Mani karineye gerek yoktur. Yani diğer manayı vermeye mani bir karinenin olmasına gerek yoktur.

Müşterekler de ikiye ayrılmaktadır. Tercihli müşterek vardır. Eğer karine yoksa biri tercih olunur, diğeri mevkuf karinedir. Müşkül müşterektir. İstihsanen tercih edersiniz veya beyanı beklersiniz.

Emir sigası neden ile vücub arasında müşterektir. Ama tercihli müşterektir. Vücuba racidir. Yani karine yoksa vücub tercih edilir. Karine varsa burada olduğu gibi neden veya ibahaya gidilir.

بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ

BiMiÇLi MAv GuQıBTuM BiHIy

“Ikab olduğunuzun misli ile”

Siz ileri gitmeyiniz.

Bu emirden dolayıdır ki Osmanlılar Şeyhülislam’dan fetva almadan hiçbir devlete karşı savaş açmazlardı. Bu sebepledir ki Osmanlıların Avrupa’yı fethetme planları yoktu. Onlar bir hareket yapar, elçimizi öldürür, Osmanlılar sonra ona mukabele ederlerdi.

Bugün diyelim ki Anayasa Mahkemesi’nin Rus uçağını düşüren Türkiye’yi tek taraflı mahkûm etmesi benzeri uygulama vardır. Bu fıkha uygun değildir. Tarafların hakemlere gidip misli olmayan ıkabdan tazminat isteme hakları vardır. Hududu ihlal uçağı düşürmenin misli değildir.

F. Gülen’in okullarına yardım etmiş olanların hapishaneye girmesi misli değildir. Bankaları kapattıktan sonra bankaya destek olsun diye yeniden hesap açtıran varsa, bunun mallarına el koyma mislidir.

وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ

Va LaEiN ÖaBaRTuM

“Ve sabrederseniz”

“Sabretmek” demek dayanmak demektir. Sabretme teslim olma değildir. Sabretme, bekleme demektir. “Sabır” granit taşıdır, direnme anlamındadır.

Türkiye inkılaplarda yapılan baskılara sabretti. O gün karşı çıksaydı devlet yıkılırdı. O gün teslim olsaydı şimdi Türkiye Müslüman ülke olmazdı. O gün sesini çıkarmadı ama hiçbir zaman dininden vazgeçmedi.

28 Şubat da böyledir. O gün sabreden Millî Görüşçüler sonra iktidar oldular, 14 senedir iktidardadırlar.

Şimdi Gülencilerin durumu da böyledir. Şimdi teslim olup sabredecekler. Zamanla hizmetlerine devam ederler. Şimdi sabretmez de ikinci darbeye kalkışırlarsa inkıraz ederler.

لَهُوَ خَيْرٌ

LaHuVa PaYRun

“O hayırdır”

Burada karine vardır; muakaba etmenin emir değil, ibaha olduğu. Emir sigası karine varsa neden veya ibaha için olur. Burada ibaha için olduğu ifade edilmiştir. Onun için hayırdır deniyor.

Akevler’e bütün iktidarlar saldırmışlardır ama Akevler bu saldırıların bozuk düzen gereği olduğunu kabul etmiş ve kimseye cephe almamıştır. Böylece yarım asır imkânsızlıklar içinde dayanabilmiş, sabır hayır/hayırlı olmuştur.

لِلصَّابِرِينَ (126)  

Li elÖAvBiRIyNa

“Sabredenlere.”

Evet, iki taraf için hayırdır denmemiştir, “sabredenlere hayırdır” denmiştir.

Sermaye bin yıldır Hıristiyanlara saldırmaktadır, Müslümanları da çatıştırmaktadır.

Müslümanlar ve Hıristiyanlar sabretmişlerdir.

500 senelik Sermaye saldırısı bugün Müslümanları ve Hıristiyanları birleştirmiş ve güçlü kılmıştır. Üçüncü binyıl uygarlığını Rusya ve Papalık ile birlikte kuracağız.

وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِاللَّهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فِي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ (127)

Va uÖBuR Va MAv ÖaBRuKa EilLAv Bi elLAHi Va LAv TAPZan GaKaYHiM Va LAv TaKu FIy WaYQın MimMAv YaMKuRUvNa

“Ve sabret, sabrın Allah’tan başkasına değildir. Ve onların üzerine mahzun olma ve mekr ettiklerinden dolayı daykın içinde olma.”

Bundan önceki ayette “sabrederseniz” denmekte; kişinin sabrından değil de topluluğun sabrından bahsetmiştir. Bir topluluğun direnmesi söz konusudur.

Sermaye 1900’lerde zannetmişti ki; ben İslâmî tedrisi yasaklar, insanları da dinsizlik ve ahlaksızlık içinde yetiştirirsem, bu nesil bitince din ve iman da biter... Kendi düzenimi insanlara kabul ettirmiş, insanları Yahudilerin emrine vermiş olurum...

Aradan bir asır geçti. O gün doğanlar bile bugün yoktur. Ne var ki dünyadaki bütün ilahi dinler yeniden canlanmaya başlamışlar, dün atalarını taklit ederek inananlar bugün tahkik ederek inanmaktadırlar. Artık inkâr dönemi bitti, iman dönemi başladı.

“Sabrın Allah iledir.” Yani sabrın gücünü verdi, sonra da sana emretti. Allah bütün emirleri böyle verir. Önce onu yapacak güç verir, sonra da bunu yap der.

Allah Adil Düzen çalışanlarına “Adil Düzen”i oluşturma gücünü verdi. Ondan sonra da onlara yap demektedir. Sabır istenmektedir. Kişilerin sabrı yetmez, nesillerin sabrı gerekir.

Hazreti Muhammed’den sonra halifeler sabrettiler; sonra sahabeler, tabiinler, tebe-i tabiinler sabrettiler. Emeviler sabrettiler, Abbasiler de sabrettiler. Selçuklular ve Osmanlılar da hep sabrettiler. Bu sabrı Allah onlara verdi.

Şimdi de Adil Düzen çalışanları sabrediyor yani siz sabrediyorsunuz. Bu gücü Allah size verdi, başaracaksınız; inanıyorsanız başaracaksınız.

Şunu bilmenizi isterim:

Ümmi nebi diyor ki; cemaatten bir karış ayrılırsanız helak olursunuz.

Ben de size diyorum ki; Kur’an’dan bir karış ayrılırsanız helak olursunuz.

“Adil Düzen”de çalışmak demek, bu seminerleri takip etmek ve bu seminerlere katkıda bulunmak demektir. Bu seminerleri okumak yetmez. Ondan sonra siz de Kur’an’a kendiniz mana vereceksiniz.

Bunun başlamak üzere olduğunu görüyor ve hamd ediyorum.

Bu ayette sabır emrolunmaktadır.

İkincisi nehiydir; mahzun olma denmektedir. Onların kulak vermemelerine mahzun olma denmektedir.

Sevdiğimiz arkadaşlarımıza üzülüyoruz.

AK Parti’nin uçuruma gitmesine üzülüyoruz.

F. Gülen’in uçuruma gitmiş olmasından üzülüyoruz.

Allah her birimize diyor ki; üzülme, yaptıkları planlara da sıkıntı duyma.

15 Temmuz’da darbeciler muvaffak olmuş gibi Sermaye B planı uyguluyor. Gayesi AK Parti’yi kötü duruma sokup halkı isyan ettirmektir. Asıl darbeyi yapanlar piyasada yoktur. İslâmiyet’e hizmet etmek için Gülen’in cemaatine katılmışlar, şimdi hapishanededirler. Ben hapishanede olanlar için üzülmüyorum. Onlar cennete hazırlanıyorlar. Benim asıl üzüldüğüm onları hapishaneye koyanlardır. Gaflet içinde olanlardır. Kendi kuyularını kendileri kazıyorlar. Yaralarını kaşıyorlar. Çıbanlarını olgunlaşmadan akıtalım diyor, kendilerini helak ediyorlar.

İşte, Kur’an diyor ki; onlardan dolayı sen mahzun olma. Sonra sen korkma, onların bu mekrleri seni korkutmasın, başaramayacaklar. Bütün bunlar gerçeklerin ortaya çıkmasına vesile olacak. Ergenekon ve Balyoz davaları çok yakında geçmişti. O gün ne yapılıyordu? Genelkurmay Başkanları hapse atılıyordu. AK Partilileri dolduruşa getiriyor, siz yaptınız diyor ve Sermaye onlar adına konuşuyordu. Oysa AK Parti değil, Sermaye yapıyordu.

Aynı Sermaye, aynı kadro şimdi F. Gülen’e yapıyor ama fatura AK Parti’ye kesiliyor.

Bu beni korkutuyor.

AK Parti’nin gitmesi beni fazla ilgilendirmiyor, devlet gidiyorum diyor.

Şimdi Kur’an bana diyor ki; sen sıkılma, onlar başaramayacaklar. Allah’a hamdolsun, Kur’an beni yanlış korkulardan kurtardı.

وَاصْبِرْ

Va uÖBiR

“Ve sabret”

Ben bir şey yapmak istediğim zaman istihare ederim. İstihareyi kişiyle yaparım. Birilerini istihare ile tespit ederim ve sıraya koyarım. Teker teker onlara sormaya başlarım. Onlardan biri evet derse o işe başlarım, hiçbirisi evet demezse o işi yapmam. Onların evet veya hayır demesini Allah’ın evet veya hayır demesi olarak kabul ederim.

Bazen şöyle olur. Benim belirlediklerim hayır derler, ben de o işi yapmaktan vazgeçerim. Bu arada benim listemde olmayan biri gelir ve ‘ben bunu yapmak istiyorum, yapalım’ der. Kişiyi buna ehil görürsem onunla o işi yaparım.

Ben Kooperatifi Fethullah Gülen ile kurmayı istedim. Nur evlerini yani o evleri kuralım diye kooperatif kurma sözleşmesini birkaç yıl çalışarak hazırladık. F. Gülen bu sözleşmede “Adil Düzen”i öğrendi, çünkü birlikte hazırladık. Sonra vazgeçti. Ben de vazgeçtim; kooperatif kurmaktan vazgeçtim, istihare gereği vaz geçtim. Prof. Dr. Ahmet Tahir Satoğlu’na sadece olayı anlattım; kendisi ‘biz kuralım’ dedi, başkan oldu ve kurduk. Necmettin Erbakan’a ben gittim, ‘bağımsız adaylıklarımızı koyalım’ dedim, kabul etti ve koyduk (1969).

Sonra ne oldu?

Bunlar benimle çalışmaktan vazgeçtiler. Başka arkadaşlar bununla çalışırlar yahut hepten vazgeçerler. İşe başladıktan sonra artık tek başıma kalsam da vazgeçmem, devam ederim. Allah başka arkadaşlar gönderir.

İşte bu ayetin “sabret” demiş olmasının sebebi budur. Yukarıdaki ayette “sabrederseniz” dediği halde, burada “sabret” diyor. Önceki ayetteki sabır işe başlama sabrıdır. Ondan sonrası ise her birimizin ayrı ayrı sabrıdır. Bundan dolayı müfred gelmiştir.

وَمَا صَبْرُكَ

Va MAv ÖaBRuKa

“Ve sabrın değildir”

Evet, Allah bana diyor ki sabret, devam et.

Ama tek başınayım, kimse yok çevremde, girdab-ı beladan gayrı; nasıl sabredeceğim?

Şimdi Erdoğan’ın durumu böyledir. Gülen’in durumu böyledir. Allah onlara sabret diyor. Ama yanlarında kimse yok. Her ikisinin çevresinde olanlar onları daha çok bataklığa götürecek şekilde hareket ediyorlar. Ne yapacaklar? Sabredecekler, Allah’a tevekkül ederek sabredeceklerdir. Hizmetlerinden vazgeçmeyeceklerdir.

Gülen Risale-i Nurları dünyaya okutmaktan vazgeçmeyecek.

Erdoğan “Adil Düzen”i dünyaya götürmekten vazgeçmeyecek, sabırla devam edecek.

Biraz sonra yaz gelecek, havalar ısınacak, karlar eriyecek, toprak yeşermeye başlayacak. İşte siz o zaman meraya çıkacaksınız.

Ama diyeceksiniz ki; ben tek başıma nasıl sabredeyim?

Allah diyor ki; senin sabrın senden olmayacak.

إِلَّا بِاللَّهِ

EilLAv Bi elLAHi

“Sadece Allah ile”

Yani sabrettiğin zaman Allah kışın nasıl fırtınalardan koruyorsa, seni de koruyacaktır. Yazınki kuraklık sana dokunamayacak, kökler kurumayacak. Çünkü Allah öyle yaratmış. Sen de sabret. Sonunda ortalık durulacak ve sen görevini yapacaksın.

Türk milleti inkılaplara sabretti.

Akevler baskılara sabretti.

Allah onları selamete çıkardı, çünkü sabır Allah’tan gelmiştir.

وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ

Va LAv TAPZan GaLaYHiM

“Ve onların üzerine mahzun olma”

Onların aleyhinde olacaklardan sen mahzun olma. Onlar kendi kuyularını kendileri kazıyorlar. Onları davet et. Onlarla en iyi bir şekilde mücadele et. Ondan sonra onların başlarına geleceklerden sen üzülme.

Evet, biz Türkiye’de AK Parti ve Gülen cemaatini hikmetle ve vaaz ile davet ediyoruz. Sonrası bize ait değildir.

Evet, biz sosyalistleri ve kapitalistleri, karmacıları hikmet ve ahsen vaaz ile davet ediyoruz. Sonrası bize değil onlara aittir.

Peygamberlerin vârisi olarak davet ediyoruz. Kendiliğimizden bir şey istemiyoruz, söylemiyoruz, onların söylediklerini aktarıyoruz.

وَلَا تَكُ فِي ضَيْقٍ

Va LAv TaKu FIy WaYQın

“Daykın içinde olma”

Darlık içinde olmak, sıkılmak demektir. İşin içinden çıkamamak anlamındadır. Gelecekten endişe etmektir. Ya AK Parti’nin yaptıkları ile devletimiz yıkılırsa diye korkmadır.

Bataklıkta çırpınmak, batmak demektir.

Birlikte batacağız diye korkma, sen sadece sabret ve bekle, sen hikmet ve ahsen vaizle davet et. Cidal ederlerse sen de ahseni ile cidal et.

Bugün ben AK Parti ve Gülen cemaatini “Adil Düzen”e ve Akevler ortaklığına davet ediyorum. İki tarafla da cidal etmiyoruz. Yalnız davetimizi kabul etmiyorlar. Bildiklerini okuyorlar. Sermaye’nin fesadı içinde ikisi de uçuruma gidiyor.

Sen bundan dolayı dayk içinde olma diyor Allah.

Sosyalistler ve kapitalistler de böyledir.

مِمَّا يَمْكُرُونَ

MimMAv YaMKuRUvNa

“Mekr ettiklerinden dolayı.”

Sermaye şimdi mekr ediyor. Her iki tarafı kışkırtıyor. Bunları çatıştıracak ve kendisi iktidar olacak.

Allah diyor ki; mekr etme. Onlar bu mekrleri ile bir şey elde edemeyecekler.

Millî Görüşçüleri ve Risalecileri mekrleri ile yok etseler de yerlerine Sermaye gelmez, “Adil Düzen” gelir.

إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ (128)

EinNa elLAvHa MaGa elLaÜIyNa itTAQaV Va elLaÜIyNa HuM MuXSiNUvNa

“Allah ittika eden kimseler ve muhsin olan kimselerle beraberdir.”

Allah bizden ittika etmemizi ve ihsan etmemizi istemektedir.

Yukarıda “sen sabret” dediği halde, burada “Allah ittika edenlerle beraberdir, dayk etme” diyor. Yani sabrın tek başına olacak ama ihsan ve ittika birlikte olacaktır.

Önce Adil Düzen çalışanları ile beraber olacağız. Sonra Millî Görüşçüler ve Risale-i Nur şakirtleri ile Süleyman Tunahan cemaati ile ve tarikatlarla ve ilahiyatçılarla beraber olacağız. Sonra Türkiye’deki milliyetçilerle, samimi solcularla, samimi uygarlıkçılarla beraber olacağız. Sonra komşularla birlikte olacağız; Rusya ve ABD de bunların içindedir. Sonra dünya ile beraber olacağız. Nerede? İttika ve ihsanda.

İttika edeceğiz. Yani şeriatın içine girecek ve şeriatın kurallarına uyacağız. Hakemlik sistemini kuracak, aramızdaki sorunları hakemlerle çözeceğiz. Tüm ilişki kurduğumuz kimselerle yaptığımız anlaşmalar içinde hakemlik maddesini yazacağız. Hakemliği hafife alanlar var. Ona saldıranlar var ve biz onlara saldırmayacağız. İttika kurallara uymadır. Kuralları yorumlama ise sonunda hakemlere aittir. Hakemliği kabul etmeyen topluluk olamaz.

Evet, kurallara uyup hakemlerin kararlarına saygı göstermek adalettir. Bu müslimler için yeterlidir ama müminlere yetmez. İhsan sahibi olmalıdırlar. İyilikte birleşip birlikte kötüleri def etmeleri gerekir. Biz bu sebeple Millî Görüşçülerle beraber olduk, bu sebeple Gülencilerle beraber olduk. 15 Temmuz darbesine kalkışanlar eğer inanan kimseler ise irtidat etmişlerdir. Biz sabrediyoruz.

Sure bu ayetle bitmektedir. Baştan Allah’ın emri gelmiştir, acele etmeyin diye başlamış, bize tüm Adil Düzen mücadelesinin hikâyesini yapmıştı. Son sözde Allah’ın ittika edenlerle ve ihsan edenlerle beraber olduğunu söylemiş, sureyi sona erdirmiştir. Yani acele edilmeyen emir böylece gelmiş olacaktır.

Bu seminerler haftada bir yapılmaktadır. Her seminer on sahife kadardır. Bir güne normal sahifeden iki sahife kadar düşmektedir. Her gün iki sayfa okuyacaksınız. Beş dakikanızı almayacaktır. Sünnet namazları kılmayacaksınız, tespihleri yapmayacaksınız ama bir sahife seminerleri okuyacaksınız. Onlar sünnettir, bu ise farzdır. Çünkü ne yapmamız gerektiğini bu seminerlerden öğreneceğiz. Yalnız okuyamayacak, katkıda bulunacaksınız. Bu açıklamalar hep böylece güncelleşecektir. Ekoller oluşacak. Kur’an’ı yorumlayan ekoller birbirlerinin yorumlarını okuyacaklar. Sonunda icmalar oluşacaktır.

Allah’ın emri ittika ve ihsanla gelecektir. İnsanlığın işsizlik sorununu, hukuk sorununu, güvenlik sorununu, sosyal güvenlik (aşsızlık) sorununu çözdüğünüz zaman ihsan etmiş olursunuz. Muhsin olursunuz. İşte o zaman Allah’ın emri gelmiş olur.

إِنَّ اللَّهَ

EinNa elLAvHa

“Allah”

Allah emri ityan etmiştir. Onu isti’cal etmeyin dediğinde Allah. Orada emir marifedir. O emir ittika edenlerin ve ihsan edenlerin düzene sahip olduğu emirdir.

Burada “Adil Düzen” de tanımlanmaktadır. Kurallar içinde yaşandığı yani hukuk düzeni kurulduğu zamanki emirdir. Anayasamızda bir hukuk devleti diyor. İşte o ifadenin fiilen gerçekleştiği düzen Allah’ın emridir. Onu onlara Allah yazdırmıştır.

Onu Adil Düzen çalışanlarına Allah öğretmiştir ve o düzen öylece kurulacaktır. Biz kurmayacağız, O kuracak. Biz görevimizi yapacağız ve ücretimizi alacağız.

مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا

MaGa elLaÜIyNa itTAQaV

“İttika edenlerle beraberdir”

İttika eden kimseler kimlerdir?

Kurallara uyanlardır.

Peki, kuralları kim koyacak?

a) Herkes içtihat edecek ve kendi kuralını kendisi koyacaktır.

b) Serbest sözleşmelerle anlaşacaklar, kendi kurallarını kendileri koyacaklar.

c) Anlaşamadıkları yerlerde ortak vekil seçecekler ve ortak vekilin istişareden sonra aldığı karar kural olacaktır.

d) Bütün bunlar hakemlerin denetiminde olacak, müsbet ilme ve icmalara aykırı olan kararlar elenecektir. Böylece topluluğun kuralları doğacaktır. Topluluk bucak, il, ülke ve insanlık şeklinde oluşacak. Anlaşanlar bir araya gelecekler, yerinden yönetim olacak. Merkezi baskı söz konusu değildir. Ekseriyet demokrasisi yerine “hicret demokrasisi” gelecektir.

وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ (128)

Va elLaÜIyNa HuM MuXSiNUvNa

“Ve onlar ihsan edenlerdir.”

Evet, ihsan edenlerle beraberdir.

İhsan etme demek, kurallara uymakla yetinmeyip topluluğa zaman ayırmadır, gelir yaratmadır. Namazdır, zekâttır, topluluğa pay vermektir.

Topraklar kamunundur. Çalışanlar toprak kirasını kamuya verirler. Kamu da onu insanlara ihtiyaçlara göre bölüştürür, kanunlarına göre değil.

Bu sure bundan önceki olayları anlatmıştır.

Bundan sonra İsra Suresi’ni ele alacağız, o da bundan sonrasını anlatacaktır sanırım.

Bu arada En’am Suresi’ni de atlamışım. Emine Hocaoğlu redakte etmektedir. Arkadaşlar ona yardımcı olacaklar. Haftada iki seminerin yayınlanması için çalışacağız...

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org      (0532) 246 68 92

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
24.12.2016
21:33


1967...1968...1969...AKEVLER 50 YILDIR ÇALIŞIYOR...2014...2015...2016

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 894

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 894. Hafta - 24 Aralık 2016 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 894. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASI, ANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR.     -     ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI  

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

Kanunlar ve Yeni Anayasa

Terör Ve İlim

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

Eski hâl muhal; ya yeni hâl (KUR’AN) ya izmihlâl!

KUR’AN ayetleri, Kadıhan, Hülagû ve HALEP!

Teröre karşı halk olarak neler yapmalıyız?

Sermaye, faiz, kriz, dünya savaşı, Suriye sorunu

Reşat Nuri EROL

 

***

 

NAHL SÛRESİ - 26. Hafta

 أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

أَتَى أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ (1) يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَى مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنْذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ (2) خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ تَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ (3)



خَ




Tüm Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1130
En'âm Suresi Tefsiri 77-79. Ayetler
21.08.2021 3458 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1129
En'âm Suresi Tefsiri 74-76. Ayetler
14.08.2021 2651 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1128
En'âm Suresi Tefsiri 72-73. Ayetler
7.08.2021 2619 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1127
En'âm Suresi Tefsiri 71. Ayet
31.07.2021 2140 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1126
En'âm Suresi Tefsiri 66-70. Ayetler
24.07.2021 2520 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1125
En'âm Suresi Tefsiri 61-65. Ayetler
17.07.2021 2532 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1124
En'âm Suresi Tefsiri 52-55. Ayetler
10.07.2021 2275 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1123
En'âm Suresi Tefsiri 45-51. Ayetler
3.07.2021 2165 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1122
En'âm Suresi Tefsiri 40-44. Ayetler
26.06.2021 2164 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1121
En'âm Suresi Tefsiri 35-39. Ayetler
19.06.2021 2571 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1120
En'âm Suresi Tefsiri 31-34. Ayetler
12.06.2021 2472 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1119
En'âm Suresi Tefsiri 26-30. Ayetler
5.06.2021 1977 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1118
En'âm Suresi Tefsiri 20-25. Ayetler
29.05.2021 2337 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1117
En'âm Suresi Tefsiri 13-19. Ayetler
22.05.2021 2280 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1116
En'âm Suresi Tefsiri 7-12. Ayetler
15.05.2021 2416 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1115
En'âm Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
8.05.2021 2416 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1114
Kasas Suresi Tefsiri 86-88. Ayetler
1.05.2021 2248 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1113
Kasas Suresi Tefsiri 83-85. Ayetler
24.04.2021 2434 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1112
Kasas Suresi Tefsiri 79-82. Ayetler
17.04.2021 2389 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1111
Kasas Suresi Tefsiri 76-78. Ayetler
10.04.2021 2609 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1110
Kasas Suresi Tefsiri 72-75. Ayetler
3.04.2021 2427 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1109
Kasas Suresi Tefsiri 68-71. Ayetler
27.03.2021 3030 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1108
Kasas Suresi Tefsiri 61-67. Ayetler
20.03.2021 2663 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1107
Kasas Suresi Tefsiri 57-60. Ayetler
13.03.2021 2977 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1106
Kasas Suresi Tefsiri 52-56. Ayetler
6.03.2021 2660 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1105
Kasas Suresi Tefsiri 47-51. Ayetler
27.02.2021 2738 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1104
Kasas Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
20.02.2021 2944 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1103
Kasas Suresi Tefsiri 38-42. Ayetler
13.02.2021 3126 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1102
Kasas Suresi Tefsiri 33-37. Ayetler
6.02.2021 3014 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1101
Kasas Suresi Tefsiri 29-32. Ayetler
30.01.2021 3414 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 5466 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1099
Kasas Suresi Tefsiri 21-25. Ayetler
16.01.2021 3537 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1098
Kasas Suresi Tefsiri 16-20. Ayetler
9.01.2021 3066 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1097
Kasas Suresi Tefsiri 12-15. Ayetler
2.01.2021 3853 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1096
Kasas Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
26.12.2020 3702 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1095
Kasas Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
19.12.2020 3413 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1094
Neml Suresi Tefsiri 89-93. Ayetler
12.12.2020 3862 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1093
Neml Suresi Tefsiri 83-88. Ayetler
5.12.2020 3826 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 4100 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 4612 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1090
Neml Suresi Tefsiri 63-66. Ayetler
14.11.2020 3008 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1089
Neml Suresi Tefsiri 59-62. Ayetler
7.11.2020 3105 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3959 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3813 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1086
Neml Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
17.10.2020 2841 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1085
Neml Suresi Tefsiri 36-40. Ayetler
10.10.2020 2934 Okunma
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3943 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 7704 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 5587 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 4166 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 3566 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3711 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4726 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 4434 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 4731 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 4654 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 4806 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 4543 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 3388 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 4466 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3614 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 5159 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3843 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 5138 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4998 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4927 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 3526 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3471 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3685 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 5145 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 4198 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 5409 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 4080 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 5260 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 4409 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 4421 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 4563 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4760 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 5310 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 4112 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 5256 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 4516 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3836 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 4373 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4579 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 4106 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 4089 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 4078 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4537 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 5640 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 9801 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1039
Nur Suresi Tefsiri 32-34. Ayetler
23.11.2019 4638 Okunma
1 Yorum 24.11.2019 08:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1038
Nur Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
16.11.2019 3692 Okunma
1 Yorum 19.11.2019 12:31
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1037
Nur Suresi Tefsiri 27-29. Ayetler
9.11.2019 3849 Okunma
1 Yorum 10.11.2019 05:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1036
Nur Suresi Tefsiri 23-26. Ayetler
2.11.2019 3353 Okunma
1 Yorum 03.11.2019 07:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1035
Nur Suresi Tefsiri 19-22. Ayetler
26.10.2019 3376 Okunma
1 Yorum 28.10.2019 13:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1034
Nur Suresi Tefsiri 12-18. Ayetler
19.10.2019 3737 Okunma
1 Yorum 20.10.2019 10:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1033
Nur Suresi Tefsiri 6-11. Ayetler
12.10.2019 5693 Okunma
2 Yorum 16.10.2019 14:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1032
Nur Suresi Tefsiri 1-5. Ayetler
5.10.2019 4241 Okunma
1 Yorum 06.10.2019 23:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1031
Müminun Suresi Tefsiri 111-118. Ayetler
28.09.2019 3439 Okunma
1 Yorum 30.09.2019 10:50


© 2025 - Akevler