EN’AM SÛRESİ - 16. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
فَلَمَّا رَأَى الْقَمَرَ بَازِغًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَئِنْ لَمْ يَهْدِنِي رَبِّي لَأَكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّالِّينَ (77)
FaLanMAvRaEay aLQaMaRa BAvZiĞan QAvLa HAvÜAv RabBIy FaLamMAv EaFaLa LaEiN LaM YaHDiNIy RabBIy LaEaKuNanNa MiNa elWAvlLIyNa
“Kameri baziğ olarak rey ettiğinde ‘Bu, Rabbimdir’ diye kavl etti. Uful ettiğinde ‘Rabbim bana hidayet etmezse, dallin kavimden olurum.’ diye kavl etti.”
- فَلَمَّا ve رَأَى kelimeleri tekrar etmektedir, neden?
Farklı zamanlarda görüldüğü için tekrar edilmektedir. Buradaki فَ den sonra جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ cümlesi hazf olmuştur. Ertesi gece mi görmüştür yoksa aradan başka geceler geçmiş midir? Hazf edilmesini ertesi geceyi işaret olarak kabul edebiliriz.
- Kamer/ الْقَمَرَkelimesini inceleyiniz, neden marife gelmiştir?
Kamer gökteki ayın kütlesi demektir.
Kur’an’da قمر 27, قمل 1 defa geçmektedir. Toplam 28 (22*7) eder.
Kamer kelimesi marife gelmiştir. Rab olmaya iki bakımdan daha layıktır. Birincisi daha büyüktür. İkincisi ise tektir. Yıldızlar ise çoktur.
İbrahim basitten mürekkebe gitmektedir. Yıldızı ortaya sürdükten sonra sıra Ay’a gelmiştir. Babasına ve kavmine Rabbin özelliğini anlatmaktadır. Birincisi var olma özelliğidir. İkincisi tek olma özelliğidir.
- بَازِغًا kelimesini inceleyiniz.
بزغ neşter demektir. Güneşin ve ayın doğup aydınlatması anlamında kullanılmaktadır.
ب geçidi, ز zamanda diziyi, غ değişmeyi ifade eder.
Yıldız görünüyordu. Bize bir etkisi ve yararı yoktu. Ay ise görünmekte ve çevremizi aydınlatmaktadır. Rab olmaya daha çok layıktır.
- بزغ kökü Kur’an’da kaç yerde geçer?
Kur’an’da iki defa, bu surede ve bu iki ayette geçer. Bu surenin özelliğini ortaya koyar. Müspet ilmin özelliği basitten, sadeden başlamaktır.
Newton’un “kuvvet cismi hızlandırır” cümlesi herkesin bildiği bir şeydir. Ama fizik onun bu cümlesinde kurulur.
“Para mal çarpımı fiyata eşittir” cümlesini çocuklar bile bilmektedir. Ama ekonomi onun üzerine kurulur.
- هَذَا رَبِّي kelimesi neden tekrar edilmiştir?
Gösterdiği Ay, yıldızdan farklı olduğu için هَذَا kelimesi tekrar edilmiştir.
- فَلَمَّا أَفَلَ ikinci defa tekrar edilmiştir, neden?
“Uful” ikinci defa olmuştur ve başka cisimde olmuştur. Zamir isme gönderilir, fiile gönderilmez.
- أَفَلَ den sonra kavl eden kim, kime kavl ediyor?
İbrahim babasına ve kavmine kavl ediyor. İbrahim de Musa gibi şanslı imiş ki onları dinleyen kavmi varmış. Bir dönem Kur’an’ın dinlenilmesi bile yasaklanmıştı.
- “Rabbim bana hidayet etmezse” diyor. Rab ona nasıl hidayet edecektir?
Rab önce hidayeti arayana hidayet eder. Ben zaten hidayetteyim deyip hidayeti aramayana hidayet etmez. Hidayeti aramak karşına çıkan her şeyi değerlendirmekle olur. Baştan peşin fikirli olmamakla olur. “Atalarımız böyle düşünmüş. Biz onlardan daha iyi mi bileceğiz?” deyip taşlara tahtalara tapmakla olmaz.
- Bize şimdi Rabbimiz nasıl hidayet eder?
Her söze kulak vereceğiz, kendi içtihadımızla en iyisini bulup ona uyacağız. Dr. Mete Firidin gibi Muğla’lara kaçmayacağız.
- Neden hidayeti Rahman’dan, Allah’tan değil de Rab’dan istiyor? Neden tekrar ediyor?
Allah’ın yaptıklarını ifade eden değişik sistemleri vardır. Onları genel olarak yapar sadece Rab sıfatı ile eğitir. Biz onun isminden hidayet dileriz. وَإِلَهُنَا وَإِلَهُكُمْ وَاحِدٌ (Ankebut, 29/46) ayetine izafet vardır ama vahid olduğu söyleniyor. Ayrı ayrı ilahımız değildir.
- لَأَكُونَنَّ deki لَ ne “Lam”ıdır?
لَ ismin başına gelir, tekid eder. إِنَّ de ismin başına gelir, tahkik eder. Mütereddit olanlara hitap edilirken getirilir. Başka dillerde sesli vurgularla yapılır. Kur’an dili yazı dili olduğu için ayrı manalar oluşmaz.
- Sonundaki ن ne “Nun”udur?
İsimlerdeki إِنَّ yerine muzari fiillerde sona eklenir. Tahkik Nun’udur.
- مِنَ الْقَوْمِ deki مِنْ ne “Min”idir
Teb’iz “Min”idir. Yani “Onların bir cüz’ü olurum” diyor.
Putlara tapamam ama benzer bir şeye taparım.
Sosyalistlerden olmazsın ama karmacılardan olursun.
Allah hidayet etmezse kredileşmeli ortaklık sistemine gelemezsiniz.
- Kavim/ الْقَوْمِmarife gelmiştir, hangi kavim kastediliyor?
ل istiğrak için olabilir. Bütün dalaletteki kavimler kastedilmiş olabilir ya da ahd için olabilir o zaman da İbrahim’in kavmi kastedilmiş olur.
- İbrahim kavmini dalalette görünce ne yaptı?
“Ben sizi dalalette görüyorum.” dedi. Onların yanlış yaptıklarını söyledi.
- Bizim ne yapmamız gerekir?
Kavmin veya iktidarın yanlışını gördüğümüzde söylemeliyiz, doğru yaptıklarını da tasvip etmeliyiz.
Bunlar inkılâpçılığı tutuculuk olarak anladılar, ateist kalmayı inkılâpçılık kabul ettiler.
- Aşağıdaki kavramları inceleyiniz
- QAvLa- RaEay/ قَالَ-رَأَى
قول, reyin toplulukla paylaşılmasıdır. Rey kavli içtima eder.
- EaFaLa –YaHDiNIy/ أَفَلَ-يَهْدِنِي
Matematikte ‘olmayana ergi metodu’ diye bir metot vardır. Sonuç yanlış çıkarsa ilk varsayımın menfii doğrudur. “Uful”de bize uful edenin tanrı olmayacağını göstermektedir. Ölen insan tanrı olamaz. Onun heykelleri hiç olamaz. Bu kişi Peygamber İsa da olsa olamaz.
- EaKuNanNa- BAvZiĞan/ أَكُونَنَّ - بَازِغًا
بزغ Neşter demektir. Güneş’in ve Ay’ın doğup aydınlatması anlamında kullanılmaktadır.
ب geçidi, ز zamanda diziyi, غdeğişmeyi ifade eder.
كَوْن ise oluştur.
Bir şeyin var olması çevresine etkili olması ile bilinir. Ay veya Güneş ortalığı aydınlatmaktadır. Yıldız ise kendisi görünür, ortalığı aydınlatmaz. Aydınlatan Rab olmaya daha layıktır.
- RabBIy - elWAvlLIyNa/ رَبِّي - الضَّالِّينَ
İnsan dalalette olanları görürse eğitilmiş olur. İmtihanda bir doğrunun yanında dört beş yanlışı yazarsınız. Öğrenci doğruyu seçerse imtihanı kazanmış olur. Dalalet olmasa biz eğitilmiş olmayız.
- aLQaMaRa – RabBIy / الْقَمَرَ- رَبِّي
Kamer aydınlığı temsil eder. Ay aydınlığında işler yapılır. Ekranı seyrederken ışıkları kısarız. Düşük aydınlık insanın dikkatini yoğunlaştırır.
- HAvÜAv –MiNa/ هَذَا- مِنَ
هَذَا âmı tahsis eder. Çoklar arasından bir kısmını ayırır. مِنْ ise teb’iz içindir.
- LaM- EiN/ لَـمْ-إِنْ
لَـمْ nefy edatıdır. إِنْ ise kısmı nefydir. Olup olmama eşit durumdadır.
- La –La/ لَ-لَ
- LanMAv –LanMAv/ لَمَّا - لَمَّا
- Fa- Fa / فَ-فَ
فَلَمَّا رَأَى الْقَمَرَ بَازِغًا قَالَ هَذَا رَبِّي فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَئِنْ لَمْ يَهْدِنِي رَبِّي لَأَكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّالِّينَ (77)
***
فَلَمَّا رَأَى الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَذَا رَبِّي هَذَا أَكْبَرُ فَلَمَّا أَفَلَتْ قَالَ يَاقَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ (78)
FaLanMAv RaEay elŞaMSa BAvZiĞatanQAvLa HAvÜAv RabBIy HavÜAv EaKBaRu FaLanMAv EaFaLaT QAvLa YAv QaVMıy EinNIy BaRIyEun MinMAv TuŞRiKUvNa
“Şemsi baziğa olarak rey edince ‘Bu, Rabbimdir. Bu ekberdir.’ diye kavl etti. Uful edince ‘Ey kavmim ben işrak ettiğinizden beriyim.’ diye kavl etti.”
1- فَلَمَّا رَأَىüçüncü defa tekrar edilmiştir. بَازِغَةً de ikinci defa tekrar edilmiştir, neden?
فَ harfleri peş peşe oluşan olayları ifade eder. Yıldızdan sonra Ay ve Güneş’i zikretmiştir. Yani yıldızdan sonra, Ay’dan sonra Güneş’i değil. Bunu belirtmek için de önce جَنَّ عَلَيْهِ اللَّيْلُ cümlesini hazf etmiştir. Ayrıca her ikisinde de بَازِغَةً kelimesini tekrar etmiştir. Bununla beraber onları sıra ile zikr etmelidir. Yani çift parantezle kapatmıştır. Son ikisinin Rab olmaya diğerinden daha fazla yakınlığı vardır. Son ikisinde sadece ekber olma farkı vardır. Diğer hususlarda birbirine benzemektedir.
2- هَذَا diyor, هَذِهِ demiyor, neden?
Güneş müennestir. Ona işaret ettiğine göre هَذِهِ denmesi gerekirdi. Müennes olan kelimedir. Kendisi ne müennes ne de müzekkerdir. Rab olmada dişi-erkek olamadığını ifade etmek için هَذَا diyor. Tanrı’nın cinsiyetinin olmaması gerekir.
3- Ekber/ أَكْبَرُne demektir?
أَعْظَمُ demiyor da أَكْبَرُ diyor. Ekber yaşlı demektir. Yaşlılar saygın olurlar.
Burada Güneş’in cesamette büyüklüğünü değil de değerde, fonksiyonda büyüklüğünü gösterdiği için “ekber” diyor.
4- هَذَا tekrar edilmiştir, neden?
Gösterilen varlık farklıdır onun için tekrar edilmiştir.
5- أَكْبَر kelimesini inceleyiniz.
أَكْبَر ismi tafdildir. Daha büyük veya en büyük demek olur. Güneş Ay’dan büyüktür anlamı çıkabildiği gibi yıldız ve Ay’dan daha büyüktür anlamı çıkar. Buradaki karşılaştırma sadece Ay ile Güneş arasındadır. Yıldızlar bu karşılaştırmada ayrı tutulmuştur. Bazı olaylardan daha büyüğüdür anlamı çıkar. Gerçekte yıldızların çoğu Güneş’ten daha büyüktür. Kur’an’da bilgi hatası yoktur.
6- أَكْبَر ile أَصْغَر kelimelerini karşılaştırınız.
En büyük kastediliyorsa أَكْبَر en küçük kastediliyorsa أَصْغَر gelir. Ekber ve esgar tek başına gelmez. “Allahuekber” ifadesi bundan istisnadır. Çünkü burada kastedilen sonsuz büyük ve sonsuz küçüktür. Kur’an’da bu anlamda geçmemektedir. Ancak namazda “Allahuekber” demede icma vardır. Ayrıca Kur’an’da tekbir babından emirler vardır. “Allahuekber” ifadesi Kur’an’la teyit edilmektedir. Biz buna dayanarak sonsuz küçük ve sonsuz büyüğe أَكْبَر ve أَصْغَر diyoruz.
7- أَفَلَتْ kelimesi üçüncü defa tekrar edilmiştir, neden?
Yıldızlar uful etmiştir, Ay uful etmiştir, Güneş uful etmiştir. Uful edenler ayrı ayrı varlıklar olduğu için uful fiili tekrar etmiştir.
8- Kavme neden hitap ediyor?
İnsan sosyal bir varlıktır. Bir topluluk içinde yaşamak zorundadır.
Topluluğun dalalette olduğunu görünce onlardan kendisine arkadaş aramak için hitap etmektedir. Onları düzeltmek için değil, onlardan arkadaş bulmak için.
Erbakan ve Gülen’e bunları anlattım ama duyuramadım. Onlar topluluğu değiştirmeye kalkıştılar. Akevler ise yeni topluluk kurmaya çalışıyor.
9- Neden يَاقَوْمِ kelimesi getirilmiştir?
İbrahim daha önce de onlar duyacak şekilde babasına anlatıyordu. Şimdi ise hitabı doğrudan kavme yapmaktadır. Artık babasını kavmi içinde muhatap alıyor.
Demek ki önce kişilere hitap edeceğiz. Onlar birleşip bize cephe alınca artık ayrı ayrı kişileri değil topluluğu muhatap alacağız.
Birinci Kur’an düzenini oluştururken kişilere hitap ettik. Artık topluluğa hitap etme durumundayız. Basın-yayın merkezlerimiz olacak, üniversitelerimiz olacak. Her türlü duyuru araçlarımızla tüm insanlığa hitap etme durumundayız.
10- بَرِيءٌ kelimesini inceleyiniz. Neden nekre gelmiştir?
بَرّ kara parçası demektir. Sonraları بَرَأَ fiil olarak sudan karaya çıkma, hastalıktan kurtulma, borçtan veya suçtan kurtulma anlamlarında kullanılmaya başlanmıştır.
Kur’an’da برء 31, برج 7 defa geçer. Toplam 38 (2*19) eder.
ب geçidi, ر tekrarı, ء gücü gösterir.
11- مِمَّا daki مَا neyi temsil ediyor? Neden الَّذِيyahut مَنْ gelmemiştir?
مَا ve مَنْ istiğrakı içerir. مَا bütün eşyaları, مَنْ ise bütün akıllı varlıkları içerir. الَّذِي ise maruf olanları içerir. Bunun için الَّذِي gelmemiştir. مَا kelimesi akıllı varlıklarla akılsız olanları da içerir, müşterek kelimedir. Karine-i maniaya gerek olmadan karine-i daiye ile onlardan biri verilir. مَنْ in böyle bir özelliği yoktur. Burada مَا “men”leri de içermektedir.
12- “İşrak etmek” ne demektir, neden fiili muzari gelmiştir?
شِرْك nalındaki kayıştır. İki nalını birbirine bağlar.
Şirkette işbölümü vardır. Huleta da (الْخُلَطَاء) ise ortaklar eşit görevler ve eşit haklara sahiptirler. Allah’ın şeriki yoktur. Mutlak maliktir. İnsanı kendisine halife yapmıştır. “Sizden beriyim.” demiyor, “İşrak ettiğinizden beriyim.” diyor.
Biz de insanlardan beri değiliz, işrak ettiklerinden beriyiz. Ondan dolayıdır ki kimseye karşı değiliz, kötülüğe karşıyız.
Kur’an’ın bütün ayetleri dayanışma içindedir, birbirlerini beyan eder, kanıtlar.
13- Aşağıdaki kavramları inceleyiniz
- QAvLa – QAvLa / قَالَ-قَالَ
- RaEay – EaFaLaT / رَأَى - أَفَلَتْ
Gözle ve beyinle görünür durumda olup sonradan görünmez duruma geçmek uful etmektir. Bu surede yıldızın, Ay’ın ve Güneş’in ufulünden bahsetmektedir. Kur’an’da başka bir yerde ufulden söz etmemektedir.
Biz uful kelimesini yorumlarken astronomiden yararlanmalıyız. Gündüz olunca yıldızlar görünmez olurlar. Bunu da uful olarak zikretmektedir. Ay’ın durumu da böyledir. Güneş ise batınca uful etmektedir.
- TuŞRiKUvNa – Yav/ تُشْرِكُونَ - يَا
Batı mantığında kölelerin kişilikleri yoktur. Yahudi mantığında İsrailoğulları dışındakilerin kişilikleri yoktur. Kur’an mantığında insan geni taşıyan herkesin kişiliği vardır. Müşriklerin de kişilikleri vardır. Muhatap olurlar. Hakemliği kabul etmediklerinden bazı haklardan mahrum olurlar. Bugün resmen İslam’ın kabul ettiği kişilik kavramını uygulamadaki aksaklıkla beraber insanlık kabul etmektedir.
- BaRIyEun – BavZiĞatan / بَرِيءٌ- بَازِغَةً
“Beraat etmek” demek etkisinden uzak olmak demektir. بَازِغَةً kelimesi ise etkileyen anlamındadır. Biri beşeri etkidir, diğeri fiziki etkidir. Beşeri kurallar ile fıtri kurallar analogdur. Beşeri kurallarda cüzi iradeler yer alır, fıtri kurallarda rastlantılar yer alır. Cüzi iradeler serbest bırakılırsa fıtri oluşların yasalarına tabi olur. Tekellerin baskısı oluşur da cüzi iradeler etkisiz kalınca kuralsızlık makroya ulaşır. Kişinin cüzi iradesi topluluğun iradesi olmuş olur. Bu da şirktir. Herkesin kendi içtihadı ile hareket etmesi topluluğun fıtri kanunlara tabi olması demektir.
- EaKBaRu - QaVMıy / أَكْبَرُ - قَوْمِ
Kavim siyasi silahlanmada en güçlüdür. İnsanlığın ortak ordusu yoktur. Devletlerin orduları savaşırlar. İslam orduları bir cephe, İslam olmayan, hakemliği kabul etmeyen uluslar bir cephe olurlar. İslam orduları birbiriyle savaşmazlar. Diğerleri ise aralarında da savaştadırlar. İslam orduları savaşta birleşebilirler.
- elŞaMSa - RabBIy / الشَّمْسَ - رَبِّي
“Şems” güneşi, hayat kaynağını ifade eder. “Rab” şemsin saldığı ışıkla ona yön vererek terbiye eder. Tüm canlılarda irsi eğitim vardır. Canlılık da Güneş enerjisi ile var olmaktadır. Güneş Rab değil, Rabbin var ettiği araçtır.
Bizimle dehriler arasındaki fark, olanların kendiliğinden olduğunu söyleyip öylece inceleme yapmalarıdır. Biz ise olayları mutlak Halik’ın eseri olarak inceleriz. Onlar rastlantılarla açıklıyor, cüzi iradeleri inkâr ediyorlar. Biz ise rastlantıların yanında cüzi iradeler vardır diyoruz. Onlar insanı yok saymış oluyorlar. Çelişkileri burada. İnsan yoksa nasıl konuşuyorlar, bize nasıl muhalefet edebiliyorlar?
- EinNIy- MinMAv/ إِنِّي- مِمَّا
Ben مِمَّا lardan oluşmuşum, onlardan bir parçayım ama ben bitki değilim, benim benliğim var. Onların dışında varlığım var. Cüzlerimden farklı varlığım var.
Ruhu inkâr edenler bu varlığı kabul etmiyorlar. Çelişki içindedirler. Sermaye yüzyıldır insanları zorla bunlara inandırır. Yirminci yüzyıl zulüm yüzyılıdır.
- HAvÜAv – HavÜAv / هَذَا - هَذَا
- Fa- Fa / فَ-فَ
فَلَمَّا رَأَى الشَّمْسَ بَازِغَةً قَالَ هَذَا رَبِّي هَذَا أَكْبَرُ فَلَمَّا أَفَلَتْ قَالَ يَاقَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ (78)
***
إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ (79)
EinNIy VacCaHTu VaCHiYa LieLaÜIy FaOaRa elSaMAvVATı Va eLEaRWa XaNIyFan Va MAv EaNa LiNa eLMuŞRiKIyNa (79)
“Ben vechimi semavat ve arzı fatr edene hanif olarak tevcih ettim.
Müşriklerden de değilim.”
- إِنِّي وَجَّهْتُ neden ayrı ayet olmuştur?
Bu ayet “Ben işrak ettiklerinizden beriyim” dendikten sonra harfi atıf getirilmeden bunun anlamını açıklamıştır. Beri olma demek işrak olunmayana ibadet etmek demektir. Ayrı ayet olması tek başına da ifade edilmiştir. Sadece işrak ettiklerinden beri olmak için değil, hak olduğu için bu öyle denmektedir.
2- Neden mazi gelmiştir?
Meful fiile takdim olunur. Fail fiile takdim olunmaz, takdim edilen fail mübteda olur. Ondan sonra gelen fiil cümlesi haber olur. Fiili mazi de olabilir muzari de olabilir. Mazide bir defa tevcih edilir. O durum öyle alınır. Muzaride tevcihler tekrarlanabilir.
3- وَجْه kelimesini inceleyiniz.
وَجْه yüz demektir.
و beraberliği, ج cazibeyi, هiçtenliği ifade eder.
Yüz insanın önden görünen kısmıdır. Duyu organlarından dördü başkadır ve ön taraftadır. İnsan ilerisini görmesi için var edilmiştir. Ayrıca konuşma aracı da yüzdedir. Yüz yüze görüşülür.
4- Tevcih tefil babından gelmiştir, neden?
Burada tefil babı tadiye için gelmiştir.
Teksir için gelmemiştir. İfal babı ile gelmemiştir.
5- Kur’an’da tevcih fiil olarak kaç defa geçer?
Kur’an’da tevcih fiili iki defa geçer. Biri Musa’nın Medyen’e teveccüh etmesinde geçer, diğeri ise bu ayette geçer. Vechi tevcih yalnız bu ayette geçer. Vechin inkılabından bahsedilir. Yalnız bu surede tevcih olarak beyan edilir.
6- “Tevelli”nin “teveccüh”ten farkı nedir?
“Tevelli”de yalnız yön söz konusudur. Orada olanla görüşme söz konusu değildir.
“Teveccüh”te ise onunla görüşme, konuşma kastedilir.
“İnkılap” ise bir şeyi talep etmek için ona doğru dönme demektir.
7 -إِلَى gelmemiş de لِ gelmiş, neden?
Kendisi altı yönden münezzeh olduğu için O’na vechinizi çeviremezsiniz. Ancak O’nun istediği yöne kendinizi çevirebilirsiniz O’nun emrine uyarak.
O’nun gösterdiği tarafa tevcih ettim. O yön de insanlık yönüdür, topluluk yönüdür.
Rabbimiz kendi alacaklarını O’na vermemizi, borçlarımızı da O’ndan tahsil etmemizi emretmiştir. لِ nin ne büyük anlamı vardır.
8- فَطَرَ kelimesini inceleyiniz.
“Futr” mantar, “Fetire” mayalanmış ekmek demektir. “Fetr” ise yarık demektir. “Fıtrat” yaratılmış anlamına gelir.
Başlangıçta kâinat bir tek madde olarak sıkı bir şekilde küçücük iken 13.7 milyar yıl evvel çatlamış ve oluşan parçacıklar birbirinden uzaklaşmaya başlamış, sonra da birbirlerini çekerek bugünkü düzen oluşmuştur.
Halen canlılar yarılarak çoğalmaktadır. Kıyamet günü semanın infitar edeceği bildiriliyor. Bu, kara delikte bütün kâinat toplandıktan sonra yeniden ilk yaratılışa benzeyen bir şekilde yeniden patlaması olarak anlaşılabilir.
ف ayrılmadan kopmaktır, ط uyumluluktur, ر tekrardır.
9- “Hilkat, Melekût, Fıtrat” kelimelerini karşılaştırınız.
Surenin başında semavat ve arzın hilkatini zikr etti. İbrahim kıssasına geldiğinde semavat ve arzın melekûtunu, şimdi de fıtratını beyan ediyor.
10- Bu surede başka bununla ilgili fiil var mı?
Bu surede bir de بَدِيعُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ geçmektedir.
“Hilkat, melekût, fıtrat ve bidat” ile kâinatın varlığı anlatılmaktadır.
“Hilkat” planlı bir şekilde yaratıldığı, “melekût” sebep-sonuç ilişkileri içinde düzenlendiği, “fıtrat” atomlardan, ayrılmaz cüzden oluştuğu, “bidat” ise başka bir şeyden değil ilk olarak yaratıldığını anlatmaktadır.
Bugünkü müspet ilimler bunları kanıtlamıştır.
11 - حَنِيفًاkelimesini inceleyiniz. Kur’an’da kaç defa geçer?
“Hanif” eğildiği zaman kırılmayan yaş çalıdır. Esnek çubuk demektir.
İnsanlar şeytan onlara musallat olmadan önce hidayet üzerindedirler. Şeytan idlal edince ikiye ayrıldılar, hidayette olanlar ve dalalette olanlar diye. İnsan nefsi kötülüğü emreder. Eğitilmiş olsalar bile tekrar hakka dönmelidirler.
حَنِيفًا kelimesi asla dönmek, fıtrata dönmek demektir.
Savaşı bırakıp hakemlerin kararı ile hareket etmeye “İslam” diyoruz.
İnsanlığı İslam’a götürmek Peygamber İbrahim’e verilmiş olan görevdir.
Kur’an’da “hanif” kelimesi 12 defa geçer. Birinde Kur’an ehline hitap eder, diğerinde ise kendilerine kitap verilenlerin hepsini içerir. Yalnızca iki yerde son nebiye hitap eder, sekiz defa da İbrahim’den hanif olarak zikreder.
12- وَمَا أَنَا deki وَ ne “Vav”ıdır?
Hal vav’ıdır. “Hanif olarak ona teveccüh ettim ve şimdiki durumum sizden olmamak, müşriklerden olmamaktır.” diyor.
13- Buradaki أَنَا kimdir?
Buradaki أَنَا İbrahim’dir. Ayeti müstakil olarak okursan her mümindir.
14- الْمُشْرِكِينَkurallı erkek çoğul gelmiştir, kimler kastediliyor?
ل istiğrak için olabilir, o zaman bütün müşrik topluluklardan uzağım demektir yahut önceki ayetle beraber okunduğunda İbrahim’in kavmi ifade edilmektedir.
15- Aşağıdaki kavramları inceleyiniz
- XaNIyFan –eLMuŞRiKIyNa/ حَنِيفًا- الْمُشْرِكِينَ
- FaOaRa - VacCaHTu/ فَطَرَ - وَجَّهْتُ
- VaCHiYa- EaNa/ وَجْهِيَ - أَنَا
- elSaMAvVATı- eLEaRWa/ السَّمَوَاتِ- الْأَرْضَ
- EinNIy- elLaÜIy/ إِنِّي- أَلَّلذِي
- Va- Va /وَ-وَ
- Li -MAv/لِ-مَا
GENEL YORUM
- Bugünkü müşrikler, dolara tapmaktadırlar, ekseriyet oyuna tapmaktadırlar, ölülere tapmaktadırlar, heykel ve nesnelere tapmaktadırlar… Bunların bu yaptıklarının hükmü nedir?
İbrahim Peygamber zamanında mevcut olan şirk Kur’an’a kadar devam etmiştir. İbrahim’in milletinden olanlar ile olmayanlar arasındaki çatışma bugüne kadar gelmiştir. İbrahim’in milletine katılanlar içinde münafıklar yer almış, inanmadıkları halde inandık diyerek İbrahim’in İslam dinini bozmuşlardır.
Bugün aramızda peygamber yoktur, yeni kitap gelmeyecektir. Kur’an kıyamete kadar bütün insanların kitabı olacaktır. Diğer ilahi kitaplar da Kur’an’a ve müspet ilme göre yorumlanarak varlıklarını sürdüreceklerdir.
Bugünün sorunu içtihat ve icma sorunudur. Aramızda peygamber olmadığına göre Kur’an’ı nasıl anlayacak ve nasıl uygulayacağız? Bunun tek yolu vardır. Bağımsız bucaklar oluşturup her bucağın kendi şir’asını kendisinin oluşturup uygulamasıdır. Böylece bucaklar arası yarış başlayacak. Kimin bucağı başarılı olursa o bucağın şir’ası şeriat/hukuk olacaktır.
Dünyada 10 milyara yakın nüfus var. Bir bucak 10 bin nüfuslu olacağına göre bir milyon bucak olacaktır. Demek ki bir milyon kadar deneme yapmış olacağız. Sonunda hangi bucaklar başarılı olursa onlar hidayette olacaklardır.
Şir’aların başarıları;
- Bucaklar çoğalınca büyürler ve ikiye bölünürler. Hangi bucak daha kısa zamanda büyür sonra bölünürse o bucağın şir’ası başarılı olur.
- Hangi bucakta yılda ölenlerin sayısı nüfusa oranla azsa o bucak başarılı şir’aya sahip olur, bu ortalama yaşı gösterir.
- Hangi bucakta gün/saat büyükse o bucak başarılı bucaktır.
- Hangi bucakta suç oranı azsa o bucak iyi şir’aya sahiptir demektir. Bunu da ödenen diyetlerle ölçebiliriz.
Demek ki başarılar ilmi kriterlerle tespit edilecek, bu da bağımsız ilim adamları ile mümkün olacaktır.
Elveda
Yolculuk var
Hicret yolculuğu
Bir bir gelecekler
Burada kalanlar
Ayrılık var
Ebedi ayrılık
Cennete gidenler
Cehenneme gidenler
Sevme yok özlem yok
Bir daha görmeyecek
Vedasız ayrılanlar
Cennette yeni dünya
Yeni dost
Cehennemde yeni azap
Yeni kavga
Yolculuk var
Hicret yolculuğu
Kim bilir belki de
Bulacaksınız beni
Sevinçler içinde
Size katılmışım
Dostlarım
Artık kızma yok
Darılma yok
Bana sabredenler
Kavgalar sayesinde
Belki de cennetteyiz
Hep birlikte
Dostlarım
Bu günlerde ayrı düştüm
Bir bir o sevdiklerimden
Kader sizi buluşturur
Dost olmuşsunuz birden
Siz onu seversiniz içten
O sizi sevmez
Beraber olalım dersiniz
İstemez
Böyle geçer ömrünüz
Hep hicran hep hasret
Yalnız kalmazsınız cennette
Yeni dostlar bulursunuz elbette
Süleyman Karagülle
Yalova, Teşvikiye; 21 AĞUSTOS 2021
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yayına Hazırlayan Adil Düzen Çalışanları:
AYŞE AYDIN
TAYİBET ERZEN
REŞAT NURİ EROL