NEML SÛRESİ- 2. Hafta
أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
إِذْ قَالَ مُوسَى لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُمْ بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ (7) فَلَمَّا جَاءَهَا نُودِيَ أَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ (8) يَامُوسَى إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (9) وَأَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّى مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ يَامُوسَى لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ (10) إِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَإِنِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ (11)
***
إِذْ قَالَ مُوسَى لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُمْ بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ (7)
“Hani Musa ehline ‘Narı inas ettim. Size ondan bir haber ita edeceğim veya kabas şihab ile ita edeceğim. Umulur ki istila edersiniz.’ diye kavl etmişti.”
1. Burada إِذْne demektir?
- ذharfinin manasını bulabilmemiz için Kur’an’da ذile başlayan bir kelime bulmamız gerekir. İki harfli olmalıdır. İkinci harfi bilinen harf olmalıdır. رharfinin tekrar için geldiği bilinmektedir. O halde ذررkökünü incelersek ذharfinin manası ortaya çıkar. Zerre parmaklarla tutulup alındıktan sonra serpilen tuz gibi şeylerin toplamıdır. Türkçede “Bir tutam tuz” deriz. Çokluğu ر’nin tekrarından gelir. ذise bir toplulukta birbirlerini bilirler anlamındadır. Kalabalıkta parmağınızla işaret ettiğiniz kimseye delalet eder. Gerçekte tutmuyorsunuz ama parmağınızı ona uzatmakla onu tutuyorsunuz, arıyorsunuz demektir.
Ayrıca ذ harfi bir şeyi belirleyip bu bana aittir anlamında kullanılır. ذُو taşıdığın vasıf demektir. O da işaretleme anlamındadır.
لharfi ile ذ harfinin yazılışı benzerdir. ذnoktalıdır ve sapı küçüktür. لharfi ise aslında harfi tarif olarak belirleyicidir.
Baştaki ءharfi gücü ve etkiyi ifade eder, etki zamanını içerir. إِذْ ve إِذَا işaret edilen zaman olur. إِذْ geçmiş zamana, إِذَاise sonuna elifin eklenmesi dolayısıyla gelecek zamana işaret eder.
2. Burada neyin zarfıdır?
- Bundan önceki surede Musa’nın kıssası anlatılırken وَإِذْ نَادَى رَبُّكَder. Şimdi ise ondan önceki olayları anlatır. طسile bunları birbirine bağladıktan sonra iki surede anlatılanları hatırlatır.
3. Neden وَgetirilmemiştir?
- Burada وَ harfi getirilmeyişinin nedeni إِذْ birinci إِذْ’i de içine alır, ayrı إِذْolmaz. Bundan sonra gelen surede إِذْ kelimesi getirilmemiş, نَتْلُوdiyerek “Hani geçen surede Musa’dan bahsetmiştik, ondan önce şöyle olay olmuştur.” denmiştir. عَلَيْكَdiyerek kıssayı Musa’nın doğuşu ile anlatmıştır. (Kasas 28/3)
4. Hatip kimdir?
- Hatip Allah’tır. Kur’an diliyle hitap etmektedir.
5. Muhatap kimdir?
-Muhatap bugünkü müminlerdir. وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى ayetindeki كَ‘dir. لَتُؤْتَىveya لَأُنْزِلَكَdenmeyip لَتُلَقَّى denir. Çünkü müspet ilmin verileri ile Kur’an’a biz kavuşacağız. Kur’an içtihat ve icma masasına yatırılıp ondan hükümler çıkarılacaktır.
6. Ehlin (لِأَهْلِهِ) manası nedir? أَصْحَابile karşılaştırınız.
- Kur’an’da ءهل127, ءين27 defa geçer. Toplam 154 (2*7*11) eder.
ءbirliği, gücü; هiçyapıyı هُوَ’yi ifade ederken, لde belirliliği ifade eder. Bedenlerin birliği değil de ruhi ve içtimai beraberliğini ifade etmiş olur. ءهل-صهبköklerinde; ه-ح, ء-ب, ل-صharfleri eşleşir. هsüreklidir, حda süreklidir hareketi ifade eder. Sohbette hareket fiili var, bedenlerin beraber bulunması var. ءdevamlılığı, بgeçiciliği ifade eder. Sohbet geçici beraberliktir. لbelirliliği, صise dayanıklılığı ifade eder. Sohbet daha somuttur.
7. Musa’nın ehli kimdir?
- Musa’nın ehli Şuayb’ın kızı ve ondan doğan çocuklardır. Musa eceli doldurunca neden ayrılmak zorunda kalır? (Kuran’da Musa’nın kayınpederinin Şuayb olduğuna dair bir delil yoktur. Eğer kayınpederi Şuayb olsaydı Kuran’da adları beraber geçmeliydi. Lütfi Hocaoğlu) (Buradaki kişi belirsizdir. Şuayip veya benzeri nitelikte başka biri olabilir. Süleyman Akdemir) Hazır yerleşmiş ve birlikte iş yaparken neden terk etmek zorunda kalır yahut neden ayrılmak ister?
Bugünkü köylerde yaşayan ailelerde bu olur. Bir defa erkek baba ocağını yaşatma durumundadır. Dolayısıyla kızlar evleri terk eder ve kocalarının evlerine giderler. Baba ocağını kızlar değil erkekler devam ettirirler. Damatların o ocakta bulunmaları kız kardeşlerinin ocaklarını bozması demek olur. Anneler baba ocaklarını erkek kardeşlerinin erkek çocukları için kabul eder öylece ayrıcalık tanırlar. Kendilerini gelin gittikleri yerin ferdi kabul ederler ve artık onlar için kocasının ocağı ocaklarıdır. Hala kadınlar bunun için erkeklerin soyadlarını taşırlar. Kentlerde bu anlayış yok olmuştur, aidiyet kalmamıştır. Kadın-erkek eşittir. Birbirlerine ait değildir. Sevginin yerini çıkar almıştır. Evlilik sadece maddi çıkara dayanır hale gelmiştir.
لِharfi kendilerine kavl edilenlerdir. Muhataplık içindir, temlik için değildir. لِأَهْلِهِsadece Musa’nın kıssalarında geçer. Başka yerlerde سَارَ بِأَهْلِهِder. Baba ailenin maliki değil ortağıdır. Anne ile ortaktır. Çocukları yetiştirirler, borçlarını öderler. Çocuklar da evlenince ayrı aile oluştururlar. Evlilik ev sahibi olarak Türkçede ifade edilir. Günümüzde evlenen çiftler ayrı yuva kurarlar. Anne babaları onların evlerinde yaşamazlar. Buradaki Musa’nın kıssası bize bunu anlatır. İzmir Akevler’de bu sorunu şöyle çözüyoruz. 160 metrekarelik daireler yapıyoruz, tek daire olarak da kullanılabiliyor, çift daire de olabiliyor. Dış kapıyı iki türlü kapatıyoruz, iki veya tek daire oluyor. Çocuklar küçük olunca 160 metrekarelik daire olarak kullanılıyor. Büyüyüp ayrılınca biri anne babasının evinde kalır.160 metrekarelik ev/daire 80 metrekarelik iki ev/daire olur. Yan yana ama ayrı evlerde otururlar.
Bugün projelendirip geliştirdiğimiz 100 lojmanlı işyeri apartmanlarında anne baba aynı odada kalır, bir kız bir erkek çocukları aynı katta oturur. Kız bedeni hizmetleri yaparken erkek nafaka temin eder.Yaşlı erkeklere eşinin bakması uygun olacağı için bakılacak yaşlı kadınlara kızları bakar, bakılacak yaşlı erkekler onlara bakacak diri kadınlarla evlendirilir. Bunlara da eşleri bakmış olur.
Musa’nın on sene kaldığı evden neden ayrıldığı üzerinde durulması gerekir.
8. Neden أَنَاآنَسْتُdemiyor da إِنِّيآنَسْتُdiyor?
- Kur’an’da أَنَا اللَّهُ ve إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ geçer. أَنَا ile إِنَّنِي bilinir. إِنَّنِي, أَنَا’nin إِنَّile tahkik edilmesidir. İkisi arasındaki farkı yani إِنَّنِي’yi nasıl yorumlarız? إِنَّ‘de sadece vurgu vardır. Önemli olayı haber verir, إِنَّolsaydı beklenmedik olay olurdu. Yani burada ateşin görülmesi önemli olaydır ama ateşin olması beklenmedik olay değildir. Yolcular konakladıkları yerlerde ateş yakarlar. Yemeklerini pişirmek için, ısınmak için, aydınlanmak için, yabani hayvanlardan korunmak için ateş yakılır. Ateşin karşısında hoş geceler geçer. Bugünün nesli bunu görmemektedir. Yalova’nın kamplarında bu hoşluk yaşanabilir.
9. Burada neden سَgelmiştir? سَ ile سَوْفَ’yi karşılaştırınız.
- س harfi mekânda diziyi ifade eder, hemen değil de biraz ileri ama yakın zamanı gösterir. سَوْفَde ise س e وile فَeklenir. وfarklılığı ifade eder. Biz, başka karine yoksa, سَ‘yi bu dünya için, سَوْفَ‘yi ahiret için manalandırırız. Burada bu manayı veremeyiz. “Çok kalmam, kısa zamanda geri dönerim.” der. Eşi ve çocuk tek başına karanlıkta kalmaktan korkarlar. Dolayısıyla hemen dönmesi gerekir. Demek ki سَ‘nin ‘en kısa zamanda’ anlamı da vardır.
10. Ayetteki آتِيكُمْifadesini tahkik ediniz.
- أَتَىbir yönden gelmek içindir. جَاءَdeğişik yönlerden gelmek anlamındadır. Ateşten geleceği için أَتَىkullanılır. Varsayımlarımız hep teyit edilmiş olur. (أَتَىgelip etkileşmeyi ifade ederken جَاءَetkileşmeyi ifade etmeden gelme demektir. Lütfi Hocaoğlu)
11. Burada مِنْile mi teaddi etmiştir yoksa بِile mi?
- Lazım fiiller harfi cerlerle teaddi eder. أَتَى geldi demektir. أَتَى بِ‘getirdi’ 'anlamındadır. أَتَى مِنْise ‘oradan geldi’ anlamındadır. بِ meful ile müteallaktır, مِنْ ise zarftır.
12. Buradaki مِنْ ne içindir?
- مِنْ başlangıcı gösterir ve başlangıçta değişme olmaz. Karşılığı إلَى’dır, bitişi gösterir. Burada oradan başladım size kadar geldim anlamındadır. Ne var ki إِلَيْكُمْdenmemiş sadece كُمْ denmiştir. مِنْile نَارda böyle düşününce ateşten aldığı şeydir. Başlangıcı değildir ama burada teb’iz yoktur. Tenzilde eksilme olur. Öyleyse ateşte eksilme olmaz. O halde مِنْ‘de teb’izin yanında kaynak anlamı da vardır. Aslında harf ve kelimeler Kur’an’da taranmalı ondan sonra bu manalara gelir denmelidir. Eski gramerciler buna çalışmışlar, buraya kadar getirmişler, şimdi bizim ileriye götürmemiz gerekir.
13. آتِيكُمْkelimesi neden tekrar edilir?
- “İta etmek” kelimesi بِ harfi olmadan vermek anlamındadır. Haber getirilir. Şihab ise verilir. Farklı iki manaya geldiği zaman kelime tekrar edilir. Ahmet ile Hasan denizde yüzdü cümlesi doğrudur ama “Ahmet denizde ve deriyi yüzdü.” diyemezsiniz. Allah’ın insana öğrettiği dilin mantığını kavrarsak dildeki manaları daha iyi anlarız. Dilin mantığı bütün dillerde aynıdır. Sadece kullanılan kelimeler farklıdır. Bin dil üniversitesi kurulduğu zaman üniversitede yalnız bin ayrı dil öğretilmez aynı zamanda bütün dillerde aynı olan dil mantığı öğretilir. Kim öğretir? Sizler öğretirsiniz. Bin dil üniversitesinin binalarını yapmak kolay, Sermaye onu bir yılda tamamlar, ama bin dil mantığını henüz insanlık bilmemektedir. Bin dil üniversitesini kurmaya kalkanlar önce bunu bilmelidirler. Hüseyin Kayahan baştan beri bunu yapmaya çalışır. Akevler etimoloji derslerini yapıyor. Şimdi yalnız Arapça etimolojisini yapabiliyor. İlerde Türkçenin de etimoloji çalışmaları yapılmak zorundadır. Örnek olarak ayak kelimesi atmadan gelir, “beş adım attım” dersiniz. تharfi ي’ye dönüşmüştür. Atak, ayak olmuştur. Türkçede acaba T’nin Y’ye dönüştüğü yer var mıdır?
14. بِharfi neden iade edilmez?
- أَتَاكُمْ kelimesi iade edilirse de بِ harfi iade edilmez. Böylece haber getirmekle şihab getirmek arasında Ve harfinin ötesinde daha geniş bağ vardır demektir. Ne haber getirebilir? Gidilecek yerleri sorar. Hayvanları ile ailesini alıp yola düştüğü zaman nereye gideceği belli değildir. Bugün kardeşler bölündüğü zaman yerleri yani arazileri ve/veya malları taksim ederler. Çobanlık döneminde ise kardeşlerden bir kısmı hayvanlarını alıp kendilerine boş otlak yerlerini ararlardı. Nerede hayvansız yer bulurlarsa orada yerleşirlerdi. Bunlardan bu haberi sormak ister.
15. Gelecekte ne yapabiliriz?
- Yüz lojmanlı işyeri apartmanının tüm projesini yapabiliriz, ahşap kısımlarını hazırlayabiliriz. Her şeyimiz tamam olduktan sonra Yalova’ya çıkabiliriz. Biz yüz lojmanlı işyeri apartman kurmak istiyoruz diyerek on dönüm yer verin diyebiliriz. Oranın yönetimine gider ve buraya altyapı yapın diyebiliriz. Biz de en geç altı ay içinde onlara yüz lojmanlı işyeri apartmanı sunabiliriz. Şimdi sormamız gereken başka bir şey daha vardır. Hangi bölgede apartmana gelip yerleşecek ortak bulunur diye sorar ve apartmanı orada yaparız. Bakınız, ayet bize nekre haber kelimesi ile neleri düşündürmektedir.
16. Neden وَ demeyip de أَوْ der?
- وَ denseydi ya ikisini birden getirecek ya da hiç haber getirmeyecekti. Oysa yalnız haber de getirebilir. Yalnız ateş de getirebilir. İkisini de getirebilir. Dolayısıyla burada أَوْgetirerek bize aynı zamanda üretmede üretme usulünü öğretir. Öyle iş yapabiliriz ki iki veya daha fazla ürün elde etme ihtimali olur. Ama ayrı ayrı da ürün elde edilebilir. Uygulamada ne elde edilirse o yapılır. Planlarımız böyle olur.
17. Burada خَبَر ile شِهَابkelimelerinin köklerini karşılaştırınız.
- خبر-شهب, ب-ب, خ-ه,ر-شbütün harfler karşılıklı aynı gruptandırlar. Biri fiildir. Biri ise faal bir cisimdir. ب’ler kapıdır. خبر ‘de kendilerinden çok onlardan üretilenlerden yararlanılır. شِهَابile ateş yakılır. Ateşle ısıtılır. شِهَابyol olup gider. Haberle de iş yapılır, haberin kendisi kullanılmaz. خ‘da seçim vardır خَيْرkelimesi ondan gelir. H de ise görünmezlik şeklinde tutulmazlık vardır. R tekrarı ifade eder. Ş ise ani boşalmaları ifade eder. Yakılır, ısınılır, sonra sönüp gider, hâlbuki haber uzun yıllar uygulanır. Musa ateşe giderken de zaten ondan yararlanmak için gitmektedir. Vahiy almaya hazır durumdadır. Biz de bir yere gitmeden önce hazırlıklı olmalıyız. Orada neler bulacağımızı ve nasıl değerlendireceğimizi gitmeden önce düşünmeliyiz.
18. Buradaقَبَسkelimesini inceleyiniz.
حرث-ekin; حرس hars, tarlayı yabani hayvanlara karşı bekleyen kimse demektir.
ح hareketi, ر tekrarı, س diziyi ifade eder. Karakollara konan nöbetçiler demek olur. Kur’an’da حرس 1, حرص 5 defa geçer. Toplam 6 (2*3) eder.
حرص elbisedeki yırtık demektir. Haris olmak yırtınmak demektir.
قَبَسMeşale, ateş demektir. قَبَسbir ateş yığınında alınan bir ucundan tutulabilen, diğer ucu ateşli olan odun parçası demektir.
İktibas ise bu odun parçasını almak demektir. Edebiyatta istilahi olarak bir edebi metinden alıntı yapmaya da iktibas denir.
Kur’an’da قبس3, غصب1 defa geçer. Toplam 4 (22) eder.
19. Ayette geçen شِهَابile قَبَس kelimelerini karşılaştırınız.
- شهب ile قبسköklerinde;ب-ب, ش-س, ه-قeşleşir. بikisinde de geçittir. شِهَاب geçici alevdir قَبَس ise kor gibi devamlı olandır.
20. Burada لَعَلَّكُمْifadesini inceleyiniz.
- لَعَلَّkelimesi لَا أَنَّden dönüşür. ءharfi عolur. عetkidir, kuvvettir, ءise güçtür, enerjidir. Etkin hale gelebilir. İstersen onu yapabilirsin demektir. Birisine kendisinden sonra gelen işi yapma imkânını sağlamadır. لِgelirse emir olur. لَعَلَّ gelirse imkân olur.
Kur’an’da zamir olmadan gelen لَعَلَّvar mıdır?
لَعَلَّ السَّاعَةَ2, لَعَلَّ اللَّهَ 1 defa geçer. أَحْمَدَيَجِيءُلَعَلَّ cümlesi fasihtir. İsmini nasbeden harflerdendir.
21. Ayette geçen صليkökünü inceleyiniz.
Kur’an’da صلي25, صلو99 defa geçer. Toplam 124 (22*31) eder.
صdayanıklı olmayı, لbelirliliği, يkolaylık ve düzlüğü, وbirliği ifade eder.
22. Ayette geçen تَصْطَلُونَkalıbını bulun.
- İftial babının muzari, malum, merfu, ikinci şahıs, eril, cem olan تَفْتَعِلُونَvezninden gelir. Aslında تَصْتَلِيُونَolarak gelmesi gerekirken i’lal ve iftial babı ibdalinden dolayı تَصْطَلُونَşeklinde gelir. Ateşin karşısına geçip kendi iradenle ısınma olduğu için iftial babından gelir.
23. Üşüdüklerine göre hangi mevsimdedirler?
İlkbahara doğru yola çıkarlar. Çölde yayılım yeri bulabilmek için erken yola çıkmak gerekir. Çölde meralar bölünmüş değildir, kim önce bir vadiyi işgal ederse o mevsim onun olur. Bu ilk işgalle bölüşmedir. Ortak iş yerlerinde makineler böyle paylaşılır. Bilgisayarı kim kaparsa o saatte o kullanır.
24. Musa Şuayip’ten neden ayrılır?
Canlılarda bir özellik vardır. Hücreler belli büyüklüğe ulaşınca bölünürler. Ailede canlıdır. Yeterli büyüklüğe erişince aile bölünür. Kız kocasına gider, erkek evlenir ayrı ev kurar. Tam uygarlaşmanın sağlanmadığı dönemde eşler ayrı yuva kurup yaşayamadıkları için büyük aileler oluşur. Ortaklık döneminde eşler hemen kendilerine iş ve aş bulabildikleri için artık büyük aileler sona ermiş olur. Onun yerine ocaklar ortaya çıkar. Kur’an da ocakları aile üzerine değil küçük aile üzerine kurar ve ancak bugün uygulanır hale gelir. Musa kendi başına ailesiyle yaşar hale gelince töre gereği ayrılır. Sürüleri çoğalır, çocukları çobanlık yapabilecek hale gelirler.
25. Bugün durum nasıldır?
Yüz lojmanlı işyeri apartmanları bütün bu sorunları çözer. Ben büyük aile içinde büyüdüm. Ablamın çocukları ile büyüdüm. İzmir’deki Akevler Sitesi’nde ise büyük aileden küçük aileye geçme safhalarını yaşadım.
Öz Türkçe ile:
“Hani Musa çoluğuna ‘Ben ateşle karşılaştım, az sonra size bir bilgi getirebilirim ya da parlayan od getiririm, ısınırsınız.’ demişti.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Hani Musa ehline ‘Narı inas ettim. Size ondan bir haber ita edeceğim veya kabas şihab ile ita edeceğim. Umulur ki istila edersiniz.’ diye kavl etmişti.”
***
فَلَمَّا جَاءَهَا نُودِيَ أَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ(8)
“Ona (nara) ciet ettiğinde ‘Narın içinde olan kimse ve onun (narın) havlında olan kimse mübarek kılındı. Alemlerin Rabbi olan Allah sübhandır.’ diye nida edildi.”
1. Buradaki فَtakip Fa’sı mıdır?
- Burada hazfedilmiş cümle vardır. Yola koyuldu ateşe vardığında şeklindedir. Konuşmada sözü uzatmamak için karşı taraf bunu anlayacaksa onu hazf edersin Kur’an’da bu kural çok defa geçer. Bu konu beyan ilminde ele alınır. Yüz lojmanlı apartmanlarda değişik ilimler ele alınıp okunur. Bir apartmanın her katında ayrı ilimler takip edilir. Fakihler “ulumu semaniye” (sekiz ilim) derler. Bunların “ulumu aşara” (on ilim) olması gerekir. Bir kat baştan başlayıp sıra ile okurlar. Her katta ayrı ilim okunur. Gençler yaşlarına göre dersleri başka katlarda takip ederler.
2. لَمَّا جَاءَهَا ile لَمَّايَجِيئُهَاarasında ne fark vardır?
- لَمَّا fiili mazinin üzerine geldiği zaman إِذَاbenzeri zarftır. إِذَا‘dan farkı, her gelindiğinde demektir. Yahut şart manasını taşır. Muzariye geldiğinde cezm eden harflerdendir. لَـمْ manasına yakındır. Geçmiş zamanı istiğrak eder. Henüz anlamını taşır.
3. هَا zamiri nereye gidiyor?
- Görünen ateşe gider. Ateşe varır. Ama ateşe girmez. Ateşin karşısındadır. Civara varmak kendisine varmaktır. Bu beyan ilminin konusudur. Burada ateş hakiki çevresi mecaz mıdır yoksa çevresi de hakiki midir? İçtihatta değişik sonuçlara varılır. Ben evine gelirsem deve keseyim dese, kapıyı çalsa, eve girmese deveyi kesmesi gerekir mi?
4. Musa ateşin içine mi girer? Bir yere varır ne demektir?
Havline varmak oraya varmak demektir. Bize göre hakikidir. Ciet fiili oraya varma anlamındadır.
5. Nida eden kim, neden meçhul kullanılır?
Burada ses gelir. Bu sesi Allah melekler aracılığı ile çıkarmış olur. Kur’an’dan önce insanlarda meleklerin sesini duyacak kulakları vardır. Bazı kimselerde vardır. Onlar duyabilirler. Kur’an’dan sonra meleklerin sesini duyan genler yok olmuştur denebilir. Artık duyamıyoruz. Duymamak iki şekilde olur. Ya sesi o şartlar iletmez yahut o sesleri kulak algılayamaz. (Ya da konuşma şeklini değiştirmişlerdir, duyamayız. Lütfi Hocaoğlu)
6. Bereket kelimesini inceleyiniz.
- بِرْكَان yanardağ demektir. Yerden fışkırıp saçılan su için de kullanılır. Bol, bereketli demektir.
بgeçit, ر süreklilik, ك kevni oluşum demektir.
Bereket bolluk demektir. Bereketli olmak verimli olmak demektir. Verimin elde edilen bölümüdür. Oran 1’den küçük olursa zarar, büyük olursa kâr olur. Farkın girdiye bölümü berekettir.
Batılılar değerdeki artışı bereket kabul ederler. Adil Düzen’de miktarlar üzerindeki artış berekettir. Kişinin mübarek olması demek bedeni varlığının değil mali varlığının artması, ameli salihin artması demektir. Kişi varlıklı ve makam sahibi ise o mübarektir.
Yediğin elma miktarına göre değil de bedene kattığı kalori ve vitaminlerin büyüklüğüne göre bereketlidir. Biz fiyatı bir saatlik emeğin yaşattığı gün olarak tanımlarız, buna bereket deriz. O halde fiyat aynı zamanda malın bereketi demektir.
7. Allah sübhandır demekle ne kastedilir?
- Tesbih etmek demek yüzdürmek demektir. Mecazi manada varlıkları denizin dışına çıkarmadır. Allah’ın zaman ve mekân dışı olması O’nun süphan vasfıdır. O işleri kendisi yapmaz, yarattığı kullarına yaptırır. Onun için süphandır. Ateş rab değildir. Ateşte olanlar meleklerdir. Ateşin havlinde olanlar da Musa ve ailesidir.
Musa’nın bundan sonraki öyküsü hep birlikte olur. Ateşte olanlarla ateşin havlinde olanlar birlikte yeni uygarlığı kurarlar.
Bugün en zor günleri yaşıyoruz. Sabredersek melekler bizimle olur ve şeytanlar (ajanlar) püskürtülür. Uzun bir yolculuğa, Musa’nın yolculuğuna benzer bir yolculuğa devam edeceğiz.
8. “Âlemlerin Rabbi” ile neye vurgu yapar?
- Topluluklar hep kendi inandıkları tanrıyı gerçek tanrı kabul ederler. Ona gerçek inananların da kendileri olduğunu iddia ederler, diğerlerini cehenneme gönderirler. Kur’an sık sık Allah’ın âlemlerin rabbi olduğuna işaret eder. Musa da yalnız Yahudilere gönderilmiş bir peygamber değildir. Tüm insanlığa hidayettir, Tevrat. Musa’ya baştan hatırlatır. Buradaki âlemîn kâinat anlamındadır. Çünkü cansızlar canlılar, canlılar da insanlar için var edilmişlerdir.
9. Bu ifade kimindir?
- Bu ses ateşten gelen ses olabilir. Kur’an şimdi bize söylemiş olur. İnsanlık daima iki cephede olur, Allah’ın hizbi ise hep galip gelir. Bu ayetin bugünlerde bize gelmesi vesilesiyle Allah diyor ki; siz de şimdi Musa durumundasınız. Karşınıza dev güçler çıkar. Adil Düzen’i mucize olarak göstermeniz gerekir.
Öz Türkçe ile:
“Ona varınca ‘Ateşte olanlar ile çevresinde olanlar bolardı. Herkesin Yetiştiricisi olan Allah arınmıştır.’ diye seslenildi.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Ona (nara) ciet ettiğinde ‘Narın içinde olan kimse ve onun (narın) havlında olan kimse mübarek kılındı. Alemlerin Rabbi olan Allah sübhandır.’ diye nida edildi.”
فَلَمَّا جَاءَهَا نُودِيَ أَنْ بُورِكَ مَنْ فِي النَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ(8)
***
يَامُوسَى إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ(9)
“Ya Musa, Ben A’ziz Hakim Allah’ım.”
1. Burada hitap eden kimdir? Ses ateşten mi gelir?
- Ateşte olanlar ateşi tanıttılar. Oradakilerin bereketli olduklarını bildirdiler. Şimdi Ateşten gelen ses “Ben Allah’ım” diyor. Bununla size hitap ediyorum Aziz olan hâkim olan benim, benden başka aziz ve hâkim yoktur. Hükmederim, karar veririm ve kararımı uygularım diyor. Ancak bunu bu ateşte havlinde olanlara yaptırırım diyor. Her şeyi yapan Allah’tır. Ne var ki bunun bir kısmını kullara yaptırır. Kulların iradesine göre yapar. Yapmak zorunda değildir. Öyle yapmaktadır. İradeli varlıkları yaratarak kendisine muhatap yapmıştır. Bu da Allah’ın kemal sıfatını gösterir, yoksa yarattıkları eşyadan ibaret olurdu.
2. Buradaki إِنَّهُ‘daki şan zamiri nedir?
- Burada هُşan zamiridir. “Ateştekiler benim bereketlendirdiğim, görevlendirdiğim, kendilerine irade verdiklerimdir. Gerçek olan ise Ben’im aziz hâkim olan Allah olmamdır.” demiş olur. Şan zamirleri görünenin gerçeğini açıklar. Gök döner görünür, gerçekte ise dünya döner. Bu gibi hallerde şan zamiri kullanılır.
3. إِنَّنِيile أَنَاarasında ne fark vardır?
- أَنَاأَحْمَدُdediğinizde sadece siz kendinizi tanıtmış olursunuz. أَنَاأَحْمَدُإِنَّنِيdediğinizde, “Yanlış biliyorsun, ben Mehmet değil Ahmet’im.” demiş olursunuz. أَنَاأَللَّهُإِنَّنِي dendiğinde “Yanlış savunuyorsunuz. Ben başkası değil Allah’ım.” demiş olursunuz.
4. Ayette يَامُوسَىdedikten sonra أَنَا اللَّهُ der, أَنَاأَللَّهُإِنَّنِيdemez, neden?
- Musa’nın kendisiyle konuşanın kim olduğunda herhangi fikri yoktur. Sadece haber cümlesini kullanıyor. Bir kimseye bir şey söylenirken o cümleyi doğru anlayacak şekilde söylemeniz gerekir. Birisine gel demeden önce eğer o sizi başka yerde sanıyorsa önce “Ben Yenibosna’dayım, gel” dersiniz, yoksa sizi Yalova’da sanır ve “Gelemem” der. Gelmesi hususunda bir fikriniz yoksa önemlidir gel demezsiniz ama gelmeyeceğine dair bir fikriniz varsa o zaman gelmesine vurgu yaparsınız.
5. Ayette الْعَزِيزُve الْحَكِيمُmarife gelir. الْعَزِيزُ önce الْحَكِيمُ sonra gelir. İnceleyiniz.
- Sıfatlar sonra gelir. Güçlüdür, istediğini yapar demektir. Adil olanı ister. Böylece Musa’ya Firavuna karşı güçlü olduğunu bildirmiş olur. Şimdi ise bize günümüzün firavunlarına karşı Allah’ın güçlü olduğu bildirilmiş olur. Elli senedir Sermaye Akevler ile çatışır. Sahada bizi hep yener gibi gözükse de sonunda biz galip oluruz; aslında biz değil Allah galip olur. Yakın zamanda da galip gelen Kur’an olacaktır.
6. Musa’nın hayatında kaç dönem vardır?
- Müslim bir toplulukta yetişir. O toplulukta eğitim alır. Bu arada kendisinde kişilik oluşmaya başlar ve çevreden aldıklarını sentez eder, kendi dünyasını oluşturur. Kendisine eş seçer ve yeni bir dünya kurar. İnsanların hayvanlardan farkı, kendisine özgü dünyayı oluşturması şeklinde karşımıza çıkar. O artık başka ailelere benzemeyen aile kurar. Yeni ailenin getirdiği yenilikleri çevresinde destekleyenler olduğu gibi aileyi dağıtmak isteyenler de olur. Uzun hayatı boyunca hep böyle geçer. Önce anne babası, çevresi ile arasında denge kurmaya çalışır. Sonra da çocukları ile denge kurmakla uğraşır. Bu özel hayattır. Müminlerin ise bir de kamu hayatları vardır. Musa burada yeni bir hayat olan kamu görevine ailesi ile başlamış olur. Muhammet de ailesi ile başlar. Başarıya ulaşmanın sırrı cihadı ailece yapmaktır.
7. Bu sûrede hangi safha anlatılır?
- Karı koca birlikte hayatlarını sürdürürken kendi aileleri ile eşlerinin arasında denge kurmak zorundadırlar. Karı koca eşlerinin ailelerine saygılı olurlar, ihsanda bulunurlar. Ama kendi yuvalarına ailelerini karıştırmazlar, karıştırmamalıdırlar. Karı koca arasındaki gerginliği anne babalar da karıştırmazlar, karıştırmamalıdırlar. Aileler de kendilerinin ve çocuklarının huzurunu istiyorlarsa çocuklarının arasına girmezler, girmemelidirler. Kavgalı aile hayatında ısrar edilemez, edilmemelidir. Büyük aile geleneği nedeniyle ülkemizde bu karışma devam edip durur. Huzursuzluğun büyük ölçüde kaynağı bu olur. Ece Ferah’ın psikologların uyguladığını hatırlattığı üç sandalye metodu vardır. Bu metot üzerinde durulabilir ve geliştirilebilir. Sonunda eşler ya barışıp mesut olurlar ya da ayrılırlar.
Öz Türkçe ile:
“Ey Musa, Ben Saygın Kesen Allah’ım.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Ya Musa, Ben Aziz Hakim Allah’ım.”
يَامُوسَى إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ(9)
***
وَأَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّى مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ يَامُوسَى لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ(10)
“Ve asanı ilka et. Onu cân olmuş gibi ihtizaz eder rey ettiğinde mudbir halde tevliye etti ve hiç ta’kib etmedi. Ya Musa havf etme, şöyle ki mürseller benim ledamda havf etmezler.”
1. Buradaki وَneye atfeder?
- Burada hazf vardır. Üçüncü طسمsuresinde (Kasas’ta) anlatılacaktır.
Elindeki ne diyor? O da sopadır diyor, anlatıyor. Bir de bunu şimdi kullan diyor. O işlerine bu da eklensin diyor. Sıradan bir sopa büyük işler görebilir.
Sıradan bir bono gerektiğinde mucize olabilir. Bugünkü asa altın bonodur.
Bu üç surede Allah bize bir konuyu anlatma metodunu öğretiyor.
Konuyu bir anda anlatmayacaksınız. Önce konudan bölümler anlatacaksınız. Üçüncü seansta konunun tamamını anlatacaksınız.
Prof. Erbakan bana bir konuyu üç defa anlatsan bile anlatmış olmazsın demişti.
2. Hazfedilmiş cümleleri nasıl biliriz?
- Eğer surenin içinde atfedilecek bir cümle yoksa veya zamirin gittiği yer zikredilmezse demek ki burada hazfedilmiş bir cümle vardır. Kur’an’ın meanî tefsirinin yapılması gerekir. Ben bir arkadaş bulmazsam çalışamam. Ömrümün çoğu Kur’an’dan ayrı geçmiştir. Sizlere yaşımın tecrübesiyle söylemek isterim. Çalışmalarınıza ara vermemelisiniz, zamanınız sınırlıdır. ‘La tacel’ kelimesini çok kullanan Akdemir’in bu kelimeyi derhal bırakması ve tövbe ederek başka bir kelime bulması gerekir. Gerçi Akdemir “Acele eden ecele gider” anlamında kullanıyor olabilir. Aynı zamanda “Acele şeytandadır” diye de düşünebilir. İşin esası bu dünya salih amellerin ertelenmesi dünyası değildir, olamaz. Akdemir bu hususları gözden geçirmelidir. Ürünü bir başka deyişle sonucu ise tacil etmeyebiliriz ve o zaman Ahirette elde etmiş oluruz.
3. إِلْقَاءkelimesini irdeleyiniz.
- لِقَاءiki yerleşik bölge arasındaki buluşma yerinin adıdır, buluşmak, kavuşmak demektir. إِلْقَاء ise koymak, yerleştirmek anlamına gelir.
4. Asa (عَصَى) değnek demektir.
- عetkinliği, صdayanıklılığı, يkolaylığı ifade eder.
5. Asa كَzamirine izafe edilir (عَصَاكَ). Maruf asa olmuştur. İnceleyiniz.
- İnsanlar savunma araçları ile gezerler, mavzer veya tabanca taşırlar; eskiler kama kılıç taşımışlardır. Musa zamanında sopa taşırlardı. Bunlar özel mamul sopa idi. Herkesin kendisine ait sopa idi. Asanın sıradan asa olmadığını ifade eder. Asa dönem anlamındadır.
6. فَharfi nereye atfeder. Hazfedilen cümle nedir?
- Hazfedilmiş cümle “أَلْقَى عَصَاهُ/ asasını ilka edince” “o yılan olur” cümlesidir.
7. هززkökünü irdeleyiniz.
- هgörünmezliği, زde titreşimi ifade eder. Silkmek demektir.
8. Tefeül babını irdeleyiniz.
- Tefeül babı kendi kendine titreme demektir. Yani sopa kendi kendine hareket etti demektir.
Bir koyunla bir ağaç kütüğü yan yana dursa, baltalı adam bunlara doğru gelse, koyunlar kaçar kütük hareket etmez.
9. كَأَنَّهَاneyi ifade eder? Buradaki هَاzamiri nereye racidir?
- أَنَّ harfinin yanında كَأَنَّde harftir. كَ ile أَنَّ‘nin birleşmesinden oluşur. كَ gibi anlamındadır. Harfi cerdir. كَانَ‘nin ilk harfidir. Kendisi eğilimde onun benzeri anlamındadır. Sanki manasındadır. أَنَّ tahkiki ifade eder.
10. جَانّile حَيَّة kelimelerini karşılaştırınız.
- Türkçede canlı diyoruz. Ruh yerine can kelimesini kullanırız, bitkiler için de canlı kullanılır. Bitkiler için kuru karşıtı olarak yaş kelimesi kullanılır. (Buradaki yaş genç demektir. Süleyman Akdemir) Yaşamak ise hayvanlar için kullanılır. Arapçada yaşama karşılığı hayat kelimesi vardır. Yaş gözden akan sudur da. Can kelimesi cin kelimesi ile aynı köktendir. Cennet de aynı köktür. Cenin de kapalı örtülü anlamındadır. Hüviyetini gizleyen yabancı da cindir. Can kelimesi ins ile kullanıldığı zaman yerli-yabancı demektir. Burada sanki diri imiş anlamındadır. Burada sanki kelimesi kullanıldığından dolayı demek ki gerçekten yılan olmamıştır.
11. Yılan gibi görünür. O takdirde sihirden farkı nedir?
- Sihirden farkı film ile robot arasında, robot ile film arasındaki kadar fark vardır. Ayette, eşya eşyadır ama canlı imiş gibi iş yapar, oysa sihirde öyle görünür. Bediüzzaman, “Mucizeler bir gün fen sayesinde yapılabilecek şeylerdir.” der. Dördüncü boyutta yılan benzeri robotlar zaten vardır. Melekler onu dördüncü boyuttan o günkü üçüncü boyuta getirirler. İnsan beyninde hafızanın yeri yoktur. Hayalin de yeri yoktur. Beyin onları dördüncü boyuttan alır. Rüya da öyledir. Geçmiş veya gelecek boyutundan alınır. (Diğer bir deyişle server (sunucu) bu boyutta değildir, data başka boyutta tutulur. Tayibet Erzen, Süleyman Akdemir)
12. Mucizeler nasıl açıklanabilir?
- Mucizeyi çok kolay açıklayabiliriz. Beyin dördüncü boyutu görür veya dördüncü boyuttan bir şeyi günümüze getirirsiniz. Matematiği ve çok boyutlu geometriyi bilenler bunu çok kolay kavrayabilirler. Bizim matematiği öğrenmemiz gerekir. Kaç defa başlamamıza rağmen şeytan bir vesile ile bıraktırır. Bir gün başlar ve artık devam edersiniz inşallah. Bugün çok boyutlu uzay bilinir ama okullarda okutulmaz.
13. إِعْقَاب nedir? تَعْقِيب nedir?
- عُقْبَة ökçe demektir. Takip etmek, kovalamak demektir. Musa takip olunmamıştır. Yılan peşine düşmemiştir. Kur’an’da bu durum burada ve bundan sonra gelen surede geçer. Böylece iki sureyi birbirine bağlar. Üç surenin bir grup oluşturduğu aşağıdaki harflerden bilinebileceği gibi bu surelerde geçen kelimeler ile de anlayabiliriz. İçimizden biri bu üç surede geçen kelimeleri ve kökleri sayabilir. Yalnız burada geçen kelimeleri bulur ve diğer sureler ile karşılaştırır.
14. Ey Musa hitabını neden tekrar etti?
- Ey Musa Ben alemlerin rabbi olan Allah’ım demiştir. Burada tekrar “Ey Musa” demiş ve Musa’yı hem de başa almıştır. Korkulacak durum vardı. Sadece Musa korkmamalı idi çünkü o artık Mürsellerden olmuştu. Tekrar etmesinin sebebi korkmamasını tahsis içindir. Topluluğa “Gidebilirsiniz” deyip “Nusret, sen kal” derseniz, adını zikrederseniz, istisna etmiş olursunuz.
15. Arada وَharfi getirmeyip يَامُوسَى لَا تَخَفْder, neden?
- Çünkü telaş edecek bir şey yoktur. Hemen söylemesi gerektiği için başka kelime kullanmaz. “Korkma” ifadesinin “Ey Musa” ifadesinden sonra gelmesinin sebebi “sen Musa olduğun için korkma” demektir. Normalde beklenen “korkma ey Musa” ifadesidir.
16. خوفkökünü irdeleyiniz.
- خَافَة korkulduğu zaman saklanmak için takınılan maske benzeri şeylerdir. خ çökmeyi harap olmayı, و beraberliği, ف kopmadan ayrılmayı ifade eder. Biz şimdi koronadan (Covid-19) dolayı takıyoruz. Demek ki لَايَخَافُdemenin gerçek manası maske takma demektir, kaçma demektir. Benim bir arkadaşım vardı. En korkunç köpeğin karşısına dikilip gözlerine bakardı. Köpek koşa koşa gelir, sonra yavaşlar, sonunda dönüp kaçardı. Korkarsan saldırır, korkmazsan kaçar. Yılanlarda da bu durum olabilir. Korona virüsünden de korkarsanız saldırır, korkmazsanız kaçar. Savaş korkuya dayanarak biter. Bu ayetler bize aynı zamanda psikolojiyi öğretir.
17. Havf etme demekle insan havf etmez mi?
- ‘Korkma’ deyince korku gider mi? Evet, kendisine bir yardımcı bulmuş olur ve korku zail olur. Hatta doktor bir hastaya ‘Sen iyileşeceksin’ dediği için iyileşme gerçekleşir. Nitekim üfürükçüler ve muskacılar dahi bunu yaparlar; ‘Sen iyileşeceksin’ der ve o da iyileşir. Onların bazı bilgilerini değerlendirme yerine Sermaye ilaç satacak diye engellemek zulümdür. Ak Parti bu kanunlarla ilgileneceğine başkanlık sistemi ile yıllarını bitirir, susanlar da günahlarına katılmış olur. Onu bitirmek değil onu uyarmak gerek.
18. Neden إِنِّيgetirilmiştir?
- إِنِّيgetirilir çünkü Musa korkarsa da Mürsellerin O’nun nezaretinde havf etmediklerini bilir. Akevler elli senelik çalışmalarında korkunç günler geçirmiştir. Davalar, borçlar, sıkıyönetim, mafya vs. her çeşit saldırılara uğramışsa da elli senelik çabasında hiç korkmamıştır. Hiç korkmadığı içindir ki biz Akevler çalışanlarını Mürseller olarak kabul ederiz. Nitekim bugün de korkmazlar. Hak yolda iseniz, Allah yanınızdaysa, öldüğünüzde cennete gideceğinizi umarsanız, neden korkarsınız? Mümin Müslim olmanın ayırımı da korkmamaktır.
19. لَدَيْنَاdemeyip لَدَيَّder, neden?
- Ateşle konuştuğu halde kale diyor لَدَيَّ diyor. Demek ateşin yanında olmak Allah’ın yanında olmak demektir. Allah mekândan münezzehtir. Ama yeryüzünde bir yerde varmış gibi düşünürüz. Eğer biz Allah’ın yolunda isek asla korkumuz olmaz, olmamalıdır. Şimdi Yalova’da inşaat yapıyoruz. Yüz dönümlük yer alıyoruz. Gerek kooperatifte gerekse Yalova’da beklenilmeyen ayrılmalar ve zorluklar var. Ümitsizliğe düştüğüm anlar olsa da asla korkmam, korkmuyorum. Bütün arkadaşlarda da böyle bir cesaret görüyorum. Bu bizim Mürsellerden olduğumuza delalet eder.
20. الْمُرْسَلُونَdiyor, الرُّسُلُdemiyor neden?
- Kurallı erkek çoğul getirip Musa’yı da Mürseller grubuna aldığını bildiriyor. Ayrıca bizim teker teker değil de beraber cesur olmamız gerekir. Bu bir sosyal olaydır. Allah öyle bir hal oluşturur ki kimse korkmaz. Sonunda birbirimize güvenmeye başlarız ve zafere ereriz. Bu ayet Akevler’e büyük müjdedir.
Korkmuyor, yüz lojmanlı işyeri apartmanları hazırlıklarımızı yapmaya devam ediyoruz. Korkmuyor, yüz villalı ahşap dinlenme evleri hazırlıklarımızı yapmaya devam ediyoruz. Korkmuyor, günlük çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Kişi arkasında topluluğun olup olmamasından kendisini yalnız hissedince korku içine girer. Eğer kişi bir topluluk içinde ise herkes ya cesur olur ya da herkes korkar. Kimi korkak kimi cesur olmaz. Korkaklar kaçarlar. Cesurlar hicret ederler. Bir toplulukta iki grup barınamaz. Korkaklar kaçınca cesur olanlar ya cesaretlerine devam ederler ya da onlar da azaldığı için korkmaya başlarlar.
Biz elli senedir bu durumu yaşıyoruz. Kalanlar korkmadıkça ve dağılmadıkça bugün de kaçmalar olur. Allah’a duamız kalanların devam etmesidir.
Yalova’da dört olay gerçekleşti. Mustafa gitti. Turgay gitti, Nusret gitti, Hüseyin Bağdatlı gitti. Karal İşletmesi çökmüş gibi oldu. Hüseyin Bağdatlı geri geldi. Turgay kendisi gelmedi ama bizimle çalışmaya başladı. Nusret her zaman yanınızdayım dedi. Mustafa da bizimle çalışmaya devam edeceğini beyan etti. Yenibosna’da da giden olmadı. Ayrıca Yalova’ya gelmek isteyenler oldu ama gelemediler. Bir gün gelirler inşallah...
Büyük gelişi bekliyoruz. Millî Görüşçüleri bekliyoruz. Ak Partilileri bekliyoruz. Bir gün o geliş de olacaktır. Erdoğan’ı, Kurtuluş’u, Yazıcı’yı bekliyoruz; bu arkadaşlarımız geri dönecekler. Atalay’ı, Arınç’ı, Çiçek’i, Gönül’ü, Aksu’yu, Şahin’i, Davutoğlu’nu, Fatih Erbakan’ı bekliyoruz. Bunlar da geri dönecekler, Adil Düzene gelecekler. Ümidimiz burada bitmiyor. MHP’yi HDP’yi yine eski barışa bekliyoruz.
Bunlar gelecekler midir? Bunların içinde çok iyi insanlar bulunduğuna göre Allah getirecektir. MSP dönemi milletvekillerinin çoğu bugünkü HDP’nin kazandığı iller değil miydi? Bütün bunları düşünmemiz gerekiyor.
Öz Türkçe ile:
“Sopanı koy. Onun diri imiş gibi titremekte olduğunu görünce geriye döndü, kovalamadı da. Ey Musa, korkma. Ben gönderilenlerin karşımda korkmadığıyım.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Ve asanı ilka et. Onu cân olmuş gibi ihtizaz eder rey ettiğinde mudbir halde tevliye etti ve hiç ta’kib etmedi. Ya Musa, havf etme. Şöyle ki Ben mürsellerin ledamda havf etmediğiyim.”
وَأَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّى مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْ يَامُوسَى لَا تَخَفْ إِنِّي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَ(10)
***
إِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَإِنِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ (11)
“Zulm eden istisna. Sonra kim suun ba’dında hüsnü tebdil ederse, Ben ğafurum rahimim.”
1. Buradaki إِلَّاneden istisna eder?
- Korkmayanlardan istisna eder. Onlar korkanlar mıdır? Hanefilere göre korkabilirler. Zulmetmeyenler korkmazlar ama zulmedenler korkarlar veya korkmazlar denmiş olur, duruma göre korkabilirler.
2. Neden مَنْgelmiş de الَّذِيgelmemiştir?
- Hükmü genelleştirmiştir. “Sen zulmettin” demeyip “Kim zulmederse” diyerek genelleştirmiştir. “Sen zulmetmişsen kork” anlamına gelir. Musa zulmetmemiş, adamın ölümüne sebep olmuştu. Allah onu hatırlatıyor. “Zulmetme, haksızlık yapma” demektir.
3. Neden وَveya فَgelmemiş de ثُمَّgelmiştir?
- Adamın ölümüne neden olma da bir nevi zulüm kabul edilebilir. Ama sonraları hep iyi işler işleyerek böylece zulmünü karşılamış, Allah da onu suçlu saymayarak, affetmiştir. Birisi adam öldürse, sonra o ilçeden firar etse, kısas diyete dönüşür. Mağdur diyeti kabul etmezse kısas yapılmaz, beklenir. Mağdur diyet kabul ederse ama affetmezse o ilçeye dönemez, affederse dönebilir. Çok iyi halin görülmesi durumunda artık ilçeye dönme izni de verilebilir. ثُمَّ gelmesinin sebebi zaman aşımıdır. On sene içinde kısas yapılmayan kimsenin cezası diyete dönüşür. Bu firar veya başka sebeplerden olabilir.
4. Burada kastedilen zulüm nedir?
- Burada kastedilen zulüm Musa’nın bir Mısırlıyı öldürmesidir.
5. ثُمَّ ile ne kastedilir?
- Uzun zaman içinde salah gösterdiğini ifade eder.
6. Musa zulmü nasıl hüsne tebdil eder?
- Musa Şuayip’in yanında iyilik yaptığı için hüsne tebdil etmiştir yahut Mısır’a gidip Mısırlılara iyilik yapacaktır. Mısır’da çok kötü yönetim vardır. Bu Firavunun kötülüğünden ileri gelmektedir, düzenin kötülüğünden ileri gelmektedir. Bu düzen değişince tüm Mısırlılar için iyi olacaktır. Nitekim zulüm ordusu boğulmuş ama Firavun kurtulmuş ve Mısır’da yeniden düzen başlamıştır. Biz de Erdoğan’ın düzenini düzelterek onun ülkeye daha hizmet etmesini sağlamaya çalışmalıyız. İktidarı değil kötü düzeni iyi düzenle değiştirmeliyiz.
7. Zulüm ile suu karşılaştırınız.
- بَعْدَ سُوءٍdiyor. Zulüm yapılan haksız fiildir, suu ise zulmün sonunda doğan kötülüktür. Sanıkları hükümden önce hapse doldurursanız bu zulümdür. Bunun sonu isyana gider. İnsanlar hep kendilerine haksızlık yapıldığını sanarak isyan ederler. Yalova’daki olay budur. Bunun çözümü hakemlik sistemini çalıştırmaktır. H. Bağdatlı ile Turgay arasında problem oldu, biz hakem olarak seçildik ama görev yapmadık, ondan sonra da Allah bize ceza verdi. Eğer işimiz iyi gitmiyorsa mutlaka günahkâr biziz yahut Allah derecemizi yükseltmeyi murat ediyor.
8. Musa zulmün suunu nasıl hüsne tebdil eder?
- Allah Musa’ya “Sen zulmettin, onun için korktun, şimdi ise sen Mürsellerden oldun, korkma suu hüsne çevireceksin. Korkmana gerek kalmadı. Biz sana cesaret verdik.” diyor. Musa da dönüp yılanı eline alıyor. Mısır’daki zulüm nerden ileri geliyordu? Yahudiler Mısır’a gelmişler ve Mısır’a uygarlık getirmişlerdir. Her yerde muhacirler çalışkan olurlar ve sonunda zenginliği ele geçirirler. Sonra da yerli halkla arası açılır ve birbirlerine zulmetmeye başlarlar. Hicret iki tarafı da zulümden kurtarır.
9. Musa Mısırlılara nasıl hüsn olur?
- Mısırlılar Musa sayesinde kendilerini ekonomik bakımdan sömüren Yahudilerden kurtulurlar. Filistin Yahudilere verilir. Oraya hicretleri sağlanır. Tüm piyasalar açılır. Onlar oraya buraya sürülmekten kurtulmuş olurlar. Bizler de sömürülmekten kurtuluruz. Türk ordusu Tel Aviv’i fethettiği zaman en çok İsrail oğulları sevinirler. Beş yüz senedir dünyayı sömürdükleri halde kan akıtmaya devam edip duruyorlar.
10. Burada فَ (فَإِنِّي) ne Fa’sıdır?
- Suu hüsne tebdil eden Allah’tır. “Evet, bu anda sen Mürsellerden oldun. Takaddum eden ve taahhur eden zenb mağfiret olunmuştur, artık korkma.” demektedir.
11. “Ben” (فَإِنِّـي) der ama arkasından nekre gelir. İnceleyiniz.
- Kuralımızı hatırlayalım: Allah için ifade nekre olarak gelirse kendisi değil de halifesini kasteder. Yeryüzünde insandır. Kâinatta meleklerdir. O halde mağfiretini doğrudan değil şeriat içinde yapar. Kişiler değil de kurallar yapar. فَإِنَّاolsaydı melek ve insanlar yapacaktı demektir. Burada sünnetullah içinde gafurun rahimdir. Bu bize iktidar olduğunuzda yapacaklarımızı anlatır. Gafur olacağız, eski suçları üzerine çizik atacağız. Hapishanelerde tek kişi kalmayacak. Rahim olacağız, mağdurların mağduriyetlerini gidereceğiz. Eski suçlular da yeniden hayata başlayacaklar. Dünya yeniden cennet olmaya başlayacaktır.
12. Musa baştan korksa da sonra korkmaz. Allah neyi mağfiret eder?
- Allah Musa’nın tarafgirliğini affeder, bizim de böyle günahlarımız vardır. Adil Düzencileri koruyup, olmayanlara zulmetmiş olabiliriz. Prof. Erbakan böyle yapmayı düşünmüşse de uyarılarıma uymuş ve hep adil davranmaya çalışmıştır. Erdoğan da İstanbul’da belediye başkanıyken aynı şeyi yapmıştır.
13. Şibhi amdı açıklayınız.
- Şibhi amd kasıt benzeri demektir. Kasti öldürmek olmadığı halde adama cezalandırmak için vurmuş, adam da ölmüştür. Buna şibhi amd denir. Musa’nın işlediği cinayet bu tür cinayetlerdendir. Kısas yapılmaz, diyeti ağır olur. Af halindeki diyet verilir. Musa halkını Mısır’dan çıkarınca zaten bütün servet onlarda kalmıştır. Artık Mısır yönetimi diyeti ödeme durumundadır.
GENEL YORUM
1. Bundan önceki surede görevlendirmeden sonrası anlatılırken şimdi burada görevlendirme anlatılır. Bundan sonraki surede ne anlatılır?
- Bundan sonraki surede Musa’yı baştan sonuna kadar anlatır. Başka peygamberden bahsetmez, sadece Karun’u anlatır.
2. Bunun manası nedir?
- Üçüncü binyıl yeni bir peygamber gönderilmeksizin uygarlığa geçerken İsrail oğullarının hâkim olacağı ve mezardan hortlayan çağımızın Karun’u olan Sermaye’yi anlatarak üçüncü binyıla geçişi gösterir.
3. Bu üç sure uygarlıkları anlatır. Merkezde Musa bulunur. Neden?
- Musa Mısır medeniyeti ile Mezopotamya medeniyetini sentez ederek İbrani uygarlığını kurar. Bu işçilik uygarlığı olmalıdır. Kur’an ve İsa ise ortaklık uygarlığının, beşinci İslam uygarlığının hazırlığını yaparlar. İsa Peygamber ahlakı, Muhammed Peygamber ise hukuku tedvin eder. Üçüncü binyıl dengeyi içine alan laik düzenin uygulaması olur. Bu üç surede dinlerin düzenlenmesi anlatılmaz.
4. Musa’nın uygarlıklardaki yeri nedir?
- Nuh Peygamber kişi yönetiminden şeriat yönetimine geçişi sağlar. Şeriat kitap şeriatı değil sünnet şeriatıdır. Hükümler Allah’tan gelir ama onu resuller ifade eder. Musa’nın şeriatı ise kitap şeriatı olur. Tevrat bir hukuk kitabıdır. Yasaları artık kişiler değil Allah bildirmiş olur. Kur’an ise yasa olmayıp yasaların nasıl yapıldığını öğreten kitaptır. Akevler Kur’an’ın öğretileri içinde bir kooperatifin sözleşmesini hazırlamakta ve uygulamaktadır.
5. Üçüncü binyıl uygarlığını neden Musa’ya dayandırır?
- Musa uygarlığının sonu gelmektedir. Birinci Kur’an uygarlığı işçilik düzeni içinde ortaklık düzenine hazırlık yapmıştır. Musa Nuh’un yerine oturmuştur. Şimdi de Musa’nın yerine Kur’an oturur. Kur’an şimdi uygulanır.
6. Kur’an neden Tevrat’ı kendisine yakın kabul eder?
- Tevrat Kur’an’ın ilk uygulamasıdır. Sünnet ikinci uygulamasıdır. Bunlar birer örnektir. Sünnet de Tevrat da Kur’an’ın birebir beyanıdır, uygulama örnekleridir. Yönetim insanların inançlarına ve ahlaklarına karışmaz. Yönetim insanların hakları ile ilgilenir. Kişiyi topluluk içinde özgür kılar. Kur’an’ın halk tarafı da vardır ama siyaset onunla ilgilenmez.
7. Bundan sonra dokuz mucizeden bahsetmektedir. Nedir onlar?
-Tufan, çekirge, haşere, kurbağa, kan, (A’râf, 7/133) asanın yılana dönüşmesi, elinin beyazlaması, (Neml, 27/12; Şuarâ, 26/32-38) asanın sihirbazların yaptıklarını yutması (Şuarâ, 26/32-46) ve denizin yarılmasıdır. (Şuarâ, 26/60-66)”
Günümüzün ayetleri ile karşılaştırmak için ayrı seminer yapılmalıdır.
Öz Türkçe ile:
“Ezenin dışında. Sonra kim kötünün ardından iyi ile değiştirirse, Ben kapatanım çalıştıranım.”
Kur’an kelimeleri ile:
“Zulm eden istisna. Sonra kim suun ba’dında hüsnü tebdil ederse, Ben ğafurum rahimim.”
إِلَّا مَنْ ظَلَمَ ثُمَّ بَدَّلَ حُسْنًا بَعْدَ سُوءٍ فَإِنِّي غَفُورٌ رَحِيمٌ (11)
İstanbul, Yenibosna; 05 EYLÜL 2020
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yayına Hazırlayan Adil Düzen Çalışanları:
Yazar REŞAT NURİ EROL
Ecz. TAYİBET ERZEN
Doç. Dr. SÜLEYMAN AKDEMİR